Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/1235 E. 2021/1142 K. 14.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1235 Esas
KARAR NO: 2021/1142
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 06/07/2021 (Ara Karar)
NUMARASI: 2020/414 E.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/10/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili ihtiyati tedbir talepli dilekçesinde; Davacı vekili müvekkil firmanın 1996 tarihinde kurulduğunu 1999 tarihinde unvan değişikliği ile “…” olarak başladığı faaliyetlerine devam ettiğini ve yaklaşık 20 yıldır … markasının … Merkez Polikliniği, Merkez … Polikliniği, Sondurak … Tıp Merkezi gibi farklı tali unsurlarla birlikte … ibaresinin ayırt edici karakterini koruyarak tıbbi hizmetler sınıfında 24.04.2008 tarihinde markasını … no ile “sondurak …” olarak tescil ettirdiğini, Müvekkilinin yaklaşık 25 yıldır … markası adı altında profesyonel sağlık hizmetleri Sonucunda haklı bir itibar ve güven kazandığını ve … ibareli marka üzerinde de üstün hakkı bulunduğunu, Davalı şirketin sahibi … 1999 -2016 tarihleri arasında davacı şirketin ana ortağı olduğunu ve … markasının davacı şirket adına önceden onay verdiğini ancak bu onayı geri aldığını, davalı şirketin sahibi Dr. … 24.05.2016 tarihinde davacı şirketten ayrıldığını ve 02.06.2016 tarihinde davalı şirket adına … markası için tescil başvurusun yaptığını, davacı şirketin bu başvurudan sonra haberi olduğundan … nolu başvuruya itiraz edilmediğinden davalı şirketin sahibinin … markasını kötü niyetli tescil ettirdiğini, davacı vekili müvekkili firmanın … markası üzerinde öncelikle hak sahibi olduğunu bu sahipliğin davalı şirketin sahibi ile geçmişteki iş ilişkisinde de teyit edilerek … markasını müvekkili firma adına tescil edildiğini, o dönemde bunu davalı şirketin de kabul ettiğini, davalı şirket sahibi ile davacı şirket arasındaki iş ilişkisi sona erdiğini, sona ermesinden sonra da … ifadesinin marka tescilini aldığını ve müvekkil grup firmalarına markanın kullanımı önlemek amacıyla dava açtığını, savcılığa şikayette bulunduğunu, davacı vekili müvekkili firmanın geçmişteki ilişkiye dayanarak öncelikle uyuşmazlığı sulh ile çözmek istediğini ancak davalı şirket sahibinin kötü eylemleri sonucu hükümsüzlük davacı açmak zorunda kaldıklarını, davalı şirketin eylemlerinin TMK m. 2’ye aykırılık oluşturduğunu, davalı şirket sahibinin bilinçli ve sistemli bir şekilde kötü niyetli hareket ettiklerini, SMK’nın hükümsüzlük nedenleri arasında kötü niyet olduğunu, kaldı ki, davalının … markası üzerinde asıl hak sahibinin müvekkili davacı şirket olduğunu TPMK’nın davalı şirketin yeni marka başvurularını reddettiğini, buna karşılık davacı müvekkili şirketin başvurularını kabul ettiğini, zira marka üzerinde asıl hak sahibi müvekkili şirketin olduğunu, taraflar arasındaki markaların benzer olduğunu markalarda esaslı unsurun … ifadesi olduğunu bu nedenle de davalı şirketin markasının hükümsüz kılınana kadar müvekkili davacı ve grup şirketleri aleyhine tescil belgesinin kullanılmamasını, davalının eylemlerinin aynı zamanda SMK marka tecavüz şartlarını taşıdığını, aynı şekilde TTK m. 54 vd. haksız rekabet koşullarının oluştuğunu, 2016/49234 nolu … TIP markasının hükümsüz kılınmasını, sicilden terkinini, www…com.tr ve www…com alan adlarının müvekkile devrine ve kapanmasını talep etmiştir. İlk derece mahkemesinin 23/12/2020 tarihli ara kararıyla; “TALEBİN KABULÜ ile davalıya ait olduğu belirtilen … tescil numaralı marka, davalı adına kayıtlı ise, dava sonuçlanıncaya kadar, 3. kişilere devrinin önlenmesi hususunda markanın TPMK KAYDINA TEMİNATSIZ OLARAK İHTİYATİ TEDBİR KONULMASINA, davalı dava konusu markayı devretmek için ciddi bir girişimi olur ve müşteri bulduğunu veya ekonomik zararının bulunduğunu ileri sürerek bu konuda delil ibraz etmesi halinde bu hususun tekrar ele alınmasına, bu husus da TPMK’ya müzekkere yazılmasına” karar verilmiştir. İlk derece mahkemesinin 06/07/2021 tarihli ara kararıyla; “Tüm dosyası kapsamı, bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde, davaya konu uyuşmazlığın … esas unsurlu markaya yönelik gerçek hak sahipliği nedeni ile hükümsüzlük talebine ilişkin olduğu, … esas unsurlu marka üzerinde gerçek hak sahipliği ve hükümsüzlük koşullarının yargılama neticesinde değerlendirilebileceği bu kapsamda alınan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamından davacıya ait dava konusu … sayılı … markasının dava sonuna kadar davacı şirkete karşı kullanılmaması yönünde hükmün etkinliğinin sağlanması bakımından HMK. nun 389, 6769 SMK.159 maddeleri gereğince davacının zararının genişletilmesini engellenmesi, yargılamanın