Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/1131 E. 2021/1345 K. 11.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1131
KARAR NO: 2021/1345
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/10/2021
NUMARASI: 2020/709 E. 2021/752 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/11/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 01/07/2020 ve 01/09/2020 vade tarihli 22.500,00 TL tutarlı lehtarı … olan iki adet senet keşide ettiğini, 04/06/2020 tarihinde senetler için 38.000,00 TL ödenmesi karşılığında borcun kapatılması konusunda anlaştıklarını, aynı tarihte 38.000,00 TL’nı banka kanalı ile vadesi gelmeden …’ye ödediğini, yurt dışında olması sebebiyle senetleri alamayacağını, yırtmasını söylediğini, …’nin de 09/06/2020 tarihli ” borcun kalmadığına ” dair video çekerek gönderdiğini, ödeme yapılmasına rağmen 01/07/2020 vade tarihli senedin …’e ciro edilerek İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasıyla tahsil edildiğini, 01/09/2020 vade tarihli senedin ise … tarafından şirket yetkilisi ve yönetim kurulu başkanı kardeşi … olan … A.Ş.’ne ciro edilerek aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında takip konusu yapıldığını, 01/09/2020 vadeli, 22.500,00TL bedelli 5 nolu emre yazılı senedin 15.500 TL’lik kısmına ilişkin olarak davacının davalılara borçlu olmadığının tespitine, senedin iptaline, teminat karşılığında icra veznesine yatırılacak paranın dava sonuna kadar davalılara ödenmemesi için tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin müteahhitlik yaptığını, davacının müvekkilinden taşınmaz satın aldığını, senetlerin taşınmaz satışa binaen verildiğini, daha sonra konum itibari ile daha değerli olan başka bir yerden taşınmaz verilmesi konusunda aralarındaki sözleşmenin yenilendiğini, davacının ek olarak müvekkiline 90.000TL daha ödemesinin kararlaştırıldığını ve 01/07/2020 vadeli, 22.500 TL bedelli birinci senet, 01/07/2020 vadeli, 22.500 TL bedelli ikinci senet, 01/09/2020 vadeli, 22.500 TL bedelli üçüncü senet, 01/09/2020 vadeli, 22.500 TL bedelli dördüncü senet olmak üzere toplamda 4 adet senet düzenlendiğini, bu senetlerden 2 tanesine karşılık olarak davacının 38.000TL tutarında kısmi bir ödeme yaptığını, video ve mesaj kayıtlarının bu iki senede ilişkin yapıldığını, ödenen iki senedin müvekkili tarafından yırtıldığını, yırtılan senetlerin başkalarına ciro edilmesini mümkün olmadığını, icra takibinde olan diğer iki senede ilişkin davacı tarafın imza itirazı olmadığı göz önüne alındığında 4 adet senet düzenlediğinin açık olduğunu, işin niteliği itibariyle ticari iş olmadığını, yargılamanın İstanbul Tüketici Mahkemeleri’nin görev ve yetki alanında kaldığını, davanın görevli ve yetkili mahkeme olan İstanbul Tüketici Mahkemeleri’nde görülmesi için görevsizlik kararı verilmesini, davanın esasına girilecek ise; düzenlenmiş olan 4 senet olduğu göz önüne alınarak davacının açmış olduğu kötü niyetli davanın reddine, müvekkilleri lehine alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde özetle; Senetlerin taşınmaz sözleşmesine istinaden tanzim edildiği iddiasında bulunan davalının, bu iddiasını yazılı delille ispatla mükellef olduğunu, sözleşme içeriğinde senetlerin söz konusu sözleşmeye istinaden tanzim edildiğinin belirtilmesi gerektiğini ve tüketici senetlerinin nama yazılı düzenlenmek zorunda olduğunu, bahse konu 2 senedin de emre yazılı olduğunu, senetlerin alınan borç sebebiyle verildiğini, Davanın TTK 776 vd. maddelerinde belirtilen bonoya ilişkin olup, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 28.01.2014 T., 2013/17215 E. , 2014/2046 K. Sayılı ilamında belirtildiği gibi davanın ticaret mahkemesinde görülmesi için tarafların tacir olmalarına gerek olmadığını, Davalılar vekilinin cevap dilekçesindeki “Davacı ile müvekkil … arasında toplamda 4 adet senet düzenlenmiştir. Bu senetlerden 2 tanesine karşılık olarak davacı 38.000 TL tutarında kısmi bir ödeme yapmıştır. Davaya konu video ve mesaj kayıtları da bu iki senede ilişkin yapılmıştır. Hatta ödenen bu iki senet müvekkil tarafından yırtılmıştır,” cümlesi ile davaya konu iki senedin müvekkili tarafından, davalı …’ya ödendiğini kabul ettiğini, davalının bu iki senedi yırttığı ve davacının bu hususta dosyaya video kaydı sunduğu iddiasının doğru olmadığını, video kaydında, davalı …’nın sadece müvekkilinin kendisine herhangi bir senet borcu kalmadığını söylediğini, Davalılar vekilinin; 2 adet 01/07/2020 vadeli, 22.500 TL bedelli senet, 2 adet 01/09/2020 vadeli, 22.500 TL bedelli senet olduğu iddiasının,”bağlantısız bileşik ikrar niteliğinde” olup, yapılan ödemenin, başka bir alacağa