Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/1191 E. 2021/1274 K. 01.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1191
KARAR NO: 2021/1274
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/06/2021
NUMARASI: 2020/531E. 2021/442 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 01/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin kozmetik alanında faaliyet gösterdiğini ve davalı … şirketi ile inhisari marka lisans sözleşmesi, davalı … şirketi ile franchise sözleşmesi düzenlediğini, davalı şirketlerin tamamen birbiri içine geçmiş merkezi, yetkilileri, hissedarları, müşteri portföyü aynı olan şirketler olup, … ve … tarafından yönetildiğini, müvekkili şirket ve yetkilisi …’in ayrıca işbu sözleşmelerin yapıldığı şirketin yetkilisi ve ortağı konumunda bulunan … ve … ile kurdukları adi ortaklık ilişkisi çerçevesinde gerçekleştirdikleri faaliyetleri bulunduğunu, taraflar arasındaki şahsi ilişkinin 2019 yılının haziran ayında bozulması ile davalı şirketler tarafından müvekkili şirkete haksız ve gerçek dışı birçok ihtarname gönderildiğini, inhisari marka sözleşmesi ve franchise sözleşmesinin haksız şekilde feshedildiğini, …’un İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/363 esas ve 2016/449 esas sayılı dosyalarında iflas davası olduğunu, …’nin iflas sürecinde kurulduğunu ve …’un malvarlığının ve müvekkili şirkete kullanım hakkı veren … markası kullanım haklarının …’ye aktarıldığını, bu nedenlerle müvekkili şirketin işbu davadaki alacaklarından davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, …’nin ihtarnameye konu edilen franchise sözleşmesini fesih nedenlerinin; 2019 yılının Temmuz, Ağustos, Eylül ve Ekim aylarının aylık bedellerinin ödenmediği, müvekkili şirkette eğitim almış onaylı personel bulunmadığı, çok fazla tüketici şikayeti geldiği ve bu hususların müvekkili şirkete bildirilmiş olmasına rağmen gerekli iş ve işlemlerin yapılmamış olduğu, …’un ihtarnameye konu edilen inhisari marka lisans sözleşmesini fesih nedeninin; müvekkili şirketin aylık kullanım bedeli ödeme yükümlülüğünü yerine getirmediğine ilişkin olduğunu, ancak bu iddiaların gerçeği yansıtmadığını, müvekkili şirketin, sözleşmelerin feshinden kaynaklı zararının, portföy tazminatı, kar kaybı tazminatı, maddi tazminat ve manevi tazminat kalemlerinden oluştuğunu, bu nedenlerle sözleşmelerin haksız olarak feshedildiğinin tespitini, franchise sözleşmesinin feshi nedeniyle doğan belirsiz alacak miktarının belirlenmesini, şimdilik, 151.000,00-TL kar kaybı ve müspet zararın, 100.000,00-TL maddi tazminatın, 150.000,00-TL denkleştirme(portföy) tazminatının ve 100.000,00-TL manevi tazminatın sözleşmenin sona erdiği tarihten itibaren işlemiş ve işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, davalıların mal kaçırma gayesi olduğundan maliki olduğu … markası üzerine satış yetkisi dahil her türlü devir ve tasarruf yetkisini kısıtlayıcı ihtiyati tedbir konulmasını, davalının maliki olduğu diğer tüm menkul ve gayrimenkulleri ile hak ve alacakları üzerine satış yetkisi dahil her türlü devir ve tasarruf yetkisini kısıtlayıcı nitelikte ihtiyati tedbir konulmasını ve müvekkili şirketin alacağının korunması için davalı şirketler aleyhine dava konusu alacak ve ferileri ile kısıtlı olarak ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … markası üzerindeki lisans hakkının tartışıldığı işbu davanın, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin görevine dahil olduğunu, davalılar arasında mecburi veya ihtiyari dava arkadaşlığı bulunmadığını ve davaların tefrikinin gerektiğini, davacının, davalılardan tazminat taleplerini ayrıştırmaksızın bir bütün olarak talep