Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/1431 E. 2023/536 K. 18.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1431 Esas
KARAR NO: 2023/536
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 18/02/2021
NUMARASI: 2017/257 E. – 2021/80 K.
DAVANIN KONUSU: Endüstriyel Tasarım (Maddi Tazminat İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/05/2023
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının “…” ürününü TPE nezdinde tescil ettirdiğini, davacıya ait ürünün bir showroomda görüldüğünü, taklit edilip üretilerek çoğaltıldığını, davalılarca … Otelde ürünlerin kullanıldığını, sergilendiğini, pazarlandığını, davalıların satışlarını artırmak için taklit ürünlerini kullanarak haksız kazanç sağladığını beyan ederek, davalıların eylemlerinin haksız rekabet ve müvekkilinin tescilli tasarımına tecavüz ettiğinin tespitini, önlenmesini, ortadan kaldırılmasını, tecavüz nedeni ile davalıların haksız olarak elde ettiği kazancın tespiti ile şimdilik 10.000 TL maddi ve 50.000 TL manevi tazminatın davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili, 22.04.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini 100.00 TL olarak ıslah etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İstanbul 4. FSHHM D.İş dosyasında yaptırılan tespitte yer alan bilirkişinin sektörel uzman olmadığını, raporun yüzeysel ve hatalı olduğunu ve davanın reddi gerektirdiğini, müvekkilinin önemli bir sanatkar olduğunu, … Otelde yer alan dava konusu tasarımın müvekkilinin bilgi ve becerisinden yararlanmak için iletişime geçen diğer davalılarca talep edilmesi üzerine özel boyutlarda üretildiğini ve müvekkilinin iş ilişkisinin bu şekilde olduğunu, davacı tasarımında … Otelde sergilenen özel üretim tasarıma ait detayların bulunmadığını, davaya konu tasarımın tescil tarihi olan 2010 yılından evvel piyasaya sürülüp kullanıldığını, davacı ile müvekkilinin birbirlerini 1997 yılından beri tanıdıklarını, 2000-2005 yıllan arasında iş ortaklıklarının olduğunu, ortaklıklarının bitmesinden sonra müvekkiline ait kalıpların davacı tarafından kullanılarak haksız kazanç sağlandığını, asıl tasarımları taklit edilenin müvekkili olduğunu, söz konusu tasarımın yenilik vasfını taşımadığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk Derece Mahkemesince; ”… Davacının FSEK kapsamında 22-23 madde de sayılan çoğaltma ve yayma mali haklarının ihlal edildiği, davacı FSEK 68 gereği 3 kat tazminat talep ettiğinden dava konusu eser incelendiğinde davalının lisans alsa idi ne kadar bir bedel ödeyeceği hususunda, bu hesaplamalar yapılırken eserin kullanım şekli, hitap ettiği kitle, satış fiyatları ve toplam maliyetleri de göz önüne alındığında 31/10/2018 tarihli bilirkişi kurulu raporu dikkate alınarak belirlenen rayiç bedelin 1.500 TL olduğu kabul edilerek FSEK 68. maddeye göre ele geçen ürün adedi 10 adet x 1 sehpa için belirlenen rayiç bedel 1500 TL = toplam 15.000 TL nin 3 katı olan 45.000 TL tazminatın fatura tarihi olan 30.11.2013 tarihinden itibaren en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermek gerekmiştir. Davaya konu sehpa tasarımı güzel sanat eseridir. FSEK 8.madde hükmüne göre eseri ancak bir gerçek kişi yaratabilir. “Yaratma gerçeği” ilkesi çerçevesinde eseri bir gerçek kişi yaratabileceğinden, tüzel kişiler kural olarak eser sahibi olamazlar ancak şartları bulunduğu ölçüde tüzel kişiler de manevi tazminata hak kazanabilir. Bu husus her davaya özgü olarak tartışılmalıdır. Somut olayda davacı tüzel kişiliğin manevi hakkının ihlal edildiği kabul edilmiştir. Davacının manevi olarak da ürünler üzerinde eser sahipliğinden kaynaklanan FSEK 15.madde çerçevesinde “eser sahibi olarak tanıtılma hakkının” ihlal edildiği gözetilerek takdiren 3000 TL manevi tazminat ödenmesine, haksız rekabete dayalı taleplerin reddine, hükmün ilanında davacının hukuki yararı bulunduğundan karar kesinleştiğinde hüküm özetinin masrafı davalıdan alınarak Türkiye’de tirajı yüksek bir gazetede bir kez ilanına karar vermek gerekmiştir.” şeklinde gerekçeyle; Davacının … ibareli ürününe yönelik eserden kaynaklı haklara tecavüzün tespiti, durdurulması, ve önlenmesine, Mahkememizce verilen tedbirin karar kesinleşene kadar devamına, FSEK 68. maddeye göre ele geçen ürün adedi 