Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/1251 E. 2021/1465 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1251
KARAR NO: 2021/1465
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/06/2021
NUMARASI: 2021/149 E. 2021/424 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Tarafların 01.07.2014 tarihinde davalıya ait 2 adet taşınmaz satışına ilişkin imzaladıkları protokolle, davalının sattığı taşınmazların tüm tahliye işlemlerini bizzat yürüterek 2 taşınmazı boş olarak davacıya en geç 10.10.2014 tarihine kadar teslim etmeyi taahhüt ettiğini, bu taahhüt karşılığında davacının davalıya 50.000 TL bedelli 10.10.2014 vadeli 1 adet senet verdiğini ve davalı taahhüdünü yerine getirdiğinde 50.000 TL’lik senedin tahsilinin yapılmasının kararlaştırıldığını, protokol uyarınca taraflar arasında 09.07.2014 tarihinde 2 adet taşınmazın resmi satışının yapıldığını, davacının 10.10.2014 tarihine kadar taşınmazların tahliye ve teslimini beklediğini, davalının tahliyeleri gerçekleştirmediği gibi davacının yeni iktisap sebebiyle tahliye talep etmek için hukuki süreleri de kaçırmasına neden olduğundan, davacının kiracıları anlaşma yoluyla tahliye etme yoluna gittiğini, kiracıların tahliye karşılığında davacıdan para talep ettiklerini, kiracılardan …’e 09.03.2015 tarihli tahliye taahhütnamesi karşılığında 100.000 TL, diğer kiracı …’a 31.03.2015 tarihli tahliye taahhütnamesi karşılığında 25.000 TL ödendiğini, tarafların taşınmazların satış bedelinden tahliye masrafları için ayırdıkları ve arka yüzüne “İş bu senet 01.07.2014 tarihli gayrimenkul satış protokolü gereğince verilmiştir” diye yazdıkları senedin tahsili için, davalının kötü niyetli olarak İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, davalı tahliyeleri gerçekleştirmeyince davacının kendi çabasıyla toplam 125.000 TL harcayarak tahliyeleri gerçekleştirdiğinden, davalıya 50.000 TL’lık senetten dolayı borcu bulunmadığını, davalıya borçlu olmadığının tespitini, icra takibinin iptalini ve icra inkar tazminatının tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının taşınmazı davalının sıkışık durumundan yararlanarak çok düşük bir bedelle satın aldığını, satın alırken kiracılardan haberdar olduğunu, ancak tahliye sırasında taşınmazın değer kazanacağını düşünerek tahliyeyi ve tahliye masraflarını önemsemediğini, davacının satış bedelinden 50.000 TL’lik kısmı için takip ve davaya konu bonoyu düzenleyeceğini ve tahliye edilmemesi halinde yaptığı ve yapacağı tahliye masraflarını bono bedelinden mahsup edeceğini ifade ettiğini, davalının da durumunun sıkışık olması nedeniyle şartı kabul ettiğini, taşınmazın devri ile birlikte davalının taşınmaz üzerinde hukuki tasarruf hakkı bulunmadığından tahliye ettirmesinin mümkün olmadığını, aksine mülkiyeti devralan davacının girişimlerde bulunması gerektiğini, davacı tarafça satış tarihinden itibaren tahliye için yasal zorunlulukların yerine getirilmediğini ve kiracılara ihtarname gönderilmediğini, davacının taşınmaz alım satımı yapan tacir olduğunu, basiretli bir iş adamı gibi davranmadığını, davacının tahliye için taşınmazı satanın sözüyle hareket etmemesi gerektiğini, davacının taşınmazın erken tahliye edilmemesinden bir zararının bulunmadığını beyan ederek, davanın reddi ile birlikte icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”Davanın, taraflar arasındaki satış sözleşmesine binaen davalıya tahliyeleri sağlaması için verildiği iddia edilen 50.000 TL’lik senedin, tahliyelerin sağlamamasına rağmen tahsili için davacı hakkında takip yapılması nedeniyle açılan menfi tespit davası olduğu, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyasında, davalı/alacaklı … tarafından davacı/borçlu … aleyhine 08.07.2014 