Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/1331 E. 2021/1466 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1331
KARAR NO: 2021/1466
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
NUMARASI: 2021/500 E.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin sektöründe lider ve tanınmış bir firma olup, Türkiye’nin en büyük çikolata üreticilerinden biri haline geldiğini, ülke çapında göstermiş olduğu faaliyetleri ile uluslararası piyasada da tanınan saygın bir firma olduğunu, İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2021/68 D. iş sayılı tespit dosyası ile davalının … markalı ürünlerinin müvekkiline ait marka ve tasarım haklarına tecavüz oluşturduğunun bilirkişi kurulu raporu ile tespit edildiğini, bu tespitler gereğince, dilekçelerinin talep kısmında belirtilen kapsamda ve mahkemece gerek görülürse teminat karşılığında ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket’in “…” markasına ait ambalajların … başvuru no ve 09-03 Locarno sınıf kodu ile 5 adet farklı formda endüstriyel tasarım tescil başvuru işlemlerinin devam etmekte olup genel izlenim itibariyle davacı şirketin tasarımından farklı olduğunu, Bilirkişinin, dava konusu ürün tasarımlarına ilişkin değerlendirme yaparken “…” markalı ürün üzerinde herhangi bir inceleme yapmadığını, yalnızca ambalaj üzerindeki görselin incelenmesiyle yetinerek görüş ve kanaat belirttiğini, ürün üzerinde hiçbir inceleme yapmayan bilirkişinin, her iki markanın ürün tasarımlarındaki görsellerde yer alan tüm öğelerin birbirleri ile aynı olma derecesinde benzer olduklarını belirtmesinin açıkça haksız ve hukuka aykırı olduğunu, Müvekkili Şirket’in “…” markalı ürün ambalajı ile davacının tescilli tasarımının genel izlenim itibariyle benzer olmadıklarını, müvekkili şirket tasarımındaki esas unsurun; “…” ibaresi olup tasarımın ayırdediciliğini sağladığnı ve genel izlenim itibariyle tüketici nezdinde karıştırılma ihtimalini ortadan kaldırdığını, ambalaj görselinde yer alan renkler, marka kelime ve yazı karakteri, kelimelerin renk ve sıralanışı ile ambalaj üzerindeki figürler ve yazı karakterleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde müvekkili şirket tasarımının hiçbir şekilde davacı tasarımıyla benzemediğini, Müvekkili şirketin davacının tescilli tasarımını kendi ürün ambalajında kullandığı düşünülse dahi, bu hususun tek başına tasarım hakkına tecavüz olarak nitelendirilemeyeceğini, tasarımın 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu kapsamında korunmasında “yeni” ve “ayırdedici” olmasının önem taşıdığını, “…” markalı ürün ambalajı incelendiğinde; renk, yazı, figür, desen ve sair hususlar bağlamında davacının tasarımından farklı olduğundan, genel izlenim itibariyle her iki tasarımın hiçbir şekilde karıştırılma ihtimali olmadığını, Bilirkişi tarafından yapılan değerlendirmede; “Kıyaslanan grafik kompozisyonlarındaki ögelerin birbirlerinden ve tasarım geneline göre form, özellik ve konumlarının farklı olarak algılandıkları, tasarımların genel grafik kompozisyon olarak genel izlenimlerinde farklılık bulunduğu ve birbirlerinden farklı olarak algılandıkları” sonucuna varılmakla birlikte, bu tespitle çelişecek şekilde ve hiçbir hukuki dayanak gösterilmeksizin, aynı rafta yer alan her iki ürün ambalajının son kullanıcı nezdinde karıştırılmaya sebep olabileceği şeklinde tespitlere yer verildiğini, Bilirkişi tarafından “her iki ürün ambalajının aynı rafta yer aldığı” belirtilse de müvekkili şirketin dava konusu olan “…” ürünü yalnızca fabrika veya internet üzerinden satışı yapıldığıdan, market, bakkal vs. yerlerde satılmadığından davacı ürünü ile aynı rafta yer almasının ve son kullanıcı nezdinde her iki ürün arasında karıştırılma ihtimali söz konusu olmadığını, müvekkiline ait üründe, davacı tasarımının kullanıldığı veya uygulandığı ürünün aynısının veya benzerinin üretilmesi ve satılması gibi bir durum mevcut olmadığını, 2- Müvekkilinin tescilli davacı markalarını taklit etmesi ya da davacı markalarına benzer