Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/1393 E. 2023/82 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1393 Esas
KARAR NO: 2023/82
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 21/01/2021
NUMARASI: 2019/118 E. – 2021/27 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 09/02/2023
Yukarıda yazılı ilk derece Mahkemesi’nin kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin yapıştırıcı sektörünün önde gelen kuruluşlarından biri olduğunu, Türkiye ve Avrupa’da pazar lideri olduğunu, Türkiye’de 1984 yılından itibaren faaliyet gösterdiğini, “…” markalı ürünlerin yetkili distribütörünün … Tic. A.Ş. olduğunu, müvekkilinin “…” markasının sarı ve siyah renkli tüpler üzerinden kullanıldığını, sarı zemin ve siyah renk kompozisyonunun müvekkilinin markasını niteleyen bir unsur haline geldiğini ve müvekkilinin şekil markaları ile tescil edildiğini, ilk ürün ambalajının 1981 yılında Almanya’da tescil edildiğini, … markasının ve seri markalarının dünya çapında uzun yıllardır tescilli olduklarını, müvekkilinin … markasının TPMK nezdinde … numarası ile tanınmış marka olarak da kayıtlı olduğunu, … markasına ilişkin Arge çalışmaları, reklam harcamaları ve distribütör ağı ile marka değerine sahip olduğunu, Türkiye’de uzun yıllardır satışın bulunduğunu, Türkiye’deki yüksek satış hasılatının … markalı ürünlerin toplumdaki yüksek bilinirliliğine delalet ettiğini, davalının müvekkiline ait tanınmış … markası ile benzer olan … ibaresinin benzetilerek kullanıldığını, … ibaresi TPE nezdinde … ile tescil edilmiş olsa da bu tescilin kötü niyetli olduğunu, bir markanın tescilli olmasının önceki hak sahiplerinin marka hakkına tecavüz etmediği anlamına gelmeyeceğinin hüküm altına alındığını, davalıya ait tescilin fiili kullanımının tescil edildiğinden farklı şekilde müvekkili markası ile benzetilerek kullanıldığını, müvekkilinin marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğini, davalı tarafından müvekkili ile özdeşleşmiş olan sarı-siyah renk ambalaj kombinasyonunun birebir aynısının kullanıldığını, … ibaresinin tescil edildiğinden farklı yazı fontu ile müvekkili yazı fontu ile aynı olarak sarı zeminde siyah renk ile kullanmakta olduğunu, markalar arasındaki iltibas ve ilişkilendirme riskinin arttırıldığını, davalının kötü niyetinin ortaya koyduğunu, davalı tarafından satışa sunulan … markalı ürünlerin müvekkilinin tescilli markalı ürünleri arasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik olduğunu, yazı stilinin, yazı karakterinin, kullanılan renklerin birebir aynı olduklarını, davalının müvekkili markasının ün ve itibarından haksız fayda elde etme çabası içinde olduğunu, fiili kullanımda daha da çok benzetildiğini, söz konusu renklerin ilgili sektör ya da ürün ile atfedilmediğinden müvekkili markalarının ayırt edici hale geldiğini, iltibas bırakacak derecede benzeyen konseptlerin aynı ürünler için de kullanıldığını, tüketicilerin marka ve ürünlerin hak sahibi konusunda da yanılgıya düşeceğini, bu tespitler nedeniyle müvekkili tarafından davalı firmaya noter aracılığı ile ihtarname gönderildiğini, davaya konu fiili kullanıma son verilmesinin talep edildiğini, davalı taraf ile müzakereler yapıldığını, ancak müvekkili tekliflerin davalı tarafından kabul edilmediğini, davalı eylemlerinin müvekkilinin marka hakkına tecavüz teşkil ettiğini, haksız rekabet teşkil ettiğini, müvekkili ile aynı alanda faaliyet gösteren ve birebir aynı ürün grubu üzerinde aktif ve fiili kullanımı bulunan davalının müvekkilinin markasından haberdar olduğunun açık olduğunu beyanla davalının eylemlerinin davacının marka hakkına ve tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitini, kullanımların durdurulmasını, önlenmesini, tecavüz ve haksız rekabet sonuçlarının ortadan kaldırılmasını, eski hale iadesini, marka tecavüzüne ve haksız rekabete sebebiyet şekilde kullanılan ürünlerin üretiminin, dağıtımının ve satışa sunulmasının durdurulmasını ve önlenmesini, bu ürünlere görüldükleri yerde el konularak imhasını, marka tecavüzüne ve haksız rekabete sebebiyet şekilde kullanılan ürünlerin bulunduğu iş evrakı, broşür, katalog ve sair her türlü tanıtım vasıtasına görüldükleri yerlere el konularak adli