tanzim ve 10.10.2014 vade tarihli 50.000 TL bedelli bononun tahsili için takipte bulunulduğu ve takibin İİK’nin 72/3 maddesi gereğince verilen ihtiyati tedbir kararı ile durduğu, Taraflar arasında düzenlenmiş olan 01.07.2014 tarihli gayrimenkul satış protokolünde davalı tarafça davacıya 2 adet taşınmazın 910.000 TL bedelle satıldığı ve taşınmazdaki kiracıların tahliyesi için davalıya 50.000 TL tutarında bir bono verilip, davalı tarafça tahliyeler sağlandığı takdirde bono bedelinin günü beklenmeksizin davacı tarafça davalıya ödeneceğinin kararlaştırıldığı, bono arkasındaki ibareden, bononun taraflar arasında düzenlenmiş 01.07.2014 tarihli gayrimenkul satış protokolü gereğince verildiğinin sabit olduğu, ibraz edilen belgelerden 2 kiracının bulunduğu, düzenlenmiş tahliye taahhütnameleri gereğince davacı tarafça kiracılara toplam 125.000 TL ödendiği, davalının 01.07.2014 tarihli protokoldeki şartlara bir itirazının olmadığı ve protokolü ekonomik durumunun sıkışık olması nedeniyle imzalamak zorunda kaldığını beyan etmiş ise de bu konuda bir delil ileri süremediği, protokoldeki edimlerini yerine getirmediği ve tahliyeleri sağlamadığı, protokolde tahliyenin yapılamaması halinde harcanacak masrafların takibe konu kambiyo senedi bedelinden mahsup edileceğinin kararlaştırıldığı ve davacının yapmış olduğu masrafların 125.000,00 TL olduğu, yapılan masraflar mahsup edildikten sonra davacının davalıya takibe konu senet nedeniyle borcu kalmadığı anlaşıldığından davanın kabulüne, protokol hükümleri gereğince davalının yapılan masrafları mahsup etmesi gerektiği ve takip öncesinde bu yönde bilgisinin bulunduğu görülmekle takip haksız ve kötü niyetli olduğundan, kötü niyet tazminatının tahsiline” hükmedilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1- Protokolden açıkça anlaşıldığı gibi bononun satış bedeli bakiyesi olarak düzenlendiğini ve ödenmesi için tahliye şartı olmadığını, taşınmazdaki kişilerin işgalci ve tahliye davası açılmadan kolluk tarafından çıkarılması gereken kişiler olduğundan, bu hakka sadece davacının sahip olduğunu, bonodan mahsup edilebilecek olan tutarın tahliye davası ve icra giderleri olup, bu tutarın da üç beş bin liradan fazla olmayacağından, 50 bin TL bono bedelinden hukuksal olarak en fazla 5.000,00 TL düşmesi mümkünken senedin tamamının iptal edilmesinde hiçbir hukuksal dayanak bulunmadığını, 2- Mahkemenin gerekçeli kararında “..davacı ile kiracı davalının oğlu … arasında bir tahliye taahhütnamesi protokolü düzenlendiği..bu protokole istinaden 100.000,00-TL bedelin ödendiği..davacı ve kiracı … ve … arasında bir tahliye taahhütnamesi düzenlenerek..25.000,00-TL bedelin ödendiği saptanmıştır..” ifadesini kullanmış olsa da ödemelerin ve tahliye taahhütlerinin ispat edilemediğini, gerçek olsa dahi müvekkili aleyhine sonuç doğurmayacağını, aksi halde, hukuk düzeninin taşınmazda hukuki sıfatı bulunmayan kişilerin taşınmazdan çıkması için para talep etmesinin korunmasının kabul edilmiş olacağını, 3- …’in müvekkilinin boşandığı eşinden oğlu olup, annesi ile boşanmış olduğu için müvekkiline husumet beslediğini, işgalcilerin çıkarılamadığının protokol aşamasında taraflarca bilindiğini, müvekkiline “senin oğlun, satıştan sonra konuşup çıkmalarını iste, bizi onlarla yüzyüze getirme” talebi üzerine müvekkilinin “satıldığını söylersem çıkabilirler, siz konuşarak muhatap olmayın, ben konuşurum” dediğini, konuşmuş ise de … ve işgal ettirdiği diğer şahısların çıkmadığını, davacının kolluk gücü ile tahliyeyi sağlaması gerekip, bu işlem için gideri olursa da bonodan mahsup etmesi ve bakiyesini de müvekkiline ödemesi gerektiğini, protokol ve bononun bu amaçla düzenlendiğini, tarafların iradesinin bu yönde olduğunu, 