marka üreterek davacının piyasada mevcut şöhret ve tanınmışlığından istifade ederek, haksız kazanç sağlamayı hedeflediği iddialarının açıkça haksız ve kötü niyetli olduğunu, 3- Müvekkilin markasının Davacı markası ile benzer olmadığından, halk tarafından her iki markanın ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunmadığını, 4- Tescile konu tasarımın Müvekkili Şirket ve başka firmalar tarafından piyasada uzun süredir kullanıldığını, davacının ihlal edildiğini iddia ettiği tasarım tescili yenilik kriterini taşımadığından hak ihlali oluşmasının da mümkün olmadığını, Müvekkili Şirketin Davacı firmanın tasarım tescil tarihinden çok önceki bir tarihte uyuşmazlık konusu tasarıma konu şekli … sayılı tescil dosyası ile zaten “Faydalı model” olarak tescil ettirdiğini, “faydalı model çok daha önceki tarihte kamuya sunulduğundan ve artık koruma süresi de bittiği için kamuya mal olmuş sayıldığından” davacının tasarım tescilinin haksız olduğunu, davacının uyuşmazlık konusu tescilli tasarımının yenilik kriterini taşımadığının, faydalı model olarak yaptıkları tescil başvurularındaki istemlerin “yenilik kriterini taşımadığı tespitini içeren” araştırma raporları, yapılan itirazlar ve red kararları ile de sabit olduğunu, tasarım tescili yenilik kriterini taşımadığından hak ihlali oluşmasının da mümkün olmadığını, Mahkemenin 21.06.2021 tarihli kararı ile tedbir kararı verildiğini, ancak ihtiyati tedbir talebinde bulunulabilmesi için; tedbire esas olan bir hakkın bulunması ve ihtiyati tedbir sebebinin mevcut olması gerektiği, ancak mevcut durumun değişmesi halinde; hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması, hakkın elde edilmesinin tamamen imkansız hale gelmesi, gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması tehlikesi varsa ihtiyati tedbir sebebinin varlığının kabul edildiği, somut uyuşmazlıkta davacının ihtiyati tedbire esas olan bir hakkı olmadığı gibi, ihtiyati tedbir sebeplerinin gerçekleşmediğini, tedbir talep edenin davanın esası bakımından haklı olduğunu yaklaşık olarak ispat etmesi gerekip, davacının davanın esası bakımından haklı olduğunu yaklaşık olarak dahi ispatlayamadığını, HMK’nın;” İhtiyati tedbir talep eden, haksız çıktığı takdirde karşı tarafın ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararlara karşılık teminat göstermek zorundadır.” şeklindeki 392. maddesi uyarınca tedbir talep edenin, uğranılan zarara karşılık teminat göstermekle zorunlu olduğunun ifade edildiğini, somut olayda davacı tarafa yükletilen teminat yetersiz olduğundan, ihtiyati tedbir kararının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, Davacı adına olan dava konusu … ve … sayılı “…” isimli markalar ve … sayılı tescilli tasarım ile benzerlik içerdiği iddia edilen İstanbul 2. FSHHM 2021/68 D. İş sayılı dosyasında yer alan 21.04.2021 tarihli bilirkişi raporunun 4, 5, 6 ve 7. sayfalarında görsellerine yer verilen müvekkiline ait “…” markasını ihtiva eden ürünlerin, her türlü kataloglar, broşürler ve her türlü tanıtım vasıtasının taraflarınca toplatıldığını, münhasıran bu ürünlerin üretiminde kullanılan üretim vasıtası bulunmadığını, ürününün üretiminin durdurulduğunu, https://www…com.tr/… isimli internet sitesinden de bahse konu ürüne erişim yapılamadığını, açıklanan nedenlerle, konusuz kalan haksız ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını, haksız ve hukuka aykırı davanın öncelikle konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesini, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde ise usul ve yasaya aykırı davanın esastan reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2021/68 D. İş sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporunda, “talep eden tarafından dosyaya sunulan ve bahsi geçen www…com.tr internet web sitesinin güncel olarak kullanımda ve aktif olduğu, ilgili internet sitesi incelendiğinde web sitesi içerisinde tespite konu “…” ibareli ürünün tanıtım ve satışının yapıldığı, aleyhine tespit istenen taraf … Anonim Şirketi’nin … ibareli ürün tasarımlarının tespit isteyen taraf … A.