muhafaza altına alınmasını ve imhası yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin şahıs firması olduğunu, 1979 yılında … ibareli firma ile üretime başladığını, kurulduğu tarihten itibaren … markası altında üretim yaptığını, ürünlerinin tüm yurtta kullanıldığını, müvekkilinin üretime başladığı yıllarda … ile ilgili dizilerin revaçta olduğunu ve bu gündem nedeniyle marka adını kullandığını, bu ibarenin ayırt ediciiiğinin yüksek olduğunu ve herhangi bir başka marka ile karıştırılmasının imkansız olduğunu, ilk olarak 31.12.2003 tarihinde … marka no’su ile ibarenin tescil edildiğini, daha sonradan 17.11.2011 tarihinde … marka nosu ile … markasının tescil edildiğini ve … ibaresinin sarı zemin üstünde siyah yazılı şekilde olduğunu, müvekkilinin tescil ettirdiği diğer tüm markalarda … ibaresinin sarı zeminde siyah yazılı şekilde olduğunu, müvekkili firmanın adına kayıtlı tescilli markaların olması nedeniyle davanın dinlenilmesinin imkanı bulunmadığını, ürünlerinde kanunda belirtilen korumadan yararlanmakta olduğunu, marka hakkına tecavüz nedeniyle dava hakkının uzunca bir süre geçtikten sonra kullanılmasının hakkın kötüye kullanılması olduğunu, 1989-2002 yıllarında gösterilen dizilerde müvekkili ürünlerinin aynı şekilde satışa sunulduğunun görüldüğünü, davacının müvekkili firmanın ürünlerinden haberdar olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, önceki tarihlerden sunulan faturalar ile müvekkilinin yaygın bir müşteri kitlesine ulaştığının ortaya konduğunu, sessiz kalma yolu ile hak kaybının bir itiraz olduğunu, davacı yanın müvekkili firmadan, ürünlerinden ve markalarından bu kadar uzun zamandır haberdar olmamasının mümkün olmadığını, uzun bir süre geçtikten sonra dava yoluna gidilmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, ayrıca müvekkilinin davacı firmanın bayi, pazarlamacı ve distribütörleri ile ilişkilerini sürdürdüğünü, müşteri ziyaretlerinde karşılaştıklarını herhangi bir olumsuz durum yaşanmadığını, 40 yıldır üretim yapan müvekkili firmanın tüm markalarının sarı zemin üzerinde siyah renk ile yazılmış olduğunu, piyasada satışa arz edilen aynı nitelikteki 404, pan, pif, U-4, art 202, südor, ufen, total, turcan, bronz, U-2 ürünlerin tümünün sarı ve siyah renk kombinasyonlarını kullandığını, sarı siyah renk kombinasyonunun davacı markası ile değil yapıştırıcı ürünü ile özdeşleşmiş bir durum olduğunu, siyah sarı renk kombinasyonun uyarı kontrol et anlamı taşıdığını, solvent bazlı yapıştırıcıların sağlık açısından tehlike arz ettiği için bu kombinasyonun kullanılmakta olduğunu, solvent içermeyen su bazlı ürünlerin farklı renk öğeleri içerdiğini, kullanılan renklerin anlam ve işlevselliğinden dolayı kullanıldığını, … ve … ibarelerinin son iki harfinin farklı olduğunu ve fonetik açıdan birbirlerinden uzak olduklarını, kelimelerin anlam olarak da birbirlerini çağrıştırmadığını, ürün kutusunda yer alan tanıtım ve yazıların tümünün farklı olduğunu, davacı ürününde güçlü formül ibaresi yer alırken müvekkili ürününde süper yapıştırıcı ibaresinin yer aldığını, kullanılan uyarı işaretlerinin ve kullanıldığı yerlerin birbirlerinden farklı olduğunu, davacının dilekçesinde yer verdiği görselin müvekkili ürünü olmadığını, Çin menşeli bir firmanın ürünü olduğunu, davacının dilekçesinde belirttiği ürünün müvekkili firmanın ürünü olmadığının müvekkili firmaya ait orijinal ürünlerin kıyaslaması ile görülebileceğini, müvekkilinin … markasını ilk kullanmaya başladığında davacı firmanın herhangi bir tescili bulunmadığını, markasının ilk tescilinin farklı şekilde olduğunu, solvent bazlı yapıştırıcıların özelliğinden ötürü bükülebilir alüminyum tüp kullanımının mecburi olduğunu, üretime başlanan 1979 yılında üretim yapan firmaların kısıtlı harf baskı yeteneğine sahip olduğunu, müvekkili firmanın ambalaj tasarımı yaptığını ve … tescil numarası ile tescil ettirdiğini, tescilli tasarım kutusu üzerindeki … ibaresinin birebir aynı olarak kullanıldığından bahisle davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde özetle; 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile Yargıtay’ın mülga 556 sayılı KHK dönemindeki içtihatları ile ortaya çıkan tescilli markanın kullanımı tecavüz teşkil