4-Tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları ile akdettikleri gayrimenkul satış protokolünün 3 nolu şartında açıkça gayrimenkul boş olarak teslim edildiği takdirde bononun günü beklenmeksizin ödeneceği, tahliye sağlanamamışsa alıcının tahliye için harcadığı haklı giderleri bono bedelinden mahsup edeceğinin belirtildiğini, haklı giderlerden kastın, hukuki yollara başvurulduğu takdirde ödenebilecek meblağlar olduğunu, protokolde hukuki tahliyeyi engelleyecek hiçbir madde bulunmadığını, davacının üçüncü şahıslara ödediğini iddia ettiği bedellerin çok yüksek olup makul ve mantıklı olmadığı gibi hukuksal yollara başvurularak ödenen bedellerden olmadığını, 5- Dosyaya yanlışlıkla gönderilen 4.7.2014 tarihli akit tablosu incelendiğinde davacı tarafça aynı bölgede bir başka taşınmaz aldığı görüldüğünden, davacının ticari taşınmaz alım satım işleriyle uğraştığının kanıtı olup, tahliye için gereken hukuki şartları bildiği veya bilmesi gerektiği halde, basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğüne aykırı hareket ederek, idare/kolluk tarafından tahliye imkanı söz konusu iken, yasal yollara başvurmadan böyle bir dava açmakta hukuki yararı bulunmadığını, 6- Giderin varlığı, haklı gider olup olmadığı ve bonodan mahsubunun mümkün olup olmadığının tespiti yargılamayı gerektirdiğinden, icra inkar tazminatı hükmedilmesinin yasaya aykırı olduğunu, izah ettiği ve re’sen dikkate alınacak nedenlerle; usul ve yasaya aykırı mahkeme hükmünün kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Dilekçesinde açıkladığı hususlar gereğince alacaklı/davalı tarafın, dava konusu protokolü tek taraflı ve hukuka aykırı şekilde hazırlayarak müvekkiline imzalattığını ve devam eden diğer tüm süreçlerde kötü niyetini herkese karşı açıkça ortaya koyduğunu, mahkemece davalı tarafın icra takibi başlatmakta haksız bulunduğunu, dava konusu alacağın likit olduğunu, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için gereken tüm şartların davada mevcut olduğunu, izah olunan ve re’sen nazara alınacak nedenlerle; davalı tarafın hukuki dayanaktan yoksun ve mesnetsiz istinaf incelemesi taleplerinin reddini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafın talebi; Davalıya ait 2 adet taşınmaz satışına ilişkin 01/07/2014 tarihli protokole göre, davalının taşınmazların tahliyesini sağlayarak boş olarak 10/10/2014 tarihine kadar teslim taahhüdü karşılığında 50.000,00 TL bedelli 10/10/2014 vadeli 1 adet senedin ödenmesinin kararlaştırılmasına rağmen davalının tahliyeleri gerçekleştirmediği ve kiracılara tahliye taahhütnameleri karşılığında 125.000,00 TL ödendiği halde, davalının kötü niyetli olarak senet bedelinin tahsili için İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takibi başlattığından, davalıya 50.000 TL’lık senetten dolayı borçlu olmadığının tespiti, takibin iptali ve icra inkar tazminatına ilişkindir, Mahkemece; 01.07.2014 tarihli gayrimenkul satış protokolünde davalı tarafça davacıya 2 adet taşınmazın 910.000 TL bedelle satıldığı ve taşınmazdaki kiracıların tahliyesi için davalıya 50.000 TL tutarında bir bono verilip, davalı tarafça tahliyeler sağlandığı takdirde bono bedelinin günü beklenmeksizin davacı tarafça davalıya ödeneceğinin kararlaştırıldığı, bono arkasındaki ibareden, bononun taraflar arasında düzenlenmiş 01.07.2014 tarihli gayrimenkul satış protokolü gereğince verildiğinin sabit olduğu, 2 kiracının bulunduğu, tahliye taahhütnameleri gereğince davacı tarafça kiracılara toplam 125.000 TL ödendiği, davalının 01.07.2014 tarihli protokoldeki şartlara bir itirazının olmadığı ve bu protokolü ekonomik durumunun sıkışık olması nedeniyle imzalamak zorunda kaldığını beyan etmiş ise de bu konuda bir delil ileri