Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/1140 E. 2021/1101 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1140 Esas
KARAR NO: 2021/1101
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 14/07/2021 (Ara Karar)
NUMARASI: 2021/73 E.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
Fikir Ve Sanat Eseri (Tecavüzün Tesbiti İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/10/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesindeki tedbir talebinde özetle; Davalı tarafından gerçekleştirilen marka ve eser hakkına tecavüz ile haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, giderilmesi, sonuçlarının ortadan kaldırılması, dava sırasında tecavüzün tedbiren önlenmesi ve bu bağlamda davalının “…” adlı dava konusu taklit ürünleri internet ortamı dahil her türlü mecrada kullanmasının, üretmesinin, satmasının, ithal ve ihraç etmesinin yasaklanmasına, davalı yanca “…” isimli dava konusu taklit ürünlere ve ürün görsellerinin kullanıldığı her türlü belge ve tanıtım malzemesine Türkiye sınırları içinde ve gümrük ve serbest liman veya bölge gibi olanlar dahil bulundukları her yerde el konulmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesinin 14/07/2021 tarihli ara kararıyla; “Mevcut durum, dosya kapsamı ve bilirkişi raporu ile birlikte değerlendirmede, her ne kadar bilirkişi raporu ile taraf ürün ambalaj tasarımlarının benzer olduğu değerlendirilmiş ise de davaya konu ürünler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, taraf markalarının birbirleriyle benzemediği, ambalaj tasarımı yönündeki benzerliğin ise ancak konusunda uzman tasarım bilirkişisinden alınacak bir rapor ve ürünler üzerinde yer alan marka olarak kullanılan ibareler bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğinden, bu aşamada taraf ürünleri arasında ihtiyati tedbir kararı vermeyi gerektirecek ölçüde benzerlik olduğu yönünde mahkememizce bu aşamada yeterli kanaat oluşmadığı anlaşıldığından, HMK’ nın 389 Madde şartlarına uymadığı gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1- Müvekkili şirketin 1988 yılından bu yana 30 yılı aşkın süredir “…” markasıyla çikolata üretimi ve satışı yaptığı, müvekkilinin “…” markasının … no ile tanınmış markalar siciline kayıtlı olduğu, davalı yanın, müvekkilin “…” markasına renk ve kullanılan görseller bakımından ayniyet derecesinde benzer bir ambalaj tasarlayarak “…” markalı ürünleri piyasa sürdüğü, karşılaştırma kolaylığı açısından taraflara ait ambalajlar aşağıda tablo içerisinde yer aldığı,2- İlk derece mahkemesinin, taraf markalarının birbirleriyle benzemediği, ambalaj tasarımı benzerliğinin ise, ancak konusunda uzman tasarım bilirkişisinden rapor alınması ve ürünler üzerinde yer alan marka olarak kullanılan ibareler bir bütün olarak değerlendirilmesiyle mümkün olacağından bahisle ihtiyati tedbir talebini reddettiği, müvekkiline ait marka “…” ibarelerinden oluşmakta olup davalının taklit kullanımındaki “…” ibareleri markaları arasında kelime benzerliği bulunduğuna dair bir iddialarının bulunmadığı, ancak markaların kavramsal ve figüratif olarak son derece benzer oldukları, müvekkiline ait tanınmış “…” markası dış kısmı kırmızı ile çevrelenmiş sarı renkli, kalın karakterli yazı tipi ve küçük harflerle yazılarak tüketicinin zihninde yer ettiği, davalı tarafın tam olarak müvekkilinin markasının yazı stili ve rengini kopyalayarak yukarıda açıkladığı üzere, müvekkilinin markası ile aynı hale getirdiği, karşılaştırmada kolaylık olması açısından taraflara ait markaların aşağıda tablo içerisinde yer aldığı, 3- Somut olayda marka ve ambalajlar aynı yazı stili, renk ve görsellerle oluşturulduğundan markalar arasında tüketiciler nezdinde karıştırma ihtimali yaratacak derecede kavramsal, bütünsel ve figüratif benzerlik bulunduğu, bunun yanı sıra “…” ve “…” çatı markalarının kırmızı ve beyaz renklerden sol tarafta oluşması, “…” ve “…” ibarelerinin ise sarı renkli kalın harflerle, aynı yazı stili ile etraflarında kırmızı çerçeve ile yazılmış olması markaları kavramsal ve figüratif olarak da ayırt edilemeyecek derecede benzer hale