etmez savunmasının artık hukuken yerinde olmadığını, Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 155. maddesi hükmüne göre bir markanın tescilli olmasının önceki hak sahiplerinin marka hakkına tecavüz etmediği anlamına gelmeyeceğinin açıkça hüküm altına alındığını, İstinaf Mahkemeleri ve Yargıtay’ın da SMK’nın açık hükmünü uygulamaya başladığını, davalının markalarının tescilli olmasının müvekkilinin marka hakkına tecavüzü ortadan kaldırmayacağını, davalının markasını tescil ettiğinden farklı şekilde ve zamanla müvekkilinin markasına ve ürünlerine benzeterek kullanmakta olduğunu, benzer ibarenin konsept olarak da müvekkili ile aynı şekilde kullanılmasının markalar arasındaki iltibas ve ilişkilendirme riskini arttırdığını, sessiz kalma yoluyla hak kaybı savunmasının marka sahibine karşı ileri sürülen nispi bir hak olduğunu burada bir itirazdan söz etmenin mümkün olmadığını, davalının kötü niyeti sebebiyle davanın herhangi bir süreye de tabi olmadığını, davalının uzun yıllardır faaliyet göstermesinin yabancı menşeili müvekkili tarafından bilindiği anlamına gelmeyeceğini, … ibaresinin anlamının müvekkilinin kullandığı sarı siyah renk kombinasyonu ile sunulmasına bir gerekçe oluşturmadığını, davaya konu uyuşmazlığın sadece … ibaresinin kullanılması değil zamanla … ibaresinin tescil edildiğinden farklı şekilde ibarenin yazı karakteri değiştirilerek konsept olarak müvekkili ile aynı şekilde kullanılması olduğunu, bir an için … ibaresinin tescilinin iyi niyetli olmasında dahi zamanla aynı konseptin uygulanmasının davalının kötü niyetinin göstergesi olduğunu, ön planda yer alan genel kombinasyonun ayniyete varacak derecede benzer olduğunu, markaların aynı ürünler için kullanıldığı dikkate alındığında tarafların ürünleri karıştırıp ilişkilendireceği ve hak sahibi konusunda da yanılgıya düşeceğini, müvekkilinin davalının markalarından daha önceden haberdar olmadığını, yürütülen bir proje kapsamında yapılan araştırmalar vesilesiyle tesadüfen ve yeni haberdar olduğunu, müvekkili tarafından davalı firmaya noter aracılığı ile ihtarname gönderildiğini, davaya konu fiili kullanıma son verilmesinin talep edildiğini, davalı taraf ile müzakereler yapıldığını, ancak müvekkili tekliflerin davalı tarafından kabul edilmediğini, müvekkili firmanın markasını koruma amacıyla uzun yıllardır önlemler almakta olduğunu, bu hususta bir çok markanın tesciline ve kullanımına engel olduğunu, kötü niyetli kullanımlara ilişkin sessiz kalmasının söz konusu olmadığını, müvekkilinin davalının kullanımından haberdar olması ile ihtarname gönderdiğini, uzlaşma yolu bulunamadığından davayı açtığını, kötü niyetli tescilin hükümsüzlüğü davalarının herhangi bir süreye tabi olmadığının açık bir şekilde hüküm altına alındığını, sarı zemin siyah renk kombinasyonunun müvekkilinin markasını niteleyen bir unsur olduğunu ve özdeşleştiğini, davalının marka ve ibaresinin fiili kullanımlarının müvekkili ile aynı olduğunu ve tescilinden farklı olduğunu, davalının diğer markalarında sarı rengin kullanılmış olsa da, bu markalar sadece … ibaresinden oluşmadığını, fiili kullanımlarının da müvekkili markaları ile herhangi bir karışıklık yaratmadığını, yapıştırıcı markalarının çoğunun artık piyasaya sarı renk zemininde ürün sürmediklerini ve müvekkili firması ile iltibas oluşturacak nitelikte olmadıklarını, yapıştırıcı ambalajlarının sarı renk olması gerektiğine ilişkin herhangi bir kuralın bulunmadığını, aksi halde tüm yapıştırıcıların sarı renk kullanmış olması gerektiğini, …, …, …, …, …, …, … gibi ünlü markaların ürünleri incelendiğinde davalı iddialarının anlamsız olduğunun görüleceğini, markalar arasındaki harf farklılıklarının ilk anda ortalama tüketiciler nezdinde fark edilemeyeceğini, ön planda yer alan genel kombinasyonun ayniyete varacak derecede benzer olduğunun aşikar olduğunu, davalının haksız kullanımlarına cevap olarak dava dışı markalara yer vermesinin boş bir çaba olduğunu, müvekkilinin … markasını her zaman büyük harflerle ve tescilli olduğunu gösterecek şekilde kullandığını ve markasının jenerikleşmesini önlemekte olduğunu, müvekkilinin jenerikleşme riskini ortadan kaldırmak adına pasif kalmadığını bu konuda yoğun bir çaba