süremediği, protokoldeki edimlerini yerine getirmediği ve tahliyeleri sağlamadığı, protokolde tahliyenin yapılamaması halinde harcanacak masrafların takibe konu kambiyo senedi bedelinden mahsup edileceği kararlaştırıldığından ve davacı masraflarının 125.000,00 TL olduğu, masraflar mahsup edildikten sonra davacının takibe konu senet nedeniyle borcu kalmadığı anlaşıldığından davanın kabulüne, davalının protokol hükümleri gereğince yapılan masrafları mahsup etmesi gerektiği yönünde takip öncesinde bilgisi bulunduğundan, takibin haksız ve kötü niyetli olduğundan, kötü niyet tazminatının tahsiline hükmedilmiştir. Taraflar arasındaki 01/07/2014 tarihli Gayrımenkul Satış Protokolü başlıklı belgenin 3. maddesinde; “Satıcı, satışa konu gayrimenkulü her türlü kullanıcıyı tahliye etmiş olarak temiz bir şekilde satıştan sonra (10.10.2014 tarihine kadar) teslim etmeği alıcıya taahhüt etmiştir. Alıcı bu tarihe kadar fiili kullanıcılar ile muhatap olmayacak ve kullanıcılardan tahliyelerini talep etmeyecektir. Satıcı bu şekilde, boş olarak, 10.10.2014 tarihinden önce gayrımenkulü alıcıya boş olarak teslim eder ise 50.000,00 TL lik bono günü beklenmeksizin ödenecektir. Satıcı bu tarine kadar gayrimenkulü boş olarak teslim etmemiş, kullanıcıları tahliye edememiş olur ise alıcı bu tarihten sonra tahliye için harcamış olduğu/olacağı haklı giderleri bono bedelinden mahsup edecektir” hükmünü taşımaktadır. Dava konusu … ada … parsel ile … ada … parsel sayılı taşınmazların 09/07/2014 tarihinde davalı … tarafından davacı …’a toplam 155.000,00 TL bedelle satıldığı ve davacı adına tescil edildiği tespit edilmiştir. Davaya konu bononun 08/07/2014 tanzim ve 10/10/2014 vade tarihli, keşidecisi …, lehtarı … olan 50.000,00 TL tutarlı olduğu, senet arkasında; işbu Senet 01/07/ 2014 tarihli gayrımenkul satış protokolü gereğince verilmiştir. …, … şerhinin bulunduğu anlaşılmıştır. Davaya konu bononun gayrımenkul satışından kaynaklı bakiye bedel olduğu, taşınmazların boş olarak alıcıya teslimi halinde bedelinin ödeneceği, 10/10/2014 tarihine kadar tahliyeler sağlanmadığı taktirde, alıcının tahliye için harcayacağı masrafların bonodan mahsup edileceği, davalının 10/10/2014 tarihine kadar tahliyeleri sağlayamadığı tarafların kabulünde ve dosya kapsamı ile sabittir. I-Davalı taraf protokoldeki imzasını ve protokol metnini inkar etmemiştir. Taraflar arasındaki 01/07/2014 tarihli Gayrımenkul Satış Protokolü başlıklı belgenin 1. maddesinde satış bedelinin 910.000,00 TL olduğu, 2. maddesinde 860.000,00 TL’nın peşin ödeneceği, 50.000,00 TL’lık kısım için 10/10/2014 vade tarihli senet düzenleneceği belirtildikten sonra 3. maddesinde; “Satıcı, satışa konu gayrimenkulü her türlü kullanıcıyı tahliye etmiş olarak temiz bir şekilde satıştan sonra (10.10.2014 tarihine kadar) teslim etmeği alıcıya taahhüt etmiştir….” ibaresi olup, senet düzenlenen 50.000,00 TL’nın satış bedeli olduğu sabit ise de; davalı tarafça tahliyenin taahhüt edildiği sabit olduğundan, davalı vekilinin tahliye şartı bulunmadığına ilişkin istinaf sebebinin yerinde olmadığından reddine karar verilmesi gerekmiştir. Tahliye taahhütnamelerinde işgalci oldukları belirtilmiş ve kullananlar ile satıcı davalı arasında kira sözleşmesinin varlığı iddia ve ispat edilmemiştir. Kullanıcıların işgalci olması halinde, mülkiyet 09/07/2014 tarihinde davacıya geçtiğinden, bu tarihten sonra davalı eski malikin mülkiyet hakkına dayanarak talep hakkı kalmadığından, bu hak davacı tarafa aittir. Protokolde; “Satıcı bu tarine kadar gayrimenkulü boş olarak teslim etmemiş, kullanıcıları tahliye edememiş olur ise alıcı bu tarihten sonra tahliye için harcamış olduğu/olacağı haklı giderleri bono bedelinden mahsup edecektir” ibaresi