Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/981 E. 2022/659 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/981
KARAR NO: 2022/659
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/04/2018
NUMARASI: 2017/102 E. 2018/404 K.
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 26/01/2017 tanzim, 30/01/2017 vade tarihli, 44.000 TL bedelli senedin (bononun) ve protokol başlıklı belgenin ihtiyaten haczedilen malların muhafazası sırasında ve işyerinin fiilen iş yapamaz hale getirilmesi tehdidi ve baskısı altında düzenlenerek müvekkillerine imzalatıldığını, rızaen borçlanma iradesi olmadığını, söz konusu senetten ve protokol başlıklı belgeden dolayı müvekkillerinin borcunun bulunmadığını, dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle 44.000,00 TL bedelli senetten ve protokol başlıklı belgeden dolayı borçlu bulunmadığının tespiti ile senedin ve protokol başlıklı belgenin iptaline, icra baskısı ve tehdidi altında ödenen 5.000,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, müvekkilleri yararına 40.000,00 TL manevi tazminat ve icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, kambiyo senedine dayanan alacağının tahsili amacıyla borçlu … San.ve Tic. Ltd. Şti. aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyası ile takibe geçtiğini, haciz işlemi sırasında davacıların istihkak iddia ettiklerini, İstanbul … İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2017/9 E ve122 K sayılı kararı ile takibin devamına karar verildiğinden haciz işlemleri için aynı adrese yeniden gidildiğini, davacılar ile takip dosyası borcuna istinaden protokol yapılarak 30/01/2017 vade tarihli 44.000 TL bedelli senedin müvekkiline verildiğini, bononun vadesi geldiği halde ödenmediğinden alınan haciz kararı ile borçlular aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyasından takip başlatıldığını ileri sürerek bildirdiği nedenlerle davanın reddini, davacıların kötüniyet tazminatına mahkumiyetini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davanın; İİK 72/3 maddesi gereğince açılan menfi tespit istemine ilişkin olduğu, İİK’nın 72. maddesine dayalı olarak açılan menfi tespit davalarında kural olarak alacağın varlığını ve miktarını kanıtlama yükümlülüğünün alacaklıda olduğu, alacağın kambiyo senedine dayanması halinde bu genel kuralın istisnası olarak borçlu olunmadığının kanıt yükümlülüğünün, iddiayı ileri süren borçlu tarafta olduğu, Somut olayda 26/01/2017 tarihli protokol incelendiğinde; 26/01/2017 düzenleme, 30/01/2017 vade tarihli, 44.0000 TL bedelli bononun İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosya borcuna istinaden alındığı, bono vadesinde ve tutarında ödenmesi halinde dosya borcu ile ilgili hiçbir alacak ve hakların kalmayacağının belirtildiği, alınmış bononun kayıtsız şartsız ödeme taahhüdü içeren bir kambiyo senedi olduğu ve şarta tabi kılınmadığının taraflarca imza altına alındığı, Toplanıp değerlendirilen tüm delillere göre; davalı tarafça, dava dışı 3. kişi hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyasından tatbik edilen haciz sırasında, davacıların istihkak iddiası üzerine icra mahkemesince takibin devamına karar verilmesi üzerine takip alacaklısı tarafından adreste uygulatılan haciz sırasında davacı borçlularca takip ve dava konusu protokol ile bononun düzenlenerek alacaklıya verildiği, düzenlenen takip ve dava konusu protokol ve bononun, teminat amaçlı olmadığı, bir nevi takip dosyasındaki borcun üstlenilmesine yönelik olduğu, bu haliyle protokol ve bononun karşılıksız olduğundan bahsedilemeyeceği, taraflar arasında düzenlenmiş protokol ve bononun borç ikrarını içerdiğinden, teminat amaçlı olarak düzenlendiği iddiasının kabul edilemeyeceği, protokol ve bononun haciz sırasında düzenlenmiş olması, bunların borç ikrarını içermeyeceği sonucunu da doğurmayacağı, açıklanan nedenlerle yerinde görülmeyen davanın reddine, dava konusu yapılan bonoya dayalı İstanbul … İcra Dairesi’nde davacılar hakkında başlatılan takibin durdurulmuş olması nedeniyle İİK’nun 72/4. maddesi gereğince davacıların tazminata mahkum edilmelerine” kararı verilmiştir. