Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/1213 E. 2021/1230 K. 21.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1213 Esas
KARAR NO: 2021/1230
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/07/2021
NUMARASI: 2021/415 E., 2021/595 K.
DAVANIN KONUSU: 3. Şahıs Tarafından Açılan Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/10/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekilinin verdiği dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 23.07.2020 tarihinde tapudan satın aldığı ve taşınma işlemlerine devam ettiği “… Mah. … Cad. … İş Merkezi no:… K:… D:… Ümraniye/İstanbul” adresinde bulunan işyerine, 04.08.2020 tarihinde davalı banka tarafından, daha önceki bir zamanda burada kiracı olarak bulunan ve 16.02.2020 tarihine tahliye olan, İstanbul … İcra Müdürlüğü … esas numaralı dosya borçlusu … Ltd. Şti.nin borcundan dolayı hacze gelindiğini, 15 yıldır Üsküdar’da faaliyet gösteren müvekkili şirketin, 10 gün önce satın aldığı ve taşınma işlemlerine devam ettiği taşınmazında, mallarının haciz edilmesi karşısında istihkak iddiasında bulunduklarını, hacze itiraz edildiğini ve taşınmazın tapusu ile şirket vergi levhası ve sair ilgili evrakları icra dosyasına sunduğunu ve haciz tutanağına geçirtiğini, istihkak iddialarına rağmen, alacaklı yerine taraflarına istihkak davası açılmak üzere süre verildiğini ve 09.09.2020 tarihinde İstanbul 16. İcra Hukuk Mahkemesi 2020/891 esas sayılı dosyasından istihkak davası açıldığını, istihkak davalısının bu kez istihkak iddiası bulunan malları muhafaza etmek için 14.09.2020 tarihinde tekrar müvekkilinin taşınmazına hacze geldiğini, müvekkilinin, mallarının muhafazasını engellemek amacı ile, “ihtirazi kayıt ile haciz baskısı altında 58.395,60 TL’lik” teminat amaçlı ödemeyi borçlusu olmadığı icra dosyasına yapmak zorunda kaldığını ve ihtirazı kaydının haciz tutanağına geçirildiğini, bu sırada icra dosyasına ihtirazi kayıt ile yatırılan paranın kötüniyetli davalıya ödenmemesi için İstanbul 16. İcra Hukuk Mahkemesi 2020/891 esas sayılı dosyasından dava açıldığını ve tedbir talep edildiğini, ancak kötüniyetli davalının tedbir kararı verilinceye kadar, haciz baskısı altında ihtirazi kaydı ile teminat amaçlı ödenen 58.395,60 TL’yi icra dosyasından çektiğini, aynı zamanda dava dışı mezkur dosya borçlusu … Ltd. Şti. ile müvekkilinin satın aldığı taşınmazın eski maliki … arasında yapılan kira kontratı, kira borçlarının ödenmemesi sebebiyle mal sahibi tarafından çekilen 22.01.2020 tarih ve 02272 yevmiye numaralı ihtarname ve kira akdinin karşılıklı olarak feshi ve mecurun teslimine ilişkin 16.02.2020 tarihli yazılı ibra sözleşmelerinden de anlaşılabileceği üzere, dava dışı dosya borçlusu, müvekkilinin yeni maliki olduğu taşınmazı 16.02.2020 tarihinde yani kötüniyetli davalının haciz tarihinden yaklaşık 6 ay kadar önce boşaltığını, dava dışı mezkur dosya borçlusunun müvekkilinin satın aldığı taşınmazdan tahliyesini gösterir tüm evraklar ekte sunulmuş olmakla, dava dışı üçüncü şahsın müvekkiline ait gayrimenkul ile hiçbir ilgisi bulunmadığının bu evrakların incelenmesi ile açıkça ortaya çıkacağını, müvekkilinin ne davaya konu icra takibi, ne de dava dışı icra takibi borçlusu ile hiçbir ilgisi bulunmadığını ileri sürerek, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespiti ile müvekkili tarafından haciz baskısı ve ihtirazi kayıt ile teminat amaçlı olarak ödenen 58.395,60-TL’nin, ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine, kötüniyetli davalı aleyhine, alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Davacı, dava dışı takip borçlusunun borcu nedeniyle kendisine ait işyerinde haciz yapıldığını ve bu nedenle borcu ödemek zorunda kaldıklarını belirterek ödenen tutarın iadesini istemiştir. Davacı takipte borçlu olmayıp, takip konusu borç yönünden üçüncü şahıs konumundadır. Davacı tarafça yapılan işlemle ilgili olarak istihkak davası açıldığı beyan edilmiştir. Davacının yaptığı bu ödemeyi borçludan sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre isteme hakkı mevcutsa da, alacaklıya karşı İİK 72. Madde hükmüne dayalı olarak istirdat davası açılamayacağından, davalının pasif husumet ehliyeti bulunmadığından, dava şartı yokluğundan davanın reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1- İlk derece mahkemesi, henüz davalı cevap dilekçesini sunmadan, deliller toplanmaksızın, duruşması yapılmaksızın, tarafların beyanları alınmadan, tüm deliller toplanarak tartışılmadan davanın reddine karar verdiğini, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27’nci maddesi “Hukuki Dinlenilme Hakkı”nı “Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak; a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, b) Açıklama ve ispat hakkını, c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir.” şeklinde düzenlediğini, hukukî dinlenilme hakkının, Anayasanın 36’ncı maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6’ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olduğunu, 2- Dava dilekçesinde dayandıkları ve tarafı oldukları Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2014/4906 Esas, 2014/8762 Karar sayılı ilamında, menfi tespit ve istirdat davası açılabilmesi