Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/1343 E. 2021/1324 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1343
KARAR NO: 2021/1324
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 25/08/2021 (Ara Karar)
NUMARASI: 2021/148 E.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin dünyanın yiyecek içecek sektöründe lider olan …’in Türkiye’deki şirketlerinden biri olduğunu, müvekkili şirket ülkemizdeki faaliyetlerini www…com.tr internet sitesiyle göstermekte olup, alan adının … adına kayıtlı olduğunu, müvekkilinin markaları arasında …, …, … ve … gibi sektörün en bilinen ve tüketilen markalarının yer aldığını, tüm bu sayılan markaların Türk Patent ve Marka Kurumu (“TÜRKPATENT”) nezdinde tanınmış marka olarak tescilli olduğunu, müvekkili şirkete ait “…” markalarının en eskisinin 2001 yılından beri olmak üzere ülkemizde TürkPatent nezdinde 100’den fazla tescilli olduğunu, müvekkili şirketin, davalı firmaya ait 30. sınıfta … numara ile tescilli “…” markasından haberdar olduğunu, bunun üzerine internet üzerinde yapmış olduğu kontroller neticesinde davalı firmanın fiili kullanımlarını tespit ettiğini, davalıya ait “…” markasının müvekkili şirketin “…” markalarıyla ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, davalının markayı kullandığı ürünlerin müvekkilin tescilli ve tanınmış markalarıyla birebir aynı mal ve hizmetleri kapsamakta olduğunu beyanla, davalıya ait “…” markalı tüm ürünlerin üretiminin, satışının ve dağıtımının her türlü tanıtım vasıtasında, materyallerinde, web sitelerinde, sosyal medya hesaplarında, işyerinde kullanılmasının durdurulmasını, müvekkil şirketin önceki tarihli haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturan, davalıya ait “…” markalı ürünlere, ambalajlarına ve bu ürünün üretilmesinde kullanılan ürün ve kalıplara tedbiren el konulmasını, davalı şirket adına … numara ile tescilli “…” markasının 3. kişilere devrinin önlenmesi için teminatsız olarak ihtiyati tedbir koyulmasını, markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İlk derece mahkemesinin 25/08/2021 tarihli ara kararıyla; “Dosya kapsamı incelendiğinde davalıya ait … tescil numaralı markanın hükümsüzlüğünün talep edildiği, söz konusu markanın üçüncü kişilere devri halinde davacının zarara uğrayabileceği, markanın dava süresince 3. kişilere devrinin önlenmesine ilişkin ihtiyati tedbir talebiyle ilgili HMK 390/son maddesi uyarınca yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiği anlaşılmakla, dava konusu … tescil numaralı marka tescil belgesinin dava sonuçlanıncaya kadar 3.kişilere devrinin önlenmesi yönünde takdiren teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasına karar vermek gerekmiş, davalının markasının tescilli olması, markaların birden fazla sözcükten ve şekillerden oluşması, markaların ayırt edilemeyecek kadar benzer olup olmadığı ve diğer hükümsüzlük nedenlerinin mevcut olup olmadığının yargılamayı gerektirmesi nedeniyle, davacının fazlaya ilişkin ihtiyati tedbir taleplerinin bu aşamada reddine” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1- Bilindiği gibi SMK’nın “Önceki tarihli hakların etkisi” başlıklı 155. maddesinde “Marka, patent veya tasarım hakkı sahibi, kendi hakkından daha önceki rüçhan veya başvuru tarihine sahip hak sahiplerinin açmış olduğu tecavüz davasında, sahip olduğu sınai mülkiyet hakkını savunma gerekçesi olarak ileri süremez.” hükmü amir olduğunu, bu hükmün açıkça herhangi bir tescilli sınai hak sahibinin tecavüz davası ile karşılaştığında sahip olduğu tescili önceki tescile karşı savunma olarak ileri süremeyeceğini düzenlediğini, yani, çatışan tesciller sorununun açıkça öncelik ilkesine çözümleneceğinin hükme bağlandığını, nitekim benzer hadiselerde Avrupa Birliği Adalet Divanı’nın kararlarında da önceki tarihli tescil sahibinin sonraki tarihli tescil sahibinin kullanımını engelleyebilmesi için önceden sonraki tescili hükümsüz kıldırması gerekmediği hususunun açıkça ortaya konulduğunu, 2- Buna göre 6769 sayılı Sınaf Mülkiyet Kanunu 6/1 hükmü uyarınca davalı şirkete ait marka tescillerinin hükümsüzlüğü şartlarının oluştuğu yaklaşık olarak ispatlandığını, özellikle sunulu emsal kararlar ışığında uygulamada ve öğretide “…” ve “…” markalarının benzerliği incelenirken dikkate alınması gereken ibarelerin … aşikâr iken, yerel mahkemenin “markaların birden fazla sözcükten ve şekillerden oluşması, markaların ayırt edilemeyecek kadar benzer olup olmadığı ve diğer hükümsüzlük nedenlerinin mevcut olup olmadığının yargılamayı gerektirmesi” gerekçesine dayanmasının haksızdır ve yasaya da uygun olmadığını, 3- TURKPATENT tarafından yayınlanan “Marka İnceleme Kılavuzu’nda” belirtildiği üzere:
