Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/998 E. 2022/568 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/998
KARAR NO: 2022/568
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 05/04/2018
NUMARASI: 2017/122 E. – 2018/130 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı taraf dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … başvuru numaralı “…” ibareli Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ’in 35. Sınıfında tescilli, … başvuru numaralı “…” ibareli Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ’in 25. Sınıfında tescilli, … başvuru numaralı “…” ibaresi Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ’in 25. Sınıfında tescilli, … başvuru numaralı “…” ibareli Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ’in 05 / 06 / 08 / 16 / 22 / 33 / 34 / 36 / 37 / 38 / 39 / 40 / 42 / 43 / 44 / 45. sınıflarında tescilli markaların da dahil olduğu 19 adet Türk Patent Enstitüsü nezdinde tescilli markanın sahibi konumunda olduğunu, davalı adına tescilli “…” markasının müvekkili adına tescilli “…” markası ile aynı marka olduğunu, müvekkiline ait … markası dikkate alındığında davalı tarafın … … markasının benzerlik ve kötüniyetli tescil nedeniyle hükümsüzlüğüne, kayıtlardan terkinine karar verilmesi gerektiğini beyan ederek davalı adına tescilli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı adına tescilli ”…” markası ile müvekkili adına tescilli ”…” markası arasında görsel işitsel, anlamsal açıdan bir benzerlik olmadığını, markaların birbirinden farklı olduğunu, müvekkilin derman tekstil ticaret unvanının derman kısmını kısalttığını, … ibaresi ile herhangi bir benzerlik olmadığını, SMK’nun 6 maddesi gereği herhangi bir ilişkilendirilme ihtimali olmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davacı tarafa ait “…” markası ile davalı tarafa ait “… ” markası arasında görsel işitsel olarak bir benzerlik bulunmadığı, her iki marka arasında iltibas tehlikesinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine,” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı …’ın daha önce ”…” markasının eski hak sahiplerinin çalışanı olduğunu, dosyada mevcut SGK’dan alınan hizmet dökümünde işverenlerin belli olmadığını, bu hususun Mahkemece araştırılmadığını, Davalının marka ibaresinin iki unsurdan oluştuğunu, birinci unsurun “…” ibaresi olup, tek başına anlam ifade etmeyen tali bir unsur olduğunu, dolayısıyla hükümsüzlüğü talep edilen “…” ibaresinin ayırt edici unsurunun ancak “…” ibaresi olabileceğini, bu ibareye bakıldığında ise hükümsüzlüğe mesnet ”…” markasının sessiz harfleri olduğun görüleceğini, müvekkilinin … markasını … harflerini vurgulayarak kullandığını, davalının da internet sitelerindeki aktif kullanımında … harflerini vurguladığını, hal böyle iken aynı mağazada yan yana bu iki markayı gören bir tüketicinin … harflerinden yola çıkarak bu iki markanın birbirinin üst/seri markası olacağı yolunda bir izlenime kapılacağının açık olduğunu, Davalı tescilinin kötüniyetli olduğunu beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, kötüniyetli tescil ve iltibas iddiasına dayalı marka hükümsüzlüğü davasıdır. İltibas değerlendirmesinin hukuki bir konu olması sebebiyle bilirkişi değerlendirmesine ihtiyaç bulunmadığı, bu konunun hâkim tarafından değerlendirilmesi gerektiği yönündeki 08.06.2016 tarih, 2014/11-696 Esas, 2016/778 Karar sayılı HGK kararı dikkate alınarak bu yöndeki değerlendirmenin hakim tarafından yapılabileceği kanaatine varılmış ve dosyanın bilirkişiye gönderilmesi gerektiği yönündeki davalı istinaf başvuru sebebi yerinde görülmemiştir. Karıştırılma (iltibas) tehlikesi, iki ayrı marka karşısında bulunan kişilerin, bu markaların benzerliği sebebiyle, sunulan mal veya hizmetlerin aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantı içerisinde bulunan işletmelere ait olduğunu düşünmeleri veya düşünme ihtimalleridir. Karıştırma ihtimali incelemesi, esas itibariyle markaların bir bütün halinde bıraktıkları genel izlenime göre ve markaların asli ve ayırdedici unsurları esas alınarak yapılmalıdır. Bu inceleme sırasında önce sınıfsal benzerlik olup olmadığı araştırılmalı, daha sonra ortalama tüketici kitlesi de dikkate alınarak, markalar arasında görsel, işitsel veya kavramsal bir benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama tüketicinin markayı taşıyan mal veya hizmetin kaynağı konusunda yanılgıya düşüp düşmeyeceği, işletmeler arasında organik, işletmesel bir bağlantı olduğunu düşünüp düşünmeyeceği, sonraki markayı, önceki markanın bir serisi gibi algılayıp, algılamayacağı hususlarının tartışılması gerekmektedir. Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde; Davacı, davalı adına TPMK nezdinde tescilli bulunan … numaralı ”…” ibareli markanın kötüniyetli olarak tescil edildiğini, söz konusu markanın davacı adına tescilli ”…” ibareli marka ile iltibas oluşturduğunu iddia etmiş, iddiasına dayanak olarak ise; davalının ”…” markasının eski hak sahiplerinin çalışanı olduğunu, davalıya ait ”…” ibareli markadaki ”…” ibaresinin ”…” ibaresinin sessiz harflerini oluşturduğunu, davalı kullanımının ”…” şeklinde ”…” ibaresi ön plana çıkarılarak gerçekleştiğini ileri sürmüş ise de; tarafların markalarının aynı sınıflarda tescilli olduğu, ancak markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak bir benzerlik bulunmadığı, bir bütün halinde bıraktıkları genel izlenime göre ortalama tüketici nezdinde mal veya hizmetin kaynağı konusunda yanılgıya yol açmayacağı, dolayısıyla davalı markasının davacı markası açısından iltibas tehlikesi oluşturmadığı, davalı tescilinin kötüniyetli olduğunun mevcut delillere göre ispatlanamadığı, bu sebeplerle davanın reddine yönelik Mahkeme kararında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 05/04/2018 tarih ve 2017/122 E., 2018/130 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 07/04/2022