mevcuttur. Mahsup edilecek giderler açıkça sayılmamış, haklı gider olarak nitelendirilmiştir. Tanımlamadan; taşınmazın yasal yollardan boş olarak teslimini temin için yapılması gereken giderlerin anlaşılması gerekir. Yasal yollar; hukuk mahkemesine açılacak olan taşınmaza haksız müdahalenin önlenmesi davası ve alınan kararın icra dairesi aracılığı ile uygulanması yada 3091 sayılı taşınmaz zilyetliğine vaki tecavüzün idari yönden önlenmesinin istenmesidir. Her iki talep yönünden de masraflar talep eden tarafından peşin ödenir ise de, yargılama sonunda haksız çıkacak olan taraftan tahsil edileceğinden, davacının bu nedenle masrafı olmayacaktır. Ancak davacı tarafça her iki talep yönünden yapılan giderler karşı taraftan tahsil edilmediği taktirde bu giderler ile duruşmaya gidiş geliş, alınmış ise hukuki yardım ( dava – cevaba cevap- delil dilekçesi hazırlatılması, dava danışma ücreti v.b) bonodan mahsup edilmesi gerekir. Mahkemece bu yönde inceleme yapılmaksızın, kiracıların tahliye taahhüdü için talep ettikleri bedel düşülerek borçlu olmadığının tespitine karar verildiğinden, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin kabulü gerekmiştir. 2- Dava dilekçesi ekinde; davaya konu İstanbul İli, Ataşehir İlçesi, Yukarı Dudullu … Mahallesi, … ada, … parsel ve … ada, … parsel sayılı taşınmazın 01/04/2015 tarihinde tahliyesi için, 09/03/2015 tarihli 100.000,00 TL ödendiğini gösterir …’ten alınmış tahliye taahhüdü ve … Bankası Ferhatpaşa Şubesi’ne ait 27/07/2015 tarihli banka dekontu ile 12.500,00 TL’sı çek, 12.500,00 TL’sı banka havalesi ile toplam 25.000,00 TL karşlığında 30/04/2014 tarihinde tahliye taahhüdünü içeren …, …-…’tan alınmış tarihsiz taahhütname ve … internet şubesi dekontu sunulduğundan, ödemelerin ve tahliye taahhütlerinin ispat edilemediğine ilişkin istinaf sebebinin yerinde olmadığından reddine karar verilmesi gerekmiştir. Davacı, hukukun kendisine tanıdığı hakkı kullanmak yerine, kullanıcılara taahhütleri için talep etikleri bedeli ödemek suretiyle tahliyeyi sağlamıştır. Taraflar arasındaki protokolde; “alıcı bu tarihten sonra tahliye için harcamış olduğu/olacağı haklı giderleri bono bedelinden mahsup edecektir” ibaresi mevcut olup, mahsup edilecek giderler açıkça sayılmamış, haklı gider olarak nitelendirilmiştir. Bu hali ile haklı gider, taşınmazın olağan ve yasal yollardan boş olarak teslimini temin için yapılması gereken giderleri ifade eder. Yasal ve olağan tahliye yolları; hukuk mahkemesine açılacak olan taşınmaza haksız müdahalenin önlenmesi davası ile alınan kararın icra dairesince uygulanması yada 3091 sayılı taşınmaz zilyetliğine vaki tecavüzün idari yönden önlenmesi giderleri olduğundan, davacının olağan ve yasal tahliye yolları dışında yapmış olduğu ödeme davalı tarafa karşı ileri sürülemeyeceğinden, davalı vekilinin istinaf sebebinin kabulüne karar verilmiştir. 3- Protokolde tahliyenin kolluk gücü ile sağlanacağı yönünde açık düzenleme bulunmadığından, protokolde açıkça yazılı olmadığı taktirde protokol ve bononun bu amaçla düzenlendiği, tarafların iradesinin bu yönde olduğu kabul edilmeyeceğinden, davalı vekilinin, davacının sadece kolluk gücü ile tahliyeyi sağlaması, bu işlem için gideri olursa da bonodan mahsup etmesi ve bakiyesini iadesi gerektiği yönündeki istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 4- Protokolde; “Satıcı bu tarine kadar gayrimenkulü boş olarak teslim etmemiş, kullanıcıları tahliye edememiş olur ise alıcı bu tarihten sonra tahliye için harcamış olduğu/olacağı haklı giderleri bono bedelinden mahsup edecektir” ibaresi mevcuttur. Mahsup edilecek giderler açıkça sayılmamış, haklı gider olarak nitelendirilmiştir. Tanımlamadan; taşınmazın yasal yollardan boş