getirdiği, 4- İşaretler görsel ve işitsel olarak farklı olsa dahi her iki markanın bıraktığı görsel etkinin, tüketici zihninde yaratılan imaj ve konsept aynıysa kavramsal benzerliğin varlığından bahsedildiği, 2. ve 3. Maddelerde açıklanan nedenlerden ötürü taraflara ait markalar arasında kavramsal benzerlik bulunduğundan davalı yana ait ambalajı gören tüketici zihninde müvekkiline ait ürün ve ambalajın canlanacağı, emsal olması açısından, OHIM tarafından aynı ya da benzer obje ve düşünceleri temsil etmeleri nedeniyle kavramsal olarak benzer bulunan markaların paylaşıldığı 5- İlk derece mahkemesinin iltibas değerlendirmesi yaparken kavramsal ve figüratif benzerliği yok sayarak kelimeler üzerinden marka benzerlik değerlendirmesi yaparak hataya düştüğü, herhangi bir kabul anlamına gelmemek kaydıyla, markalar arasında herhangi bir benzerlik görülmese dahi, ambalajlar arasındaki ayırt edilemeyecek derecede benzerlik nedeniyle dahi ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği, müvekkiline ait ambalajın zemin rengi kırmızı-siyah geçişli olduğu, ambalaj üzerinde koyu sarı, beyaz ve kahverengi renkler kullanıldığı, ayrıca içi görünen ve içinden karamel akan yarıya kesilmiş çikolata görsellerine yer verildiği, “…” markasının arkasında güneş ışıklarının yer aldığı, davalı tarafın taklit kullanımında da ambalajın zemin rengi hiçbir teknik zorunluluktan kaynaklanmamasına rağmen aynı renk olduğu, öyle ki siyah-kırmızı renk geçişleri ve “…” ibaresi arkasına yerleştirilen güneş ışıklarının bile aynen tekrarlandığı, nitekim 28.6.2021 tarihli bilirkişi raporunda da, davacı ve davalı ürün üzerindeki marka olarak kullanılan ibarelerin birbirinden farklı olduğu, ancak ürün ambalaj tasarımı karşılaştırıldığında aynı renk ve şekillerdeki, 30. sınıfta yer alan “Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler.” alt sınıfındaki kullanımın iltibas yaratacak derecede benzer olduğu görüşünün bildirildiği, ambalajlar arasındaki benzerlik bu kadar yüksek iken sadece markalar arasında kelimesel benzerlik bulunmadığından bahisle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu, ilk derece mahkemesinin bütünsel bir değerlendirme yapmak yerine ortalama tüketicinin dikkatini çekmeyecek ufak bir farklılığa dayanarak ihtiyati tedbir talebimi reddettiği, 6- Somut olaya emsal teşkil eden CJEU’nun 2009 yılında verdiği CARBONELL – LA ESPANOLA kararında her ne kadar her iki markanın sözcük unsurları birbirinden çok farklı olsa ve işitsel benzerlik bulunmasa da, her iki markanın şekil unsuru olan yeşil bir alan, zeytin ağaçları ve oturan kadın figürünün, sözcük unsurlarının önüne geçerek asli ve belirleyici unsur halini aldığı, bu durumda kelime unsurunun zayıf kaldığı ve önemini kaybettiğinin ifade edildiği ve her iki marka arasında bıraktığı genel intiba itibariyle karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğunun tespit edildiği, karara konu ürün görsellerinin aşağıdaki tabloda yer aldığı,7- Somut olayda ambalajlar üzerindeki renk benzerliği, markaların benzer yazı tipiyle aynı renkler kullanılarak benzer şekilde ambalaj üzerine konumlandırılması, markalar arkasından çıkan ışıklar, ambalaj üzerindeki çikolata görsellerinin aynı olması gibi hususlar, markaların kelime olarak farklı olmalarının önüne geçerek, ambalajları tasarım/konsept olarak aynı hale getirdiği, bu ürünlerin market raflarında yan yana satıldığı, birbiri yerine ikame edilebilir olduğu, hızlı tüketim ürünü olmaları sebebiyle ortalama tüketicinin üzerinde düşünmeden satın aldığı ve her kesimden tüketiciye hitap ettiği düşünüldüğünde ambalajlar arasında karıştırılma ihtimali bulunduğu, ortalama tüketicinin müvekkilinin ürününü satın aldığı zannıyla müvekkilinin ürününü satın alacağı ve davalının bundan haksız çıkar elde edeceği, 8- İlk derece mahkemesinin, dosyada ayrıca bir tasarım uzmanından rapor alınması gerektiğin- den bahsettiği, ancak ilk derece mahkemesinin ihtisas mahkemesi olup ,ambalajlar arasındaki benzerlik değerlendirmesini yapabilecek bilgi ve donanıma sahip olduğu, nitekim, huzurdaki davada yapılacak ambalaj