Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/993 E. 2022/698 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/993
KARAR NO: 2022/698
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 21/09/2017
NUMARASI: 2016/158 E. 2017/163 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı taraf vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili adına … markasının 10.12.1996 tarih ve … sayılı ile tescil edildiğini, müvekkilinin … markası ile davalı tarafından karışıklık ve açıkça iltibasa meydan verecek şekilde … adı altında 07.07.2015 tarihinde benzer kategorideki ürünler için tescil ettirildiğini, TPE de davalı adına tescilli … tescil numaralı … markasının tüm sınıflarda hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine, müvekilinin marka hakkına tecavüzün giderilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı taraf vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin tescilli marka sahibi olduğunun, yetkili mahkeminin müvekkilinin ikametgahının bulunduğu İstanbul Anadolu FSHHM olduğunu yetkisizlik kararı verilmesini, müvekkilinin … markasının başvuru tarihi 06.11.2012 tarihil olduğunu Resmi Marka Bülteninde yayınlandığı tarihin 13.05.2013 olduğunu aradan yıllar geçtikten sonra davanın açıldığını, davacının sessiz kalma nedeniyle hak kaybına uğradığını, müvekkili adına tescilli … markasının davacı adına tescilil … markasından görsel, işitsel ve anlamsal olarak da farklı olduğunu, her iki markada sektörle ilgili … kelimesinden türetilmiş olması nedeniyle ve dolasıyla davacı markasının ayırt ediciliği zayıf markalar orasında olması nedeniyle aynı zamanda her iki marka arasındaki emtia benzerliğinin de sadece iklimlendirme ve havalandırma cihazları emtiaları ile sınırlı olması nedeniyle dava konusu markaların hedef kitlesi olan tüketici grubunun heri iki markayı birbirine karıştırma ihtimali de bulunmadığından haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince; “Somut olayda, davacı taraf markası … davalı taraf markası … esas unsurlarından ibaret olup, aynı sınıfta tescilli olup, ortalama tüketici nezdinde markaların okunuşları aynı olup, davalı taraf markasından bir bütün halinde ayırt edicilik olmayıp, bir harf dışında davacı markasıyla benzer olup, ek ibareler tanıtım niteliğinde bir ayırt edicilik sağlamadığından taraf markaları benzer olduğundan davalı taraf markasının hükümsüzlüğüne karar vermek gerekli ve yerinde görülmüştür. Markaya yönelik tecavüz yönünden davalı taraf markasının kullanımı dikkate alındığında … ibaresiyle havalandırma cihazları ibaresiyle renk değişimi yapılarak kullanıldığı kullanımı kendi markası kapsamında olup, hükümsüz sayılıncıya kadar markanın kullanım hakkı olduğundan tecavüzün tespiti ve meni yönünden yerinde olmayan talebin reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Müvekkili tarafından kullanılan ve ülke çapında tanınan “…” markasının, 10/12/1996 tescil tarihi ve … marka numarası ile Türk Patent Enstitüsü nezdinde tutulan marka siciline 11. sınıf mal ve hizmetler bakımından tescil edildiğini, 10/12/2006 tarihinde 10 yıl süre ile yenilendiğini, aynı zamanda ‘’…’’ markasının müvekkili şirket tarafından 1996 yılından beri kullanılan, ülke pazarında tanınan ve bilinen bir marka haline getirilmiş olup, söz konusu markanın sınıflarının revize edilmesi ve yasal korumadan yararlanabilmesi amacıyla 6., 9. ve 35. sınıflar için de Türk Patent Enstitüsüne başvuru yapıldığını, 2-Müvekkil şirket adına tescil edilen ‘’…’’ markasının, davalı tarafından karışıklık ve açıkça iltibasa meydan verecek şekilde ‘’…’’ adı altında 07/07/2015 tarihinde benzer kategorideki ürünler için tescil ettirildiğini, 3-6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun ”Marka Hakkına Tecavüz” başlıkı altıncı kısmında yer alan ”Marka Haklarına Tecavüz Sayılan Fiiler” başlıklı 29. maddesinin 1. fıkrasının b ve c bentlerinde, marka hakkına tecavüz sayılan fiilleri açık ve net bir şekilde belirttiğini,davaya konu müvekkili şirkete ait marka üzerinde, tecavüzün tespiti ve menni talep