Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/986 E. 2022/631 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/986 Esas
KARAR NO: 2022/631
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/04/2018
NUMARASI: 2017/73 E. – 2018/357 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … isimli şahıstan 30.000,00 TL alacaklı iken bu şahsın müvekkile borcunu ödemek adına 15/01/2017 Vade Tarihli 30.000,00 TL bedelli bir adet bonoyu müvekkili adına keşide ederek teslim ettiğini, davacının senedi aldığı tarihte davalı şirketin sahibi … ile nişanlı olduğunu, evlilik hazırlıkları yaptığını, neticesinde davalı şirket sahibi … ile evlenmiş bulunduklarını, davalı şirket sahibinin bu sırada müvekkiline ait olan senedi kendine ait olan şirket üzerinden bankaya tahsile vermek üzere müvekkilden istediğini, müvekkilin de evleneceği adama duyduğu güvenle senedi aynı zamanda davalı şirket sahibi olan nişanlısı …’ye teslim ettiğini ve …’nin söz konusu şirketi kendi şirketinin çalıştığı … Bankası Pendik Şubesine şirket adına ciro yaparak şirket hesabına mahsuben tahsil edilmesi adına verdiğini, müvekkilinin … ile 08/12/2016 tarihinde başlayan evliliklerinde evlilik sonrasında yaşanan olaylar sebebiyle Gebze 2. Aile Mahkemesi’nin 2017/37 E. Sayılı dosyasından eşi …’ye karşı boşanma davası açtığını ve sonrasında eşine verdiği ve eşine ait şirket üzerinden tahsil edilmek üzere bankaya keşide edilmiş senedin iadesini talep ettiğini, ancak eşi …’nin senedi geri vermeyi reddettiğini, müvekkil ile davalı şirket arasında hiçbir ticari ilişkinin söz konusu olmadığını, zaten davalı şirketin müvekkilin eşi …’ye ait olduğundan böyle bir ticari ilişkinin olmasının hayatın olağan akışına aykırı olacağını, davalı şirketin tamamen kötü niyetle senedi kullanarak müvekkile baskı yapmaya ve açılan boşanma davası sebebiyle intikam almaya çalıştığını iddia ederek, davalarının kabulü ile müvekkil davacının davalı şirkete borcu olmadığının tespitini, davalı şirket aleyhine % 20 kötü niyet tazminatın hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı şirket üzerine bırakılmasını talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı şirketin davacının eşi …’ye ait olduğunu, davacının … ile 2016 yılının 9. ayında kurulan … Şirketi’ne Asistan/Muhasebe Elemanı iş müracaatı üzerine tanıştığını ve akabinde aralarında ilişki başladığını, ilişkinin devamında çeşitli sebeplerle …’den borç para almaya başladığını, davacının …’den aldığı borç miktarının 40.800,00 TL’ye ulaştığını ve bu paranın yarıdan fazlasının davacının …’a olan kredi borcuna ödendiğini, davacının …’ye çok borcu olduğunu belirterek Hendek’te bir şahıstan alacağı olduğunu, bu şahıstan olan alacağını borcuna karşılık vermek istediğini belirttiğini ve Hendek’e gidilip bu şahıstan senet alındığını, davacının alınan bu senedi borcuna karşılık …’ye ciro ve teslim ettiğini, …’nin ise senedi ciro etmeksizin beyaz ciro ile kendi firmesı olan … Şirketi’ne teslim ettiğini, müvekkil davalının söz konusu bonoyu tahsil amacıyla 01/11/2016 tarihinde … Bankası Pendik Şubesine teslim ettiğini ve senet bedelinin ödenmemesi üzerine 18/01/2017 tarihinde senedin protesto edildiğini, davalı şirket yetkilisi …’nin senedin davacı tarafından davalıya ciro ve teslim edildiği tarihte nişanlı dahi olmadıklarını, davacı ile …’nin 17/12/2016 tarihinde nişanlandıklarını ve Bilahare Umreye gitme kararı sonrası nikâh kıydıklarını, davacı yanın Gebze 2. Aile Mahkemesi 2017/37 E. Sayılı dosyası üzerinden açmış olduğu boşanma davasında da davalıyla anlaşamadıklarını, anlaşarak boşanma kararı aldıklarını ve davalıdan hiçbir hak, alacak, nafaka, maddi manevi tazminat talebi olmadığını açıkça beyan ve