harcadığını, davalının dilekçesinde yer vermiş olduğu diğer markaların da tanıtımlarında müvekkilinin markasını kullanmasının hukuka aykırı olduğunu, dava dışı markaların haksız kullanımlarının davalıyı haklı çıkarmadığını, bir an için dava dilekçesindeki ürün görselinin Çin menşeili bir firmaya ait olduğu kabul edilse bile Çin menşei firma ile davalının ürününün ayırt edilemeyecek derecede benzemesi ve davalının “… markasını her şeyiyle kopyalayarak üzerini … markasını yapıştırarak piyasaya sürmesinden ibarettir” beyanı ile huzurdaki davayı ikrar ettiğini, davalının müvekkilinin ilk tescilini 1981 yılında aldığını beyan ettiğini ancak dava dilekçesinde belirtildiği üzere müvekkilinin … markasını ilk olarak 1913 yılında Almanya’da tescil ettirdiğini, müvekkilinin … markasının ve seri markalarının dünya çapında uzun yıllardır tescilli olduklarını ve siyah sarı renk kombinasyonu ile ayrılmaz bir parça olduklarını, davaya konu fiili kullanımların tüplerin bükülebilir olması ile ilgili olmadığını, müvekkilinin … markasının ve siyah sarı renk kombinasyonunun birebir taklit edilmesinden dolayı bu davanın ikame edildiğini, hali hazırda bir çok yapıştırıcı markanın bükülebilir alüminyum ambalaj kullandığını ve müvekkili firmanın markası ile karışıklık yaratmadığını, davalının çok farklı ibare ve kombinasyonlar ile markasını kullanabilecek iken müvekkilinin markası ile benzer olanı tercih ettiğini, davalının … ürünü ambalajına ilişkin tasarım tescilinin de kötü niyetli yapıldığını, yenilik ve ayırt edicilik vasfından uzak olduğunu, müvekkili firmanın sadece … ibaresini değil … ambalaj şekillerini de tescil ettirmekte olduğunu, … şekil markasını 1981 yılında ve 2002 yılında Almanya’da tescil ettirmiş olduğunu, gene SMK’nun 155. maddesi gereğince hak sahiplerinin açmış olduğu tecavüz davasında sahip olunan sınai mülkiyet hakkının savunma gerekçesi olarak ileri sürülemeyeceğini, müvekkili kullanımlarından çok sonraya dayanan tescili yapılan bu tasarımın davaya konu haksız kullanımları hukuka uygun hale getirmediğini, davalının tasarım tescillerinden birinin müvekkilinin piyasaya çok önceden sürdüğü bir ürün ambalajının kopyalanması ile oluşturulduğunu, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili ikinci cevap dilekçesinde özetle; Markaların hiçbirinin kullanımında herhangi bir marka tecavüzünün söz konusu olmadığını, sessiz kalan tarafın uzun süre bu davranışı sergiledikten sonra dava açma yoluna gitmesinin kötü niyetli olduğunu ve Mahkemeler tarafından resen göz önünde bulundurulacağını, … markasının 1979 yılından bu yana yazılı ve görsel basında kullanıldığını, davacı yanın müvekkilinin olumsuz bir durumu ile ilgili bir delil göstermediğini, marka bilinirliliği anketi ile yabancı menşeli firmanın araştırmadan ve … markasından haberdar olduğunun açık olduğunu, müvekkili firmadan tesadüfen ve sonradan haberdar olduğu şeklindeki beyanların gerçeği yansıtmadığını, kötü niyeti gösterdiğini, marka hakkının ihlale uğradığını iddia eden kimsenin uzun süre sessiz kalarak başvuru veya dava yoluna gitmediyse sessiz kalma sebebiyle hak kaybı ilkesinin uygulama alanı bulacağını, Yargıtay’ın ve doktrinin de görüşünün bu şekilde olduğunu, sarı ve siyah kompozisyonun davacı markasıyla özdeşleşmiş bir kullanım olmadığını, sarı siyah kombinasyonunun yıllardır piyasaya arz edilen aynı nitelikteki ürünlere ait markaların TPE nezdinde marka haklarının halen devam ettiğini, 1963 yılında kurulmuş olan … markasının, …, …, … ve … markalarının sarı tüp üzerinde siyah renk kombinasyonunu kullanmakta olduklarını, Sarı siyah renk kombinasyonunun davacı yanın markasına ait bir kullanım olsa idi bugüne kadar bu firmalardan birine bu konuda bir ihtar veya dava yoluna gitmesi gerektiğini, bu hususun müvekkiline karşı kötü niyetli bir yaklaşım olduğunu, siyah sarı renk kombinasyonun uyarı kontrol et anlamı taşıdığını, solvent bazlı yapıştırıcıların sağlık açısından tehlike arz ettiği için bu kombinasyonun kullanılmakta olduğunu, sarı rengin uyarı kontrol et anlamında olduğunun aşikar olduğunu, davacı yanın ihtarname gönderdiği belirtmiş olsa da müvekkiline bir ihtarname göndermediğini, davacı yana ait markanın jenerik marka haline geldiğinin