Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/98 E. 2020/305 K. 13.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/98 Esas
KARAR NO: 2020/305 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/06/2017
NUMARASI: 2015/97 E. – 2017/596 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 13/11/2020
İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ tarafından verilen 20/06/2017 tarihli kararına karşı, davacı tarafından yapılan istinaf başvurusu üzerine dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacılar dava dilekçesinde; …Şti.’nin 26/12/2011 tarihinde 1 adet … Marka … model, … seri nolu kule vincini satın almak için …Şti. İle sözleşme imzaladığını, şirket yetkilisi olarak …’ün kefil olduğunu, ödemeler için 02/02/2012 tarihli 3.000,00, 02/03/2012 tarihli 3.000,00, 01//04/2012 tarihi için 3.000,00 TL, 01/05/2012 tarihli 79.500,00 Euro olmak üzere toplamda 88.500,00 Euro’luk senet verildiğini, davalının fatura kesmediğini, vincin eğitim amacıyla kullanılmak üzere Haydarpaşa Teknik Lisesi bahçesine kurulduğunu, 3.000,00 Euro’luk senedin vadesi olan 02/02/2012 tarihinde ödendiğini, senedin ödenmesinden sonra …in … firması ile imzaladığı satış sözleşmesindeki kule vincin …e ait olmadığı, dava dışı …’e ait olduğu, ödemiş oldukları senet bedelinin de …e aktarılmadığının ortaya çıktığını, … Firması yetkililerinin vincin kurulu olduğu Haydarpaşa Lisesi’ne giderek malın kendilerine ait olduğunu, geri almak için işlem başlatacaklarını beyan ettiğini, okul yönetiminin ihtilaflı yerde çalışmak istememesi üzerine vincin atıl olarak durduğunu, bunun üzerine … firmasının ödemeleri durdurduğunu, …Şti. nin senetleri piyasada kullandığını, …’in sözleşme tarihinden bir yıl sonra 17/12/2012 tarihinde kule vincini leasingten aldığını, … Firmasına fatura kesmediği gibi senetleri de iade etmediğini, … firması ile … ile 14/01/2013 tarihinde vinç takas sözleşmesi imzaladıklarını, sözleşmenin ikinci maddesine göre davalının, kendi mülkiyetinde olan okuldaki kule vinç yerine başka vinci alacağı ve senetleri … firmasına iade edeceğinin kararlaştırıldığını, sözleşmenin 4. Maddesine göre 26/12/2011 tarihli satış sözleşmesinin hükümsüz olacağının düzenlendiğini, sözleşmeye rağmen davalının kule vinci satın almadığını, senetleri iade etmediğini, 05/04/2013 tarihinde iade etmediği senetler için İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, … firmasına ait olmayan kule vince haciz uygulandığı gibi kule vincin haciz yolu ile 150.000,00 TL ‘ye satıldığını, satış işleminden sonra kalan bakiyesin kapatmak için davacı … ‘ün evine haciz uygulanarak kıymet tespiti yapıldığını, davacının icra mahkemesi yolu ile itiraz ettiğini belirterek aleyhlerine başlatılan icra takibinin durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince 19.01.2017 tarihli celsede davacı …’e dava dilekçesi açıklattırılmış, davacı beyanında, icra takibine konu senetler nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitini talep ve dava ettiklerini ileri sürmüştür. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının davasının süresinde olmadığını, sözleşme gereğince müvekkiline verdiği 02/02/2012 tarih ve 3.000,00 Euro bedelli bononun ödendiğini, diğer bonoların ise gününde ödenmediğinden protesto edildiğini, 01.04.2012 vade tarih ve 3.000,00 Euro bedelli bononun müvekkili tarafından üçüncü kişi … Mühendisliğe verildiğini, bu firma tarafından davacılar hakkında Kadıköy … İcra Müdürlüğünün … Esas saylı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin alacağını tahsil edemeyeceğini anlayınca elinde bulunan 02.03.2012 tarih ve 3.000,00 Euro ve 01.05.2012 tarihli 79.500,00 Euro bedelli Bonoları tahsil etmek amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, borçlular hakkındaki takibin kesinleştiğini, bir yıllık süre içerisinde menfi tespit davası açılmadığını, bu nedenle davanın süresinde olmadığını, davacıların ileri sürdüğü vakıalardan lehine haklar çıkardığını, davasını ispatlamak zorunda olduğunu, davacının borcuna karşılık müvekkiline verdiği tüm senetleri ödememesi nedeniyle 04.01.2012 tanzim ve 02.03.2012 tarihli, 3.000,00 Euro … A.Ş. Kartal Şubesince, 04.01.2012 tanzim ve 01.05.2015 tarihli 79.500,00 Euro bedelli bononun … A.Ş. Kartal şubesince protesto edildiğini, davacıların söz konusu ödememe protestosuna karşı itiraz etmediği gibi herhangi bir davada açmadıklarını, tüm beyanların müvekkilin alacağını engellemeye ve süre kazanmaya yönelik olduğunu, taraflar arasında imzalanan 26.12.2011 tarihli kule vinç satış sözleşmesi sözleşmesinin 6. Maddesine göre bonoların müvekkile sözleşmeyle birlikte teslim edilmekle müvekkil tarafından kule vincin davacılara aynı gün itibariyle teslim edildiği, zilyetliğin ve mülkiyetin davacılara geçtiğini, menkul mallarda fatura kesme zorunluluğu bulunmadığı için zilyetliğin devri ile mülkiyetin alıcıya geçtiğini, daha sonra taraflar arasında 14.01.2013 tarihli bir sözleşme imzalandığını, sözleşmede davacının kendilerine başka bir vinç vereceğinin kararlaştırıldığını, ancak bu vincin kendilerine teslim edilmediğini, davacıların sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmediklerini, davacıların, dosyaya ibraz ettiği sözleşmeler altındaki imzaları inkar etmedikleri için sözleşme ve borcun varlığını zımnen kabul etmekte olduğunu, alacağın tahsili amacıyla …’e ait taşınmazın satışı için yapılan kıymet takdirine davacı İstanbul Anadolu 13. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2015/82 Esas sayılı dosyası ile itiraz edildiğini, mahkeme kararının kesinleştiğini, davacı tarafın senetlere ilişkin menfi tespit davası açmadığını, gayrimenkulün satış işlemlerine başlanacağı zaman kötü niyetli olarak tahsilatı geciktirmek ve tüm dosyaları sürüncemede bırakmak ve İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyasından yapılan satış işlemlerini durdurmak amacıyla işbu davayı açtığını beyanla, öncelikle davanın usulden, aksi takdirde esastan reddine, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince ”… taraflar arasında … …., 2008 model … seri nolu kule vincin davacı ….Ltd. Şti. ‘ne satışı hususunda sözleşme yapıldığı, vincin davacı tarafa teslimi yapılarak davacı tarafından eğitimlerde kullanılmak üzere Haydarpaşa Teknik Lisesi’nin bahçesine kurulduğu, ancak davalı tarafın vinç bedelinin ödemesi karşılığında verilen bonoları takibe koyması üzerine vincin haczedildiği ve icra kanalı ile satıldığı, her ne kadar davacı taraf kule vincin Haydarpaşa Teknik Lisesi Bahçesinde kurulu olduğu dönümde dava dışı … tarafından vincin kendilerine ait olduğunda bahisle geri alımı istendiğini ve okul yönetiminin ihtilaflı şekilde çalışmak istememesi nedeniyle vincin atıl duruma geldiğini belirtmiş ise de bu iddianın ispatlanamadığı, bunun yanı sıra 26/12/2011 tarihli ilk sözleşme imzalandığında sözleşmeye konu vincin mülkiyetinin davalıya ait olmadığı iddia edilmiş ise de mülkiyetin satıcıya ait olması hususunun satış sözleşmesinin bir unsuru olmayıp sözleşmenin ifası ile ilgili bir durum olduğu, davalının 26/12/2011 tarihinde mülkiyeti kendisine ait olmayan vinci davacı