“İlişkilendirme ihtimali, markaların aynılığı veya benzerliği ile mal ve hizmetlerin kurulması sonucunda, halkın bir bölümünde karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkması durumudur. Çağrıştırma ihtimalinde, sonraki marka ile önceki marka arasında kolaylıkla fark edilebilen farklılıklar bulunur ve bu nedenle sonraki marka tüketicilerce farklı bir işaret olarak değerlendirilir niteliktedir. Bununla birlikte sonraki markanın önceki markanın sahibiyle ilişkilendirilmesi, tüketicinin markaların sahiplerinin ekonomik olarak bağlantılı olduklarını düşünmesi tehlikesi mevcuttur. İlişki veya bağlantı marka serisinin devamı veya alt markası olarak değerlendirilmesi hallerinde ortaya çıkabilir.” İlaveten Kılavuz’un 102. vd sayfalarında huzura konu olaya benzer durumlarda dikkate alınacak hususlar şu şekilde belirtildiğini, “Çatı marka veya ticaret unvanının kılavuz unsuru ile birlikte yer alan alt/ikinci markalar Halk tarafından bilinen ve belirli bir firmanın ürünlerinin çoğunluğunda yer alan bir çatı markası veya bir firmanın ticaret unvanının kılavuz unsuruyla birlikte kullanılan ikincil kelime unsurlarından oluşan markalara uygulamada sıklıkla rastlanmaktadır (örneğin: ülker çokonat, ülker metro, ülker hanımeller, ülker krispi, vb.). Bu tip markalarda yer alan ikincil kelime unsurlarının aynısının veya benzerlerinin başka bir markada yer alması halinde, markaların benzerliği değerlendirmesinde çatı markası (veya ticaret unvanı kılavuz unsuru) arka planda bırakılarak inceleme yapılacaktır.” 4- Huzurdaki davaya konu “…” markasının, müvekkil şirkete ait “…” markaları ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, Davalıya ait marka tescilinin, davacının, müvekkil şirkete ait “…” kelime markasının esaslı unsurunu oluşturan … ibaresini birebir içerdiğini, yukarıda sayılan müvekkile ait “…” tescillerinin esaslı unsuru olan ve ürünlerinin uzun yıllardır öncelikli kullanımla müvekkille bütünleşen “…” ibaresini, “…” ibaresine ekleyerek izinsiz olarak kullandığını, bu nedenle davalının kullanımlarının müvekkiline ait ve yukarıda görselleri verilen … ürün şekillerini ve dış ambalajlarını da koruyan şekil markalarına iltibas yaratacak derecede benzer olduğunu, müvekkili şirketin … markalarıyla ayırt edilemeyecek derecede benzer muhatap ürünlerin müvekkilin tescilli ve tanınmış markalarıyla birebir aynı mal ve hizmetleri kapsadığını, söz konusu başvurunun, yukarıdaki görsellerden görüldüğü üzere genel özellikleri temelinde müvekkili şirketin yine yukarıda sıralanan … seri markalı ürünleri ile arasında ekonomik veya idari bir bağlantı olduğu, müvekkiline ait markanın esaslı unsurunun izin alınarak kullanıldığı izlenimi verdiğini, müvekkili şirketle aynı sektörde faaliyet gösteren davalı şirketin, marka tescil başvurusunda bulunurken müvekkilinin tescilli ve tanınmış markasının esaslı unsurlarını birebir içeren benzer markayı tescil ettirmiş olmasının tesadüfi olarak algılanamayacağı, böyle bir olasılığın hayatın olağan akışına ters olduğunu, 5- Kaldı ki yerel mahkemenin tarafları dinlemeden karar verdiğini, markaların benzerliği ile ilgili olarak bu aşamada da bir bilirkişi raporu alarak ihtiyati tedbire ilişkin kararını tesis edebilecekken ihtiyati tedbir taleplerinin kısmen reddinin yerinde olmadığını belirterek İstinaf talebinin kabulü ile yerel mahkemenin 25.08.2021 tarihli ihtiyati tedbir taleplerimizin kısmen reddi kararının kaldırılmasına, müvekkili şirketin önceki tarihli marka haklarını ihlal ve bu haklara tecavüz teşkil eden davalıya ait “…” markalı tüm ürünlerin üretiminin, satışının ve dağıtımının her türlü tanıtım vasıtasında, materyallerinde, web-sitelerinde, sosyal medya hesaplarında, işyerinde kullanılmasının durdurulması için tedbir kararı verilmesine ve bu konuda verilecek ihtiyati tedbir kararının infazı için ilgili İcra Müdürlükleri’ne ve Gümrük Müdürlükleri’ne müzekkere yazılmasına, müvekkili şirketin önceki tarihli haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturan, davalıya ait “…” markalı ürünlere, ambalajlarına ve bu ürünün üretilmesinde kullanılan ürün ve kalıplara tedbiren el konulmasına, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, markaya