edilen ‘‘…’’ markasının, ayırt edici karakterini değiştirmeksizin kullanılmasının tecavüz sayılacağını, müvekkili şirketin ‘‘…’’ markası ile ayniyet derecesinde benzer olup, açıkça iltibas yarattığını, belirterek, yukarıda izah edilen sebepler ile fazlaya ilişkin talep, tazminat ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak müvekkili şirketin marka hakkına karşı tecavüzün tespiti ve menni yönünden talep doğrultusunda davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasınına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Bilirkişilerin, dava konusu markaların emtialarının tümünün benzer olmadığını ,sadece bazı emtiaların benzer olduğunu ifade ettiklerini, bilirkişilerce, davacı markası ile davalı markası arasındaki ortak emtiaların “iklimlendirme ve havalandırma cihazları , soğutucular ve dondurucular. Sanayi tipi kurutma ve soğutma tesisatı . Pastörize ve sterilize edici makineler” olduğunu belirtmişlerdir. Sayın Mahkeme bilirkişilerin bu görüşüne rağmen 11.emtia sınıfında bir çok ürün grubu olması ve davacı ve davalı markaları arasındaki ortak emtiaların “iklimlendirme ve havalandırma cihazları , soğutucular ve dondurucular. Sanayi tipi kurutma ve soğutma tesisatı . Pastörize ve sterilize edici makineler” olduğu ifade edilmesine rağmen markaların aynı sınıfta olduğu iddia edilerek markanın tümden hükümsüzlüğüne karar verilmesinin hatalı olduğundan kararın bozularak davanın tümden reddine karar verilmesini, 2- Mahkeme davacının markası ile davalının markasının esas unsurlarının aynı olduğunu , ortalama tüketici nezdinde markaların okunuşlarının aynı olduğu gerekçesiyle markanın hükümsüzlüğüne karar vermesinin hatalı olduğunu, mahkemenin, dava konusu markaların kullanıldığı havalandırma sektörünün tüketici hedef kitlesinin ortalama tüketici değil, uzman tüketici grubu olduğu gerçeğini dikkate almadığını, dava konusu markaların kullanıldığı ürünlerin, marketlerden satılan ürünler olmayıp ancak uzman tüketici grubu tarafından satın alınabilen ürünler olduklarını, bu nedenle uzman tüketici grubunun da , markalarını birbirine karıştırmasının mümkün olmadığını, 4-Davacının ve davalının web sitesi incelendiğinde, ürün gruplarının da farklı olduğunun , bu ürünlerin uzman tüketici grubu tarafından satın alınan ürünler olduğunun açıkça görüldüğünü belirterek, yukarıda ayrıntılı olarak arz ve izah edilen nedenlerden dolayı, Bakırköy 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 21.09.2017 tarih, Esas no: …- Karar no:… sayılı kararının bozularak davanın tümden reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dava,TPE’de, davalı adına tescilli … tescil numaralı … markasının tüm sınıflardan hükümsüzlüğü, sicilden terkini, marka hakkına tecavüzün giderilmesi davasıdır. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı vekili, müvekkili adına … markasının 10.12.1996 tarih ve … sayılı ile tescil edildiğini, müvekkilinin … markası ile davalı tarafından karışıklık ve açıkça iltibasa meydan verecek şekilde … adı altında 07.07.2015 tarihinde benzer kategorideki ürünler için tescil ettirildiğini, TPE de davalı adına tescilli … tescil numaralı … markasının tüm sınıflarda hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine, müvekilinin marka hakkına tecavüzün giderilmesini talep etmiş, Davalı vekili, müvekkilinin tescilli marka sahibi olduğunu, müvekkilinin … markasının başvuru tarihi 06.11.2012 tarihi, Resmi Marka Bülteninde yayınlandığı tarihin 13.05.2013 olduğunu, aradan yıllar geçtikten sonra davanın açıldığını, davacının sessiz kalma nedeniyle hak kaybına uğradığını, müvekkili adına tescilli … markasının davacı adına tescilil … markasından görsel, işitsel ve anlamsal olarak da farklı olduğunu, her iki markanın da, sektörle ilgili … kelimesinden türetilmiş olması nedeniyle ve dolasıyla davacı markasının ayırt ediciliği zayıf markalar kategorisinde olması nedeniyle, aynı zamanda her iki marka arasındaki emtia benzerliğinin de sadece iklimlendirme ve havalandırma cihazları emtiaları ile sınırlı olması nedeniyle, dava