açık ve net olduğunu, tüm güvenilir internet sitelerinde ve araştırmasında … İbaresinin jenerik olduğunun sayıldığını, köklü bir şirketin yöneticisinin kendi markasının jenerik olduğu noktasındaki açıklamasının sehven yapılmış olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, markanın jenerik olduğunun kendilerinin de kabulünde olduğunu, davacı yanın müvekkili firması markası ile ilgili iltibas noktasında somut bir delil ortaya koyamadığını, müvekkili firmanın özgün yapılmış sloganı, uyarı işareti, barkod vs. tercih ve konumlandırmalarının bulunduğu ürün yerine Çin menşeli ürün kıyaslaması yaptığını, tek boy küçük bir bilgilendirme alanı ve kısıtlı harf baskı yeteneğine sahip olma açıklamasına bir cevap verilemediğini, müvekkilinin … tescil no’lu tasarımının yenilik ve ayırt edicilik özelliklerine sahip olmasaydı zaten tescil edilemeyeceğini, davacı firmaya ait marka ile müvekkili firmaya ait marka arasında herhangi bir iltibasın bahis olmadığını, karıştırılmaya yol açacak bir hal bulunmadığını, davacının müvekkili firmanın ürünü üzerinde yer alan … sloganından hiç bahsetmediğini, ayırt edicilik noktasında büyük önem taşıyan süper yapıştırıcı sloganının var olduğunu, ikaz işaretlerinin birbirlerinden farklı olduğundan bahisle davanın reddini savunmuştur. Davacı taraf vekili 20.12.2019 tarihli dilekçesinde özetle; 06.12.2019 tarihli ön inceleme duruşmasında davalı tarafın müvekkilinin piyasada tecavüz teşkil edecek nitelikte kullanımlar olmasına rağmen müvekkilinin huzurdaki davaya ikame etme nedeninin müvekkiline ait … markasına ilişkin Avrupa Patent Ofisi nezdinde marka başvurusundan kaynaklı olduğunu iddia ettiğini, bu iddiaların Mahkeme’yi meşgul etmenin ötesine geçemediğini, davaya konu uyuşmazlığın davalının müvekkili … markasını ve ürünlerini taklit ettiğinden ortaya çıktığını, davaya konu uyuşmazlığın sadece … ibaresinin kullanımı değil zamanla ibarenin tescil edildiğinden farklı şekilde yazı karakterinin değiştirilerek müvekkili ile konsept olarak aynı şekilde kullanılması olduğunu, davalının sarı renk arka fonun kullanıldığı yapıştırıcı örneklerinin geneli itibari ile müvekkilinin … markası ile iltibas oluşturacak nitelikte olmadığını, iltibasın varlığı halinde müvekkilinin işbu markalı ürünlere karşı da hukuki süreç başlatmayacağı anlamına gelmediğini, huzurdaki davaya konu kullanımları haklı hale getirecek nitelikte olmadığını, müvekkilinin … ibaresi için dava tarihinden önce Avrupa Patent Ofisi nezdinde tescil başvurusunda bulunduğunu, benzer nitelikteki kullanımları ve marka tescillerini önlemek amacıyla yapıldığını, davalı tarafın sunduğu delillerde yer alan … kullanımlarının … filmine ait olduğunu, müvekkilinin … ibaresini kullanmadığını, bu iddianın Mahkeme’yi yanıltmak amaçlı olduğunu, müvekkilinin söz konusu filmin tanıtımı için iş birliği yaptığını ve el sanatları yarışması düzenlediğini, filmin tanıtımı adına internet sitesinde … ibaresini içeren film adına yer verdiğini, hukuki ihtilafla karşılaşmamak için Avrupa Patent Ofisi nezdinde marka başvurusunda bulunduğunu, davalı tarafın müvekkilinin … ibaresini kullandığı yönündeki iddiasının olayı çarpıtma gayesi olduğunu, müvekkilinin yaptığı iş birlikler çerçevesinde … İbaresini içeren film adını kullanmakta özgür olduğunu, söz konusu kullanımın davayla veya davalının yapıştırıcı ürünleri ile bağlantısının bulunmadığını, müvekkilinin … ibaresi üzerinde hak sahibi olmak ve piyasaya … ibaresi ile girmek gibi bir niyeti olsaydı davalıya ait TPE nezdinde tescilli … ibareli markaların hükümsüzlüğü talepli dava ikame edeceğini ve davalının … ibareli diğer markalarına ilişkin kullanımlarının da durdurulmasını talep edeceğini, davalıya ihtarname gönderilmiş olduğunu ve yüz yüze görüşmeler yapılmış iken davalı firmanın ihtarname almadıklarını iddia etmesinin yalan beyanda bulunmak olduğunu belirterek davanın kabulünü talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi “… her ne kadar raporda aksi yönde değerlendirme ve tespitlerde bulunulmuş ise de markaya tecavüze yönelik değerlendirmelerde de belirtildiği üzere davacının dürüstlük kuralı ile bağdaşmayan ve hakkın kötüye kullanılması niteliğindeki haksız rekabet iddialarına