Ş’nin … nolu endüstriyel tasarım tescil belgesinde yer alan tasarım ile benzer oldukları ve koruma kapsamında yer aldığı, tarafların kullanmakta oldukları ambalajlardaki grafik kompozisyonların birbirlerinden farklı oldukları ancak grafik kompozisyonda yer alan görsel öğenin tespit isteyen tarafa ait tasarımın koruma kapsamında yer aldığı göz önüne alındığında, son kullanıcı nezdinde karıştırılmaya sebep olabileceği, aleyhine tespit istenen tarafın internet sitesi ve ürün aslında yer alan “…” ibareli marka kullanımının davacı tarafın tescilli “…” ibareli markaları ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğu, bu sebeple iltibas yarattığı” hususlarını tespit ve rapor ettiklerini, Geçici hukuki korumaların bir türü olan ihtiyati tedbirin şartları 6100 sayılı HMK’nın 389. Maddesi ile ihtiyati tedbir kararı, bir hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında uygulanacak geçici bir hukuki koruma olup, mahkememizce alınan bilirkişi raporu, marka tescil belgeleri, dosyaya sunulan deliller değerlendirildiğinde, davacı vekilinin … markalı ürünlere, bunların üretiminde münhasıran kullanılan vasıtalara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde gümrük ve serbest liman veya bölge gibi alanlar dahil, bulundukları her yerde el konulması talebinin, gümrük bölgesinde karşı yana ait herhangi bir ürün ele geçirilmediği anlaşıldığından bu yöndeki talebin reddine, sair ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile, 25.000,00 TL nakdi veya banka teminat mektubu karşılığı, davalı yanca üretim ve satışı yapılan dosyada mevcut ve İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2021/68 d.iş sayılı dosyada yer alan 21/04/2021 tarihli bilirkişi raporunun 4, 5, 6 ve 7.sayfalarında görsellerine yer verilen “…” markasını ihtiva eden ürünlere, münhasıran bu ürünlerin üretimde kullanılma kayıt ve koşuluyla kullanılan vasıtalara, her türlü kataloglara, broşürlere ve her türlü tanıtım vasıtasına el konularak yediemine teslimine, ayrıca https://www…com.tr/… isimli internet sitesine Türkiye’den erişimin tedbiren engellenmesine” karar verilmiştir. Davalı vekili 02/07/2021 tarihli dilekçesi ve duruşmadaki beyanı ile, müvekkili şirketin “…” markasına ait ambalajlar endüstriyel tasarım tesciline sahip olup genel izlenim itibariyle davacı şirketin tasarımından farklı olduğunu, markalar arasında karıştırma ihtimalinin bulunmadığını, davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin ve mahkemece verilen tedbir kararının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, somut olayda HMK’nın ilgili maddesi uyarınca ihtiyati tedbir kararı tesis edilmesi için öngörülen şartların oluşmadığını, davacının davanın esası bakımından haklı oduğunu yaklaşık olarak dahi ispatlayamadığını, tedbir kararına gerekçe gösterilen 21/04/2021 tarihli bilirkişi raporundaki tespit ve değerlendirmelerin aksine davacı tarafa ait … tescil nolu endüstriyel tasarım ile müvekkili şirketin … isimli ürün tasarımlarında ve ürün ambalajı üzerinde kullanılan görselde yer alan tüm ögeler yönünden birbirlerine ve ürün geneline göre benzer konum, form ve ebatlarda kullanım söz konusu olmadığı gibi, tasarımların bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimde belirgin farklılıklar bulunduğunun sabit olduğunu, açıklanan nedenlerle tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; Dosyanın yapılan incelemesinde; davacının davaya konu ettiği fiillerin tasarım hakkına tecavüz olduğu, tedbir kararına dayanak Bakırköy 2. FSHHM’nin 2021/68 d.iş sayılı dosyada alınan bilirkişi raporunun davacı iddialarını desteklediği, davalı tarafta bulunan ve incelenen “…” markalı ürün ambalajı tasarımı ile davacıya ait tescilli tasarım arasında bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimde belirgin farklılıkların bulunmadığının belirtildiği, 6769 sy. SMK’nun 159/1.md’sine göre; Bu Kanun uyarınca dava açma hakkı olan kişiler, dava konusu kullanımın, ülke