10 adet X 1 sehpa için belirlenen RAYİÇ BEDEL 1500 TL = toplam 15.000 TL nin 3 katı olan 45.000 TL tazminatın fatura tarihi olan 30.11.2013 tarihinden itibaren en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine, 3.000 TL manevi tazminatın davacının fatura tarihi olan 30.11.2013 tarihinden itibaren en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine, Davalı eyleminin haksız rekabet teşkil ettiğine dair talebin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkeme kararında, alınan tüm bilirkişi raporlarında yeknesak bir şekilde güzel sanat eseri olarak kabul edilen müvekkili ürününün davalı yanca taklit edilmek suretiyle üretilip satışının yapılmasını telif ihlali olarak kabul ettiğini ve 1.500 TL rayiç bedel üzerinden maddi tazminat takdir edildiğini, ancak davaya konu ürünün satış bedelinin davalı faturaları ile sabit olduğunu, rayice göre değil davalının elde ettiği somut gelir üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini, bu nedenle gerçek satış tutarlarından yaklaşık 7-8 kat daha düşük bir rayiç üzerinden hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, Dosyada mübrez faturalara göre; davalının, toplam 10 adet taklit sehpaları 29.11.2013 tarihli fatura ile 99.946,00 TL karşılığında Belen firmasına sattığını, Belen firmasının da davalı Kaya’dan aldığı bu sehpaları 30.11.2013 tarihli fatura ile 119,946,36TL bir bedelle …-… Otel’e ürün tedarik eden Hitit firmasına sattığını (2014/55D.İş dosyası), davalının her birini 9.994 TL’ye sattığı taklit ürünlerin rayiç bedelini yerel mahkeme sadece 1.500 TL olarak tespit edip buna göre tazminat takdir ettiğini, her bir ürün için arada 8.494 TL fark olduğunu, davalının 10 adet ürün satışı yaptığı tespit edildiğine göre somut olayda elde ettiği kazançla mahkemenin farazi hesaplamaya göre takdir ettiği tazminat arasındaki farkın 99.946,00 – 15.000 = 84.946 TL olduğunu, haliyle davalının bu satışlardan elde ettiği gelirin adeta yanına kaldığını, 99.946,00 TL kazancının çok az bir kısmı olan 15.000 TL üzerinden hesaplama yapıldığını, bizzat davalı satış faturaları dikkate alınarak davalının elde ettiği gelir üzerinden bir tazminat hesaplaması yapılması gerekirken hatalı rayiç üzerinden hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, Davalı eyleminin telif haklarına tecavüz teşkil ettiği tespit edilmiş olmasına rağmen haksız rekabet yaratmadığına karar verilmesinin de hatalı olduğunu, telif ihlalinin aynı zamanda haksız bir fiilin neticesi olduğunu, davalının müvekkiline ait güzel sanat eseri vasfını haiz ürünü taklit edip üreterek ticari satışını gerçekleştirdiğini, davalının bu eyleminin aynı zamanda TTK 54 md. v.d hükümlerine de aykırılık teşkil ettiğini, bu nedenle haksız rekabet yarattığını, TTK 55. maddesinde, “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almanın” haksız rekabet teşkil eden hüsnüniyet kaidelerine aykırı hareketlerden sayıldığını, bu sebeple müvekkilinin FSEK kapsamında korunan ürünlerinin izinsiz kullanılması nedeni ile TTK 56. maddesi uyarınca haksız rekabetin tespitini, men’ini, haksız rekabetin neticesi olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, zarar ve ziyanın tazminini talep etmek hakkı olduğunu, bu yönden de yerel mahkeme kararı kaldırılarak haksız rekabetle ilgili talebin kabul edilmesi gerektiğini, Manevi tazminat taleplerinin kısmen kabul edilip reddedilen tutar üzerinden müvekkili aleyhine vekalet ücreti takdir edilmesinin hatalı olduğunu, davanın başında belirlenebilir olmayan, sonradan artırılması mümkün olmayan ve takdiri tamamen mahkeme hakimine ait olan manevi tazminat talebinin kısmen reddedilmesi nedeniyle karşı taraf lehine vekalet ücreti takdir edilmesi hakkaniyetli olmadığı gibi hukuka da uygun düşmediğini, reddedilen manevi tazminat yönünden karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin hükmün de kaldırılması gerektiğini beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Bilirkişilerin “…” tasarımına yönelik olarak, tasarımın yenilik ve ayırt edicilik niteliğine sahip olmadığı değerlendirmesinin doğru olduğunu, ancak ilgili ürünün “eser” olarak değerlendirilmesinin hatalı olduğunu, Mahkemece taleplerine rağmen, dava konusu “…” modeli ile ilgili olarak bilirkişilere davacı ve