Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2021/1007 E. 2022/381 K. 15.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2021/1007
KARAR NO: 2022/381
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 23/03/2021
NUMARASI: 2018/110 E. – 2021/61 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili grup şirketlerin kurulduğu tarihten günümüze kadar restaurant ve fast food hizmetleri alanında faaliyet gösterdiğini, anılan şirketlerin esas unsuru “…” olan “…”, “…”, “…” gibi markalarla yurtiçinde ve yurtdışında çalışmalar yaptığını, müvekkil şirketin … ve konsepti ile Türkiye’de 68 şubesinin bulunduğunu, Bursa’da müvekkili şirketlerden franchise alan sekiz adet firmanın bulunduğunu, müvekkili şirketlerin franchise bedelinin 75.000,00 Euro olduğunu, franchise sözleşmelerine ilişkin örneklerin dosyaya sunulduğunu, müvekkili şirketin “…” markası ve konseptini büyütmek ve tanınmış bir marka haline getirmek için çalıştığını, davalının “…” markasını iş yerinde kullanarak müvekkilinin markasından ve itibarından haksız yarar sağladığını, söz konusu durumun müvekkili ile franchise sözleşmesi imzalayan firmaları da rahatsız ettiğini, müvekkili tarafından davalı tarafa ihtarname gönderildiğini, davalının söz konusu ihtarnameye cevap vermediğini, davalının işyeri tabelasını değiştirmediğini, müvekkili şirkete lisans ve muvafakat veren grup şirket ortaklarından …’nın “…” ibaresini ana unsur olarak belirleyerek farklı marka başvuru ve tescilleri yapmış olduğunu, müvekkilinin markasının Türkiye’de tanınmışlık düzeyine ulaştığını, davaya konu markalar dökümünün dosyada yer aldığını, davaya konu markalar arasında görsel, işitsel ve anlamsal bakımdan iltibas tehlikesinin bulunduğunu, davalının “…” şeklindeki kullanımı ile müvekkilinin “…” şeklindeki kullanımı arasındaki tek farkın markanın sonundaki kelimelerden ibaret olduğunu, davaya konu taraf markalardaki ayırt edici unsurun “…” ibaresi olduğunu, söz konusu markaların her ikisinde de logo olarak yel değirmeni şekline yer verildiğini, yel değirmeni şeklinin …’ya özgü olması nedeniyle markadaki … vurgusunun ön plana çıktığını, davalı tarafın İstanbul’da faaliyet göstermesi sebebiyle, ilgili markada yer alan “…” ibaresinin coğrafi işaret olarak kabul edilebilmesinin mümkün olmadığını, davalıya ait markanın okunuşundaki algının “…” ibaresinde olduğunu, tarafların aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, dava taraflarının işyeri konseptlerinin aynı olması ve benzer müşteri kitlesine hitap etmesi nedeniyle markalar arasında anlamsal olarak iltibas bulunduğunu, müvekkili şirketin işyeri konseptine ilişkin tasarım belgelerine sahip olduğunu, davalının işyeri konsepti ile müvekkiline ait işyeri konsepti arasında iltibas bulunduğunu, lisans sözleşmesinin adı yazılı şekle tabi olması nedeniyle müvekkilinin … ile akdettiği lisans sözleşmesine göre taraf ehliyetinin mevcut olduğunu, davalının söz konusu eylemleriyle müvekkilinin marka hakkına tecavüz ettiğini, davalının eylemleri ile haksız rekabet yarattığını beyan ederek, davalının eylemlerinin davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet yarattığının tespitine, haksız rekabetin ve marka hakkına tecavüzün durdurulmasına, önlenmesine ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, davalının iş yerinin tanıtımını sağlayan tabelalar, levhalar, dış camlar, kartvizitler, davalının reklam ve tanıtımlarında, internette yahut sair mecralarda, her türlü tanıtım malzemesi ve basılı evrakta faturalar ve benzeri ticari dokümanda, tabelasında ve sair bilumum iş evraklarında, ürünlerin üzerinde yer alan davalının iltibas yaratan kullanımının önlenmesine, el konulması, toplanması, iltibasa sebep olacak unsurların kaldırılmasına, web sayfası ve sosyal paylaşım sitelerinde kalan ürünlerin satışının önlenmesi ve ürünlerin toplanmasına, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak şartıyla, davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatin karşılığında 2.