da itibar olunmaksızın bu yöndeki taleplerin de reddine karar vermek gerekmiştir. … Tüm dosya kapsamı yukarıda izahı yapılan mevzuat ve açıklamalar kapsamında değerlendirildiğinde davacının dürüstlük kuralına aykırılık teşkil eden ve hakkın kötüye kullanılması niteliğindeki markaya tecavüz ve haksız rekabete dayalı açmış olduğu davaların reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur. …” gerekçesi ile davanın reddine karar vermiştir. İlk Derece Mahkemesinin 14.09.2021 tarihli tavzih kararı ile “… Davalı Vekili Av. … tarafından verilen 13/07/2021 tarih ve 2019/118 Esas sayılı, tavzih talepli dilekçe ve eki belgeler incelendi. … Dilekçe ve dosya kapsamına göre talep yerinde görülmekle, mahkememiz kararının aşağıdaki gibi tavzihine karar verilmesi gerekmiştir. …” gerekçesi ile “Mahkememizin 21/01/2021 tarih ve 2019/118 Esas, 2021/27 Karar sayılı kararının (3) nosunda; ” Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı vekili yararına hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine, ” şeklinde yazılmış ise de; ibarenin şablonda matbu olarak yazılı kaldığı anlaşıldığından; hüküm kısmının (3) nosunun ” Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap olunan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,” şeklinde hükmün tavzihine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesindeki dava dilekçesini ve yargılama aşamalarındaki yazılı ve sözlü beyanlarını tekrarla, yapıştırıcı sektöründeki çalışmalarının 1905 yılında Almanya’da başladığını, 1932 yılında ilk reçine bazlı sentetik yapıştırıcının icat edildiğini, reçine bazlı sentetik yapıştırıcıya “…” (…) adı verildiğini, müvekkilinin 110 yıllık gelenek ile yüksek teknoloji ile üretime devam ettiğini, 1984 yılından itibaren de Türkiye’de yetkili distribütörü … A.Ş. aracılığı ile faaliyet gösterdiğini, … markasının bugün tüm dünya tarafından tanınan ve dünyanın eski markalarından olduğunu, müvekkilinin “…” markasının sarı ve siyah renkli tüpler üzerinden kullanılmakta olup sarı zemin ve siyah renk kombinasyonun müvekkilinin … markasını niteleyen bir unsur haline geldiğini, sarı rengin müvekkili markaları ile adeta özdeşleşmiş, şekil markaları ile tescil edildiğini, “…” markasının münhasıran müvekkili adına tescilli olduğunu, … markasının ilk olarak 1913 yılında, ürün ambalajının da yani, şekil markasının da 1981 yılında Almanya’da tescil ettirdiğini, bu tarihten sonra da dünyanın her yerinde … markasını ve … ürün ambalaj şekillerini tescil etmeye devam ettiğini, Türkiye’de de en eski tescilin 1989 yılına dayandığını, … markasının Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde … numara ile TANINMIŞ MARKA olarak müvekkili adına kayıtlı olduğunu, müvekkiline ait tanınmış ‘’…’’ markası ile benzer olan ‘’…’’ ibaresinin, davalı tarafından yapıştırıcı ürünler üzerinde yıllar içinde çok tanınmış ‘’…’’ markasına daha da benzetilerek kullanıldığının tespit edildiğini, bunun SMK m.155’e aykırılık teşkil ettiğini, davalının … ibaresini kötü niyetli bir şekilde tescil ettirmiş olsa da, mezkur 155. madde gereğince ‘’tescilli markanın kullanımı tecavüz teşkil etmez’’ savunmasının yerinde olmadığını, uyuşmazlığın davalının … markasını ve ürünlerini birebir taklit etmesinin yanı sıra davalının … ibaresini kullanması ile zamanla … ibaresini tescil edildiğinden farklı bir şekilde ibarenin yazı karakterini değiştirerek konsept olarak müvekkili ile aynı şekilde kullanmasının yani müvekkilin tanınmış … markalı ürünlerini taklit etmesinden kaynaklandığını, haksız kullanımın bulunduğunu, davalının “…” olarak geçen, Türkçe dilinde “…” olarak bilinen filmin tanıtımı için bir iş birliği yapmış ve el sanatları yarışması düzenlediği bu itibarla doğal olarak yarışmanın tanıtımı için kendi internet sitesinde “…” ibaresini içeren filmin adına yer vermesinin ve herhangi bir hukuki ihtilafla karşılaşmamak adına da Avrupa Patent Ofisi nezdinde marka başvurusunu yaptığı savunmasına itibar edilmemesi gerektiğini, davalıya ait internet sitesinde yer alan yarışmanın görsellerinin alınarak “…” markasının kullanıldığının iddia edilmesinin davalının tamamen olayı çarptırma gayesiyle hareket ettiğini ve açık kötü niyetini gösterdiğini, dava ile