incelemesinin herhangi bir teknik bilgiyi gerektirmediği, bunun yanı sıra, bilirkişi atamasının Mahkemece yapılmış olup, Mahkemenin, ihtiyati tedbir talebine ilişkin incelemeyi yapacak olan bilirkişi heyetinin marka vekili ve bilişim uzmanından oluşmasını uygun gördüğü, madem ki, heyette tasarım uzmanı olmadığı için tedbir kararı verilmeyecekti o halde ilk derece mahkemesinin bilirkişi heyetine tasarım uzmanını da eklemesi gerektiği, kaldı ki, Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tasarım başvurularını da vekaleten gerçekleştirme hakkı ve yetkisi olan marka vekilinin de ambalajlar arasında benzerlik değerlendirmesi yapabilecek bilgi ve donanıma sahip olduğu, mevcut durumda ilk derece mahkemesinin kendi verdiği bir karardan kaynaklanan bir eksikliğin müvekkilinin mağduriyetine sebep olduğu, 9- Davalının dava konusu taklit ürünleri dava süresince üretmeye ve satmaya devam etmesi zaten elde etmeye çalıştığı amacı gerçekleştirmesine, hiçbir tazminat meblağı ile karşılanamayacak şekilde müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğramasına, yıllardır büyük emek ve para harcanarak belirli bir tanınmışlık seviyesine ulaştırılmış olan “…” markasının itibarının zedelenmesine yol açacağı, bu nedenle davalının dava konusu taklit ürünleri üretmesinin ve satmasının dava sonuna kadar tedbiren yasaklanması müvekkili lehine ihtiyati tedbir kararı verilmesini, müvekkilinin dava sonunda haksız çıkması halinde davalının olası zararlarının karşılanması bakımından ihtiyati tedbir kararının verilmesi için mahkemece takdir edilecek her türlü teminatı da yatırmaya hazır olduğunu belirterek ,İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2021/73 E. Sayılı dosyası kapsamında alınan 14.7.2021 tarihli ihtiyati tedbirin reddine ilişkin ara kararın kaldırılmasına, dava dilekçesinde ayrıntılandırıldığı üzere ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; 1- Müvekkili şirkete ait “…” ibareli marka ile davacı adına tescilli “…” ibareli marka, ticari takdim şekli bakımından bilinçli tüketici tarafından karıştırılmaya- /ilişkilendirilmeye sebebiyet verecek derecede benzerlik içermediği, müvekkil şirkete ait ambalajın bilgilenmiş kullanıcı gözünde yenilik ve ayırt edicilik niteliğini sağlamakta olup, içerisinde çikolata bulunan bir ürün için, sahip olduğu marka ve ürün tasarımını davacı ve diğer şirketlere/kişilere ait ürün görsel ve ambalajlarından farklı bir şekilde ambalaj kullandığı, 2- Müvekkilinin tescilli markası için kullanılan ambalajda yeterli ayırt ediciliğin sağlandığının ilk bakışta görüldüğü, 3- Davanın esasını çözebilecek şekilde verilen ihtiyati tedbir kararı yargılamanın yapılmasını gereksiz hale getirecek olup, seneler sürecek bir yargılamada müvekkilinin zararının belirlenmesinin çok daha zorlaşacağı, hakimin ihtiyati tedbir kararını verirken menfaat dengesini gözetmesi gerektiği, 4- Somut olaya bakıldığında dava sonucunda müvekkili aleyhine bir karara hükmedilse dahi müvekkilin ekonomik koşulları düşünüldüğünde davacının elde edeceği hakkı müvekkilden tazmin etmesinin imkansız olmadığı, 5- Yukarıda açıklanan sebeplerle mahkemece verilen ihtiyati tedbir talebinin reddi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddi gerektiği belirtilmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, marka tecavüzünün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, sonuçlarının ortadan kaldırılması davası olup, inceleme konusu davacı tarafın bu yönde talep ettiği ihtiyati tedbirin reddi kararına karşı yaptığı istinaf başvurudur. Davacı vekili davalı tarafından gerçekleştirilen marka ve eser hakkına tecavüz ile haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, giderilmesi, sonuçlarının ortadan kaldırılması, dava sırasında tecavüzün tedbiren önlenmesi ve bu bağlamda davalının “…” adlı dava konusu taklit ürünleri internet ortamı dahil her türlü mecrada kullanmasının, üretmesinin, satmasının, ithal ve ihraç etmesinin yasaklanmasına, davalı yanca “…” isimli dava konusu taklit ürünlere ve ürün görsellerinin kullanıldığı her türlü belge ve tanıtım malzemesine