Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/985 E. 2022/611 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/985 Esas
KARAR NO: 2022/611
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/03/2018
NUMARASI: 2017/309 E. – 2018/274 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalıya 12.750,00 TL borç vermiş olduğunu, davalıya ödenmesi hususunda kararlaştırılan süre geçmiş olmasına rağmen borcunu ödemediğini, davalının müvekkiline borcun dayanağı olarak 31/12/2007 vade tarihli, 2.750,00 TL ve 15/05/2007 vade tarihli 10.000,00 TL bedelli iki adet senet verdiğini, bu nedenle verilen borcun tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası vasıtasıyla takip başlatıldığını, davalı/borçlu, alacağın tahsilini engellemek amacıyla haksız ve kötüniyetli olarak borca itiraz ettiğini bu sebeplerle davalının haksız ve kötü niyetli borca itirazının iptali ile takibin asıl alacak 12.750,00 TL üzerinden takip tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte devamını, davalının haksız itirazı üzerine takip durduğundan %20’den aşağı olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına mahkum edilmesini karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Huzurdaki davanın görevsiz mahkemede açıldığını, görevli mahkemenin İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, takip konusu senedin alacağının zamanaşımına uğradığını, vade süreleri geçen bu senetlerin davacıdan alınan borç paraya istinaden düzenlenmiş olduğunu ve müvekkilinin davacıya olan borcunu defaten, elden ve nakden ödeyerek ifa ettiğini, bu zamana kadar bedelleri ödenmiş senetleri kötü niyetli olarak elinde bulunduran davacının müvekkil aleyhine vade tarihinden 10 sene sonra icra takibi başlatması davacının haksız ve kötü niyetli olarak hareket ettiğini açıkça gösterdiğini, bu nedenlerle işin esasına girilmeksizin görevsiz mahkemede açılan davanın dava şartı yokluğundan usulden reddedilmesini, zamanaşımı def’ilerin kabulü ile davanın reddini, işin esasına girilecekse her halükarda maddi ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Her ne kadar davalı taraf icra dosyasına yapmış olduğu itiraz ile asıl alacağa ve ferilerine itiraz etmiş, Mahkememize hitaben verdiği cevap dilekçesi ile Mahkememizin Davaya bakmaya görevli olmadığını, talebin zamanaşımına uğradığını, dava konusu senetlerin davalının şahsi borcuna karşılık verildiğini, senet bedellerinin davacıya elden defaten ve nakden ödendiğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiş ise de; Dosya kapsamına ibraz edilen dilekçeler ile İcra takip talebine konu senetlerin her iki tarafın kabulünde olduğu üzere davalı tarafça davacı taraftan alınan borç para karşılığı düzenlendiği hususu mahkememizce sabit bulunmuştur. Davacı tarafın senet bedellerinin tahsili için başlattığı icra takibine davalı tarafın borcunun bulunmadığına yönelik itirazı ile takibin durduğu, davacı tarafın davasının İ.İ.K.’ nun 67.md de ifadesini bulan İtirazın İptali Davası olduğu ve hak düşürücü süre içinde davanın açıldığı görülmüştür. Davalı taraf cevap dilekçesi ile Mahkememizin Görevli Mahkeme olmadığı ve alacağın zamanaşıma uğradığı iddiasında bulunmuş ise de; davalı tarafın bu itirazları düzenlenen ara karalarda ki gerekçelerle reddedilmiştir. Davada 6100 Sayılı Kanunun 190.md uyarınca ispat yükü borcu kabul eden ancak ödediği iddiasında bulunan davalı tarafa aittir. Davalı tarafın tanık dinletme talebi 6100 sayılı Kanunun 201.md uyarınca dava miktarı göz önünde bulundurularak mahkememizce kabul edilmemiştir. Davalı tarafın borcu ödediği yönünde ki iddiasını icra takibine konu senetlerle Aynı Kuvvetteki Yazılı Delille İspatlayamadığı anlaşılmakla davacı tarafın dava konusu senetlerden dolayı davacı tarafa borçlu olduğu kabul edilmiş, Taraflarca ibraz edilen ve talep edilen delillerin