ilgi kurulamayacağını, bilirkişi raporunda lehlerine değerlendirmeler yapılmasına rağmen buna aykırı karar verilmesinin kabul edilemez olduğunu, davalının haksız kullanımı ve kötü niyeti belirlenmişken sessiz kalma savunmalarının geçerli olmayacağını, yine SMK md.25/6 açısından değerlendirme yapıldığında davalının ilgili marka tescilinin kötü niyetli olduğunu ve bundan dolayı hükümsüzlük davasının süreye tabi olmadan açılabileceğini, mahkemenin kararının eksik incelmeye dayandığını, her iki tarafın da rapora beyan ve itirazları gereğince ek rapor alınması gerekirken karar verildiğini, davalının sunduğu uzman görüşünün objektifliğinin tartışmalı olduğunu, ancak tarafsız ve bağımsız mahkemece seçilen bilirkişilerin objektifliğinin esas olacağının muhakkak olduğunu, davalının ürünlerinin 1989 yılında yayınlanan “…” dizisinde yer aldığı ve bundan dolayı bilinilirliğini mevcut olduğunu ve “kullanma sistemi” uyarınca marka haklarının korunmuş olduğu yönündeki savunmaların gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin … markasının ilk tescilli markasının 1989 yılında yapıldığını yani henüz davalının bir tescili bulunmazken müvekkili markanın Türkiye’de tescilinin mevcut olduğunu, SMK’da esas olanın “tescil ilkesi” olduğunu ve müvekkili … markasının tescilinin 1989 yılına dayandığını, … markasının sicile tescilli, tanınmış ve önceki kullanıma sahip marka olduğu için hakları korunması gerektiğini, ayniyete varan benzerlik karşısında ayrıca müvekkilinin haksız rekabet gereğince de korunması gerektiğini beyanla kararın kaldırılmasını, davanın kabulüne, davalının, müvekkiline ait … markasıyla iltibas oluşturan “…” ibaresini tescilden farklı olarak kullanmasının, … ibaresinin müvekkili şirketin markasında yer alan yazı şekli ve sarı zemin ile siyah kombini dahil olmak üzere tüm unsurlarıyla hem ürünlerinde hem de ambalajlarında aynen kullanmasının davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, bu itibarla kullanımların durdurulmasına ve önlenmesine, tecavüz ve haksız rekabet sonuçlarının ortadan kaldırılarak eski hale iadesine, davalının müvekkilinin … markalı ürünleri ile marka tecavüzüne ve haksız rekabete sebebiyet verilecek şekilde kullanılan … ibareli ürünlerin üretiminin dağıtımının ve satışa sunulmasının durdurulması ve önlenmesine, bu ürünlere gördükleri yerde el konularak imhasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesindeki cevap dilekçesini ve yargılama aşamalarındaki yazılı ve sözlü beyanlarını tekrarla, müvekkilinin şahıs firması olduğunu, 1979 yılında “…” ibareli firma ünvanı ile o dönemde aynı zamanda öğretmenlik yapan mühendis … ve …’nun birlikte kurdukları fabrikada üretime başladığını, buna dair delillerin dosyaya sunulduğunu, müvekkilinin … markası ile aralıksız imalat ile faaliyetine devam ederek Türkiye piyasasında yer edindiğini ve tanındığını, aynı sektörde yurt dışındaki firmalar tarafından da takip edildiğini, müvekkilinin 1979 yılında … markasının ülkede ve dünyanın çeşitli ülkelerinde o dönemde yayımlanan uzay içerikli dizilerden esinlenilerek kullanılmaya başlandığını, markanın ayırt ediciliğinin yüksek ve anlam olarak ingilizce “…” (tanımlanamayan uçan cisimler) tabirinin kısaltılması olması nedeniyle herhangi başka bir marka ile karıştırılmasının imkansız olduğunu, müvekkil firmanın … markasını ilk olarak 31/12/2003 tarihinde … marka nosu ile tescil ettirdiğini, daha sonra 31/12/2013 tarihinde yenilediğini, daha sonra müvekkili firma tarafından … markasının yapıştırıcı olduğunu betimleyen; … (…) markasının 17/11/2011 tarihinde … marka nosu ile tescil edildiğini, bunun yanında müvekkilinin 02/12/2010 tarihinde … marka nosu ile … (…) markasını; 22/10/2013 tarihinde … marka nosu ile … ( ev, okul ve ofiste kullanılan hamur yapıştırıcı) markasını; 10/10/2012 tarihinde … marka nosu ile … markasını; 05/02/2014 tarihinde … nosu ile … ( kumaş söküğünü yapıştırıp işaretleyen) markasını; 05/02/2014 tarihinde … nosu ile … (siyanoakrilat yapıştırıcı) markasını; 05/02/2014 tarihinde … nosu ile … ( konu yapıştırıcı ile aynı üstün özellikte) markasını, konu ürün için ambalaj tasarımının da … tescil numarasıyla tescil ettirdiğini, marka tescil belgelerinden de