tarafa teslim etmesinde herhangi bir zapt hali ispatlanamadığından hukuka aykırı bir yön bulunmadığı, kaldı ki sözleşmeye konu vincin mülkiyeti davalıya geçtiğe tarih olan 30/11/2012 tarihinden sonra taraflar arasında aynı vince ilişkin 14/01/2013 tarihinde yeni bir sözleşme imzalandığı, bu sözleşmede de davacı tarafın sözleşmeye konu kule vincin kendilerine 26/11/2011 tarihinde teslim edildiğini kabul ettiği, buna karşılık vinç takas sözleşmesi kapsamında davalıya verilecek olan vincin teslim edildiğinin ve buna ilişkin fatura düzenlendiğinin iddia ve ispat edilemediği, bu kapsamda 26/12/2011 tarihli sözleşmenin hükümsüz kalması ve toplam bedeli 85.500,00 Euro bedelli üç adet bononun davacı tarafa iadesi şartlarının oluşmadığı, bu nedenle bonoların bedelsiz kalmadığı, takibe konu bonolar nedeniyle davacı tarafın borcunu keşideci ve aval veren olarak devam ettiği, ayrıca aval veren … ‘ün keşideciye ait şahsi def’ileri lehdara karşı ileri sürülmesinin imkanının bulunmadığı, 19/01/2017 tarihli celsedeki davacı tarafın neticei talebe ilişkin açıklaması nazara alındığında takibe konu bonolar nedeniyle açılan elde ki menfi tespit davasının yerinde olmadığı, her ne kadar mahkememizce icra veznesine giren paranın alacaklıya ödenmemesi yönünde tedbir verilmiş ise de bu tedbirin teminatı yatırılarak infazı yapılmadığından icra takibinin herhangi bir şekilde durmadığı ve davalı tarafın talep ettiği kötü niyet tazminatı şartlarının oluşmadığı sonuç ve vicdani kanaatine(Ay. m.138) varılarak davanın reddine karar vermek gerekmiş…” şeklinde hüküm kurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, 26.12.2011 tarihli sözleşmeye konu vincin haczedilmesi üzerine vincin bırakıldığı Haydar Paşa Lisesi’nin vincin davalıya ait olduğuna yönelik beyanda bulunduğunu, bu nedenle borçtan kurtulma davası açıldığını, davanın İstanbul Anadolu 10. İcra Hukuk Mahkemesinde görüldüğünü, bu dosyanın araştırılması gerektiğini, Taraflar arasındaki ilk satış sözleşmesine göre verilmesi gereken vincin Leasing malı olması ve satışın yapılamayacağını öğrendiklerini, bu nedenle ödemeleri durdurduklarını, vinci de kullanım amacıyla Haydar Paşa Lisesine verdiklerini, davalının başka bir vinç talep ettiklerini, karşılığında senetleri vermeyi taahhüt ettiklerini ancak kendilerinden istenilen vinci teslim etmek istemelerine rağmen davalının vinci teslim almamakta direndiğini, temerrüde düştüğünü, Davalının yemin deliline dayanmasına rağmen bu hususun mahkemece değerlendirilmediğini beyan ederek mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, taraflar arasında düzenlenen 26.12.2011 tarihli ”kule vinç satış sözleşmesi” başlıklı sözleşme kapsamında, alıcı davacı tarafından satıcı davalıya verilen ve davalı tarafından İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında icra takibine konulan iki adet bonodan dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine yönelik menfi tespit davasıdır. Taraflar arasında, 26.12.2011 tarihli ”kule vinç satış sözleşmesi” başlıklı sözleşme ile, … seri no’lu kule vincin satışının kararlaştırıldığı, bu sözleşmede davacının alıcı, davalının ise satıcı olduğu, satış bedelinin 02.02.2012 tarih 3.000,00 Euro, 02.03.2012 tarih 3.000,00 Euro, 01.04.2012 tarih 3.000,00 Euro, 01.05.2012 tarih 79.500,00 Euro bedelli olmak üzere toplam 88.500,00 Euro bedelli bonolar üzerinden kararlaştırıldığı anlaşılmıştır. Sözleşme kapsamında devri kararlaştırılan vincin davacıya teslim edildiği, bu kapsamda sözleşmede belirtilen senetlerin de davalıya verildiği hususlarında