ettiğini, taleplerin birbirinden bağımsız iki ayrı sözleşmeye dayandığını, taraf ve konuları birbirinden farklı olduğundan dava dilekçesinin HMK 119. maddesine aykırı olduğunu, davacının ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin hukuku aykırı olduğunu, bu konuya ilişkin hiçbir yazılı belge sunmadığını ve yaklaşık ispat koşullarının oluşmadığını, davacının müvekkili şirketlerden vadesi gelmiş herhangi bir alacağı bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere davacı talebinin bir an için ihtiyati haciz koşullarını sağladığı düşünülse bile, müvekkili şirketlerin uğrayacağı zarara karşılık teminat vermek zorunda olduğunu, müvekkillerinin birbirinden bağımsız şirketler olduklarını, müvekkili …’un 04/04/2016 tarihli lisans sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini, davacı şirketin sözleşmenin ücret ve ödemeler başlıklı 3. maddesindeki ödeme miktar ve programına uymadığını, sözleşmenin feshinden sonra dahi … markasını haksız, izinsiz ve bedelsiz olarak kullanmaya, … markalı ürünleri satıp kullanmaya devam ettiğini, bu durumun İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2020/284 ve 2020/285 E. sayılı davalarına konu edildiğini ve dava sonuçlarının bekletici mesele yapılması gerektiğini, aynı konuyla ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2019/221352 soruşturma sayılı dosyasında, kolluk kuvvetlerince …’de bulunan davacıya ait işyerinde yapılan tespitin de haklılıklarını kanıtlar nitelikte olduğunu, ürünleri … A.Ş.’ye de satmaya devam ettiğini, taraflar arasında cari hesap sözleşmesi olmadığını, davacının, ödeme yükümlülüklerini yerine getirdiği iddiasınının makbuzlar ile kanıtlaması gerektiğini, tüm bu nedenlerle görevsizlik kararı verilmesini, ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddini, İstanbul 1. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2020/284 ve 2020/285 esas sayılı dosyalarının bekletici mesele yapılmasını ve davanın reddini talep etmiştir. Davalı … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesi ile; … markası üzerindeki lisans hakkının tartışıldığı işbu dava ihtisas mahkemeleri olan Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin görevine dahil olduğunu, davalılar arasında mecburi veya ihtiyari dava arkadaşlığı bulunmadığını ve davaların tefrikinin gerektiğini, davacının, tazminat taleplerinin ayrıştırılmaksızın bir bütün olarak talep edildiğini, taleplerinin birbirinden bağımsız iki ayrı sözleşmeye dayalı, taraf ve konularının birbirinden farklı olduğunu, dolayısıyla dava dilekçesinin HMK 119. maddesine aykırı olduğunu, davacının ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin hukuku aykırı olduğunu, bu konuya ilişkin hiçbir yazılı belge sunmadığını ve yaklaşık ispat koşullarının oluşmadığını, davacının müvekkili şirketlerden vadesi gelmiş herhangi bir alacağı bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek koşulu ile talebin bir an için ihtiyati haciz koşullarını sağladığı düşünülse bile, müvekkili şirketlerin uğrayacağı zarara karşılık teminat vermek zorunda olacağını, müvekkillerinin birbirinden bağımsız şirket olduklarını, müvekkili …’nin 01/01/2017 tarihli franchising sözleşmesini haklı nedenlerle feshettiğini, davacı şirketin sözleşmenin 2. 3. maddesinin 5 nolu bendini, 4. maddesinin 17 ve 22 nolu maddelerini, 5. maddesinin 3 nolu bendini, 22. , 23. 