Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/980 E. 2022/377 K. 15.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/980
KARAR NO: 2022/377
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 28/06/2018
NUMARASI: 2017/328 E. – 2018/231 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 2010 yılından bu yana yiyecek ve içecek sağlama, kebap ve ciğer salonu işleri ile ilgili restoran/lokanta faaliyetleri ile iştigal ettiğini, işletmenin kuruluş hazırlıkları aşamasından bu yana “…” markasını kullandıklarını, ancak davalının haksız ve kötü niyetli şekilde İstanbul Anadolu 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2015/85 D.İş sayılı dosyasından haksız marka tesciline dayalı olarak yaptırdığı tespit ile esasen müvekkiline ait olan “…” markasını kendi adına TPE nezdinde tescil ettirdiğini, müvekkilinin bu durumu bilirkişi raporunun tebliği ile öğrendiğini, müvekkili tarafından tespit dosyasına gerekli itirazların sunulduğunu, müvekkilinin söz konusu markayı 2010 yılından itibaren kullanmakta iken davalının markayı 2015 yılında tescil ettirdiğini, müvekkilinin eski dayalı kullanımı nedeniyle marka üzerinde gerçek hak sahibi olduğunu beyan ederek, davalı adına tescilli … numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin “…” markasını 2008 yılından beri Şanlıurfa ilinde kullandığını ve 1995 yılında doğduğundan dolayı o yıllarda henüz 18 yaşını doldurmamış olması sebebiyle markayı tescil ettiremediğini, marka tescilinde herhangi bir kötü niyet ortaya konulmadığını, İstanbul Anadolu 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2015/85 D.İş sayılı dosyasında yapılan tespitte de müvekkiline ait markanın davacı tarafından kullanıldığının tespit edildiğini, müvekkilinin 2008 yılından bugüne kadar yaklaşık 8 yıldır kullandığı ve franchising vererek büyüttüğü markasını devretmek gibi bir düşüncesinin bulunmadığını, “…” markasını piyasada maruf hale getiren kişinin müvekkili olduğunu beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davacının önceye dayalı kullanım iddiasını eldeki verilere göre ispatladığı ve gerçek sahibi olduğu, davalının ise, marka kullanımına ilişkin herhangi bir belge sunmaması, dava sonrası aynı/benzer markaya başvuru yapması, farklı sektörlerde marka müracaatı yaparak kullanılmayıp yedekleme veya marka ticareti yapma amacına ve şantaja yönelik kullanmasından kaynaklı kötü niyetli hareket ettiği gerekçeleriyle davanın kabulüne,” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı tanığı olarak dinlenen davacının eşi …’ın, markayı kullanan kişinin kendisi olduğunu eşinin sadece resmiyette işletmelerde adının göründüğünü beyan ettiğini, söz konusu davada davacı ve vekilinin bu iddialara ilişkin itiraz içeren beyanlarının olmadığını, bu sebeple davacının davada taraf sıfatı bulunmadığını, davanın husumet yokluğu sebebiyle reddi gerektiğini, Bilirkişi raporunda Şanlıurfa’da faaliyette bulunduğunu belirten müvekkiline ilişkin İstanbul vergi dairesinden kaydı yoktur yazısı dikkate alındığını, Şanlıurfa vergi dairesine yazı yazılmadığını, eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak hüküm kurulduğunu, Müvekkilinin ”…” markasını 2008 yılından beri Şanlıurfa ilinde kullanmakta olup, 1995 yılı doğumlu olduğu için o yıllarda 18 yaşını doldurmamış bulunduğundan markayı tescil ettiremediğini, daha sonra tescil işlemlerini tamamladığını ve markasını franchising vererek büyüttüğünü, 2009 tarihli franchising sözleşmesinin sunulduğunu, davacı tarafın kötüniyetli tutum sergilediğini beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava önceye dayalı kullanım iddiasına yönelik marka hükümsüzlüğü davasıdır. Davacı, davalı adına tescilli … numaralı “…” markasının gerçek hak sahibi olduğunu, davalının kötüniyetli olduğunu beyan ederek markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiş, davalı gerçek hak sahibi olduğunu iddia ederek davanın reddine karar verilmesini savunmuş, Mahkemece davacının gerçek hak sahibi olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, karar yukarıda belirtilen sebeplerle davalı vekilince istinaf edilmiştir. TPMK kayıtlarına göre; … numaralı “…” ibareli markanın 43. sınıfta yer alan hizmetler yönünden 24.08.2015 tarihinde davalı adına tescil edildiği, davacı tarafından 28.08.2015 tarihinde … numara ile ”…” ibareli marka için tescil başvurusunda bulunulduğu, başvurunun 12/11/2015 tarih ve … numaralı bültende yayınlandığı, 26/12/2015 tarihinde davalı tarafından başvuruya itiraz edildiği ve yapılan itirazın uzman incelemesi sonucunda reddedildiği, 25/05/2016 tarihinde verilen red kararına ilişkin tekrar itiraz edildiği ve YİDK incelemesi sonucunda yapılan itirazın kabul edilerek davacının marka başvurusunun reddedildiği anlaşılmıştır. İstanbul Anadolu 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2015/85 D.İş sayılı delil tespiti dosyasında alınan bilirkişi raporunda; “www…com” internet sitesinin davacının kullanımında olduğu, … reklamları için “…” ibaresinin www…com internet sitesi tarafından reklam amacıyla anahtar sözcük olarak kullanıldığı, “…” ibaresinin davacının ticaret unvanı içerisinde kullanıldığı, davacının www.facebook.com/… sosyal paylaşım sitesinde “…” ibaresini kullandığı ve yine www…com internet sitesinde listelenen diğer sosyal paylaşım sitelerinde de bu ibarenin kullanıldığının tespit edildiği, diğer yandan dosyaya sunulan denetime elverişli bilirkişi raporu ve mevcut delillere göre, davacının “…” marka kullanımının 2010 yılının 12. ayından itibaren gerçekleştiği, zira 17/12/2010 tarih, … sayılı faturadaki … ibaresi, Fatih Vergi Dairesinden celp edilen 10/12/2011 tarihli iş yeri tutanağı, 05/11/2010 tarihli yoklama fişinin bu durumu doğruladığı,davacının tescilsiz kullanım ve hak sahipliği konusunda ispat yükünü yerine getirdiği, davalının sunduğu franchise sözleşmesinin sonradan her zaman düzenlenebilecek bir sözleşme olup, ayrıca sözleşmenin ifa edildiğine dair dosyaya yansıyan bir delilin bulunmadığı, davalının marka kullanımına ilişkin başkaca bir belge sunmadığı, vergi kayıtlarına göre aktif bir ticari faaliyetinin bulunmadığı, davalının tescilden öncesine ilişkin hak sahipliğinin ispatlanamadığı, davalının dava tarihinden sonra da, … sayılı … asıl unsurlu marka başvurusunda bulunduğu ancak marka kullanımında bulunmadığı, davalının gerek benzer markaları gerekse farklı sektörlerde marka tescillerinde bulunarak bu markaları kullanmadığı, tanık beyanlarına davalının dava konusu markayı davacıya satmak yönünde teklifte bulunduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde davalının kötüniyetli olarak hareket ettiği, dava konusu marka davacı adına tescilli olmakla husumete yönelik itirazın yerinde olmadığı, açıklanan sebeplerle Mahkemece davanın kabulüne yönelik olarak verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmıştır. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 28/06/2018 tarih ve 2017/328 E., 2018/231 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydına, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 15/03/2022