içinde kendi sınai mülkiyet haklarına tecavüz teşkil edecek şekilde gerçekleşmekte olduğunu veya gerçekleşmesi için ciddi ve etkin çalışmalar yapıldığını ispat etmek şartıyla, verilecek hükmün etkinliğini temin etmek üzere, ihtiyati tedbire karar verilmesini mahkemeden talep edebileceği, Buna göre, alınan rapor ve tüm dosya kapsamına göre davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebi için yaklaşık ispat koşulları oluşmuş olmakla davalının mahkememizce verilmiş ihtiyati tedbir kararına karşı yapmış olduğu itirazın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-İhtiyati tedbir talebinde bulunulabilmesi için; tedbire esas olan bir hakkın bulunması ve ihtiyati tedbir sebebinin mevcut olması gerektiği, ayrıca mevcut durumun değişmesi halinde; hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması, hakkın elde edilmesinin tamamen imkansız hale gelmesi, gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması tehlikesinin bulunması gerektiğini, somut uyuşmazlıkta davacı’nın ihtiyati tedbire esas olan bir hakkı olmadığı gibi, ihtiyati tedbir sebeplerinin ve koşullarının hiçbirinin somut olayda gerçekleşmediğini, davanın esası bakımından haklı olduğunu yaklaşık olarak ispat edemediğini, HMK 392. maddesi gereğince ihtiyati tedbir talep edenin, uğranılan zarara karşılık teminat göstermek zorunda olduğunu, somut olayda davacı tarafa yükletilen teminatın yetersiz olduğunu, 2- Bilirkişi tarafından yapılan değerlendirmede hukuka uygun şekilde; “kıyaslanan grafik kompozisyonlarındaki ögelerin birbirlerinden ve tasarım geneline göre form, özellik ve konumlarının farklı olarak algılandıkları, tasarımların genel grafik kompozisyon olarak genel izlenimlerinde farklılık bulunduğu ve birbirlerinden farklı olarak algılandıkları” sonucuna varılmakla birlikte, bu tespitle çelişecek şekilde ve hiçbir hukuki dayanak gösterilmeksizin, aynı rafta yer alan her iki ürün ambalajının son kullanıcı nezdinde karıştırılmaya sebep olabileceği şeklinde soyut ve mesnetsiz tespitlere yer verildiğini, müvekkili şirketin söz konusu ürünü yalnızca fabrika veya internet üzerinden satışını yapmakta olup rafta satışa sunulmadığından, son kullanıcı nezdinde karıştırılma ihtimali olmadığını, 3- Müvekkil markasının görsel, işitsel ve kavramsal olarak tamamen farklı olup, Davacı markası ile benzer olmadığı, halk tarafından her iki markanın ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, 4-Davacı şirket tarafından tescil edilen tasarımın, sınai mülkiyet kanununda belirtilen koruma şartlarına sahip olmadığını, Müvekkil Şirketin, Davacı firmanın tasarım tescilinden çok önceki bir tarihte işbu davaya konu tasarımı … sayılı tescil dosyası ile zaten “Faydalı Model” şeklinde tescil ettirdiğini, farklı firmalar tarafından da piyasada uzun süredir kullanıldığını, faydalı model çok daha önceki tarihte kamuya sunulduğundan ve bu nedenle de kamuya mal olmuş sayıldığından davacının tasarım tescilinin haksız olduğunu, 5- Davacının tasarım tescili kötüniyetli olup haksız rekabet oluşturduğunu, bu nedenlerle ihtiyati tedbir koşulları gerçekleşmemesine rağmen mahkeme tarafından ihtiyati tedbir kararı verilmesi nedeniyle müvekkili şirket’in maruz kaldığı ticari kayıp ve itibar zedelenmesinin durdurulması ve giderilmesi için tedbirin kaldırılması talebinin reddine ilişkin kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; 1- İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi için gereken yasal şartlarının oluştuğunu, 2- Müvekkili şirketin tasarımının yeni ve ayırt edici olduğunu, kendi sektöründe ilk olarak arasında akışkan çikolata bulunan iki dilim kekin üzerini marshmallow ve hindistan cevizi ile kaplayarak özel bir pişirme tekniği ile söz konusu ürünü endüstriyel olarak ürettiğini, müvekkili şirket bu özgün ürünü “…” ibareli marka adı altında piyasaya sunduğunu ve ortalama tüketici nezdinde iyi bilinen bir ürün haline getirdiğini, 3- “…” markasına ait ambalaj tasarımının, müvekkili şirketin “…” markalı ürünlerinde