bir ihtilaf bulunmamaktadır. Ancak davacı taraf sözleşme kapsamında devredilen vincin leasing sözleşmesi ile davalıya verildiğinin sonradan ortaya çıktığını, davalının kendisine ait olmayan bir malı satış sözleşmesine konu ettiğini, bu nedenle ödemeleri durdurduğunu iddia etmiştir. Taraflar arasında düzenlenen 26.12.2011 tarihli ”kule vinç satış sözleşmesi” başlıklı sözleşme incelendiğinde, sözleşmenin ”ödeme şekli” başlıklı 4.maddesinde; senetlerin tamamı ödendiğinde, davalının, leasing şirketine herhangi bir borcu kalmadığına yönelik evrakı davacıya ibraz edeceğinin kararlaştırıldığı, dolayısıyla davacının 26.12.2011 tarihli ilk sözleşme imzalandığında, sözleşme konusu vincin leasing sözleşmesine konu olduğunu ve davalıya ait olmadığını bildiğinin kabul edilmesi gerektiği, bu nedenle davacı tarafın, davalının kendisine ait olmayan bir malı satım sözleşmesi ile kendilerine teslim ettiği yönündeki iddiasının dinlenemeyeceği, bir kimsenin kendi yarattığı durumdan yararlanmasının beklenemeyeceği kanaatine varılmıştır. Ancak 26.12.2011 tarihli sözleşmenin yorumlanması önem arz etmektedir. Taraflar her ne kadar ”26.12.2011 tarihli kule vinç satış sözleşmesi” başlıklı sözleşmede sözleşme konusunu, 1 adet…seri no’lu vincin satışı olarak belirlemiş ise de, yukarıda açıklandığı üzere, davacının sözleşme konusu vincin davalıya ait olmayıp leasing sözleşmesine konu olduğunu bilmesi ve sözleşme kapsamında düzenlenen senetlerden vadesi en son tarihli olan senedin 01.05.2012 tarihli olması, sözleşmenin 4.maddesinde mülkiyetin senetlerin ödenmesine bağlı olarak geçişinin kararlaştırılmış olması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sözleşmenin satış vaadi içerdiği anlaşılmıştır. Diğer yandan, sözleşme tarihinde mülga 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu’nun yürürlükte olduğu, 6361 sayılı FFFK’nın geçici 1, 2 ve 4. maddelerine göre bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce düzenlenen finansal kiralama sözleşmelerine ilişkin uyuşmazlıklara önceki mevzuat hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmıştır. 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu’nun 15. maddesine göre, kural olarak kiracı, finansal kiralama konusu maldaki zilyetliğini bir başkasına devredemez. Ancak aynı maddenin 3.fıkrasında aksine düzenlemenin sözleşme ile kararlaştırılabileceği belirtilmiştir. Bu düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında, davalı ile dava dışı … AŞ. arasında finansal kiralama sözleşmesi akdedildiği, sözleşmenin konusunu, eldeki dava kapsamında 26.12.2011 tarihli sözleşmeye konu vinç oluşturduğu, finansal kiralama sözleşmesinde, kiracının kiralama konusu maldaki zilyetliğini bir başkasına devredebileceği yönünde bir düzenleme bulunmadığı anlaşılmış ise de, sözleşmeden sonra ve fakat dava tarihinden önce finansal kiralamadan kaynaklı borcun davalı tarafça ifa edildiği, bu durumun davacının da kabulünde olduğu, dava dışı … AŞ. tarafından dosyaya sunulan beyan dilekçesinde de bu durumun açıkça ifade edildiği, dilekçede, finansal kiralamadan kaynaklı borcun ifa edilmesi nedeniyle mülkiyetin 26.12.2011 tarihinde davalıya geçmiş olduğunun belirtildiği, taraflar arasında davaya konu 26.12.2011 tarihli sözleşme kapsamında devri kararlaştırılan vincin davacıya tesliminden sonra üçüncü bir şahsın mülkiyet iddiası bulunduğuna dair dosyaya yansıyan bir delilin bulunmadığı, aksine davalı tarafın cevap dilekçesinde, vincin mülkiyetinin davacı alıcıya geçtiği yönünde beyanda bulunduğu, dolayısıyla 26.12.2011 tarihli sözleşmenin, mülkiyetin devri amacıyla yapıldığı ve mülkiyetin davacıya geçtiği hususunda taraflar arasında bir ihtilaf bulunmadığı anlaşılmıştır. Burada tartışılması gereken bir husus, taraflar arasında imzalanan 14.01.2013 tarihli ikinci sözleşme uyarınca 26.12.2011 tarihli sözleşmenin hükümsüz kalıp kalmadığı, davacının ikinci sözleşmede yüklendiği edimin ifasını davalı tarafa önerip önermediği, sözleşmeden doğan karşılıklı edimlerin yerine getirilip getirilmediğidir. 