Türkiye sınırları içinde ve gümrük ve serbest liman veya bölge gibi olanlar dahil bulundukları her yerde el konulmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiş, mahkemece davaya konu ürünler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, taraf markalarının birbirleriyle benzemediği, ambalaj tasarımı yönündeki benzerliğin ise ancak konusunda uzman tasarım bilirkişisinden alınacak bir rapor ve ürünler üzerinde yer alan marka olarak kullanılan ibareler bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğinden, bu aşamada taraf ürünleri arasında ihtiyati tedbir kararı vermeyi gerektirecek ölçüde benzerlik olduğu yönünde mahkemece bu aşamada yeterli kanaat oluşmadığı anlaşıldığından, HMK’ nın 389 Madde şartlarına uymadığı gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş, davacı vekilince iş bu red kararı istinaf incelemesine getirilmiştir. 10/01/2017 tarihinde 29944 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 159/1.maddesinde ” Bu kanun uyarınca dava açma hakkı olan kişiler, dava konusu kullanımın, ülke içinde kendi sınai mülkiyet haklarına tecavüz edecek şekilde gerçekleşmekte olduğunu veya gerçekleşmesi için ciddi ve etkin çalışmalar yapıldığını ispat etmek şartıyla, verilecek hükmün etkinliğini temin etmek üzere, ihtiyati tedbire karar verilmesini talep edebilir.” düzenlemesi uyarınca tedbir talep edilebileceği, 159/2 maddesi uyarınca mahkemece ” davacının sınai mülkiyet hakkına tecavüz eden fiillerin önlenmesi ve durdurulması”, ” sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilerek üretim veya ithal edilen tecavüze konu ürünlere, bunların üretiminde münhasıran kullanılan vasıtalara yada patenti verilmiş usulün icrasında kullanılan vasıtalara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde, Türkiye sınırları içinde veya gümrük ve serbest liman veya bölge gibi alanlar dahil, bulundukları her yerde el konulması ve bunların saklanması “, “herhangi bir zararın tazmini bakımından teminat verilmesi”ne yönelik tedbir kararı verilebileceği, tamamlayıcı mahiyette 159/3. maddesinde; “ihtiyati tedbirler ile ilgili bu kanunda hüküm bulunmayan hususlarda 6100 Sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun uygulanacağı” düzenlemesi yapıldığı görülmektedir. 6100 Sayılı HMK’nun 389/1. maddesi ise; “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından yada tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği”, HMK 390/3 mad. “ Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” hükmünü taşımaktadır. Mahkemece, 28/06/2021 tarihli bilirkişi heyet raporu alınmış, raporda özetle, davacının “…” ibareli tescilli markaları olduğunun görüldüğü, davalı ürün üzerinde kullanılan ibareye bakıldığında “…” ibaresinin çikolata görseli ile birlikte sarı, siyah ve güneş ışıkları tasarımı ile beyaz renklerde, davacı markasının “…” ibaresinin sarı, kırmızı, güneş ışıkları tasarımı ile beyaz renklerde kullanıldığının görüldüğü, kullanımlar karşılaştırıldığında ürün üzerindeki marka olarak kullanılan ibarelerin birbirinden farklı olduğu ancak ürün ambalaj
tasarımı karşılaştırıldığında aynı renk ve şekillerde ki, 30. sınıfta yer alan “Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler.” alt sınıfındaki kullanımın iltibas yaratacak derecede benzer olduğu tespiti yapılmıştır. Sonuç olarak bu açıklamalar ışığında, bilirkişi raporu, taraf iddia ve savunmaları ve diğer deliller birlikte değerlendirildiğinde, tedbir kararı verilmesi için gerekli yaklaşık ispat şartının bu aşamada gerçekleşmediği, mahkemece bu yönde yapılan değerlendirmenin yerinde olduğu anlaşılmakla, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesince ihtiyati tedbir talebinin reddine dair verilen karar esas ve usul yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 2. Fikrî Ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 14/07/2021 tarih ve 2021/73 E. sayılı ara kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcı davacı tarafından peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi hükmü gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 07/10/2021