uzun yıllardan beridir kullanıldığını, markaların Türkiye’de ve dünyanın birçok ülkesinde tescil edildiğini, 4- Davalı şirketin, dava konusu tasarıma konu şeklin … sayılı dosya ile faydalı model olarak kendileri adına tescilli olduğunu ileri sürdüğünü, söz konusu tescil ile ilgili olarak TÜRKPATENT veritabanında buluşun özetinin, “Mevcut buluş, en dışta çikolata kalıbı (1), içerisinde marshmallow (2) ve merkezinde bisküviden (3) oluşan bir gıda ürünüdür. Bu buluş ile bilinen teknikten farklı olarak, şekli ve boyutları stabil hale getirilebilen, raf ömrü daha uzun, çikolatalı, yeni lezzette bir gıda ürünü sunulmaktadır” şeklinde belirtildiğini, müvekkili adına tescilli olan ürünün ise, arasında akışkan çikolata bulunan iki dilim kekin üzerinin marshmallow ve hindistan cevizi ile kaplanarak bar haline getirilmesi suretiyle oluşturulduğunu, müvekkiline ait ürün ile davalı şirkete ait faydalı modelin tamamen farklı olduğunu, müvekkilinin tasarımının yeni ve ayırt edici olmadığının iddia edilemeyeceğini, 5- Müvekkili şirkete ait … tescilli tasarım konusu ürün ile davalı şirkete ait “…” markalı ürün şeklinin birebir aynı olduğunu, ürünün üzerinin kalın marşmelov kılıf ile kaplı bar şeklinde olduğunu, bar şeklini veren dolgunun iki kat ince dilim kek arasında akışkan çikolata bulunduğunu, kalın marşmelov kılıfın üzerinin hindistan cevizi ile kaplandığını, zemin kısmı çikolata ile kaplı olup çikolata katmanı bir kılıf gibi tabandan yukarıya doğru ve marşmelov kılıfın üzerine çıkarak kapattığını, davalı şirkete ait ürünün, müvekkili şirkete ait ürünün şekil unsurlarının tamamının kopyalanması ile oluşturulup, …” markası altında piyasaya sunulduğunu, iki ürün arasında hiçbir farklılık olmadığını ve karıştırılma ihtimalinin çok güçlü olduğunu, 6- Görsellerden açıkça görüleceği üzere, “…” markalı ürün ambalajında yer alan kek görselinin, müvekkili şirkete ait ambalaj tasarımlarında olduğu gibi asli unsur olarak kullanıldığını, ürün görselinin ve ürün görseline bitişik olarak tasarlanan yarım hindistan cevizinin konumlandırıldığı yer, ürün boyutu, ambalajın renk ve biçimi, ambalaj üzerinde marka isimlerinin yazıldığı yer, yazılış şekillerinin de iltibasa neden olacak derecede benzer olduğunu, kek görselinin, müvekkili şirkete ait marka görselinde olduğu gibi, ambalajın yarısını kapladığını, davalı şirketin iddialarının aksine “…” ibareli markalı ürünün ayırt edici unsuru markayı oluşturan kelime ibareleri olmayıp, ürün ambalajı ve ürün şekli olduğunu, yalnızca markayı oluşturan kelimelerin farklı renkte yazılmasının tasarımı ayırt edici kılmak için yeterli olmadığını, 8-Müvekkiline ait ürün ile davalı şirkete ait faydalı modelin tamamen farklı olduğunu, müvekkili adına tescilli ürünün birebir aynısını kullanırken bu durumun hak ihlali oluşturmadığını iddia etmenin mümkün olmadığını, mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararı ve davalı tarafın ihtiyati tedbir kararına itirazlarının reddi yönündeki kararın usul ve yasaya uygun olduğunu, belirtilen ve mahkemece re’sen dikkate alınacak diğer nedenlerle; davalı şirketin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafın talebi; Davalının “…” markalı ürünleriyle, … sayılı ve … sayılı “…” ibareli tescilli MARKA haklarına ve … sayılı tasarım haklarına tecavüz ettiği ve piyasaya sürülen ürünler nedeniyle zarar veren bu eylemlerin kötüniyetli ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, söz konusu eylemlerin durdurulmasına ve önlenmesine, İstanbul 2. Fikri ve Sınai Hakları Hukuk Mahkemesi’nin 2021/68 Değişik İş sayılı tespit dosyası ile davalının “…” markalı ürünlerinin müvekkile ait marka ve tasarım haklarına tecavüz oluşturduğu 3 kişilik bilirkişi kurulu raporu ile tespit edildiğinden, talep kısmında belirtilen kapsamda, ihtiyati tedbir kararı verilmesine ilişkindir. Mahkemece; 6100 Sayılı HMK’nın 389. maddesi ile ihtiyati tedbir kararı, bir hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında uygulanacak geçici bir hukuki koruma