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminat olmak üzere 22.000,00 TL tazminata hükmedilmesine, belirlenecek tazminata tecavüzün gerçekleştiği tarihten itibaren ticari faiz uygulanmasına, kararın masrafı davalıdan alınmak üzere yurtiçinde yayın yapan tirajı en yüksek 3 gazeteden birinde ilanına karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”…Davacı şirketin marka sahibi … ile yaptığı inhisari lisans sözleşmesi ile kullanım hakkı elde ettiği ve kendisi adına da tescilli markaların esas unsurunun “…” olduğu, “…” markasının yiyecek ve içecek sağlanması ve kafeterya hizmetlerinde belli bir bilinirliğe sahip olduğu, Türkiye’nin bir çok yerinde bu marka ve işletme adıyla kafeteryaların faaliyet gösterdiği, ağırlıklı olarak iş yerlerinde mavi ve beyaz renklerin kullanıldığı, …’ya ait ve 29 ve 43. sınıflarda tescilli … tescil numaralı “…” markasının da mavi zemin üzerinde beyaz harfler ve yel değirmeni şeklinden oluştuğu, yine 35. sınıfta tescilli … numaralı “…” markasının da benzer olduğu, davalının kullandığı markanın da beyaz zemin üzerine mavi harflerle yazılan “…” ibarelerinin ve davacının hak sahibi olduğu markada yer alan yel değirmeni şekli ile aynı olmasa da yel değirmeni şeklini içerdiği, bu haliyle markaların hitap ettiği ortalama tüketicinin her iki marka arasında bağlantı kurarak, davalının markasının “…” markasının ait olduğu işletmenin seri markası olduğunu düşünebileceği, markalarda yer alan “…” ve “…” ibarelerinin tanımlayıcı ve tali unsurlar oldukları, bu nedenle markaları farklılaştırmaya yetmedikleri, markalar arasında dolaylı karıştırılma ihtimali bulunduğu kanaatine varılmıştır. Her ne kadar davalı taraf kullandıkları markanın …’a ait tescilli marka olduğunu savunmuşsa da, …’a ait markanın tescil başvuru tarihinin davacının hak sahibi olduğu markalardan daha sonraki bir tarih olduğu, bu nedenle SMK’nun 155. maddesi uyarınca savunma gerekçesi olarak ileri sürülemeyeceği, yine “…” ibaresinin bir bölge adı olması nedeniyle tescil edilemeyeceği iddia edilmişse de, davacının hak sahibi olduğu markalar hükümsüz kılınana kadar korumasının devam edeceği, kaldı ki “…” ibaresinin markaların kullanıldığı ve tescilli olduğu 29. ve 43. sınıftaki yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleriyle ilgili bir coğrafi kaynak belirtmediği, markanın zayıf marka olduğu savunulmuşsa da, markanın belli bir bilinirliğe ulaşması nedeniyle aynı renklerle ve yel değirmeni logosu ile benzerinin kullanılmasının markaya tecavüz niteliğinde olduğu anlaşılmakla, davalının savunmaları haklı bulunmamıştır. Davalının bu eyleminin davacının markasına tecavüz ve haksız rekabet niteliğinde olması nedeniyle, davacının maddi ve manevi tazminat talep edebileceği, her ne kadar davalının mahrum kaldığı kar davalı tarafça ticari kayıtları bilirkişi incelemesine sunulmadığından kesin olarak hesaplanamamışsa da, talep edilen 2.000,00 TL maddi tazminatın davalının vergi kayıtları ile tespit edilen elde ettiği gelire ve markanın kullanıldığı işletmenin niteliğine, davacının cirosuna ve ticari hacmine göre uygun olduğu, markanın kullanım şekli, davacının hak sahibi olduğu markaların kullanıldığı süre, kullanıldıkları işletme sayıları, bilinirliği, aynı sektörde faaliyet gösteren davalının davacının markalarından haberdar olmamasının düşünülemeyeceğinden davalının kusurunun ağırlığına göre 10.000,00 TL manevi tazminatın da hakkaniyete uygun olduğu anlaşılmakla, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.” şeklinde gerekçeyle davanın kabulüne,” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı markasındaki ”…” ibaresinin ayırtedici nitelikte olmadığını, bu ibarenin coğrafi yer belirttiğini, bu nedenle tek kişinin tekelinde olamayacağını, davacının uğraştığı sektör muhallebi üretimi olup, kahve üzerine herhangi bir tescilli markası olmadığını, Davacının dava açma ehliyeti olmadığını, Markalar arasında herhangi bir iltibas bulunmadığını, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, İhbar olunan dava dışı …’ın asli müdahil sıfatı olduğunu, karardan doğrudan etkileneceğini, bu nedenle istinaf ve temyiz hakkının elinden alındığını, birisi adına tescilli olan markanın iptali için başka birine dava açılamayacağını beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılması ile maddi ve manevi tazminata ilişkindir. Uyuşmazlık; “…” ibareli