tecavüz ve haksız rekabet fiillerin tespiti, davalıya ait markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkini davasıdır. Davacı taraf, davalıya ait “…” markasının müvekkili şirketin “…” markalarıyla ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, davalının markayı kullandığı ürünlerin müvekkilin tescilli ve tanınmış markalarıyla birebir aynı mal ve hizmetleri kapsamakta olduğunu, davalıya ait “…” markalı tüm ürünlerin üretiminin, satışının ve dağıtımının her türlü tanıtım vasıtasında, materyallerinde, web sitelerinde, sosyal medya hesaplarında, işyerinde kullanılmasının durdurulmasını, müvekkil şirketin önceki tarihli haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturan, davalıya ait “…” markalı ürünlere, ambalajlarına ve bu ürünün üretilmesinde kullanılan ürün ve kalıplara tedbiren el konulmasını, davalı şirket adına … numara ile tescilli “…” markasının 3. kişilere devrinin önlenmesi için teminatsız olarak ihtiyati tedbir koyulmasını, markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiş, mahkemece ihtiyati tedbir talebine ilişkin olarak söz konusu markanın üçüncü kişilere devri halinde davacının zarara uğrayabileceği, markanın dava süresince 3. kişilere devrinin önlenmesine ilişkin ihtiyati tedbir talebiyle ilgili HMK 390/son maddesi uyarınca yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiği anlaşılmakla, dava konusu … tescil numaralı marka tescil belgesinin dava sonuçlanıncaya kadar 3.kişilere devrinin önlenmesi yönünde takdiren teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasına karar vermek gerekmiş, davalının markasının tescilli olması, markaların birden fazla sözcükten ve şekillerden oluşması, markaların ayırt edilemeyecek kadar benzer olup olmadığı ve diğer hükümsüzlük nedenlerinin mevcut olup olmadığının yargılamayı gerektirmesi nedeniyle, davacının fazlaya ilişkin ihtiyati tedbir taleplerinin bu aşamada reddine karar verilmiş, davacı vekili iş bu kararı istinaf etmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 389. maddesi ile ihtiyati tedbir kararı, bir hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında uygulanacak geçici bir hukuki koruma niteliğindedir. İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi için yaklaşık ispat şartı gerekmektedir. Ayrıca marka hukukunda tescilli markalar bakımından 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.159’da özel bir düzenleme yer almaktadır. SMK m.159/1; “Bu Kanun uyarınca dava açma hakkı olan kişiler, dava konusu kullanımın, ülke içinde kendi sınai mülkiyet haklarına tecavüz teşkil edecek şekilde gerçekleşmekte olduğunu veya gerçekleşmesi için ciddi ve etkin çalışmalar yapıldığını ispat etmek şartıyla, verilecek hükmün etkinliğini temin etmek üzere, ihtiyati tedbire karar verilmesini mahkemeden talep edebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Maddede belirtildiği üzere dava açma hakkı olan kişiler, markanın ülke içinde kendi sınai mülkiyet haklarına tecavüz teşkil edecek biçimde kullanıldığını veya bu tecavüz halinin gerçekleşmesi için ciddi ve etkin çalışmalar yapıldığını ispat etmek şartıyla mahkemeden ihtiyati tedbir talep edebilecektir. Davacı vekilinin istinaf sebepleri incelendiğinde, dosyada bilirkişi raporu alınmamış olduğu, markaların benzerliği ve iltibas konusunda verilecek kararın nihai karar olacağı, mahkemece davacı aleyhine doğabilecek zararın önlenmesi amaçlı olarak davalı markasının 3. kişilere devrinin önlenmesine dair ihtiyati tedbir kararı verdiği, fakat davalı markasının her türlü kullanımının önlenmesine yönelik tedbir kararına ilişkin olarak, tedbir kararı verilmesi halinde her iki tarafın uğrayacağı zarar dengesi gözetildiğinde, davalının kullanımının tespitinin ancak yargılama sonunda gerçekleşeceği düşünüldüğünde ve bu halde davacının uğrayacağı var sayılan zararı her zaman talep edebilme imkanının bulunması karşısında, yargılamanın bu aşamasında tedbir için gerekli yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediğine dair mahkeme değerlendirmesi ve delillerin takdirinde bir hata bulunmadığı anlaşılmakla, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 25/08/2021 tarih ve 2021/148 E. Sayılı ara kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- Davacı ve davalı taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi hükmü gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 04/11/2021