etkiliğinin sağlanması hususları gözetilerek mevcut deliller itibariyle yaklaşık ispat kuralı gerçekleştiği anlaşıldığından kullanılmaması yönünde ihtiyati tedbire karar vermek gerektiği, davacı tarafından davalıya ait dava konusu … sayılı … markasının kullanımlarının önlenmesi yönündeki tedbir kararının ise davalının tescilli markasının hiç kullanılmaması yönündeki talebin ise davalının tescilli markasını kullanmaması yönünde tedbir kararı verilemeyeceğinden bu yöndeki talebin reddine karar verilerek, tedbir talebinin kısmen kabulüne” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; – Mahkemenin dosyaya sunulan raporu dayanak alarak davalı markasının tecavüz teşkil eden kullanımlarının tedbiren durdurulması taleplerini reddettiğini, ayrıca davalı tescilli markasının kullanılmaması yönünde tedbir kararı verilemeyeceğini belirttiğini, ancak SMK m.155/1 uyarınca tescilli marka sahibi kendi hakkında daha önceki hak sahiplerinin açmış olduğu tecavüz davalarında sahip olduğu tescil belgesini bir savunma gerekçesi olarak ileri süremeyeceğinin düzenlenmesi olduğunu, müvekkilinin 2008 tarihinde tescil ettirdiği ve uzun yıllardır da kullandığı markasını 2016 yılında müvekkili şirketten ayrılır ayrılmaz davalı adına tescil ettiren eski ortağının söz konusu tescil belgesini müvekkilinin açmış olduğu tecavüz davasında bir savunma aracı olarak kullanamayacağını, gerekçeden yoksun kararın kaldırılması gerektiğini, – Bilirkişi raporunda hem davalı kullanımının haklı bir nedene dayandığına dair dosyada somut bir bilgi ve belge olmadığı tespit edildiğini hem de arkasından geçmişteki ortaklık gerekçe gösterilip kullanımın haklı nedene dayandığı şeklinde kendi içerisinde çelişkili ve yanılgılı bir yorum yapıldığını, – Raporda davacının davalı kullanımlarına muvafakat ettiği tespit edilememişse sonuç olarak davalı kullanımına müvekkilinin rızasının olmadığı sonucuna varılması gerektiğini, davalı şirket ortağıın söz konusu markanın tüzel kişi müvekkile ait olduğunu kabul ettiğini ve taraflar arasında bu hususla ilgili aksine yazılı veya sözlü bir anlaşma da yapılmadığını, davalı firma tüzel kişiliği ile davacı firma tüzel kişiliği arasında geçmişe dayalı bir ortaklık ilişkisi olmadığını, sadece davalı şirket ortağı olan şahsın bir dönem müvekkili firmada ortak olduğunu, davalının kendi adına markayı tescil yaparken söz konusu markanın davacı firmaya ait olduğunu ve müvekkil adına tescilli olduğunu eski bir şirket ortağı olarak çok iyi bildiğini, kötü niyetli olduğunu, markanın hükümsüz kılınması gerektiğini, davalı marka kullanımının müvekkili markasına iltibas teşkil ettiğinin bilirkişi raporuyla da tespit edilmiş olmasına rağmen herhangi bir haklı gerekçe olmadan ve SMK md. 155/1 maddesi göz ardı edilerek haklı tedbir taleplerinin reddine dair verilen kararın kaldırılarak tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun 159/1. maddesinde, sinai mülkiyet haklarına tecavüz olduğunu ispatlamak şartıyla ihtiyati tedbir talep edilebileceği, 159/3. maddesinde ise ihtiyati tedbirlerle ilgili bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 12/01/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.Eldeki uyuşmazlığın da bu yasal düzenlemeler çerçevesinde çözülmesi gerekmektedir.Tarafların iddia ve savunmaları ile mevcut delil durumuna göre; somut olayda, davacının markasına yönelik markaya tecavüz ve hükümsüzlüğe ilişkin yasal koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği hususlarında yaklaşık ispat koşullarının bulunmadığı, davacı her ne kadar marka üzerinde öncelik hakkı bulunduğu ve davalının kullanımının tescil tarihinin kendi tescil tarihinden sonra olması nedeniyle kötü niyetli olduğu yönünde istinaf isteminde bulunmuş ise de, davalılar ile davacı arasında önceye dayalı organik bağının olduğu ve tescilli markaların bulunduğu ve belirtilen hususların uyuşmazlığın esasına yönelik olup, yargılamayı gerektirdiği, davalı yanca markayı kullanmakta hak sahibi olup olmadığı ve öncelik hakkı hususlarının uyuşmazlığın esasını çözecek mahiyette olup tedbir yoluyla değerlendirilemeyeceği, 6100 Sayılı HMK’nın 396. maddesine göre durum ve şartların değişmesi halinde ihtiyati tedbirin yeniden talep edilebileceği dikkate alınarak,6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, ihtiyati tedbirin kısmen reddine ilişkin ara karara karşı davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İistanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 06/07/2021 tarih ve 2020/414 E., sayılı ara kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi hükmü gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 14/10/2021