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Hacze konu icra takip dosyasının tarafları ile hiçbir bağı olmayan müvekkillerinin, kendilerine ait olmayan bir borcu üstlendikleri ve bu kapsamda senet ve protokolün düzenlendiğinin kabul edilmesinin mümkün olmadığını, borçlular arasında yer alan … Ltd. Şti. ve işyeri ile müvekkillerinin hiçbir bağının olmadığını ve borç üstlenilmesini gerektiren somut hiçbir gerekçenin bulunmadığını, Davalı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile dava dışı … Tic. Ltd. Şti., … San.Tic.Ltd.Şti. ve … San. ve Tic.Ltd.Şti. hakkında 05/12/2015 keşide tarihli 35.000,00 TL bedelli çeke dayanılarak başlatılan icra takip dosyası üzerinden gönderilen talimatla 18/01/2017 tarihinde Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Tal. sayılı dosyası ile borç ve borçlu ile hiçbir ilgisi bulunmayan, icra dosyasında taraf olmayan üçüncü kişi durumundaki müvekkillerinden …’ın işyeri adresi; … Mah. … Sok. Küçükçekmece/ İstanbul adresine hacze gelindiğini ve dosyada mevcut faturalar ve yoklama tutanakları ile müvekkiline ait olduğu sabit olan menkullerin organik bağ iddiası ile haczedildiğini, delil olarak; haciz mahallinde icra dosyasındaki borçlular arasında yer alan ….Ltd. Şti.’nin, takip dosyasına dayanak borcun doğumundan yıllar öncesinde ortaklarından olan …’a ait 2010 yılı işe giriş bildirge örneğinin gösterildiğini, İşe giriş bildirgesinin …’ın müvekkili …’ın eşi olan …’ın yanında 18/01/2010 tarihinde işe girişine ilişkin olduğunu, 24/05/2013 tarihinde işten ayrıldığını, …’ın 11/01/2010 tarihinde … adlı işyerini açtığını, işyerinin … Mah. … Sok. No:… Küçükçekmece/İstanbul adresine taşındığını ve 10/04/2014 tarihine müvekkili …’a devredildiğini ve halen adresteki işyerinin müvekkili tarafından işletildiğini, …’ın, işletmenin müyekkili adına faaliyet gösterdiği sürede herhangi bir çalışması olmadığının SGK kayıtları ile sabit olduğunu, Dosyada mübrez ticaret sicil gazetesi, devir sözleşmeleri suretleri ve firma sicil bilgileri incelendiğinde, … San. ve Tic.Ltd.Şti.’nin 04/01/2006 tarihinde kurulduğunu, …’ın şirketteki ortaklığının 07/03/2013 tarihli devir sözleşmesi ile sona erdiğini, devir işleminin 20/03/2013 tarih 8282 sayılı ticaret sicil gazetesinde yayınlandığını, …’ın müvekkili …’ın yeğeni olup, yanında bir dönem çalıştığını ve 24.05.2013 tarihinde işten ayrıldığını, salt borçlu … Ltd. A.Ş.’in eski ortağı ve müvekkilinin yeğeni olması gerekçe gösterilerek haciz işlemi yapılarak, akabinde davaya konu senet ve protokolün tehdit ve baskı altında rıza dışı imzalanmasına neden olan muhafaza işleminin yapılmasının hukuka uygun olmadığını, müvekkili tarafından hiçbir bağı olmadığı bir şirketin borcunun kabul edildiğinin düşünülemeyeceğini, 2-İstanbul 13. İcra Hukuk Mahkemesi’nce 2017/69 Esas 2017/122 Karar, 25/01/2017 tarihli ilamı ile istihkak iddiasını doğrulayan kanaat verici nitelikte delil ibraz edilmediğinden takibin devamına, istihkak iddiacısına dava açması için 7 gün süre verilmesine ve kararın taraflara tebliğine karar verildiğini, karar müvekkiline tebliğ edilmeden 26/01/2017 tarihinde müvekkilinin … Mah. … Sok. No:… Küçükçekmece/ İstanbul adresinde bulunan işyerine tekrar haciz işlemi için gelindiğini, hacze konu mahcuzların muhafaza altına alınarak araca yüklendiğini, müvekkiline ait iş yerinin iş yapamaz hale getirildiğini, davalı alacaklı vekilince bu durumdan yararlanılarak müvekkillerinden …’dan 5.000,00TL tahsil edildiğini ve müvekkillerinin hiçbir bağı ve alakası olmadığı dosya borcuna için davaya konu 30/01/2017 vade tarihli 44.900,00TL bedelli senet alınarak, protokol