olarak teslimini temin için yapılması gereken giderlerin anlaşılması gerekir. Yasal yollar; hukuk mahkemesine açılacak olan taşınmaza haksız müdahalenin önlenmesi davası ve alınan kararın icra dairesi aracılığı ile uygulanması yada 3091 sayılı taşınmaz zilyetliğine vaki tecavüzün idari yönden önlenmesinin istenmesidir. Protokolde davacının her iki talep yönünden başvurusunu engelleyecek hüküm bulunmadığından, davacının yasal yollarla tahliyeyi temin edip, sarf ettiği giderleri bonodan mahsup etmesi gerekir. Tahliye taahhütlerinde, istenen bedelin taşınmaza kullanıcılar tarafından satış sözleşmesinden sonra yapılan zorunlu veya faydalı gidere ilişkin olduğuna dair açıklama bulunmadığı gibi, bu yönde iddia ve ispat bulunmadığından, kullanıcıların işgalci oldukları da nazara alındığında bonodan mahsubu mümkün değildir. Taşınmazın tahliyesi için ödenen miktarın fahiş olduğu iddia edilmiş olup, yasal talep olmadığından miktarın fahiş olup olmadığı sonuca etkili görülmemiştir. Davacı vekilinin, kiracıların tahliye taahhüdü için talep ettikleri bedelin hukuksal yollara başvurularak bonodan mahsubu gereken bedellerden olmadığına, ilişkin istinaf sebebinin kabulü gerekmiştir. 5- Davacının ticari alım satım işleri ile uğraştığına ilişkin iddiaya davacı tarafça itiraz edilmediğinden, ticari taşınmaz alım satım işleriyle uğraşan davacının tahliye için başvurulması gereken hukuki yolları bilmesi ve basiretli bir tacir gibi davranıp, işgalci olan dava dışı kullanıcılara karşı meni müdahale davası açması yada 3091 Sayılı Kanun uyarınca idari yönden boşaltılması talebinde bulunması veya bulunulması gerektiğini bilmesi gerektiğine dair iddia yerinde ise de, davacı; davalı ile aralarındaki protokol uyarınca düzenlenen bonodan dolayı kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile aleyhine takip başlatılması sebebiyle İİK 72. maddesi uyarınca menfi tespit davası açmıştır. Davalı taraf İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takibinde bononun tamamı için takip yapmıştır. Davacı taraf, tahliye için yapmış olduğu veya yapmak zorunda olacağı masrafları kanıtlamak suretiyle protokol uyarınca düzenlenen bonodan mahsup yapma hakkına sahip olduğundan, dava açmakta hukuki yararı mevcut olduğundan, hukuki yararı bulunmadığı yönündeki istinaf sebebinin kabulüne karar verilmiştir. 6- Menfi tespit davalarında dava borçlu lehine sonuçlanırsa takibin haksız ve kötü niyetle yapıldığı anlaşılırsa, alacaklı tazminata mahkum edilir. Bono, satışa konu taşınmaz bedelinden, taşınmazın boşaltılmasını temin için bırakılan bakiye bedeldir. Davacının tahliye taahhüdü sebebiyle kullanıcılara ödediği paranın protokoldeki hüküm uyarınca bonodan mahsubu gerekip gerekmediği yargılamayı gerektirdiği gibi, davacı taraf, davadan önce yaptığı masraf belgelerini davalıya göndermek suretiyle bonodan mahsubu gereken alacağın varlığını ve miktarını bildirmediğinden, davalının bakiye satış bedelinin tahsil için takip başlatmakta kötü niyetli kabul edilemeyeceğinden, kötü niyet tazminatına hükmedilmesinin yasaya aykırı olduğuna ilişkin istinaf sebebinin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. Dosya kapsamına göre davalı vekilinin, 3 numaralı istinaf sebebinin reddine, 1,2,4,5 ve 6 numaralı istinaf taleplerinin kabulü ile kararın, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf isteminin kısmen KABULÜ ile, 2- İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemes’nin 01/06/2021 tarih ve 2021/149 E. 2021/424 K. Sayılı Kararının, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırılan 1.812,92 TL nispi istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. ve 362/(1)/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 25/11/2021