toplanılmasını müteakiben Mali Müşavir Bilirkişi Vasıtası ile yapılan inceleme ile yapılan icra dosyasında ki talep edilen ferilere yönelik hesaplamalar yerinde görülmüş olmakla davacı tarafın davasının kabulü yönünde hüküm tesis edilmiş,davalı tarafın icra dosyasına yapmış olduğu itirazın haksız ve davacı tarafın alacağını geç almasına sebep olacak nitelikte bulunduğu anlaşılmakla davalı taraftan icra inkar tazminatının alınarak davacı tarafa verilmesi yönünde” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 09.11.2016 tarih, 2014/19-1241 E. ve 2016/1033 K. sayılı kararında da açıkça bahsi geçtiği üzere davanın öncelikle görevsizlik nedeniyle reddi gerektiğini, davada her ne kadar aynı ortaklık (… Ltd. Şti.) çatısı altında faaliyet gösterip bu ortaklıkta temsilcilik görevi de üstlenen iki şahsın arasındaki alacak borç ilişkisi nedeniyle düzenlenen bono bedellerinin ödenip ödenmediğini konu edinse de, bonoların 3 yıl sürelerinin dolması ve vasıflarını yitirmiş olması nedeniyle bunlara kambiyo senedi olarak değil, ayrıca bir ispat vasıtası olarak dayanıldığını, karardan rücu edilerek görevsizlik kararı verilmesi ve dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesi gerektiğini, dosyada alınan bilirkişi raporunda da davacı ile davalı arasında ticari mal alım satım ilişkisi olmadığı ve şahsi borç alacak ilişkisi olduğunun tespit edilmiş olduğunu, -Davaya konu edilen bonoların aynı ortaklık (… Ltd. Şti.) çatısı altında faaliyet gösterip bu ortaklıkta temsilcilik görevi de üstlenen iki şahsın arasındaki alacak borç ilişkisi nedeniyle düzenlendiğini, müvekkilinin ve davacının bu şirkette müdürlük, temsilcilik ve sair görevler üstlendiklerini, TTK 749. maddesi uyarınca vadelerinin geldiği tarihten itibaren 3 yılın geçmesiyle kambiyo senedi vasfını yitiren bonoların ispat vasıtası olarak icra takibine konu edildiğini, TBK 146 vd. maddelerinin uygulama alanı bulduğunu, TBK 147/5. maddesinde; “bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki; bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri, denetçileri ile ortaklık veya ortaklar arasındaki alacaklar” beş (5) yıllık zamanaşımına tabi kılındığını, her iki bono yönünden de alacağın zamanaşımına uğradığını, -Vade süreleri geçen bu senetlerin davacıdan alınan borç paraya istinaden hatır senedi olarak düzenlendiğini, daha sonra ekonomik durumunda iyileşme olan Müvekkilinin davacıya olan borcunu elden ve nakden ödeyerek borcunu ifa ettiğini, davacının senetleri “yırtarak attığını” bildirdiğini, ancak bu konuda tanıklarının dinlenmediğini, senet vasfı olmayan belgelere karşı tanık dinlenmesinin mümkün olduğunu, -Müvekkilinin, 2004-2007 ile 2013-2014 yılları arasında davacının çalıştığı ve esasen davacının yönetiminde bulunan işyerinde çalıştığını, en son 2014 yılında işyerinden ayrılarak başka bir şirkette çalışmaya başladığını ve bu nedenle de aralarında farklı hukuki işlemlere konu edilen ihtilaflar meydana geldiğini, kendisine borcunu ödemeyen müvekkilinin 7 sene sonra davacı tarafından yeniden işe kabul edilmesinin her şeyden önce hayatın olağan akışına aykırılık oluşturduğunu, davacının iddialarının tutarsız olduğunu ve gerçeklerle bağdaşmadığını, alacağının kendisine ödenmediği iddiasında olan bir kişinin 10 seneyi aşkın bir süre bekledikten sonra bu senetler için icra takibi başlatmasının ve 2007 vade tarihli senetleri elinde bulundurup ancak 10 sene sonra takibe konu etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, öncelikle kararının kaldırılarak zamanaşımına bakımından reddine, bu talepleri kabul görmeyecekse görevsizlik taleplerinin kabulü ile dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine, her halükarda haksız davanın tamamen reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; -Mahkemenin görevli olduğunu, -Zamanaşımına uğramış