olduğu, alınan bilirkişi raporu, marka tescil belgeleri, dosyaya sunulan deliller değerlendirildiğinde, davacı vekilinin … markalı ürünlere, bunların üretiminde münhasıran kullanılan vasıtalara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde gümrük ve serbest liman veya bölge gibi alanlar dahil, bulundukları her yerde el konulması talebinin, gümrük bölgesinde karşı yana ait herhangi bir ürün ele geçirilmediği anlaşıldığından bu yöndeki talebin reddine, sair ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile, 25.000,00 TL nakdi veya banka teminat mektubu karşılığı, davalı yanca üretim ve satışı yapılan dosyada mevcut ve İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2021/68 d.iş sayılı dosyada yer alan 21/04/2021 tarihli bilirkişi raporunun 4, 5, 6 ve 7. sayfalarında görsellerine yer verilen “…” markasını ihtiva eden ürünlere, münhasıran bu ürünlerin üretimde kullanılma kayıt ve koşuluyla kullanılan vasıtalara, her türlü kataloglara, broşürlere, her türlü tanıtım vasıtasına el konularak yediemine teslimine, https://www…com.tr/… isimli internet sitesine Türkiye’den erişimin tedbiren engellenmesine karar verilmiştir. Davalı vekilinin itirazı üzerine duruşmalı yapılan inceleme sonunda mahkemece; davacının davaya konu ettiği fiillerin tasarım hakkına tecavüz olduğu, tedbir kararına dayanak Bakırköy 2. FSHHM’nin 2021/68 D. iş sayılı dosyada alınan bilirkişi raporunun davacı iddialarını desteklediği, davalı tarafta bulunan ve incelenen “…” markalı ürün ambalajı tasarımı ile davacıya ait tescilli tasarım arasında bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimde belirgin farklılıkların bulunmadığı yönünde değerlendirmelerin yer aldığının görüldüğü, 6769 sy. SMK’nun 159/1.md’sine göre; Bu Kanun uyarınca dava açma hakkı olan kişiler, dava konusu kullanımın, ülke içinde kendi sınai mülkiyet haklarına tecavüz teşkil edecek şekilde gerçekleşmekte olduğunu veya gerçekleşmesi için ciddi ve etkin çalışmalar yapıldığını ispat etmek şartıyla, verilecek hükmün etkinliğini temin etmek üzere, ihtiyati tedbire karar verilmesini mahkemeden talep edebileceğini, Alınan rapor ve tüm dosya kapsamına göre; ihtiyati tedbir talebi için yaklaşık ispat koşulları oluşmakla davalının ihtiyati tedbir kararına yapmış olduğu itirazın reddine karar verilmiştir. İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2021/68 d.iş sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporunda, “talep eden tarafından dosyaya sunulan ve bahsi geçen www…com.tr internet web sitesinin güncel olarak kullanımda ve aktif olduğu, ilgili internet sitesi incelendiğinde web sitesi içerisinde tespite konu “…” ibareli ürünün tanıtım ve satışının yapıldığı, aleyhine tespit istenen taraf … Anonim Şirketi’nin … ibareli ürün tasarımlarının tespit isteyen taraf … A.Ş’nin … nolu endüstriyel tasarım tescil belgesinde yer alan tasarım ile benzer oldukları ve koruma kapsamında yer aldığı, tarafların kullanmakta oldukları ambalajlardaki grafik kompozisyonların birbirlerinden farklı oldukları ancak grafik kompozisyonda yer alan görsel öğenin tespit isteyen tarafa ait tasarımın koruma kapsamında yer aldığı göz önüne alındığında, son kullanıcı nezdinde karıştırılmaya sebep olabileceği, aleyhine tespit istenen tarafın internet sitesi ve ürün aslında yer alan “…” ibareli marka kullanımının davacı tarafın tescilli “…” ibareli markaları ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğu, bu sebeple iltibas yarattığı” tespitinde bulunulmuştur. HMK 394/2.maddesi uyarınca ihtiyati tedbirin şartlarına, mahkemenin yetkisine ve teminata ilişkin olarak tedbirin uygulanmasına ilişkin tutanağın tebliğinden itibaren 1 hafta içinde itiraz edilebilir ve 394/5.maddesi uyarınca itiraz hakkında verilen karara karşı kanun yoluna başvurulabilir. HMK 394/4 maddesi; tedbire itiraz dilekçe ile yapılır, itiraz eden, itiraz sebeplerini açıkça göstermek ve itirazın dayanağı olan tüm delillerini dilekçesine eklemek zorundadır. Mahkeme ilgilileri dinlemek üzere davet eder, gelmedikleri taktirde dosya üzerinden inceleme yaparak kararını verir. İtiraz üzerine mahkeme kararını değiştirebilir veya kaldırabilir hükümlerini taşımaktadır. 