ilişkin yapıldığını Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 30.03.2009 T., 2008/6337 E., 2009/2466 K. Sayılı ilamı uyarınca yazılı delille ispatlaması gerektiğini, senet numaralarının 1 ve 2 olarak ayrı ayrı yazıldığını, davalıların haksız ve mesnetsiz iddialarının reddini, davanın kabulünü, davalılar haksız ve kötü niyetli olduğundan, müvekkili lehine %20 tazminatın davalılardan tahsilini, talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “6100 Sayılı HMK’nun 389. maddesinde mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceğinin, 390/3. maddesinde tedbir talep eden tarafın, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğunun düzenlendiği, 01/07/2020 vadeli 22.500 TL’lik senet hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasıyla, 01/09/2020 vadeli 22.500 TL bedelli senet hakkında İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığı, davacı tarafça söz konusu senetlere istinaden lehtar …’ya 38.000 TL’lik ödeme yapıldığı, senetlerin … tarafından ciro edildiği şahıslar/şirket tarafından takip başlatıldığı, 01/09/2020 vadeli 22.500 TL bedelli senet yönünden 15.500 TL için menfi tespit isteminde bulunulduğu anlaşılmış olmakla birlikte, keşideci ile senet hamili arasındaki kişisel defilerin ve söz konusu icra dosyalarında yapılan ödemeler ile ödeme neticesinde bakiye alacaklılık/borçluluk durumunun yargılama aşamasında yapılacak inceleme neticesinde tespit edilebileceği, bu aşamada yaklaşık ispat koşulu oluşmadığından, tedbir isteminin “reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Talep edilen ihtiyati tedbirin, İİK 72/3. maddesinde belirtilen ve takip sonrası menfi tespit davalarında uygulanan ihtiyati tedbir olup, mezkur kanun maddesinde “…borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir…” düzenlemesinin olduğunu, maddede, takip öncesi menfi tespit davalarından farklı olarak; “mahkemenin tedbir verebileceği” değil, “teminat karşılığında borçlunun, icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebileceği”nin düzenlendiğini, takipten sonraki menfi tespit davalarında borçlu, gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın %15’inden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat ile icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini sağlayabilecek olmasına rağmen, kanunun emredici hükmüne aykırı bir şekilde tedbir talebininin reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, 2- Mahkeme kararında, HMK 390/3’te belirtilen yaklaşık ispatın gerçekleşmediği belirtmiş ise de, dava dilekçesi ekinde sundukları delillerin (özellikle banka ödeme dekontu), davayı ispat eder nitelikte olduğunu, 3- Müvekkilinin, …’nın lehdarı olduğu 2 adet emre yazılı senet keşide ettiğini, senetlere ilişkin borcunu …’ya ödemesine rağmen, …’nın müvekkilinden habersiz 01.07.2020 vadeli, 22.500,00TL bedelli ve 01.09.2020 vadeli, 22.500,00TL bedelli senetleri başkalarına ciroladığını, davalı … ile müvekkilinin 04.06.2020 tarihinde belirtilen iki senet bedeline karşılık olarak 38.000,00-TL ödendiği takdirde, müvekkilinin borcu kalmayacağını kabul ettiklerin ve 04.06.2020 tarihinde dekont açıklamasına, “01.07.2020 01.09.2020 senet ödemesi” yazarak 38.000,00-TL ödemeyi banka kanalıyla davalı …’ya gönderdiğini ve dekontun mahkeme dosyasına sunulduğunu, müvekkilinin yurtdışında (Japonya’da) olduğundan, …’nın “… bana senetten dolayı bankaya para yatırdı. Benim alacağım kalmadı. Senet herhangi bir geçerliliği yok. Benim …’tan alacağım kalmamıştır”. şeklindeki cümlelerini kağıda yazarak, TC no.su ile birlikte imzaladığını, senetlerle ilgili müvekkilinin borcunun kalmadığını kabul ettiğini, senet ödenmiş olmasına rağmen, …’e ciro edildiğini ve …’in 06.07.2020 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini, senet bedelini takipten çok önce ödemiş olduğundan, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasındaki feri’lerden de sorumlu olmadığını, Davaya konu “01.09.2020 vadeli, 22.500,00TL bedelli, 2 no.lu emre yazılı senedi” ciro edilen … Şirketi’nin tek yetkilisi ve Yönetim Kurulu Başkanının, davalı …’nın ablası olan … olduğunu, davalı …’nın, müvekkilinin haklarını bertaraf etmek için dava konusu senedi, … A. Ş’ne ciro ettiğini, …’nın ablası olan …’nın, senet bedelinin ödendiğini bilecek konumda olup, kötüniyetli olduğunu, bu sebeple Yargıtay 12. HD. 15.2.2000 T. 11335/2344; 10.2.1998 T. 13535/14306; 22.6.1995 T. 9454/9700 kararları uyarınca davalı … Şirketi’nin de, … ile birlikte davada sorumlu olduğunu, Davalı …; ödenmesine rağmen senetleri başkalarına ciro ettiğinden, hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2020/179426 