konusu markaların hedef kitlesi olan tüketici grubunun heri iki markayı birbirine karıştırma ihtimali de bulunmadığından haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiş, mahkemece, hükümsüzlük ve terkin talebinin kabul, markaya tecavüzün tesbiti talebinin reddine karar verilmiş, her iki taraf vekili yukarıdaki sebeplerle istinaf etmiştir. Dosyada mevcut TPE kayıtlarına göre, davacı tarafa ait markanın … sayılı … şekil markası olduğu, 11.sınıfta 10.12.1996 tarihinde tescil edildiği, markanın 10.12.2006 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle yenilendiği ve geçerliliğini koruduğu, davalı tarafa ait markanın … sayıyla havalandırma cihazları … ibaresinden teşekkül ettiği, 11.sınıfta 07.07.2015 tarihinde sicile kaydedilen markanın 06.11.2012 tarihinden itibaren on yıl müddetle geçerli olacak şekilde tescil edildiği, geçerliliğini koruduğu anlaşılmıştır. Mahkemece üç kişilik heyetten bilirkişi raporu alınmış, raporda davacı tarafa ait … ibareli markanın 11.sınıf emtialar yönünden ayırt ediciliğinin bulunduğu, davalıya ait havalandırma cihazları … markasıyla bir bütün halinde karşılaştırıldığında, markalar arasında karıştırılma tehlikesinin bulunduğu, davacının, davalının markasını kullanmasına sessiz kaldığına yönelik bir sonuca ulaşılmadığı tespitleri yapılmıştır. 556 sayılı KHK m. 8/1-b hükmü, “….Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa…” şeklinde düzenlenmiştir. Bu maddede düzenlenen nisbi tescil engeli esasen, marka hukukuna hâkim olan öncelik ilkesine vurgu yapmakta olup, markayı önce tescil ettiren veya başvuru konusu yapan kişinin korumadan öncelikli olarak yararlanacak olmasını ifade eder. Söz konusu nisbi tescil engelinin uygulanabilmesi için her şeyden önce marka başvurusuna konu işaretin daha önce tescil ettirilmiş bir marka veya tescil başvurusuna konu edilmiş bir işaret ile aynı veya benzer olması gerekir. Markaların benzerliğinin değerlendirilmesi, markada yer alan kelime veya şekil unsurlarının birlikte yarattığı bütüncül izlenime göre yapılmalıdır. İki marka arasındaki benzerlik araştırması yapılırken, ortalama tüketicide görsel, işitsel ve kavramsal olarak karışıklığa yol açılıp açılmadığına bakılır. 556 sayılı KHK’nın nispi ret nedenlerini içeren m. 8/1-b uyarınca, tescil edilemeyecek bir marka tescil edilmişse, m. 42/1-b uyarınca markanın hükümsüzlüğü talep edilebilir. Dolayısıyla KHK m.8/l-b ve m. 42/1-b maddesinin uygulanabilmesi için markalar ve mal/hizmetler arasında ayniyet veya benzerlik ile halk nezdinde karıştırılma olasılığının bulunması gerekmektedir Yargıtay HGK’nın 2017/11-139 Esas 2020/765 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere markalar arasında karıştırılma ihtimalinin varlığı incelenirken, inceleme konusu markaların “benzerlik derecesi, mal ve hizmetlerin benzerlik derecesi, inceleme konusu mal ve hizmetlerin tüketicilerinden oluşan ortalama tüketici kitlesinin bilinç ve dikkat düzeyi” gibi hususlar dikkate alınmalı, halkın iki marka arasında herhangi bir şekilde ve herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalinin, görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın asıl unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabileceği dikkate alınmalı, ortama tüketici nezdinde markaların aynı işletmeye ait ancak farklı markalar olduğu ve bu işletmeler arasında ekonomik ve organik bağlantı bulunduğu düşüncesine de yol açması karıştırılma ihtimali olarak değerlendirilmeli, markaları taşıyan ürünlerin ortalama tüketicilerinin dikkat düzeyleri yüksek olmalarına rağmen markaları ilişkilendirme ihtimali gözetilerek, karıştırılma ihtimali tespit edilmelidir. Ayrıca, karıştırılma tehlikesinin değerlendirilmesinde malların ve hizmetlerin benzerlik derecesi ile markaların benzerlik derecesi arasında karşılıklı bir bağlantı mevcut olup, buna göre örneğin markaların kullanıldığı mal ve hizmetler arasında düşük benzerlik derecesi, markalar arasındaki benzerlik derecesinin yüksek olmasıyla dengelenebilir. Bu değerlendirmede özellikle, tescilli