Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/1365 E. 2021/1268 K. 01.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO : 2021/1365
KARAR NO : 2021/1268
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 06/07/2021
NUMARASI : 2017/873 E. – 2021/528 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili 16/08/2017 havale tarihli ve aynı tarihte harçlandırdığı dava dilekçesinde özetle; Davalı alacaklı tarafından müvekkili şirket aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra takip dosyası ile başlatılan icra takibinin tedbiren durdurulması ve borçlu olmadığının tespiti talebinden ibaret olduğunu, davalılardan …’nin müvekkili şirket aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalı …, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile Müvekkil şirket aleyhine keşidecisi müvekkil şirket olan, … Nilüfer Ticari Şubesi’ne ait, … numaralı, 124.000,00 TL bedelli, 20.09.2016 vadeli çeke ilişkin olarak icra takibi başlattığını, çek ile ilgili İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülmekte olan bir soruşturma dosyası olduğunu, davaya konu çek ile ilgili müvekkil şirketin dolandırıldığını, suça alet edilen çek ile ilgili icra ve iflas kanunu madde 72/3 uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiğini beyanla, dava konusu … nilüfer ticari şubesi’ne ait, … numaralı, 124.000,00 TL bedelli, 20.09.2016 vadeli çeke dair menfi tespit davasının kabulü ve borçlu olmadığının tespitine, davalıların yüzde yirmiden az olmamak kaydı ile kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı …. Şti. vekili 03/10/2017 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın dava dilekçesinde İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E, sayılı dosyasından takibe konu edilen çek ile ilgili olarak dolandırıldığını ve söz konusu çekten dolayı borçlu olmadığını iddia ettiğini, davacının iş bu iddiaları tamamen haksız, gerçeğe ve hukuka aykırı olup reddi gerektiğini, davacı şirketin dolandırıldığı iddiası gerçek olmadığını, aksine davacı tarafın haksız ve hukuka aykırı şekilde davalar açarak müvekkili şirketi mağdur ettiğini, davacının 124.000,00 TL bedelli çeki düzenleyerek … Limited …’e vermiştir Söz konusu çeki daha sonra diğer davalılar olan … (borçlulardan … şirketinin sahibi ve yetkilisi) ve …. San Ve Paz. Tic. Ltd. Şti. tarafından ciro edilmek suretiyle müvekkiline verdiğini, çekin ödeme günü geldiğinde, davacı şirketin, müvekkili şirket yetkilisi … arayarak sıkıntıları olduğunu belirterek çekin bankaya ibraz edilmemesini, ticari tabirle çekin ötelenmesini ve ödeme İçin süre verilmesini talep ettiğini, müvekkili şirket yetkilisi çeki 10 günlük yasal süresi içinde bankaya ibraz etmesi gerektiğini, ancak 2 gün süre ile çeki önleyebileceğini belirtmiş ve iki defa 2 günlük sürelerle çeki ötelediğini, bunun üzerine davacı tarafın, 23.09.2016 tarihinde müvekkiline 10.000 TL ödeme yaptığını, davacı taraf, müvekkili şirket ödeme yapıp süre aldıktan sonra aynı gün çekin bakiye kalan bedelini ödememek ve takibe konu edilen çeke ödeme yasağı konulmasını sağlamak için iş bu davadaki avukatı Av. … vasıtasıyla İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi çekin iptali davası açıldığını, icra takibine başlanılmadan borçlunun müvekkil şirkete ödeme yapması, çek için zayi davası açtırması ancak sonuç alamaması, İcra takibinin başlatılması ve takibin İtiraza uğramaksam kesinleşmesi, İcra dosyasından davacı borçlu nezdinde hacizler hacizler yapılması, borca istinaden ödemelerin yapılması bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacının haksız olarak bu davayı açtığını. Davacı tarafın 2016 yılının eylül ayından itibaren keşide ederek piyasaya kullandığı çekin müvekkil şirkete verildiğini bildiğini, davacı taraf, ahde vefaya riayet etmediği gibi gerçeğe aykırı beyanlarda bulunarak mahkemeyi yanılttığını, bu nedenle davacının haksız ve hukuka aykırı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince; “Davacı tarafından mahkememiz nezdinde icra takibinden sonra davalılar aleyhine menfi tespit davası açıldığı, mahkememizin 10.12.2020 tarihli celse ara kararı ile 08.08.2020 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 7251 sayılı Kanun ile TTK 4/2. Maddesine göre 500.000 TL altındaki dava değerinin basit yargılamaya tabi olduğu, işbu dava değerinin 500.000 TL altında olduğu anlaşılmakla; davanın basit yargılamaya göre devam etmesine karar verildiği, davanın basit yargılama usulüne tabi olarak devamına dair duruşma zaptının duruşmada hazır bulunmayan taraflara tebliğ edildiği, davacı tarafından 11.03.2020 tarihli celsenin mazeretsiz olarak takip edilmediğinden HMK 150. Maddesine istinaden dosyanın işlemden kaldırıldığı, davacı vekili tarafından ibraz edilen yenileme dilekçesi ile yenileme tensip zaptı ile duruşma gün ve saatinin taraflara tebliğ edildiği, davacı vekili tarafından 06.07.2021 tarihli celsenin mazeretsiz olarak 2. Kez takip edilmediği, davanın basit yargılama usulüne tabi olması nedeniyle davanın 2. Kez işlemden kaldırılması nedeni ile davanın HMK 150/6. Maddesine göre açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği, mahkememizce 22.08.2017 tarihli ara karar ile İ.