25. maddesinin 5 nolu bendini ve sözleşmenin son bulmasından sonra uygulanacak hükümler başlıklı 27. maddesini ihlal ettiğini, davacının bilgisayar programını sekiz kullanıcı ile kullandığı halde, bu kullanıma uygun bedelleri müvekkili şirkete ödemekten imtina ettiğini, ciro prim bedeli olarak keşide edilen faturalara haksız olarak itiraz ettiğini, franchising bedellerini zamanında ödemediğini, güzellik salonlarında verdiği hizmetler nedeniyle müvekkili şirkete çok sayıda şikayet ulaştığını, eğitimsiz personel çalıştırdığını, sözleşmenin feshinden sonra müvekkili şirkete ait markayı ve franchising sistemini haksız izinsiz ve bedelsiz olarak kullanmaya devam ettiğini, bu durumun İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2020/285 E. sayılı davalarına konu edildiğini, 2020/285 E. Sayılı dava dosyasından alınan 05.10.2020 tarihli bilirkişi raporu ile davacının …’de bulunan güzellikelonunda 03 Ağustos 2020 tarihine kadar … işletme adı, markası ve franchising sistemini kullanıldığın açıkça tespit edildiğini, ayrıca bu durumun İstanbul 1.FSHHM 2020/284 E. sayılı dava dosyasına konu olduğunu ve bekletici mesele yapılması gerektiğini, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2019/221352 soruşturma sayılı dosyasında, kolluk kuvvetlerince …’de bulunan davalıya ait işyerinde yapılan inceleme ile tespit edildiğini, taraflar arasında cari hesap sözleşmesi olmadığını, davacının, ödeme yükümlülüklerini yerine getirdiği iddiasını makbuzlar ile kanıtlaması gerektiğini, tüm bu nedenlerle görevsizlik kararı verilmesini, ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddini, İstanbul 1. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2020/285 esas sayılı dosyanın bekletici mesele yapılmasını ve davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Taraflar arasındaki 01/01/2017 tarihli Franchise Sözleşmesinin 2. maddesi ve 04/04/2016 tarihli Lisans Sözleşmesi ile “…” markasının ve ürünlerinin sözleşmede belirtilen adreste inhisari kullanımı davacıya bırakıldığından, ihtilaf sözleşmenin feshinin haklı nedene dayanılarak feshedilmediğinin tespiti halinde tazminat taleplerine ilişkin olup, tek satıcılık sözleşmesi aynı zamanda marka hakkının kullanımını da kapsadığı açıktır. 29/09/2020 dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6769 sayılı SMK.’nın 156. maddesi uyarınca, “Bu Kanunda öngörülen davalarda görevli mahkeme, fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi ile fikri ve sınai haklar ceza mahkemesidir. Bu mahkemeler, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü alınarak, tek hâkimli ve asliye mahkemesi derecesinde Adalet Bakanlığı’nca lüzum görülen yerlerde kurulur. Bu mahkemelerin yargı çevresi, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun hükümlerine göre belirlenir. Fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi kurulmamış olan yerlerde bu mahkemenin görev alanına giren dava ve işlere, o yerdeki asliye hukuk mahkemesince; fikri ve sınai haklar ceza mahkemesi kurulmamış olan yerlerde bu mahkemenin görev alanına giren dava ve işlere, o yerdeki asliye ceza mahkemesince bakılır.” Hâkimler ve Savcılar Kurulunun 30/05/2018 tarih ve 839 sayılı kararı ile 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 156. maddesi göz önünde bulundurularak Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesi kurulmamış olan yerlerde bu mahkemenin görev alanına giren dava ve işlere, o yerde bulunan hangi Asliye Hukuk ve Ceza Mahkemesinin bakacağı belirlenmiştir. Anılan karara göre; Fikri ve Sınai Haklar Hukuk ile Ceza Mahkemesinin kurulmadığı ve yargı çevresinin bu mahkemelerin bulunduğu mahallere bağlanmadığı yerlerde, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin görev alanına giren dava ve işlere; Bir asliye hukuk mahkemesi bulunan yerlerde bu mahkemenin, İki asliye hukuk mahkemesi bulunan yerlerde 1 numaralı asliye hukuk mahkemesinin, İkiden fazla asliye hukuk mahkemesi bulunan yerlerde ise 3 