için davacının dosya borçlusu sıfatının bulunmasının zorunlu olmadığı ve haciz baskısı altında ödeme yapmak zorunda olan 3. kişinin de istirdat davası açabileceğinin belirtildiğini, kararda aynen “…Davacının haciz baskısı altında ve ihtirazi kayıt ileri sürerek icra dosyasına teminat amaçlı yatırdığı para nedeniyle dava açmakta hukuki yararı vardır. Mahkemenin menfi tespit davasını borçlunun açabileceği, davacı ile davalı alacaklı ve diğer davalılar arasında alacak borç ilişki bulunmadığı gerekçesiyle davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir…” şeklinde hüküm tesis edildiğini, 3- Somut olayda ilk derece mahkemesi davacı müvekkilinin taraf sıfatı olmadığından bahisle gerekçe oluşturmuş olmasına karşın kararın hüküm kısmında davayı “pasif husumet yokluğundan” reddettiğini belirttiğini, öncelikle ilk derece mahkemesine hatırlatmak gerekir ki davacının, dava konusu hakkın sahibi, davalı ise hakka uymakla yükümlü olan ve bu hakkı ihlal ettiği düşüncesi ile kendisine karşı hakkın himayesi istenen kişi olduğunu, müvekkilinin somut olayda davacı olmasına karşın davanın “pasif husumet yokluğundan” reddine karar verilmesine hiçbir anlam verilemediğini,belirterek istinaf sebepleri dikkate alınarak usul ve esas yönünden son derece hatalı ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi talebinde bulunulmuştur. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. İİK 72.maddesi gereğince açılan davalı alacaklıya karşı borçlu olunmadığının tespiti davasıdır. Davacı tarafça, İstanbul … İcra Müdürlüğü … esas numaralı dosya borçlusunun, … Ltd. Şti. Olduğunu, bu şirketin, kendisinin yeni taşındığı işyerenin eski kiracısı olduğunu, dava dışı şirketin borcundan dolayı işyerine hacze gelindiğini, işyerindeki eşyaların davacı tarafından hukuka aykırı ve haksız bir şekilde haczedildiğini, kabinde hacze- dilen mallarının muhafazasını engellemek amacı ile, “ihtirazi kayıt ile haciz baskısı altında 58.395,60 TL’lik” teminat amaçlı ödemeyi borçlusu olmadığı icra dosyasına yapmak zorunda kaldığını, paranın alacaklıya ödenmemesine yönelik ihtiyati tedbir başvurusu sonuçlanmadan paranın davalı tarafından icra dosyasından çekildiğini belirterek, davalıya borçlu olmadığının tespitini ve ödenen paranın tahsilini talep etmiş, mahkemece, dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmeden dosya üzerinden davacının yaptığı bu ödemeyi borçludan sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre isteme hakkı mevcutsa da, alacaklıya karşı İİK 72. madde hükmüne dayalı olarak istirdat davası açılamayacağından, davalının pasif husumet ehliyeti bulunmadığından, dilekçeler teatisi tamamlanmadan, ön inceleme yapılmadan, dosya üzerinden, dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiş, iş bu karar davacı tarafından istinaf edilmiştir. İİK 72/7’inci bendinde ”Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını isteyebilir” hükmü düzenlenmiştir. İstirdat davasının biri maddi hukuka, diğeri takip hukukuna ilişkin olmak üzere iki koşulu bulunmaktadır. Maddi hukuk bakımından borçlunun gerçekte borçlu olmadığı bir borcu ödemiş olması ve takip hukuku bakımdan ise borcun cebri icra takibi sebebiyle icra takibi sırasında ve cebri icra tehdidi altında ödenmesi gerekir. Ödemenin mutlak suretle takibin kesinleşmesinden sonra bir başka deyişle borçlunun ödeme emrine itiraz etmemesi veya itiraz edip de itirazının icra hakimliğince kesin olarak kaldırılmış olması durumunda yapılmış olması gerekir. İİK 72. madde düzenlemesinin maddi anlamda takip borçlularını kapsadığı, davacının maddi hukuk bakımından takip borçlusu sıfatına sahip olmadığı, davanın 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanununun 72/7 maddesine göre açılmış bir istirdat davası olamayacağı, zira ortada davacı aleyhine başlatılan bir icra takibi olmadığı, davacının İİK 72/7’e göre dava açma hakkı bulunmadığı, İİK 72/7’inci maddesinde tanımlanan istirdat davasının bu nedenle şartlarının oluşmadığı görülmektedir. İİK 72. maddenin takipteki tüm şahıslar yönünden düzenlendiğinin kabul edilmesi halinde, 3. Kişiler için konulmuş olan İİK 89 ve İİK 72. madde düzenlemelerindeki sürelerin bir anlamının kalmayacağı, yasanın şahıs ifadesinden anlaşılması gerekenin takip borçlusu olduğu, şu halde İİK 89. madde kapsamında, süresi içinde menfi tespit davası açma hakkını kullanmayan ve bu sebeple takip borçlusuna herhangi bir borcu olmadığı halde, yasanın emredici kuralları gereğince alacaklıya ödeme yapmak zorunda kalan 3. kişinin, genel hükümlere göre sebepsiz zenginleşme davası açması mümkündür. Öte yandan, davalı takip alacaklısı olup, takip hukuku sınırları içerisinde alacağı için başlatmış olduğu icra takibi neticesinde alacağına karşılık yaptığı haciz işlemlerinden dolayı sebepsiz zenginleşmesi söz konusu değildir. Burada sebepsiz zenginleşen dava dışı takip borçlusu olduğundan, davacı tarafından ancak dava dışı gerçek borçluya karşı sebepsiz zenginleşme davası açılabilecek olup, davalının bu davada taraf sıfatı bulunmamaktadır. Sonuç olarak tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/07/2021 tarih ve 2021/415 E., 2021/595 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 21/10/2021