İ.K. 72/3. Maddesine istinaden ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile sadece davanın taraflarını bağlamak kaydı ile davacı borçlu tarafından takibe konu alacağın % 20’si oranında göstereceği teminat karşılığında İstanbul Anadolu …. İcra Dairesinin … E. Sayılı dosyasında icra veznesine girmiş ve girecek paraların takip alacaklısına ödenmemesine dair ihtiyati tedbir kararı verildiği, davalı … Hazır Yemek ..şirketi vekilinin ihtiyati tedbir talebinin kaldırılması talebinin kararla birlikte değerlendirilmesine karar verildiği, HMK 150/6. Maddesine istinaden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği, davanın açılmamış sayılmasına dair kararın sonucu olarak karar tarihinden itibaren ihtiyati tedbir kararının kendiliğinden kalkacağından ihtiyati tedbir kararı hakkında karar verilmesine yer olmadığı anlaşılmakla; HMK 150/6. Maddesine istinaden davanın açılmamış sayılmasına dair ” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Dava dosyasında Yerel Mahkemece hazırlanan 18.08.2017 tarihli tensip zaptı ile “Yazılı Yargılama Usulüne” tabi şekilde sürdürüleceğine karar verildiğini, yargılamada 10.12.2020 tarihinde görülen celseye kadar bu usul esas alındığını ve dosya kapsamında yapılan tüm iş ve işlemler yazılı yargılama usulüne tabi şekilde ilerlediğini, 10.12.2020 tarihinde görülen ve Müvekkil şirketin o dönem ki vekili tarafından iştirak edilemeyen duruşmada verilen karar ile birlikte davanın basit yargılama usulüne göre devam edilmesine karar verildiğini ancak bahse konu kararın ne o tarihte celseye katılamayan eski vekile tebliğ edildiğini ne de bahse konu karara dair herhangi bir ihtarat yapıldığını, bu nedenle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olup yapılacak istinaf incelemesi neticesinde kararın kaldırılmasına dair karar verilmesi gerektiğini,-Dosya kapsamında görülen 10.12.2020 tarihli 5 numaralı celsenin ön inceleme celsesi olarak görülmesine karar verilmesi akabinde dosya kapsamında o tarihe kadar yapılan ve 5. Celse öncesinde verilen bir çok kararın dosyanın esasına dair kararlar olup, ön inceleme celsesi öncesinde verilen dosyanın esasına dair bu kararların açıkça usul hükümlerine aykırılık teşkil etmekte olduğunu, kararın bu nedenle de kaldırılması gerektiğini, Yerel Mahkemece yargılama usulünün değiştirildiğine dair kararın Müvekkil ya da Müvekkil Şirketin o dönem görevde olan vekiline tebliği sağlanmaksızın hatalı hukuki dayanak ile dosya kapsamında davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi diğer yandan ön inceleme celsesi görülmeden dosya kapsamında esasa dair iş ve işlemlerin yapılması açıkça usul ve yasaya aykırı olup yapılacak istinaf incelemesi neticesinde kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Uyuşmazlık, davanın açılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen kararın yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.Dava dosyasının, 11.03.2020 tarihli ve 06.07.2021 tarihli celselerde işlemden kaldırıldığı hususlarında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.Davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 6102 Sayılı TTK’nun 7251 sayılı kanun ile değiştirilmeden önceki haliyle 4/2.maddesi uyarınca, miktar veya değeri yüz bin Türk lirasını geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulü uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Eldeki davada da miktar itibariyle basit yargılama usulünün uygulanması gerekmektedir.6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 320/4 maddesi ise; “Basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır” hükmünü içermektedir.Somut olayda, 6100 Sayılı HMK’nun 320/4. maddeleri gereğince davanın 2. kez takipsiz bırakıldığı 06.07.2021 tarihli celsede “davanın açılmamış sayılmasına” karar verildiği, kararın isabetli olduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Mahkemenin yargılama usulüne ilişkin gerekçesinin sehven yazılı yargılamaya dayandırılmasının sonuca etkili olmamasına göre davacının istinaf isteminin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. HMK’nun 320/4. maddesi gereğince iki kez takip edilmeyen davanın açılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen karar hukuka uygundur (emsal nitelikte Yargıtay HGK’nun 13.12.2018 tarih, 2017/11-2924 E, 2018/19635 K sayılı ilamı). Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/07/2021 tarih ve 2017/873 E., 2021/528 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA,3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 01/11/2021