markanın tanınmışlık derecesi arttıkça mal veya hizmetler arasındaki benzerlik derecesi az olabilir. Yani, iki marka arasındaki iltibas tehlikesi iki şekilde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan birincisi, hükümsüzlüğe konu markanın daha önce tescil ettirilmiş olan markaya benzerliği sebebiyle aynı marka zannedilmesi, ikincisi ise, markalar arasındaki benzerlik sebebi ile markaların aynı işletmeye ait olduğunun sanılmasıdır. Bir markanın hükümsüzlüğüne karar verebilmek için markaların ayırt edilemeyecek derecede aynı/ benzer ve aralarında iltibasın varlığı gerekmektedir. Markanın benzeri, aynı mal ve hizmetlerde kullanılabileceği gibi, aynı markanın benzer mal ve hizmetlerde kullanılması karıştırma ihtimalini ortaya çıkabilir. Karıştırılma ihtimali, bir yandan markaların karıştırılmasını, diğer yandan da markaların temsil ettiği, mal ve hizmetlerin karıştırılmasını ifade etmektedir. 556 sayılı KHK.’nın 8/1 mad. kapsamında, mal ve hizmetlerin aynılığı veya benzerliği değerlen-dirilirken yalnızca tescil edilmiş veya başvurusu yapılmış mal ve hizmetler dikkate alınmalıdır; listede yer almayan, ancak fiilen kullanıldığı veya kullanılma niyeti olduğu belirtilen mal ve hizmetler değerlendirmede dikkate alınmayacaktır. Mal ve hizmetlerin aynılığı, ilke olarak mal ve hizmetlerin aynı şekilde yazılmış, ifade edilmiş olmalarından kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte, aynı mal ve hizmetin birden fazla isme sahip olması veya piyasada anıldığı isim ile teknik, bilimsel, literatüre geçmiş isminin farklı olması veya yabancı dildeki isminin Türkçe’ye de geçmiş olması durumlarında da mal ve hizmetler farklı şekilde ifade edilmiş olsalar bile aynı kabul edilecektir. Dosya kapsamına göre her iki markanın 11. sınıfta aynı emtia sınıfında tescilli olduğu, davalı tarafça, hükümsüzlüğün sadece kendisinin tescil ettirdiği ürünlerle sınırlı olarak verilmesi gerektiğini ileri sürmüş olup bu yönden yapılan incelemede, marka hukukuna hakim olan sınıfsal koruma sistemi sebebiyle marka sahibi, ancak tescilde belirlediği mal ve hizmetler için üçüncü kişilerin bu markayı aynen ya da tüketicilerin karıştırmalarına neden olacak şekilde benzerini tescil ettirmelerine veya kullanmalarına engel olabileceği, somut layda davacının 11. sınıfta tescilli olduğu emtia sınıfinda, davacının tescil ettirdiği “İklimlendirme ve havalandırma cihazları, soğutucular ve dondurucular. Sanayi tipi kurutma ve soğutma tesisatı. Pastörize ve sterilize edici makineler” davalının emtia sınıfi ile aynı olduğu, bu durumda sadece bu mal ve hizmetler yönünden davalı markasının kısmi hükümsüzlük ve tescilden bu mal ve hizmetler yönünden terkinine karar verilmesi gerktiğinden davalı vekilinin bu yöndeki başvurusunun yerinde olduğu görülmüştür. Davalı tarafça her iki markanın hitap ettiği tüketici kitlesinin uzman tüketici kitlesi olarak markaları karıştırma tehlikesinin bulunmadığı ileri sürülmüşsede, markaların aynı emtia sınıfında tesscilli olduğu, markalar arasında görsel benzerlik bulunduğu gibi, davalının markasında sadece “k “harfi yerine “c” harfi getirmek suretiyle “…” ibaresine yaklaştırarak “…” markasını oluşturduğu, bu haliyle işitsel benzerliğinde söz konusu olduğu, ayrıca taraf markalarının tescil tarihleri dikkate alındığında, davacının markasının uzun yıllar aynı sektörde yaratmış olduğu bilinirlik etkisinden faydalanma amacı güttüğü kanaati uyandığı, tüketici kitlesinde davalı markasının, davacı firmanın seri markası olarak düşünülebileceği, bu nedenle markalar arasında iltibasın var olduğu, davacı markasınında ayırt edici karaktere sahip olduğu, sonuç olarak markalar arasında görsel, işitsel, kavramsal benzerlik bulunduğu, her iki markanın asli ve tali unsurları ile birlikte bütünü itibariyle bıraktığı izlenimler bakımından benzerlik taşıdığı, bu yöndeki bilirkişi tespitinin ve mahkeme kararının dosya kapsamına uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin buna yönelik istinaf talebinin reddi gerekmiştir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 