başlıklı bir metin imzalatıldıktan sonra mahcuzların işyerine geri bırakıldığını, müvekkilinin çaresiz bir şekilde önüne konulan ne varsa imzaladığını, irade serbestliği tanınmayan müvekkilinin, bu senetten ve protokol başlıklı belgeden sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğunu, (Yargılay 19. Hukuk Dairesi’nin 2013/3316 Esas 2013/19621 Karar 10.12.2013 tarihli ilamı) Senet ve protokol başlıklı belgenin haciz ve muhafaza tehdidi ve baskısı altında düzenlendiğini, davacıların herhangi bir hukuki ilişkiden doğan bir borcunun bulunmadığını, Olayın niteliği ve özellikleri dikkate alındığında düzenlenme tarihinden 4 gün sonrasına yüksek meblağlı bir senet verilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğundan, serbest irade ile rızaen yapılan bir borçlanma ve ödeme işlemi olmadığının açık olduğunu, bu yönleri gözetmeyen Yerel Mahkeme Kararının kaldırılmasını, 3-Takip ve talimat dosyasında, takip dosyası borçlusu …Ltd.Şti.’ne dair haciz talimat adreslerinin … Mah. … Sokak No:.. Sefaköy/İstanbul olduğunu, hiçbir yasal dayanağı olmadığı halde haciz işlemlerinin müvekkilinin işyeri olan … Mahallesi … Sokak No:… Küçükçekmece /İstanbul adresinde infaz edildiğini, Borçlu şirketle hiçbir bağı ve ilgisi olmadığı halde, yaklaşık 5 yıl önce müvekkilinin eşi … yanında çalışması sona eren …’a ait işe giriş bildirgesi örneğine rastlanmasının dayanak alınarak haciz ve muhafaza işlemi tatbik edilmesi ve müvekkilleri üzerinde ciddi baskı ve tehdit oluşturulmak sureti ile davaya konu ödemenin yaptırılmasının, senedin ve protokol başlıklı bir metnin imzalattırılmasının hukuka aykırı olduğunu, organik bağ olduğu düşüncesi ile yapılan işlemlerin ve zorla alınan senet ve protokol başlıklı belgenin hukuki dayanaktan yoksun ve geçersiz olduğunu, Davalının alacağına dayanak borcun doğum tarihinin 05/12/2015 olup, müvekkilinin eşi …’a ait kayıtlar, müvekkiline ait işyeri kayıtları, hacze konu mahcuzlara dair tanzim edilen yoklama fişleri ve faturalardan, mahcuzların takip konusu borcun doğumundan yıllar evvel müvekkiline ait olduğunun ve iddia edilen mal kaçırma olgusunun tümüyle gerçek dışı olduğunu gösterdiğini, 4-Tanık listesi sunulduğunu, dinlenilmesi talebinin yerel mahkeme tarafından hukuka aykırı olarak red edildiğini, olayın aydınlanabilmesı için, ödemenin, senet ve protokol başlıklı belgenin hangi şartlarda imzalanmak zorunda bırakıldığının ancak görgü tanıkları ile ortaya konulabileceğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun Esas No:..-… Karar No; …, 03/05/2015 tarihli ilamı dikkate alındığında dava konusu olayda da müvekkillerinin iradesinin sakatlanması, haciz ve muhafaza baskısı altında senet ve protokol başlıklı belgelerin imzalanması, iradi bir borçlanma olgusunun mevcut olmadığı, borcun üstlenilmesi ve borcun ikrarı mahiyetinde hiçbir olgunun ve iradenin vukuu bulmadığı hususlarının ortaya çıkması ve ihtilafın aydınlanabilmesi için tanıklarının dinlenmesi gerektiğini, aksi yönde verilen yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı taraf vekili karar aleyhine istinaf yasa yoluna başvurmuştur. 1-…’ın davacı …’ın yeğeni ve borçlu … Ltd. A.Ş.’in eski ortağı olduğu, şirketteki ortaklığının 07/03/2013 tarihli devir sözleşmesi ile sona erdiği, davacı …’a ait … ile aynı iş kolunda faaliyet gösterdiği tarafların kabulündedir. Mahallinde talimat dosyasında tutulan 18/01/2017 tarihli tutanak ile heri iki işyerinin aynı sokakta yer aldığı tespit edilmiştir. Davacı taraf …’ın 24.05.2013 tarihinde işten ayrıldığını iddia etmekte, davalı taraf ise işyerinin …’a ait olup, borçlu şirketin alacaklılardan mal kaçırmak kastı ile hareket ederek muvazaalı olarak faaliyetini aynı iş kolunda faaliyet gösteren davacının yetkili olduğu 3. kişi şirket üzerinden devam ettirdiğini iddia etmektedir. Şirketler arasındaki organik bağın varlığı veya yokluğu davacı tarafın hacizli menkullere ilişkin istihkak iddiasında nazara alınması gerektiğinden ve davacı tarafın istihkak iddiası İcra Hukuk Mahkemesince reddedildiğinden, davacı vekilinin müvekkili ile borçlu … arasında organik bağ bulunmadığına ilişkin istinaf sebebinin dava sonucuna etkili olmaması sebebiyle reddi gerekmiştir. Davalı … A.