ikrar ettiğini, davacının dava dilekçesindeki hakaret ve tehdit iddialarının dayanaksız olduğunu savunarak, haksız ve dayanaktan yoksun davanın reddine, davacının % 20 kötü niyet tazminatına mahkûm edilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Davanın, menfi tespit talebine ilişkin olduğu, Mahkememizce davalı defterlerinin incelenmesine karar verildiği ve davalı defterlerinin incelenmesi sonucunda bilirkişi raporu alındığı, dava konusu 27.10.2016 düzenleme tarihli, 15.01.2017 Vadeli, 30.000 TL tutarlı bononun, 27.10.2016 tarihinde şirket ticari defterlerinde 331.001 ortaklara borçlar hesabı/… üzerinden kayıt altına alınarak şirketin 121.001 alacak senetleri hesabına girildiği, senedin … Bankası/Pendik Şubesine teslim edildiğine ilişkin olarak ticari defterlerde herhangi bir kayda rastlanılmadığı ve senedin 121.001 Alacak Senetleri Hesabında kaydının devam ettiği, ticari defterlerde davacı … ile davalı şirket arasında herhangi bir ticari ilişki kaydı bulunmadığı, bononun düzenleme tarihinin 27.10.2016, vade tarihinin 15.01.2017, tutarının 30.000 TL, borçlusunun dava dışı ihbar olunan …, bono alacaklısının davacı … veya Emrühavalesi olduğu ve bedelinin nakden alındığı şeklinde düzenlenmiş bulunduğu, bononun arka yüzünde ise bononun davacı … (kızlık soyadı) tarafından imza edilmek suretiyle davalı şirkete ciro edilerek davalı şirketin tam hisseyle tek hissedarı olan …’ye teslim edildiği, 18.01.2017 tarihli 0740 yevmiye numaralı protesto şerhine havi olduğu, dava dışı …’nin ise senedi davalı şirkete ciro ettiğine dair herhangi bir cirosunu/imzasının bulunmadığı, dava dışı …’nin ise herhangi bir ciro/imza tatbik etmeksizin konu senedi tam hisseyle sahibi bulunduğu davalı şirketin ticari defter kayıtlarında Ortaklar Hesabına Alacak kaydı yapmak suretiyle davalı şirketin tüzel kişiliğinin tasarrufuna teslim ettiği, … Bankası Senet Teslim Bordrosundan anlaşıldığı üzere davalı şirket adına tahsil edilmek üzere teslim alınan söz konusu bononun vade tarihinde ödenmeyerek Noterlikçe protesto edilmiş olduğu ve yine ticari defter kayıtlarından anlaşıldığı üzere vadesinde ödenmeyen işbu senedin davalı şirketin tasarrufu altında kalmaya devam ettiği, ancak davalı şirketin bonoyu kendilerine teslim eden şirketin tek ortağı/sahibi konumunda olan dava dışı …’ye bono tutarı kadar borçlu bulunduğu, davaya konu senedin davalı şirkete ciro edilmesini ve/veya maledilmesini gerektirecek bir borç/alacak bakiyesi bulunmadığı, ayrıca davacının iddiasını ispat eder yazılı delil sunmadığı, yalnızca beyanı bulunduğu anlaşıldığından davanın ispat edilememesi nedeniyle davanın reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -HMK hükmü gereği ispat yükünün iddia edilen bir vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğunu, menfi tespit davasında da ispat yükünün davalı olmasına karşın alacaklı/davalıda olduğunu, taraflarınca davalı şirket arasında herhangi bir ticari ilişkinin söz konusu olmaması sebebiyle menfi tespit davası açıldığını, ispat yükünün davalıda olduğunu, borçlu bir hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse de bu kez hukuki ilişkinin kendisinin ortaya sürdüğü ilişki olduğunun ispat külfetinin davacı borçluya düşeceğini, ispat yükünün taraflarında olduğu kabulü ile verilmiş olan red kararının hatalı olduğunu, -Müvekkili ve davalı şirket arasında herhangi bir ticari ilişkinin söz konusu olmasının davalı şirketin tek sahibi olan …’nin müvekkilinin eşi olması sebebiyle hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Müvekkilinin dava konusu bonoyu, davalı şirketin sahibinin yani eşinin ” bonuyu şirket üzerinden bankaya verelim ödenmezse protesto işlemleriyle uğraşmak zorunda kalmazsın” demesi üzerine verdiğini, ticari defterlerden de davaya konu senedin davalı şirkete ciro edilmesini gerektirecek bir borç/alacak bakiyesi olmadığının tespit edildiğini yerel mahkemenin ispat yükünü taraflarına yükleyerek yazılı delil sunulmama gerekçesiyle davanın reddi yönünde vermiş olduğu kararın hatalı olduğunu kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, kambiyo senedi sebebiyle menfi tespit talebine ilişkindir. 