Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/1017 E. 2021/952 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1017
KARAR NO: 2021/952
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/07/2021
NUMARASI: 2020/247
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 23/09/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Tedbir talep eden dava dilekçesinde; karşı tarafa, daha önce teminat senedi olarak verilen senedin, karşı tarafça kopyasının oluşturulduğu, taraflar arasında borçların yapılandırılmasına ilişkin bir protokol düzenlendiği esnada, 350.000 TL nakit ödeme yapılmış olmasına rağmen daha önce verilen imzalı boş senet yerine kopya senedin gösterildiği ve el çabukluğu ile senedin hükmü kalmadığı da söylenerek yırtıldığı, sonrasında da orada duran bir çay bardağının içine atıldığı, bunun üzerine oradan ayrılırken senedin davacı … tarafından alındığı, senet üzerindeki 31.01.2017 tarihi, 350.000 rakamı ve ”iptal” yazısının davalı tarafından yazılmış olmasının bu durumu doğruladığını, kopya senet üzerindeki imzanın kendilerine ait olmadığını, bu hususta suç duyurusunda bulunduklarını beyan ederek tedbiren senedin protesto edilmesi, başkalarına devir ve temlikinin önlenmesi, ayrıca icra takibine konu edilmesinin önlenmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”Davacılar vekili tarafından sunulan uzman grafolog mütalaarı, savcılık dosyasından alınan kriminal raporu, dinlenen tanık beyanları itibariyle yaklaşık ispatın sağlandığı ve toplam borç miktarının da davacı tarafından 1.430.000 TL olarak bildirildiği gerekçesiyle bu bedelin % 20’si oranındaki 286.000 TL teminat (nakdi teminat veya kesin ve süresiz teminat mektubu) yatırıldığında dava konusu bononun 3. kişilere ciro edilmesinin ve takibe konu edilmesinin önlenilmesine” karar verilmiştir. Tedbir talebinin kabulüne ilişkin karara itiraz eden davalı vekili itiraz dilekçesinde; Mahkeme tarafından verilen 13.04.2021 tarihli ara kararın hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin delil sunulmasına hukuken zorlanamayacağını, davacının iddiasını ispat etmek zorunda olduğunu, müvekkilinin iddia olunan senedi sunmadığından bahisle “bononun 3. kişilere ciro edilmesinin ve takibe konu edilmesinin önlenilmesine” yönelik verilen kararın hukuki bir dayanağı bulunmadığını, müvekkilinin davacılardan şirket hisselerine ilişkin alacakları bulunduğunu, müvekkilinin anayasal haklarını ihlal eden bir karar oluşturulduğunu, taraflar arasındaki ibraname niteliğindeki sözleşmenin incelendiğinde “alınan paraların iadesi” konusunda ibralaşıldığını, başkaca borç ilişkilerinin mevcut olduğunu, Mahkemenin ise, davacının asılsız iddialarını kabul ederek 13.04.2021 tarihli hukuka aykırı kararı kurduğunu, kararın kurulamayacağına yönelik emsal kararları sunduklarını, Mahkemenin bu kararının kaldırılmasını talep etme zorunluluğunun hasıl olduğunu, Mahkemenin ara kararında itirazın nereye yapılacağını belirtmediğini, bundan dolayı itiraz dilekçelerinin ilgili Mahkemeye gönderilmesini, “İstinaf yolu açık olmak üzere” ibaresi yazılmadığından dolayı bu konuda eksik harçlar var ise tamamlamak için taraflarına tebliğ edilmesi gerektiğini beyan ederek, 13.04.2021 tarihli ara kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Tedbir talebinin kabulüne ilişkin karara yönelik olarak yapılan itiraz üzerine İlk Derece Mahkemesinin 28.07.2021 tarih ve 2020/247 Esas sayılı kararı ile; dosyaya sunulan uzman grafolog mütalaarı, savcılık dosyasından alınan kriminal raporu, dinlenen tanık beyanları itibariyle yaklaşık ispatın sağlandığı ve tedbir şartlarının oluştuğu, tedbirin kaldırılmasını gerektirir bir neden ileri sürülmediği gerekçesiyle itirazın reddine karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Huzurdaki davanın İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/247 E. sayılı dosyası kapsamında Hakim … (…) tarafından yürütüldüğünü, Mahkemenin tesis etmiş olduğu işbu istinaf başvurusuna konu ara karara yapılan itirazın ise yine İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi Hakim … (…), … (…) ve …’ın (…) oluşturduğu heyet tarafından incelendiğini, Hakim …’nun hem menfi tespit davasını yürütmekte hem de kendi tesis etmiş olduğu ara karara gelen itirazı inceleyen heyetin içinde yer aldığını, bu durumun hukuka aykırılık oluşturduğunu, Henüz taraflar arasındaki ticari ilişkilerin varlığının araştırılmadığını ve somutlaştırılmadığını, farazi gerekçelerle “imzaların davacılara ait olmadığının tespitine” yönelik kurulan kararın hukuken ve vicdanen kabul edilebilir olmadığını, Mahkemenin kurmuş olduğu karar ile müvekkilin davacılara yönelik muaccel hale gelmiş tüm alacaklarının tahsilinin imkansız hale getirildiğini, İçeriği bilinmeyen bir senedin aslını sunmak suretiyle müvekkilinin aleyhe bir delili ibraza zorlanamayacağını beyan ederek Mahkemece verilen tedbire itirazın reddine yönelik kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Talep, Mahkemece verilen 13.04.2021 tarihli tedbir kararına yapılan itiraz üzerine, 28.07.2021 tarih ve 2020/247 Esas sayılı kararı ile tedbire itirazın reddine yönelik verilen kararın istinaf incelemesinden ibarettir. Davalı tarafça her ne kadar, tedbire karar veren hakimin aynı zamanda tedbire itirazın duruşmasına iştirak ettiğini, bu durumun hukuka aykırı olduğunu beyan etmiş ise de, dosyanın 15.06.2021 tarihli celsede, harç tamamlattırılması neticesinde miktar itibariyle Mahkeme heyetine tevdiine karar verildiği, tedbire karar veren hakimin aynı zamanda tedbire itirazın duruşmasında yer almasına yasal bir engel bulunmadığı, bu durumun 6100 sayılı HMK’nın 36/1-b.maddesinde belirtilen ”…gerekmediği halde görüşünü açıklamış olması.” olarak değerlendirilemeyeceği anlaşılmakla davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Esasa ilişkin olarak, taraflarca dosyaya sunulan tüm deliller, bilirkişi raporları ile birlikte değerlendirildiğinde; Uyuşmazlığın, tedbir talep eden davacının, daha önce karşı tarafa teminat olarak boş bir şekilde verdiğini iddia ettiği ve delil olarak ek-3’te bir örneğini dosya sunduğu senet nedeniyle davalıya borçlu olup olmadığı hususundan kaynaklandığı, davacı iddiasına göre; taraflar arasında borçların yapılandırılmasına ilişkin protokol yapıldığı esnada, davalının, senet aslını imha ediyormuş gibi davranarak senedin bir kopyasını imha ettiğinin ileri sürüldüğü, bilirkişi raporları ile; uyuşmazlık konusu olup, aslı dosyaya sunulmayan ve aslının bir kopyası olduğu ileri sürülen, 31.01.2017 tediye tarihli, 350.000 TL bedelli, üzerinde ”iptal” yazısı bulunan, muhtelif yerlerinden yırtılmış senet fotokopisi üzerindeki imza ve yazıların davacılara ait olmadığı yönünde bilimsel ve teknik mütalaada bulunulduğu, 6100 sayılı HMK’nın 390/3. maddesinde, “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” şeklinde düzenleme yer aldığı, düzenleme gereği, ihtiyati tedbir kararının verilmesi için tam bir ispat aranmadığı, talebin yeterliliği hususunda mahkemeye kanaat verecek delilerin varlığının yeterli olduğu, yukarıda içeriği açıklanan taraf iddiaları, bilirkişi raporları ve sunulan deliller dikkate alındığında, somut olayda yaklaşık ispat olgusunun gerçekleşmiş olduğu, İlk Derece Mahkemesince tedbir kararına itirazın reddine yönelik olarak verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmış olmakla, aleyhine tedbir kararı verilen tarafça ileri sürülen istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.Sonuç olarak, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında ve gerekçede hata edilmediği, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/07/2021 tarih ve 2020/247 numaralı ara kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davalıdan alınması gerekli 59,30 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının yatırılmadığı anlaşıldığından, 59,30 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5-Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/(1)-f. ve 394/(5). maddeleri gereğince, kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 23/09/2021