1-İhtiyati tedbir mahkemece de doğru şekilde belirtildiği üzere geçici hukuki koruma türü olup, tedbir talebinin yapıldığı tarihte dosyaya sunulan dayanak belgeler nazara alınarak ve dava sonunda verilecek karar yönünden ihsası rey oluşturmayacak şekilde verilmesi gerekir. 10/01/2017 tarihinde 29944 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 159/1.maddesinde; ” Bu kanun uyarınca dava açma hakkı olan kişiler, dava konusu kullanımın, ülke içinde kendi sınai mülkiyet haklarına tecavüz edecek şekilde gerçekleşmekte olduğunu veya gerçekleşmesi için ciddi ve etkin çalışmalar yapıldığını ispat etmek şartıyla, verilecek hükmün etkinliğini temin etmek üzere, ihtiyati tedbire karar verilmesini talep edebilir.” düzenlemesi uyarınca tedbir talep edilebilir, 159/3. Maddesinde; ” ihtiyati tedbirler ile ilgili bu kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 6100 Sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun uygulanacağı” düzenlemesi mevcuttur. 6100 Sayılı HMK’nun 389/1. maddesi; “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından yada tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği”, HMK 309/3. maddesi gereği, tedbir talep eden taraf dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun159. maddesinde, bu kanun uyarınca dava açma hakkı olan kişilere hükmün etkinliğini temin etmek üzere ihtiyati tedbir talep etme hakkı tanınmış, ihtiyati tedbirlerle ilgili bu kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir. Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 159. maddesi gereği, delillerin değerlendirilmesi sonucu ulaşılacak yaklaşık ispat, tedbir kararı verilmesi için yeterlidir. Dosyada mevcut bilirkişi raporunda; Bakırköy 2. FSHHM’nin 2021/68 D. iş sayılı dosyada alınan bilirkişi raporunun davacı iddialarını desteklediği, davalı tarafta bulunan ve incelenen “…” markalı ürün ambalajı tasarımı ile davacıya ait tescilli tasarım arasında bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimde belirgin farklılıkların bulunmadığı yönünde değerlendirmelerin yer aldığı tespit edilmiş olup, mahkemece bilirkişi raporu, mevcut dosya kapsamı ile yaklaşık ispat olgusunun gerçekleştiğinden bahisle tedbir kararına yapılan itirazın reddine karar verildiği anlaşıldığından, davacı vekilinin yaklaşık ispat için delil sunulmadığına, yaklaşık ispatın gerçekleşmediğine, ilişkin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. Tedbir talebinin kötü niyetli olduğu iddia edilmiş ise de; ürünün ve ambalaj tasarımın davacıya ait ürünler ile iltibas yaratacak derecede benzer olduğu, aynı rafta yer alacak ürünün son kullanıcı tarafından karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, bilirkişi raporu ile tespit edildiğinden, Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 159. maddesi gereği, ihtiyati tedbire karar verilmesini talep etmesi için gerekli olan, kendi sınai mülkiyet haklarına tecavüz edecek şekilde gerçekleşmekte olduğunu veya gerçekleşmesi için ciddi ve etkin çalışmalar yapıldığını ispat koşulunun gerçekleştiği ve davacı tarafın yasadan doğan hakkını kullandığı anlaşıldığından, yasadan doğan bir hakkın kullanılması kötü niyet olarak kabul edilmeyeceğinden istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. Mahkemece tedbir kararı verilmediği taktirde, davacının davaya konu tasarımının dava süresince haksız kullanımından kaynaklı zararı ve mağduriyeti devam edeceğinden, mahkemece HMK 389. maddesi uyarınca tedbir kararı verilmesi koşullarından; gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hali ” gerçekleştiğinden, davalı vekilinin HMK 389. madde koşullarının bulunmadığına ilişkin istinaf sebebinin de yerinde olmadığından reddi gerekmiştir. Davalı vekili, tedbirin ve davanın konusu kalmadığını iddia etmiş ise de; bu konuda delil sunulmadığı gibi, tedbir