556 sayılı KHK hükümleri dikkate alındığında, tescilli bir hak söz konusu ise, hükümsüz sayılıncaya kadar tescilli hakkın kullanımı söz konusu olduğundan, buna dayalı herhangi bir tecavüzün tespiti, men’i, söz konusu olmayacağından davacının bu yöndeki istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak yukarıda açıklandığı üzere davacı tarafın, markaya tecavüz yönünden yaptığı istinaf itirazı ile davalı tarafın davanın tümden reddi yönündeki istinaf itirazlarının yerinde olmaması sebebiyle 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince reddine, davalı tarafın kısmi hükümsüzlük yönündeki istinaf sebebinin ise yukarıda açıklandığı üzere, 11. emtia sınıfında bir çok ürün grubu olması ve davacı ve davalı markaları arasındaki ortak emtiaların sadece “iklimlendirme ve havalandırma cihazları , soğutucular ve dondurucular. Sanayi tipi kurutma ve soğutma tesisatı . Pastörize ve sterilize edici makineler” olması sebebiyle, sadece bu emtialar yönünden davalı markasının kısmi hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerekirken, tam hükümsüzlük kararı verilmesi hatalı olduğundan davalı vekilinin bu yöndeki istinafının kısmen kabulüyle, 2017 tarih, 2016/158 E. 2017/163 K. Sayılı kararının maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, fakat yapılan bu hata yeniden yargılamayı gerektirmediğinden resen kararın diğer kısımları baki kalmak üzere “davalı markasının 11. emtia sınıfında “iklimlendirme ve havalandırma cihazları, soğutucular ve dondurucular. Sanayi tipi kurutma ve soğutma tesisatı . Pastörize ve sterilize edici makineler” emtiaları yönünden hükümsüzlüğüne ve bu emtialar yönünden sicilden terkinine, fazlaya ilişkin talebin reddine….” şeklinde karar verilmesi sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜ ile, 2- Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 21/09/2017 tarih, 2016/158 E. 2017/163 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden resen yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, 3- Davalı markasının 11. emtia sınıfında “iklimlendirme ve havalandırma cihazları, soğutucular ve dondurucular. Sanayi tipi kurutma ve soğutma tesisatı. Pastörize ve sterilize edici makineler” emtiaları yönünden hükümsüzlüğüne ve bu emtialar yönünden sicilden terkinine, fazlaya ilişkin talebin reddine, 4- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 4/a-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcından peşin alınan 29,20 TL’nin mahsubu ile bakiye 51,50 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4/b-Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan 29,20 TL başvurma harcı, 29,20 peşin harç, 4,30 TL vekalet harcı, 2.100,00 TL bilirkişi ücreti, 193,20 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 2.355,90 TL yargılama giderinden davanın kısmen kabul edilmiş olması sebebiyle, 1.177,95 TL’sinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, 4/c-Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan, 11,00 TL posta giderinin, davanın kısmen kabul edilmiş olması sebebiyle, 5,50 TL’sinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, bakiye giderin davalı üzerinde bırakılmasına, 4/d-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre kabul edilen sicilden terkin davası yönünden 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, 4/e-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre kısmen reddedilen sicilden terkin davası yönünden 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 4/f-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre reddedilen tecavüzün tespiti, meni yönünden 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 5/a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 5/b- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 5/c-İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcının davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5/d-İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 5/e-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 21/04/2022