markanın davalıya ait kafede işletme adı olarak kullanması nedeniyle, davacının lisans sözleşmesi ile hak sahibi olduğu “…” esas unsurlu markalar ile iltibas oluşturup oluşturmadığı, davalı eyleminin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil edip etmediği noktalarında toplanmaktadır. TPMK kayıtlarına göre; … numaralı “…” markasının 15.02.2006 tarihinde, … numaralı “…” markasının 07.11.2017 tarihinde, … numaralı “…” markasının 25.05.2017 tarihinde, … numaralı “…” markasının 30.10.2017 tarihinde, … numaralı “…” markasının 24.05.2017 tarihinde, … numaralı “…” markasının 21.10.2016 tarihinde, … numaralı “…” markasının 03.07.2017 tarihinde, … numaralı “…” markasının 31.05.2017 tarihinde, … numaralı “…” markasının 17.06.2015 tarihinde, … numaralı “…” markasının 15.02.2006 tarihinde, … numaralı “…” markasının 21.08.2014 tarihinde, … numaralı “…” markasının 21.08.2014 tarihinde, … numaralı “…” markasının 05.03.2014 tarihinde, … numaralı “…” markasının 05.03.2014 tarihinde dava dışı … adına tescil edildiği anlaşılmıştır. Davacı adına da … nolu “…” 43. sınıfta, … nolu “…” 28,29,30,38,43. Sınıflarda, … nolu “…” 29,30,43. Sınıflarda, … nolu “…” 29,35. Sınıflarda, … nolu “…” 30,43. sınıflarda, … nolu “…” 05,09,14,21,28,29. Sınıflarda, … nolu “…” 30. sınıfta ve … nolu “…” 32. sınıfta tescilli oldukları tespit görülmüştür. … numaralı “…” markasının 43. sınıfta … adına tescilli olduğu tespit edilmiştir. Dosyaya sunulan 06.08.2016 tarihli lisans sözleşmesi incelendiğinde; sözleşmenin dava dışı … ile davacı şirket arasında imzalandığı, lisans sözleşmesiyle … no’lu “…”, … no’lu “…”, … no’lu “…”, … no’lu “…”, … no’lu “…”, … no’lu “…” markalarının kullanım hakkının 10 yıl süreyle davacı şirkete verildiği, sözleşmenin 9. maddesinde lisans alan davacıya markaya tecavüz davası açma yetkisi verildiği görülmüştür. Toplanan delillere ve denetime elverişli bilirkişi raporuna göre; davacının hak sahibi olduğu “…” markası ile, davalının kafe işletmesinde kullandığı anlaşılan “…” arasında yapılan incelemede, davalı kullanımındaki markada davacı markasında olduğu gibi, içerisinde yel değirmeni ilüstrasyonunun bulunduğu ve mavi tonlarının hakim olduğu, her iki markada da vurgunun “…” ibaresinde olduğu, markaların görsel ve işitsel olarak benzer oldukları, “…” ibaresinin coğrafi kaynak belirttiği ileri sürülmüş ise de, davacının hak sahibi olduğu markanın yiyecek ve içeceklerin sağlanması hizmet sınıfında kullanılması nedeniyle markanın ayırt edici niteliğinin bulunduğu, tarafların aynı sektörde faaliyet gösterdikleri, dolayısıyla davalı kullanımındaki markayla karşılaşan ortalama tüketicinin davacının “…” markasıyla verdiği hizmetin yanı sıra yeni bir işletme açarak “…” markasıyla da hizmet vermeye başladığı şeklinde bir algıya kapılabileceği, yani seri marka algısı oluşabileceği, bu sebeple somut olayda, SMK’nun 29. ve 7. maddeleri hükmü uyarınca, davalının “…” şeklindeki marka kullanımının, davacının lisans sözleşmesiyle kullanım haklarına sahip olduğu … no’lu “…” markasına tecavüz teşkil ettiği, davalının “…” şeklindeki marka kullanımı davacının lisans sözleşmesinden kaynaklı olarak hak sahibi olduğu … no’lu “…” markasıyla dolaylı iltibasa sebebiyet verdiğinden, bu kullanımların aynı zamanda TTK’nun 55.maddesi uyarınca haksız rekabet oluşturduğu, sonuç olarak davacının, dava dış…ı ile akdettiği lisans sözleşmesinden kaynaklı olarak hak sahibi olduğu … no’lu, 43. sınıfta “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” nde tescilli “…” markası ile, davalının kafe işletmesinde kullandığı anlaşılan “…” şeklindeki işaret arasında iltibas bulunduğu, aksi yöndeki davalı istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı, Mahkemece verilen kararın yerinde olduğu anlaşılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 23/03/2021 tarih ve 2018/110 E., 2021/61 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 819,72 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 205,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 614,42 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydına, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 15/03/2022