kararının kaldırılması sonrası davalı tarafın tekrar üretime başlaması ve satışa sunması mümkün olduğundan, istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Mahkemece 25.000,00 TL teminat alınmış olup, yargılama aşamasında mahkemece talep üzerine veya re’sen her zaman arttırılabileceğinden, dosya kapsamına göre teminat miktarının yeterli olduğu anlaşılmakla, teminat miktarına yapılan istinaf talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı tasarımının daha önce kamuya sunulduğu, davacı tasarımının tescilinin haksız olduğunu iddia etmiş ise de; iddianın doğruluğu, toplanacak deliller ve yapılacak yargılama sonunda tespit edileceğinden, bu aşamada dosya kapsamına göre tedbir kararı verilmesine engel olmayacağından, istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. 2- Davalı vekili; bilirkişi tarafından yapılan değerlendirmede hukuka uygun şekilde; “kıyaslanan grafik kompozisyonlarındaki ögelerin birbirlerinden ve tasarım geneline göre form, özellik ve konumlarının farklı olarak algılandıkları, tasarımların genel grafik kompozisyon olarak genel izlenimlerinde farklılık bulunduğu ve birbirlerinden farklı olarak algılandıkları” sonucuna varılmakla birlikte, bu tespitle çelişecek şekilde ve hiçbir hukuki dayanak gösterilmeksizin, aynı rafta yer alan her iki ürün ambalajının son kullanıcı nezdinde karıştırılmaya sebep olabileceği şeklinde soyut ve mesnetsiz tespitlere yer verildiğini, müvekkil Şirketin söz konusu ürünü yalnızca fabrika veya internet üzerinden satışını yapmakta olup rafta satışa sunulmadığından, son kullanıcı nezdinde her iki ürün arasında karıştırılma ihtimali olmadığını istinaf sebebi olarak ileri sürmüş ise de, bilirkişi raporunun 10. Sayfasında yukarıya alınan bölümden hemen sonra gelen; Bu noktada belirtmek gerekir ki; ambalaj grafik tasarımlarının kıyaslaması esnasında ambalaj içeriğinin grafik kompozisyonda yer alıyor olması oldukça yaygın/harcı alem bir kullanım olarak görüldüğünden ambalaj içeriğinden bağımsız olarak genel kompozisyondaki etkisi göz önüne alınarak, kıyaslanan grafik kompozisyonlar hakkında bir kanaat oluşturulmuş durumdadır. Bununla birlikte, her iki ambalajın içerisinde yer alan ürün ve dolayısıyla ürünün görsel kullanımı bir önceki maddede incelendiği üzere tespit isteyen tarafa ait … nolu tasarımın koruma kapsamında yer almaktadır. Bu doğrultuda aynı rafta yer alan iki ürün ambalajının Herne Kadar grafik tasarımları farklı olarak algılansa da, ambalajlar üzerinde yer alan görsel öğelerin son kullanıcı nezdinde karıştırılmaya sebep olabileceği kanaatine varıldığı, belirtilmek suretiyle gerekçesi açıklanmış olup, hiçbir gerekçe gösterilmediğine ilişkin istinaf sebebi yerinde olmadığı gibi, davalı tarafın iddia ettiği üzere sadece fabrika ve internet üzerinde satış yapıldığı, rafta satışa sunulmadığı hususu ve bilirkişilerin raporundaki gerekçenin gerçekleşip gerçekleşmediği mahkemece yapılacak yargılama sırasında toplanacak deliller ile tespit edileceğinden, raporun gerçeğe aykırı olduğuna ilişkin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. Mevcut delil durumu nazara alındığında; Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 159. maddesinde “verilecek hükmün etkinliğini temin etmek üzere ihtiyati tedbire karar verilmesini mahkemeden talep edebilecekleri,” ve 6100 Sayılı HMK’nun 389/1. maddesindeki “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından yada tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi halleri” koşulları gerçekleştiğinden, mahkemece tedbir kararı verilmesinde ve tedbire itirazın reddinde yasalara ve usule aykırılık olmadığından, tüm istinaf sebeplerinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2021/500 E. Sayılı kararına karşı talep eden vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3- Talep eden tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Talep eden tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi hükmü gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.