Ş. tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … takip sayılı dosyası ile dava dışı … Sanayi ve Ticaret Ltd.Şti., … San.Tic.Ltd.Şti. ve … San. ve Tic.Ltd.Şti. hakkında 05/12/2015 keşide tarihli 35.000,00TL bedelli çeke dayanılarak takip başlatıldığı, takip dosyası üzerinden gönderilen talimat üzerine Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Talimat sayılı dosyasından 18/01/2017 tarihinde icra dosyasında taraf olmayan davacı …’ın işyeri adresi; … Mah. … Sok. Küçükçekmece/ İst. adresine hacze gelindiği, muhafaza işlemi yapıldığı tespit edilmiştir. Davacı tarafa konu işyerine Melis Konfeksiyon tarafından açılan İstanbul 13. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2017/69-122 esas sayılı dosyasından verilen İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün .. Esas sayılı icra takibinde istihkak iddiasında iddiayı doğrulayan kanaat verici nitelikte delil ibraz edilmediğinden, İİK’ nun 97/1 maddesi uyarınca icra takibinin devamına karar verilmesi üzerine haciz ve muhafaza işlemine gelindiğinden, yapılan işlemde usule aykırılık bulunmadığından, muhafaza işleminin usule aykırı olduğuna ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. Muhafaza işlemi sırasında düzenlenen 26/01/2017 tarihli protokol ile; İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyaya binaen düzenlendiği, protokolde belirtilen 1 adet bono alındığı, tediye tarihinde ödenmesi halinde dosya borcunun kalmayacağı, ödenmediği taktirde tahsilde tekerrür olmamak koşulu ile muaccel olacağı, bononun kayıtsız şartsız ödeme taahhüdü içerdiği, protokolün borcun ödenmesinin şarta bağlı kılmadığını, protokol ile kayıtsız şartsız bono miktarınca borcun borçlu tarafından kabul edildiğini düzenlediği belirtilerek borçlu olarak, … ve … ile alacaklı vekili tarafından imzalandığı, Ek Protokol’de 26/01/2017 düzenlenme tarihli, keşideciler … ve …, … A.Ş. olan 30/01/2017 tediye tarihli 44.000,00 TL bedelli bono olduğunun belirtildiği tespit edilmiştir. Protokolde açıkça kayıtsız şartsız bono miktarınca borcun kabul edildiği belirtildiğinden, imza inkarında bulunulmadığından, protokol irade sakatlığı sebebiyle iptal edilmediği sürece davacı tarafı bağlayacağından, borcun kabul edildiğinin düşünülemeyeceğine ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 2-TBK 38/2. maddesindeki; Bir hakkın veya kanundan doğan bir yetkinin kullanılacağı korkutması ile sözleşme yapıldığında, bu hakkı veya yetkiyi kullanacağını açıklayanın, diğer tarafın zor durumda kalmasından aşırı bir menfaat sağlamış olması halinde korkutmanın varlığı kabul edilir hükmü uyarınca, belge veya senedin, bir hakkın veya kanundan doğan bir yetkinin kullanılacağı korkutması altında düzenlenmesi dışında aşırı yararlanmanın bulunması gerekir. Mahkemece davacı tarafın tanıkları dinlenip, tarafların gösterdikleri deliller toplanarak protokol ve bononun TBK 38/2. maddesi kapsamında kanundan doğan muhafaza tehdidi altında imzalandığı tespit edildiği taktirde, takipteki alacağın protokol tarihi itibariyle ulaştığı miktar belirlenerek aşırı yararlanmanın varlığı yönünden değerlendirme yapılması gerekirken, bu yönde inceleme bulunmadığından, davacılar vekilinin serbest irade ile rızaen yapılan bir borçlanma ve ödeme işlemi olmadığının gözetilmediğine ilişkin istinaf sebebinin kabulü gerekmiştir. 