bono sebebiyle temel ilişkiye uygulanan zamanaşımının dikkate alınması gerektiğini, taraflar arasında temel borç ilişkisine dayanan alacak zamanaşımı süresi içerisinde talep edildiğini, TTK m.732’nin eldeki davada uygulanmasına imkan olmadığını, -Davalının borcunu ödemediğini, -Davalının iddiasını ancak yazılı olarak ispatlayabileceğini, zamanaşımına uğramış bononun yalnızca müvekkili açısından para borcunun verildiğine ilişkin olarak yazılı delil başlangıcı kabul edildiğinden yalnızca müvekkilinin tanıkla ispat etmesinin mümkün olduğunu davalının istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, zamanaşımına uğramış bonolar nedeniyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Bono ve bononun zamanaşımına ilişkin hükümler 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiştir. Anılan Kanunun 4. maddesinde taraflardan biri tacir olmasa bile bu Kanunda düzenlenen hususlara ilişkin davaların ticari dava sayıldığı açıkça hükme bağlanmıştır. Aynı Kanunun 5. maddesi hükmünde yapılan değişiklik uyarınca, Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Asliye Ticaret Mahkemeleri arasındaki iş bölümü ilişkisi 01/07/2012 tarihinden itibaren görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev kamu düzenine ilişkin olup, dava şartlarından bulunduğundan yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmelidir (Yargıtay 19.HD’sinin 2014/12085-2015/9141 EK sayılı kararı benzer mahiyettedir). Yukarıda verilen Yargıtay kararında da açıklandığı üzere bono TTK’da düzenlenmiş olup, bir senedin bono olup olmadığı, zamanaşımına uğrayıp uğramadığı, zamanaşımına uğramış ise bile bu hususun tespiti ile sonucuna göre karar verme bakımından uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemesi görevlidir. Bu nedenle davalının bu konudaki istinaf istemi yerinde değildir. Davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine başlatılan icra takibine dayanak gösterilen senetlerin zamanaşımına uğradığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, bu durumda ispat yükünün hangi tarafa ait olduğu, temel ilişkinin ispat edilip edilemediği noktasında toplanmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki, zamanaşımına uğramış bono, delil başlangıcı niteliğinde olup, temel ilişki yönünden on yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından, ispat yükü davacıdadır. Davacı, dava dilekçesinde dava konusu takibe konu edilen bononun nakdi borcun teminatı olarak verildiğini ileri sürmüş, davalı da cevap dilekçesinde borç olarak parayı aldığını beyan etmiştir. Zamanaşımına uğramış bono, tek başına temel ilişkiyi ispata yeterli bir delil olmayıp, sadece delil başlangıcı niteliğindedir. Bu durumda ispat yükü davalıda değil, davacıda ve ispat yükü üzerinde olan davacı tarafından ispat külfeti davalının cevap dilekçesinde borcu ikrar etmesi nedeniyle yerine getirilmiştir. Davalı borç olarak aldığını ikrar etmiş olmakla, ödemeye ilişkin ispat yükünü üzerine almıştır. Dava konusu uyuşmazlığın miktarı tanıkla ispat sınırının üzerinde olduğundan ödeme savunmasının tanıkla ispatı da mümkün değildir. Mahkemece, ispat yükünün davalıya düştüğü, davalıların cevap dilekçesinde yemin deliline de dayandığı dikkate alınarak davalılara yemin teklif etme hakkının hatırlatılmasından sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu sebeple davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. Açıklanan sebeplerle davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına, yukarıda açıklanan hususlara uygun işlem yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile; 2- İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/03/2018 tarih, 2017/309 E. 2018/274 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırılan 407,55 TL nispi istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 14/04/2022