numaralı asliye hukuk mahkemesinin bakmasına karar verilmiştir. Bu itibarla, dava dilekçesinin konu ve sonuç bölümündeki açıklama, dilekçe ekindeki inhisari lisans ve franchise sözleşmesi hükümleri ve dava dosyası içerisindeki tarafların iddia ve savunmaları itibariyle, daha özel görevli mahkeme olan Fikri ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin davaya bakmakla görevli olduğundan mahkemenin görevsizliğine” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; 1- HMK md. 114′ e göre görevin dava şartı olup, 6100 Sayılı HMK md. 138 hükmü gereği mahkemenin davanın taraflarını ön inceleme duruşmasında dinleyeceğinin düzenlendiğini, görev kamu düzenine ilişkin dava şartı olması sebebiyle ön inceleme duruşmasında incelenmesi gereken ilk husus olduğunu, mahkemenin görevli olup olmadığı noktasında tarafların dinlenilmesi ve beyanlarının alınmasının aynı zamanda HMK madde 27 gereği hukuki dinlenilmenin de bir parçası olduğunu, HMK madde 27 de ön inceleme duruşmasında tarafların hukuki dinlenilme haklarından yoksun bırakılmaması için dinlenilmesi gerektiğinin düzenlendiğini, bu nedenlerle mahkemece ön inceleme günü verilmiş ve taraflar ön inceleme duruşmasına davet edilmiş iken, dosya üzerinden görevsizlik kararı verilmesinin müvekkilinin hukuki dinlenilme hakkını zedelediğini, 2-Mahkemece verilen kararda; HMK m. 331 maddesi uyarınca harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya başka bir mahkemece devam edilmediği takdirde, talep üzerine harç, yargılama gideri ve vekalet ücreti konusunda mahkememizce karar oluşturulmasına…” karar verildiğini, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi madde 7′ de açıkça davanın usulden reddolunduğu hallerde avukat lehine vekalet ücretine hükmedileceğinin düzenlendiğini, Dosya kapsamında görevsizlik kararına karşı yasa yoluna başvurulması veya kesinleşmesi halinde her halde davacı tarafından dosya görevsiz mahkemede açılarak müvekkilinin takip etmek yükümlülüğü altında bırakıldığını, bu nedenle, yargılamaya başka mahkemede devam edilmesi halinde vekalet ücretine diğer mahkemece karar verilmesine yönelik kararın hatalı olduğunu, AAÜT uyarınca davalı müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken hükmedilmemesinin açık biçimde kanuna aykırı olduğunu, izah olunan ve re’sen tespit edilecek olan nedenlerle, mahkeme ilamının kaldırılarak dosyanın ön inceleme işlemlerinin tamamlanması için yerel mahkemeye iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; – Davalıların sunduğu 05.10.2020 ve 25.12.2020 tarihli dilekçelerinde, davaya bakmakla görevli Mahkemenin Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri olduğundan bahisle görev itirazında bulunduklarını, 16.07.2021 tarihli dilekçede ise görevsizlik kararının hukuka aykırı olduğunu beyan ettiklerinden, beyanlar arasındaki açık çelişki ve tutarsızlıklar sebebiyle itibar edilemeyeceğini, davalıların hukuka aykırı sebeplerle yargılamayı uzatma gayesi taşıyan istinaf başvurusunun reddi gerektiğini, – Görev hususu yargılamanın her aşamasında resen göz önüne alınacağından, duruşma yapılmaksızın görevsizlik kararı verilemeyeceğine ilişkin iddiaların hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, 6100 sayılı HMK’nun 331/2. maddesi ile, görevsizlik veya yetkisizlik kararından sonra davaya başka bir mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkemece hükmedileceğinin düzenlendiğini, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 2016/7805 E., 2016/5270 K. sayılı kararında da görevli olmadığı anlaşılan mahkemenin vekalet ücretine hükmetmemesi gerektiğinin açıkça belirtildiğini, bu nedenle davalıların istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı taraf; Davalı … şirketi ile inhisari marka lisans sözleşmesi, davalı … şirketi ile franchise sözleşmesi düzenlediğini, …’un İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/363 esas ve 2016/449 esas sayılı dosyalarında iflas davasının bulunduğunu, …nin iflas sürecinde kurulduğunu ve …’un malvarlığının ve şirketine kullanım hakkı veren … markası kullanım haklarının …i’ye aktarıldığını, bu nedenle davalıların müşterek ve müteselsil sorumlu olduğunu, franchise sözleşmesinin 2019 yılı 7-8-9-10. ayların kira bedelleri ödenmediğinden, lisans sözleşmesinin ise kullanım bedeli ödenmediğinden bahisle feshedildiğini, sözleşmelerin haksız olarak feshedildiğinin tespitini, franchise sözleşmesinin feshi nedeniyle doğan belirsiz alacak miktarının belirlenmesini, şimdilik, 151.000,00 TL kar kaybı ve müspet zararın, 100.000,00 TL maddi tazminatın, 150.000,00 TL denkleştirme(portföy) tazminatının ve 100.000,00-TL manevi tazminatın davalılardan tahsilini talep etmiştir. Mahkemece; Taraflar arasındaki 01/01/2017 tarihli Franchise Sözleşmesinin 2. maddesi ve 04/04/2016 tarihli Lisans Sözleşmesi ile “…” markasının ve ürünlerinin sözleşmede belirtilen adreste inhisari kullanımı davacıya bırakıldığından, tek satıcılık sözleşmesi aynı zamanda marka hakkının kullanımını da kapsadığının açık olduğu, ihtilafın sözleşmenin feshinin haklı nedene dayanılarak feshedilmediğinin tespiti halinde tazminat taleplerine ilişkin olup, 29/09/2020 dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6769 sayılı SMK.’nın 156. maddesi, dilekçe ekindeki inhisari lisans ve franchise sözleşmesi hükümleri ve dava dosyası içerisindeki tarafların iddia ve savunmaları itibariyle, özel görevli mahkeme olan Fikri ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesi davaya bakmakla görevli olduğundan mahkemenin görevsizliğine ilişkin hüküm kurulmuştur. Mahkemece; dava dilekçesinin davalı …’ye 19/10/2020 tarihinde, davalı …’a 22/10/2020 tarihinde, cevaba cevap dilekçesinin davalılar vekiline 12/12/2020 tarihinde tebliğ edildiği tespit edilmiştir. 01/10/2020 tarihli tensip zaptının 12. bendinde, dilekçe teatilerinin tamamlanmasından sonra ön incelemenin duruşmalı yapılıp yapılmayacağı hakkında mahkememizce bilahare değerlendirme yapılmasına, duruşmalı olarak yapılmasına karar verilmesi halinde, HMK ‘nun 139. maddesi gereğince ön inceleme duruşmasının takdir edilecek ve taraflara ön inceleme duruşma davetiyesi ile tebliğ edilecek olan gün ve saatte icra edilmesine, 17/11/2020 tarihli ön inceleme hazırlık tutanağı ile karantina sebebiyle 26/10/2020 tarihinde yapılamayan ön incelemenin 11/01/2021 tarihinde taraflar hazır olmaksızın dosya üzerinden icrasına, 12/01/2021 tarihli ön inceleme duruşmasına hazırlık tutanağı ile ön incelemenin 22/02/2021 tarihinde dosya üzerinden ve taraflar hazır olmaksızın yapılmasına karar verildiği, tutanakların bilgi kabilinden davalılar vekiline 18/01/2021 tarihinde, davacı vekiline 25/01/2021 tarihinde tebliğ edildiği, mahkemece 09/06/2021 tarihinde dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda görevsizlik kararı verildiği tespit edilmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 27/1. maddesi gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. HMK 114/1-c maddesine göre mahkemenin görevli olması dava şartıdır. HMK 115/1 maddesi uyarınca mahkeme dava şartlarını yargılamanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verileceği, gerektiğinde karar verilmeden önce, bu konuda tarafların ön inceleme duruşmasında dinlenebileceği HMK 138.maddesinde düzenlenmiştir. Aynı yöndeki düzenleme HMK 140/1.maddesinde “Hakim ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için gerek görürse tarafları dinler” şeklinde tekrarlanmıştır. Mahkemece, davalı tarafa dava dilekçesi ile cevaba cevap dilekçeleri ve tensip zaptı tebliğ edilerek, davalı taraf cevap ve ikinci cevap dilekçelerini, delillerini sunmuştur. HMK 27/1. maddesinde belirtilen hukuki dinlenilme hakkı, sadece bizzat duruşmaya çağrılarak mahkeme huzurunda dinlenilmeyi ifade etmediğinden, dava dilekçesinin tebliği ile cevap, verilmiş ise cevaba cevap dilekçesine karşı sunulacak ikinci cevap ve delil dilekçesi sunulması, hukuki dinlenilme hakkı kapsamında olduğundan, davalı tarafça HMK uyarınca tanınan hukuki dinlenilme hakkını kullanmıştır. HMK 138 ve 140/1 maddesi uyarınca ön inceleme oturumunda tarafların dinlenmesi konusunda hakime takdir hakkı tanınmış olup, mahkemece takdir yetkisi kullanılarak, verilen tensip ve ön inceleme hazırlık tutanağı ile ön inceleme duruşmasına hazırlık tutanaklarında ön incelemenin dosya üzerinden, taraflar hazır olmaksızın yapılmasına karar vermiştir. Tutanaklarda açıkça taraflar hazır olmaksızın dosya üzerinden yapılacağı belirtildiğinden, taraflara yapılan tebligatın ön incelemeye davet olarak kabul edilmesi mümkün olmadığından, bilgi kabilinden taraf vekillerine gönderildiği açıktır. Mahkemece yapılan işlemde HMK 138 ve 140/1.maddesine aykırılık bulunmadığından, davalılar vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. Mahkemece görevsizlik kararı verilerek HMK’nun 331. maddesi uyarınca harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde, talep üzerine harç, yargılama gideri ve vekalet ücreti konusunda mahkememizce karar oluşturulmasına karar verilmiştir. Esastan sonuçlanmayan davada yargılama giderini düzenleyen HMK 331/2. maddesinde; Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde, yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder. Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise, talep üzerine davanın açıldığı mahkeme dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkum eder hükmüne yer verilmiştir. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7. maddesinde görevsizlik kararı verilmesi halinde takdir edilecek ücret belirlenmiştir. HMK 33. maddesi uyarınca hakim Türk Hukuku’nu re’sen uygular. Hukukumuzda uygulama sırasında öncelik yasalara aittir. HMK 323/1-ğ maddesi uyarınca vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekalet ücreti yargılama gideridir. HMK 332/1 maddesinde yargılama giderlerine mahkemece re’sen hükmedileceği belirtilmiştir. Usul hükümleri kamu düzenine ilişkindir. HMK 331/2 maddesi halen yürürlükte olup, mahkemece kamu düzenine ilişkin olarak re’sen uygulanmak zorunda olduğundan, mahkeme kararında yargılama giderlerine ilişkin hükümde HMK 331/2 maddesine aykırılık bulunmadığından, davalılar vekilinin AAÜT’de belirtilmesine rağmen vekalet ücreti takdir edilmemesinin usule aykırı olduğuna ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/06/2021 tarih ve 2020/531 E. 2021/442 K. sayılı kararına karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, Davacı yönünden; 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar harcının davacı tarafından yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 4,90 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, Davalı yönünden; 3- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince davalı … Ltd. Şti. ‘den alınması gereken maktu 59,30 TL istinaf karar harcı peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflar tarafından yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a ve 362/1-g maddeleri gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 01/11/2021