Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/1354 E. 2021/1325 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1354
KARAR NO: 2021/1325
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/08/2021
NUMARASI: 2021/527 E. – 2021/597 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekilinin dava dilekçesi özetle; Müvekkili olan şirketin yazılım ve dijital pazarlama alanında faaliyet gösterdiğini ve Türkiye’ye yeni açılan bir firma olduğunu, yeni bir firma olduğundan geçici olarak faaliyetine sanal ofis hizmeti ile başladığını daha sonra fiziki bir ofise taşınarak faaliyetine devam ettiğini, sanal ofis kullanıldığı dönemde ofis işletmecisinin ihmal ve ihlali sebebiyle icra takiplerinden haberdar olamadıklarını, müvekkili olan şirketin davalı tarafa herhangi bir borcunun bulunmadığını, davalının haksız kazanç elde etmek amacıyla icra takibi başlattığını bu sebeple davalı tarafın öne sürdüğü alacağın mevcut olmadığının ve müvekkilinin borçlu olmadığının tespitini, İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası ile açılan icra takibinin durdurulmasına ve icra takibine yatırılan miktarın davalı tarafa ödenmemesini, uyuşmazlığa konu icra takibinin iptalini, kötü niyetli davalının %20 tazminata mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Davacının açtığı davada, mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; açılan davanın HMK’nun 115/2. maddesi uyarınca aynı kanunun 114/l-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden reddine, mahkememizin görevsizliğine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1- 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) “ticari iş karinesi” başlıklı 19’uncu maddesinin birinci fıkrasının, “bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır.” hükmünü amir olduğunu, 2- Müvekkil’inin bir ticaret şirketi olmasının, karineten borçlarının ticari nitelikte olması sonucunu doğuracağını, dolayısıyla, ortada bir borcun olmadığı iddiasının ve bunun tespitinin de yine ticari nitelikte bir borcun mevcut olup olmadığının tespitinden ibaret olacağını, bu cihetle, davalının iddia ettiği -sözde- borcun var olmadığının tespitinin de ticari bir mesele olarak karşımıza çıktığını, 3- Buna ek olarak, -sözde- borcun ilamsız takibe dayanması sebebiyle davalının iddialarının mesnedine ilişkin net bir bilgileri bulunmaksızın ve ticari bir dava olacağına inançla bir menfi tespit davası açtıklarını, ancak dava dilekçesinin karşı tarafa tebliğinin ardından Davalı vekilinin sunmuş olduğu beyan dilekçesinde ifade edildiği üzere, davalının da içinde bulunduğu bir organizasyon çerçevesinde müvekkili aleyhine mesnetsiz ithamlarda bulunulmakta ve kamuoyunda infial yaratılmaya çalışıldığını, bu hususun, açıkça bir haksız rekabet hali teşkil ettiğini, fakat bu gerekçeleri dava dilekçesinden önce bilemeyeceklerinden ötürü, cevap dilekçesinin sunulmasının ardından ikinci cevap dilekçesinde haksız rekabet iddialarına yer verme kararına vardıklarını, sözün özü, dava açılışı aşamasında ilgili uyuşmazlığın -bir tacir olduklarından ötürü- ticari bir borç olacağı ve ticari bir uyuşmazlık olacağı kanaatine sahip olmakla birlikte, davalı’nın beyanları sonrasında ortada bir haksız rekabet hali olduğunu saptadıklarını, TTK m.55/1 – (a)/1 maddesinin, “Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek” şeklinde olduğunu, 5- Dilekçeler teatisi sona ermeden bir görevsizlik kararı verildiğinden ötürü, -sözde- borç iddialarının aynı zamanda birer haksız rekabet hali oluşturduğunu idrak etmiş olsalar da Yerel Mahkeme’nin dikkatine sunamadıklarını, zira, davalı taraf cevap dilekçesi sunmaksızın beyan dilekçesi sunduğunu,, bu durumda cevaba cevap hakları resmen doğmadığından ötürü, haksız rekabete ilişkin iddialarını ve taleplerini öne süremediklerini, 6- Söz gelimi, ortada “ticari” nitelikte bir borcun olup olmadığının tespiti ve ardından iddia edilen -sözde- borcun tipik bir haksız rekabet oluşturduğu yönünde talepleri olduğunu, Mahkeme’nin de takdir edebileceği üzere, haksız rekabetin, TTK m.54 ve devamında düzenlenmekle birlikte, mutlak ticari dava teşkil ettiğini, bu ve re’sen dikkate alınacak hukuki sebeplerle, fazlaya ve davanın esasına ilişkin tüm yasal hakları saklı kalmak üzere, ortada gerçekten ticari bir uyuşmazlık bulunduğundan,yerel mahkeme’nin görevsizlik kararına karşı itirazın kabulüne, davanın İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülmesine ve işin esasına geçilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasıdır. Davalı tarafça davalı aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … es.sayılı dosyada 30.000,00 USD alacak üzerinden icra takibi başlatıldığı görülmektedir. Davacı taraf, yazılım ve dijital pazarlama alanında Türkiye’de yeni faaliyet göstermeye başlayan bir şirket olduğunu, davalıya karşı hiç bir borcunun bulunmadığının şirket kayıtlarından anlaşıldığını, davalının haksız kazanç peşinde koştuğunu İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … es.sayılı dosyadan borçlu olmadığının tespitini talep etmiş, davalı taraf ise, davacının Türkiye’de kripto para işleri yürüttüğünü, davacı şirketin, pazarladığı kripto paralarla ilgili internet üzerinden muhtelif taahhütlerde bulunduğunu, müşterilerinden yüklü paralar topladığını, ancak taahhütlerini yerine getirmediği gibi topladığı paraları da iade etmediğini, bu sebeple müşterilerinin kendi aralarında whatsupp grubu kurarak, davacı hakkında birçok dava açtıklarını, davacı şirketin müşterilerine taahhütlerini yerine getirmemesi nedeni ile alacak talepli takip yaptıklarını belirterek davanın reddini istemiş, Mahkemece, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, iş bu karar davacı vekilince istinaf edilmiştir. Uyuşmazlık görev hususuna ilişkindir. 6100 Sayılı HMK’nın 115/1. maddesi uyarınca dava şartlarının bulunup bulunmadığı davanın her aşamasında resen araştırılır. HMK’nın 114/1-c maddesi uyarınca Mahkemenin görevli olması dava şartı olarak düzenlenmiştir. 6102 Sayılı TTK’nın 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın TTK veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Aynı Yasa’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Ticari davadan söz edebilmek için, uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması gerekir. Konuya ilişkin hükümler aşağıdaki gibidir; TTK 3.maddesinde; ” Bu kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir ” TTK 4.maddesinde; “Her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın; a)Bu kanunda …öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ….ticari dava …sayılır” Görüleceği üzere, taraflar arasındaki işin her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olmadığı açıktır, zira davalının, davacı şirketin internet sitesinden dijital ortamda satın aldığı kripto paraların bedelinin tahsil edilememesi sebebiyle başlattığı icra takibine konu alacağın davalının ticari işletmesiyle ilgisi bulunmamaktadır. Bu durumda TTK 4.maddesi uyarınca dava konusu uyuşmazlıkta görevli mahkeme, asliye ticaret mahkemesi olmadığından, alacağa konu işlemde tüketici işlemi sayılamayacağından, görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Sonuç olarak, ilk derece mahkemesi kararında esas ve usul yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/08/2021 tarih ve 2021/527 E., 2021/597 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- Davacı ve davalı taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 04/11/2021