3-Mahcuzların borcun doğumundan önce davacı tarafa aidiyeti ve şirketler arasındaki organik bağ iddiasının, istihkak davasında nazara alınması gerektiğinden, İstanbul 13. İcra Hukuk Mahkemesi’nce 2017/69 Esas 2017/122 Karar, 25/01/2017 tarihli ilamı ile istihkak iddiası konusunda karar verildiğinden, haciz ve muhafaza işlemi tatbik edilmesi davalı tarafın icra hukukundan kaynaklanan yasal hakkı ise de; TBK 38/2.maddesi uyarıca ciddi baskı ve tehdit oluşturulmak sureti ile davaya konu ödemenin yaptırıldığı, senedin ve protokol başlıklı bir metnin imzalattırıldığı ve ödemenin yersizliği ile belgenin geçersizliği, dinlenecek tanık beyanları, protokol tarihi itibariyle dosya borcunun ulaştığı miktar ve verilen bono nazara alındığında aşırı yararlanmanın var olup olmadığının tespiti ile belirleneceğinden, davacı vekilinin istinaf sebebinin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. 4-Davacı vekili 27/02/2017 tarihli dilekçesinde, tanık deliline dayanarak isimlerini bildirip, davacıların davalı tarafça haksız ve hukuka aykırı olarak ödeme yapmaya zorlandığı, ödeme sonrasında da işleme son verilmeyerek ağır baskı ve icra tehdidi ile davacılardan senet vermesinin istendiği, davacının bu baskı altında bu talebi kabul etmek zorunda bırakıldığı, ancak bunu yeterli görmeyen davalının müvekkilinin abisinin de senette kefil olarak imzasını şart koştuğu, akabinde senedin alındığı, protokol başlıklı bir belgenin tanzim edildiği, davacıların baskı altında imzalamaya mecbur bırakıldığı, konularında dinleneceğini beyan etmiştir. Mahkemece gerekçesi açıklanmadan 26/04/2018 tarihli son oturumda; tahkikatı gerektirecek başka husus kalmadığı anlaşıldığından, dosya kapsamı ile yetinilmesine, davacı tarafın tanık dinletme isteminin reddine, tahkikatın bitirilmesine karar verildiği, gerekçeli kararda davacı tarafın tanık dinletme talebi yönünden bir açıklama olmadığı tespit edilmiştir. Davacı vekili davaya konu 26/01/2017 tanzim, 30/01/2017 vade tarihli, 44.000 TL bedelli bononun ve protokol başlıklı belgenin ihtiyaten haczedilen malların muhafazası sırasında, işyerinin fiilen iş yapamaz hale getirilmesi tehdidi ve baskısı altında düzenlenerek imzalatıldığı, rızaen borçlanma iradesi olmadığı iddiası ile dava açmış olup, zor durumundan faydalanıldığını ileri sürmüştür. Davalı taraf yasal hakkını kullanarak başlattığı icra takibinde davalı ile borçlu arasında organik bağ bulunduğundan bahisle davacı tarafa ait işyerinde haciz işlemi yaptığı sırada protokol ve senet düzenlemiştir. Bu hali ile iddia irade bozukluklarının düzenlendiği TBK 38/2 maddesindeki Bir hakkın veya kanundan doğan bir yetkinin kullanılacağı korkutması ile sözleşme yapıldığında, bu hakkı veya yetkiyi kullanacağını açıklayanın, diğer tarafın zor durumda kalmasından aşırı bir menfaat sağlamış olması halinde korkutmanın varlığı kabul edilir hükmü kapsamında kalmaktadır. HMK 203/1-ç.maddesi uyarınca hukuki işlemlerde irade bozukluğu ile aşırı yararlanma iddiaları senetle ispat zorunluluğunun istisnaları arasında olduğundan, davacı tarafça tanık deliline dayanılarak dinleneceği konular ve tanık isimleri bildirildiği halde, mahkemece gerekçesi açıklanmadan davacı tarafın tanık dinletme talebinin reddine karar verilmesi usule aykırı olmakla istinaf sebebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir. Yukarıda açıklanan hususlar gereğince davacılar vekilinin istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nin 353/1-a/6. maddesi gereğince kısmen kabulü ile kararın kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacılar vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜ ile, 2- İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/04/2018 tarih ve 2017/102 E. 2018/404 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine Gönderilmesine, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İadesine, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine YER Olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 ve 362/(1)/g. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 14/04/2022