4721 Sayılı TMK’nun 6. Maddesi gereğince, kural olarak bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur. İspat yüküne ilişkin bu genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Kural olarak menfi tespit davalarında ispat yükü alacaklı olduğunu iddia eden davalıdadır. Ancak davalının alacağı kambiyo senedine dayanıyorsa ispat yükü yer değiştirerek senetten dolayı borçlu olmadığını iddia eden davacı tarafa düşer. (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 20/03/2019 tarih 2017/3521 E., 2019/1844 K. Sayılı kararı da bu yöndedir.) Borçlu olunmadığını iddia edilen dava ve takip konusu senet bono vasfındadır. Bononun keşidecisi bonoda gösterdiği belirli bir bedeli kayıtsız ve şartsız olarak bizzat ödemek konusunda soyut bir taahhütte bulunmaktadır.Soyutluk (mücerretlik) ise senedin içerdiği hakkın doğumuna sebep olan temel hukuki ilişkinin senet metninden anlaşılamaması anlamına gelir. Soyutluğun senede yüklediği ilk özellik, hamilin artık senette gösterilen alacağın alacaklısı olduğu konusunda, senetten başka bir delil sunmasına gerek bulunmaması; alacağını sadece bu senetle ispatlayabilmesidir. Davacının dosyaya iddiasını kanıtlayacak mahiyette yazılı ve kesin delil sunamadığı, nişanlısına hatır senedi olarak senedin verilmiş olduğu iddiasının kesin delillerle ispat edilmesi gerektiği, bononun, bağımsız borç ikrarını içeren bir senet olması, bu sebeple bir illete bağlı olmasının gerekmemesi ve ispat yükünün senedin bedelsiz olduğunu ileri süren ve senedin ihdas sebebini değiştiren tarafa ait olması sebebiyle somut olayda ispat yükünün davacı tarafta olduğu kuşkusuzdur. Bu kapsamda, davacının bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Öte yandan 6100 Sayılı HMK’nın 353/1. maddesinin ikinci cümlesi uyarınca re’sen yapılan inceleme sonucunda, davacı tarafın dava dilekçesi ile 28/01/2016 havale tarihli delil dilekçesinin deliller kısmında açıkça yemin deliline dayandığı tespit edilmiştir. Mahkemece davanın kanıtlanamadığı kanaatine varılmıştır. Bu konuda yeminin kesin delil olduğu, yemin deliline dayanan tarafın, iddia veya savunmasının diğer delillerle ispatlanmamış olması sebebiyle bu delile sıra gelmiş olduğunu başka türlü bilemeyeceğinden mahkeme, yemin teklif etmek hakkı bulunduğunu istek sahibine hatırlatmakla yükümlü olup, kural olarak, yemin teklifi hakkı kullandırılmadan karar verilemeyeceğinden, davacıya tüm deliller toplandıktan sonra gerekli görülür ise yemin teklifi hatırlatılıp davacı yemin teklif etmek istediği taktirde, yemin delili hatırlatılarak sonuca ulaşılması gerekirken, davacı tarafın yemin deliline dayanmasına ve mahkemece, davanın kanıtlanamadığı kanaatine ulaşılmasına rağmen, davacı tarafa yemin delili hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, davacı tarafa yemin delili hatırlatılmaksızın karar verilmesi sebebiyle karar usule aykırı olduğundan, kararın bu eksiklik giderilmek üzere kaldırılarak mahkemesine gereği için gönderilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince davacının istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile; 2- İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/04/2018 tarih, 2017/73 E. 2018/357 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 14/04/2022