14.01.2013 tarihli ”kule vinç takas sözleşmesi” başlıklı sözleşme incelendiğinde, sözleşme konusunun, daha önceki sözleşmenin konusunu oluşturan vinç ile davacı tarafa ait başka bir vincin takas edilmesi olarak belirlendiği, sözleşmenin 4.maddesinde; davacının vinci teslim etmesi halinde önceki 26.12.2011 tarihli sözleşmenin hükümsüz kalacağının belirlendiği görülmüştür. Davacı taraf her ne kadar bu sözleşme gereğince üzerine düşen edimi karşı tarafa önerdiğini, ancak davalının vinci teslim almamakta direndiğini ileri sürmüş ise de, basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü bulunan davacının, bu hususta davalıya gönderdiği ihtarname vs. herhangi bir bilgi, belge ve delil bulunmadığı, bu hususta ispat yükü üzerinde olan davacının edimin ifasını önerdiğine ilişkin ispat yükünü yerine getiremediği, 26.12.2011 tarihli sözleşmenin hükümsüz kılınmasının şarta bağlandığı ancak bu şartın somut olayda gerçekleşmediği, 14.01.2013 tarihli sözleşmede her ne kadar vinç takası kararlaştırılmış olsa da, sözleşmenin bütünü yorumlandığında, tarafların iradesinin, daha önceki sözleşme kapsamında davacı tarafından verilen senetlerin bir kısmının yine davacı tarafça verilecek vinç karşılığında davacıya iadesi ile tüm alacak ve borçların sonlandırılmasına yönelik olduğu, ancak sözleşmenin hayat bulmaması nedeniyle 26.12.2011 tarihli sözleşmenin hükümsüz sayılamayacağı, dolayısıyla 26.12.2011 tarihli sözleşme kapsamında davalı tarafça davacıya teslim edilen, dava tarihinden önce leasing borcu ödenerek mülkiyeti davalıya geçen ve davalı tarafça da mülkiyetinin davacıya aidiyeti hususunda bir itiraz bulunmayan, davacıya tesliminden sonra üçüncü bir şahsın zapta karşı tekeffül iddiasına konu olmayan vinç nedeniyle takibe konu senetlere ilişkin olarak davacının davalıya borçlu olduğu, davacının gerek 26.12.2011 tarihli sözleşme imzalanırken sözleşme konusu vincin davalıya ait olmadığını bilmesine rağmen bu durumu ileri sürerek ifadan kaçınmasının ve gerekse taraflar arasında uygulama yeri bulmayan ikinci sözleşmeye dayanarak ifadan kaçınmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğu anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle davacı yanın istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davacı taraf her ne kadar, davalının yemin deliline dayanmasına rağmen bu hususun mahkemece değerlendirilmediğini ileri sürmüş ise de, somut davada ispat yükü davacı tarafta olup, ispat yükünün ters çevrilemeyeceği izahtan varestedir. Bu nedenle bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 54,40 TL harcın, peşin alınan 31,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 23,00 TL eksik harcın davacıdan tahsiliyle hazineye gelir kaydedilmesine, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4- İstinaf yargılama giderleri olarak; Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, 5- Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dair karar, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda işbu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 13/11/2020