davalıya ait ürünlerden ayrı ayrı numuneler üzerinden bir inceleme yaptırılmadığını, bilirkişilere ürünleri birebir incelemek suretiyle bir mukayese yaptırılmadığını, yalnızca dosyaya sunulan görseller üzerinden yapılan bilirkişi değerlendirmelerinin son derece eksik ve hatalı olduğunu, mahkemeye 07.03.2017 de sunmuş olduğumuz uzman görüşünün değerlendirmeye alınmadığını, Kaldı ki; dava sürecinde her aşamada yinelediğimiz yeni olmayan “trellis pattern” ya da “kafes deseni” diye adlandırılabilecek olan dava konusu uyuşmazlığa konu “…”nın esinlendiği desenin yaygın bir kullanım olduğunu, davacının hususiyetini taşıdığını iddia etmenin son derece zorlama olacağını, Davacının ürünü aynı desenden ilham alınarak ortaya çıkartılmış FSEK anlamında bir eser ise, müvekkili ürününün de FSEK anlamında başka ve özgün bir eser olduğunu, ancak bu hususun mahkeme tarafından yeterince irdelenmediğini, Müvekkiline ait sehpanın oluşturduğu formların bir “zoro maskesi” diye adlandırılabilecek formların üst üste konumlandırılması suretiyle oluştuğunu ancak davacı tasarımında bu yer almayıp farklı ana form ve ara formların bir araya getirilmesi suretiyle oluşturulduğunu, Dava konusu “…” tasarımının davacı tarafından 14.08.2015 tarihinde TPMK nezdinde sahibinin talebiyle iptal edildiğini, bu durumda davacının tasarımının tasarım olarak korunamayacağını bildiğini ve harcıalem bir tasarım olduğunu, tasarım olarak korunamayacak “…” adlı tasarımın zorlama bir şekilde sahibinin hususiyetini taşıdığının kabul edilmesi son derece zorlama bir iddia olduğunu beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, davacının 2010/04643 sayılı 5.1 numaralı tasarımına ve tasarımın FSEK kapsamında eser olduğu iddiası ile esere yönelik tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, ortadan kaldırılması, 554 sayılı KHK 52/a maddesi ve FSEK 68. maddesi gereğince maddi ve manevi tazminatın tahsiline yöneliktir. Davalı vekilinin istinaf sebepleri incelendiğinde; 25.08.2010 koruma tarihli ve 2010/04653 numaralı TPE tescilli dava konusu tasarımın TPE nezdinde “iptal” durumunda olduğu, tasarım tescil kaydının yenilenmediği anlaşılmıştır. Dava konusu ”…” ürününe ilişkin tasarımın tescilsiz olması nedeniyle, somut olayda dava tarihinde yürürlükte olan 554 sayılı KHK hükümlerinin uygulama yerinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Davacı, mali haklarının kendisine ait olduğunu iddia ettiği ”…” ürününün, davalılarca bir otelde sergilenip, satışa sunulduğunu, böylelikle tasarımdan doğan haklara tecavüz edildiğini, haksız rekabette bulunulduğunu ileri sürmüştür. Bu minvalde dosyaya sunulan ve iki farklı heyetten alınan uyumlu bilirkişi raporlarında; davacının … ürünün FSEK’in 4.maddesi çerçevesinde bir güzel sanat eseri olduğu, zira bir güzel sanat eseri için aranan sahibinin hususiyetini taşıması ve estetik bir değere sahip olması özelliklerine sahip olduğu tespit edilmiş, bilimsel ve teknik yönden denetime elverişli bilirkişi raporlarına Dairemizce de itibar edilmiştir. Her ne kadar aynı raporlarda, dava konusu ürünün yenilik ve ayırt edici niteliğinin bulunmadığı belirtilmiş ise de, ürünün eser sayılabilmesi için nadide olmasının zorunlu bir şart olmadığı, zira işleme eserlerin de eser niteliğinde sayılabileceği bir gerçektir.Davacı her ne kadar dava dilekçesinde; endüstriyel tasarımdan doğan haklara tecavüz edildiğini ileri sürmüş ise de; gerek yukarıdaki paragrafta yapılan Dairemizin kabulüne ve gerekse içeriği yukarıda açıklanan bilirkişi tespitleri üzerine, davacı yanca davanın FSEK’in 68.maddesi kapsamında yapılan hesaplamaya göre ıslah edilmiş olması ve ıslah işleminin taraflar arasında ihtilaf konusu olmaması dikkate alındığında, somut olayın FSEK’in 68.maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Davacının ”…” ürününün FSEK 4. maddesi çerçevesinde güzel sanat eseri olduğu, bu nedenle FSEK 68. maddesi gereğince korunması gerektiği, davacı şirketin tüzel kişi olması itibarıyla eser sahibi olarak değerlendirilemeyeceği ancak davacının yürüttüğü iş faaliyeti/ticari faaliyet kapsamında ve dosyada yapılan bilirkişi tespitlerine göre, bu eser üzerindeki mali hakları haiz olduğu, FSEK’in 68. madde hükmünün esere yönelik tecavüz fiili gerçekleştirilen