görüleceği üzere söz konusu markalarda yer alan … ibaresinin sarı zemin üzerine siyah yazılı bold harflerle uygulanmış seri markanın tescilli olduğunu, davacının iddialarını kabul etmediklerini, yasa çerçevesinde üretim ve kullanımlarının bulunduğunu, bu durumda …’nun kullanımının bazı yönlerden zaten … ile iltibas yaratmayacağını, 1979’dan itibaren piyasada oldukça geniş bir tanınmışlığa ve pazar payına ulaştığını, 1989-2002 yılları arasında televizyonda gösterilen “…” ve “…” adlı dizilerde … ürünlerinin bugünkü kullanım ile aynı şekilde satışa sunulduğunu, raporda ve uzman görüşünde lehe olacak şekilde beyanlarının bu yönlerden değerlendirildiğini, davacının bu durumları bilmesine rağmen sessiz kaldığını, mahkemece davanın reddine ilişkin gerekçenin isabetli olduğunu beyanla davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini savunmuştur. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava; davacıya ait … markasıyla iltibas oluşturduğu davacı tarafından iddia olunan davalının “…” markası ibaresinin tescilden farklı olarak kullanıldığı, … ibaresinin davacının markasında yer alan yazı şekli ve sarı zemin ile siyah kombini dahil olmak üzere tüm unsurlarıyla hem ürünlerde hem de ambalajlarda aynen kullanıldığı iddiası ile bu durumun davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti, bu itibarla kullanımların durdurulması, önlenmesi, tecavüz ve haksız rekabet sonuçlarının ortadan kaldırılması ile eski hale iadesine karar verilmesi istemi ile davacının … markalı ürünleri ile marka tecavüzüne ve haksız rekabete sebebiyet verecek şekilde kullandığı iddia olunan davalının … ibareli ürünlerinin üretiminin, dağıtımının ve satışa sunulmasının durdurulması, önlenmesi ve bu ürünlere görüldükleri yerde el konularak imhasına karar verilmesi istemine ilişkindir. Eldeki davada bilirkişi teknik raporu alınmıştır. 6100 Sayılı HMK m.266, 279, 281 uyarınca; bilirkişi raporu çözümü özel ve teknik değerlendirme, uzmanlığı gerektiren hususlarda alınır. Bunun dışında raporda açıklama yapılması, hakim tarafından yapılması gereken hukuki nitelendirme ve değerlendirmelerin yapılması yasaktır. Rapora itiraz, belirsiz ve eksik olan teknik hususlar için açıklama yapılmasını istemektir. Eğer itiraz yerinde görülürse açıklama yapılması amacıyla ya ek rapor alınması ya da yeni bilirkişi raporu alınması cihetine gidilir. Raporun denetimi hakim tarafından yapılmakla birlikte belirsizlik ve/ veya eksiklik bulunmuyorsa ya da hukuki bilgi ile çözümlenmesi gereken hususlarda açıklama yapılması bekleniyorsa, çözüm hukuki bilgi ile giderilebilecek nitelikte ise, itiraz yerinde bulunmayabilir zaten hukuki konularda bilirkişiye başvurulması da yasaktır. Somut davada, rapora karşı beyanlar ve itirazlar birlikte değerlendirildiğinde açıklanan hususlar gözetildiğinde iddia- savunma- toplanan bilgi, belge, deliller ile itirazların raporda ve gerekçeli kararda karşılanmadığı saptanmıştır. Her ne kadar mahkemece gerekçede bilirkişi raporuna atıfta bulunulmuş ve hukuki yorumla rapordan farklı olarak aksi yönde hüküm kurulmuş ise de tarafların rapora beyan ve itirazları karşılanmadığı gibi raporun hangi nedenle hangi kısmının neden üstün tutulmadığı ve ya neden hükme esas alınmadığı karar yerinde tam olarak tartışılmamıştır. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; mahkemece, davacının iddiası, davalıların savunmaları, rapora tarafların itirazları ve beyanları kapsamında, bilirkişi heyetinden bilimsel ve teknik açıdan denetime elverişli beyanları karşılar mahiyette ek rapor aldırılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği sonucuna varılmıştır. Neticeten, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın giderilmesi için gerekli ve esasa etkili olan delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkeme kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile;2-İstanbul 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 21.01.2021 tarih, 2019/118 E. 2021/27 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6.maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine,5-Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,6-İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 09/02/2023