Soruşturma No.lu dosyasında, “Nitelikli Dolandırıcılık, Güveni Kötüye Kullanma, Bedelsiz Senedi Kullanma” suçlarına ilişkin suç duyurusunda bulunulduğunu, İzah ettikleri ve re’sen dikkate alınacak gerekçelerle, İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/709 E. sayılı dosyasında 25.12.2020 tarihli ara kararı ile verilen, ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin kararın istinafen incelenerek kaldırılmasını, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasındaki takip miktarının 15.500,00-TL’lik kısmına ilişkin olarak, dava sonuna kadar -teminat karşılığında- icra veznesine yatırılacak paranın davalılara ödenmemesine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davalı … A.Ş. tarafından, tacir olmayan davacı aleyhine, dava konusu senetlerden dolayı İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … ve … takip sayılı dosyalarında kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip başlatmış olup, davacı-keşideci senet bedellerinin davalı lehtar …’ye kısmen ödendiğinden bahisle, lehtar … ve takip alacaklısı … A.Ş. aleyhine 15.500,00 TL’sinden borçlu olmadığının tespiti talepli menfi tespit davası açtığı İİK 72/3 maddesi uyarınca teminat karşılığında icra veznesine yatırılacak paranın dava sonuna kadar davalılara ödenmemesi için tedbir talebinde bulunduğu tespit edilmiştir. Mahkemece; “01/07/2020 vadeli 22.500 TL’lik senet hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında, 01/09/2020 vadeli 22.500 TL bedelli senet hakkında İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında lehtar …’ya 38.000 TL’lik ödeme yapıldığından, 01/09/2020 vadeli 22.500 TL bedelli senet yönünden 15.500 TL için menfi tespit isteminde bulunulduğu, HMK 390/3. maddesinde tedbir talep eden tarafın, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğunun düzenlendiği, keşideci ile senet hamili arasındaki kişisel defilerin ve söz konusu icra dosyalarında yapılan ödemeler ile ödeme neticesinde bakiye alacaklılık/borçluluk durumunun yargılama aşamasında yapılacak inceleme neticesinde tespit edilebileceği, bu aşamada yaklaşık ispat koşulu oluşmadığından, tedbir isteminin reddine” karar verilmiştir. HMK 390/3.maddesinde; ” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. İİK 72/3 maddesinde; ” İcra takibinden sonra açlan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir.” düzenlemeleri mevcuttur. Davaya konu 01/07/2020 vadeli 22.500 TL’lik senet için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında 06/07/202 tarhinde, 01/09/2020 vadeli 22.500 TL bedelli senet için İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında 09/09/2020 tarihinde … A.Ş. Tarafından, davacı borçlu aleyhine kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip başlatıldığı, davacı tarafından takip tarihinden sonra 30/10/2020 tarihinde menfi tespit davası açıldığından, tedbir talebinin İİK 72/3 maddesi kapsamında kaldığı tespit edilmiştir. Alacaklı … A.Ş. bonoları lehtar …’den ciro yolu ile iktisap eden konumunda olup, davacının borçlu olmadığını iddia sebebi, bono bedelinin lehtara ödenmiş olması sebebiyle bedelsiz kaldığına ilişkindir. Senetlerdeki ciro silsilesinde şeklen kopukluk mevcut olmadığından takip alacaklısı yasal hamildir ve davacı bonolardaki imzayı inkar etmemiştir. Davalı … tarafından taraflar arasında takip konusu senetler dışında 2 adet aynı bedel ve vade tarihli senet bulunduğu, ödemelerin bu senetlere ilişkin olduğu iddia edilmiştir. Davacı ile lehtar arasındaki senedin bedelsiz kaldığından bahisle borçlu olunmadığına ilişkin savunmanın davacı alacaklıya ileri sürülebilirliği ve etkisi, ödemelerin iddia edildiği gibi takip konusu senetlere ilişkin olup olmadığı, yapılacak yargılama ile belirleneceğinden, mevcut dosya kapsamındaki deliller nazara alındığında davacının HMK 390/3.maddesinde belirtilen ” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” hükmündeki yaklaşık ispat olgusunu yerine getirmediği anlaşıldığından, mahkemece de bu gerekçe ile tedbir talebi reddedildiğinden, davacı vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/10/2021 tarih ve 2020/709 E. 2021/752 K. Sayılı kararına karşı talep eden vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3- Talep eden tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde BIRAKILMASINA, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5- Talep eden tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine GETİRİLMESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi hükmü gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-f ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 11/11/2021