eser/mali hak sahibine üç kata kadar tazminat talep edebilme imkanı tanıdığı, bir eserin hak sahibinin izni olmaksızın üretilmesinin, eser sahibinin mali haklarından FSEK’in 22 maddede yer alan çoğaltma hakkını, çoğaltmadan elde edilen ürünlerin satışa arzının ise, aynı kanunun 23. maddesi çerçevesinde yayma hakkının ihlalini oluşturduğu, davalının dava konusu ürünü çoğaltarak satışa sunmaktan ibaret eyleminin, davacının FSEK’ten kaynaklanan haklarını ihlal ettiği sonucuna varılmış, bu itibarla davalının aksi yöndeki istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Davacı vekilinin istinaf nedenleri incelendiğinde; FSEK’in 68.maddesi ”Eseri, icrayı, fonogramı veya yapımları hak sahiplerinden bu Kanuna uygun yazılı izni almadan, işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya hertürlü işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden, izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya bu Kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok üç kat fazlasını isteyebilir. İzinsiz çoğaltılan kopyalar satışa çıkarılmamışsa hak sahibi çoğaltılmış kopyaların, çoğaltmaya yarayan film, kalıp ve benzeri araçların imhasını veya üretim maliyet fiyatını geçmeyecek uygun bir bedel karşılığında kendisine verilmesini ya da sözleşme olması durumunda isteyebileceği miktarın üç kat fazlasını talep edebilir. Bu husus, izinsiz çoğaltanın hukuki sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. İzinsiz çoğaltılan kopyalar satışa çıkarılmışsa hak sahibi, tecavüz edenin elinde bulunan nüshalar hakkında ikinci fıkradaki şıklardan birini kullanabilir. İkinci ve üçüncü fıkraların eser sahibinden başka hak sahiplerince uygulanabilmesi için eser sahibinin bu Kanunun 52 nci maddesine uygun yazılı çoğaltma izni aranır. Hak sahiplerinden biri, ikinci ve üçüncü fıkralar uyarınca talepte bulunduklarında Ceza Muhakemesi Kanununun el koymaya ilişkin hükümleri delil elde etmek amacı dışında uygulanmaz. Bedel talebinde bulunan kişi, tecavüz edene karşı onunla bir sözleşme yapmış olması halinde haiz olabileceği bütün hak ve yetkileri ileri sürebilir.” şeklinde olup, her ne kadar davacı yanca, dava konusu ürünün rayicine göre değil davalının elde ettiği somut gelir üzerinden hesaplama yapılması gerektiği ileri sürülmüş ise de; yukarıda açıklanan yasal düzenlemeye göre, bu tazminatın miktarının belirlenmesinde davacı ve davalı arasında bir farazi sözleşme ilişkisinin var olduğu kabul edilerek bir bedel belirlenmesi gerektiği, bu bedelin telif hakkına ilişkin olduğu, dolayısıyla davalının satıştan elde etmiş olduğu gelirin tazminat hesaplamasına esas alınamayacağı, bu kapsamda Mahkemece hesaplamaya esas alınan bilirkişi raporunda belirlenen bedelin piyasa koşullarına ve dosya kapsamına uygun olduğu, nihayetinde yapılan maddi tazminata ilişkin hesaplamanın yerinde olduğu, aksi yöndeki istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Diğer yandan, her ne kadar Mahkemece davacının daha önce tescili olan tasarımı yenilememe iradesi gösterdiğinden haksız rekabetin varlığından söz edilemeyeceği gerekçesiyle haksız rekabetin tespiti talebinin reddine karar verilmiş ise de; davalının eyleminin eserden kaynaklanan mali haklara tecavüz nedeniyle TTK’nın 54, 55/(1)a,c hükümlerine de aykırılık oluşturarak haksız rekabet yarattığı, bu nedenle davalının haksız rekabette bulunduğunun tespitine, durdurulmasına, önlenmesine, tecavüzün giderilmesine, karar kesinleştiğinde hükmün ilanına karar verilmesi gerekirken aksi yönde karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bu itibarla davacı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Yine davacı yanca, reddedilen manevi tazminat yönünden davalı lehine vekâlet ücreti hükmedilmemesi gerektiği ileri sürülmüş ise de; karar tarihinde yürürlükte bulunan AAAÜT’nin 10.maddesine göre, reddedilen manevi tazminat yönünden, hüküm altına alınan tazminat miktarının geçmemek koşuluyla davalı lehine vekâlet ücretine hükmedilmesinin yerinde olduğu, bu itibarla aksi yöndeki istinaf nedeninin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Açıklanan sebeplerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesine göre esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesine göre kısmen kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına dair karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesine göre ESASTAN REDDİNE,2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesine göre KISMEN KABULÜ ile İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 18/02/2021 tarih, 2017/257 E., 2021/80 K. Sayılı kararının kaldırılmasına, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına Bu kapsamda; 3-Davacının ”…” ibareli ürününe yönelik eserden kaynaklı haklara tecavüzün tespiti, durdurulması, ve önlenmesine, İlk Derece Mahkemesince verilen ihtiyati tedbir kararının karar kesinleşinceye kadar devamına, 4- FSEK’in 68. maddesine göre, ele geçen ürün adedi 10 adet sehpa yönünden, her bir sehpa için belirlenen 1500,00 TL rayiç bedel nedeniyle toplam 15.000,00 TL’nin 3 katı olan 45.000,00 TL tazminatın fatura tarihi olan 30.11.2013 tarihinden itibaren en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine, 5-3.000,00 TL manevi tazminatın davacının fatura tarihi olan 30.11.2013 tarihinden itibaren en yüksek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine, 6-Davalı eyleminin TTK’nın 54, 55/(1)c hükümlerine de aykırılık oluşturarak haksız rekabet yarattığı anlaşılmakla, davalının haksız rekabette bulunduğunun tespitine, haksız rekabetin durdurulmasına, önlenmesine, tecavüzün giderilmesine, 7-Karar kesinleştiğinde hüküm özetinin Türkiye’de tirajı yüksek bir gazetede bir kez ilanına masrafın davalıdan tahsiline, 8- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 8/a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 3.278,88 TL karar harcından peşin alınan (27,70+1024,65+2562,00 ıslah harcı) 3.614,35 TL’den mahsubu ile 335,47 TL fazla harcın talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine, 8/b-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan: 52,40 TL başvurma harcı(iki adet), 3.278,88 TL (peşin harç ve ıslah harcı), 4.100,00 TL bilirkişi ücreti, 125,00 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 7.556,28 TL ve ve İstanbul (kapatılan) 4 FSHHM’ nin 2014/55 D.İş dosyasında yapılan 450,00 TL bilirkişi ücreti, 18,00 TL yargılama gideri olmak üzere 468,00-TL, genel toplam 8.024,28 TL yargılama giderinin davanın kabul red oranı gözetilerek 4.036,22 TL nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 8/c-Davalı tarafın yaptığı 1.600,00-TL bilirkişi ücreti ve 80,00 TL tebligat masrafı olmak üzere toplam 1.680,00-TL yargılama giderinden davanın kabul red oranı gözetilerek 834,96 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 8/ç-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre haksız rekabetin tespiti talebi yönünden 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 8/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/(1). maddesine göre maddi tazminat talebi yönünden 15.000,00 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 8/e- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10.ve 13/(2). maddelerine göre manevi tazminat talebi yönünden 3.000,00 nispi TL vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 8/f- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/(2)-(3). maddesine göre red edilen maddi tazminat talebi yönünden 15.000,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 8/g- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/1-2 ve 13/(2) maddelerine göre red edilen manevi tazminat talebi yönünden 3.000,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 9- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;9/a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,9/b- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 3.278,88 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 819,72 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.459,16 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine,9/c-İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 162,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 53,00 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 215,10 TL’nin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,9/d- İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 9/e-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 10- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 18/05/2023