Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/977 Esas
KARAR NO: 2021/448
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/07/2018
NUMARASI: 2014/866 E. – 2018/739 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/04/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü : Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacının, davalı … Tic. Ltd. Şti’ne keşide ettiği … A.Ş Gaziantep Şubesi … çek nolu ve 25/07/2011 keşide tarihli 150.000 TL bedelli çeke ilişkin, ödemenin müvekkili tarafından …Tic. Ltd. Şti’ne yapıldığını, bu ödemeye ilişkin olarak…Tic. Ltd. Şti’nden düzenlenen belgenin dilekçe ekinde sunulduğunu, … Tic. Ltd. Şti’nin çek üzerindeki keşide tarihinde tahrifat yaparak 25/07/2011 olan keşide tarihini, 25/07/2012 olarak değiştirdiğini ve dava konusu çeki diğer davalıya ciro ettiğini, değiştirilen keşide tarihinde … Bank A.Ş’den provizyon istendiğinde çekin üzerinde tahrifat yapıldığı anlaşıldığından işlem yapılamadığına ilişkin şerh düşüldüğünü, … A.Ş’nin anılan çek ile ilgili ihtiyati haciz başvurusunda bulunduğunu ve ihtiyati haciz kararının … . İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasından icraya konulduğunu, taraflarından … 21. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2012/1067 E. Sayılı dosyasından borca, kambiyo senedine ve yetkiye ilişkin itirazlarına dair dava açıldığını ayrıca … Tic. Ltd. Şti’nin temsilcisi … hakkında … Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2012/107882 hazırlık sayılı dosyasından resmi evrakta sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılıktan suç duyurusunda bulunulduğunu, bu sebeple tatbik edilen hacizler sebebiyle müvekkilinin ticari itibarının sarsıldığını, bu nedenle … A.Ş’ye ikame edilecek tazminat davasını saklı tuttuklarını, … A.Ş’nin bir tacir olduğunu, bu çek kendilerine sunulduğunda çek üzerindeki asıl imza ile paraf arasında farklılık olduğunu görüp söz konusu çekin yeniden keşide edilmesini talep etmesi gerektiğini, çekin keşide tarihinin 25/07/2012 değil de 25/07/2011 olduğu nazara alındığında çekin ibraz süresi içerisinde bankaya sunulmadığı ve bu nedenle de kambiyo vasfını yitirdiğinin aşikar olduğunu, davaya konu çek kambiyo vasfı taşımadığından mücerret bir borç ikrarı hükmünde de olmadığını, bu itibarla müvekkiline ödeme yapıldığına ilişkin beyana havi ikrar ile çek üzerinde yapılan tahrifatlar nazara alındığında müvekkilinin ne…Tic. Ltd. Şti’ne ne de … A.Ş’ye borçlu olmadığını beyan ederek ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile müvekkili hakkındaki icra takip işlemlerinin tedbiren durdurulmasına ve konulan hacizlerin tedbiren fekkine, menfi tespit davalarının kabulü ile müvekkilinin davalılara borçlu olmadığının tespitine, dava konusu çekin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı …. vekili cevap dilekçesinde; Davacı taraf ile müvekkili arasında uzun yıllardan beri süren ticari ilişki nedeniyle davaya konu çek dışında birden fazla çek alışverişi olduğunu, bu çeklerin çoğunun da paraflı haliyle bankada müvekkili tarafından kredi teminatı olarak kullanıldığını, cevap dilekçesinde örnek olarak belirttikleri paraflı çeklerin davacı tarafından müvekkiline teslim edildiğini, iki taraf arasındaki ticari teammül ve güvenden kaynaklı çeklerin yetkili kişi tarafından paraflanıp paraflanmadığının iki tarafça da önemsenmediğini, davaya konu çekin keşide tarihinin 25/07/2012 olduğunu, keza çekin bu tarih ile paraflandığını, müvekkilinin merkezinin Hatay ilinde olup, Suriye Devletindeki mevcut koşullar nedeniyle işleri kötüye gittiğinden ödeme sıkıntısına girdiğini, bu durumu bilen davacının müvekkili ile ticari ilişkilerini kestiğini, son ödemelerini yapmamak için kötü niyetli olarak bu davayı açtığını, çek üzerinde ” iş bu çek üzerinde tahrifat yapıldığı anlaşıldığından işlem yapılmamıştır ” şerhinin tamamen muhatap banka ve davacı tarafın anlaşması ile yapıldığını, aynı bankanın 28/12/2011 – 14/03/2011 – 25/05/2011 keşide tarihli çeklerin de paraflı olarak ibraz edilmiş ve tahsil edildiğini, davacının bir itirazının olmadığını, cevap dilekçesinde belirttikleri çekler üzerinde paraflar ile davaya konu çek üzerindeki parafların aynı el ürünü olup olmadığı hususunda imza incelemesinin yapılmasını, çek üzerinde paraf mevcut ise bu teyidin banka tarafından yapıldığını, dolayısıyla davacının bu çekten bilgisinin olmaması ya da rızası hilafına bankalara kredi teminatı olarak verilmesinin mümkün olmadığını, son bir yılda müvekkiline davacının borçlu olarak paraflı çeklerle ödediği meblağ toplamının 499.000,00 TL olduğunu, davacının çekleri kendisinin paraf etmemiş olması bu yapılan ödemeler dikkate alındığında çekleri paraflayana temsil yetkisinin vermiş olduğunun ortaya çıktığını, ayrıca çek bedeli olan miktarın elden tahsil edildiğine dair belgenin müvekkilinden aldatma yoluyla alındığını, aradaki güven ilişkisine dayanarak belgenin verildiğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı …Ş vekili cevap dilekçesinde; Müvekkilinin alacağının faturaya bağlı bir alacak olduğundan davacının iddialarının kabul edilemeyeceğini, ödemeye ilişkin olduğu iddia edilen belgenin her zaman düzenlenebileceğini, çekte tahrifat bulunmadığını, müvekkilinin iyi niyetli hamil olup müvekkiline karşı kişisel definin ileri sürülemeyeceğini, tedbir kararının teminatsız verilemeyeceğini, çekde yetkili şahsın parafı bulunduğundan çekin usule uygun bir çek olması sebebiyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”Dava konusu çekin keşide tarihi ve Faktoring Sözleşmesi dikkate alındığında uygulanması gereken Finansal Kiralama ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmelik hükümleri gereğince faktoring şirketinin, bir mal veya hizmet satışından doğmuş veya doğacak fatura ve benzeri belgelerle tevsik edilen alacakları temlik alabileceği, bu hususun ilgili Yönetmeliğin 22/2.maddesinde hüküm altına alındığı, davacı keşidecinin, lehdar … Ltd Şti’ne karşı ileri sürebileceği şahsi def’ileri faktoring şirketine karşı da ileri sürülebileceği,TTK’nun 687 (eTTK’nun 599.) maddesinin olayda uygulama yeri bulunmadığı, Davalı … Ltd Şti’nin hakkında ibra belgesi tanzim ettiği çeki, savunmasında yer verdiği üzere yaşadığı ödeme güçlüğü sonucunda davalı … şirketine bu ilişki kapsamında temlik ettiği ancak davacı şirkete borçlu durumda olduğu, davacı yana akdi ilişki kapsamında borçlu olmasına karşın davacıdan alınan çekleri faktoring şirketine devrettiği, temlike konu çek bedelinin davacıdan tahsil edildiğine dair belge tanzim ederek davacı yana teslim ettiği, bu belgenin aldatma yolu ile alındığı savunması bakımından da bir delil ibraz edilmediği ve ticari defterleri dahi ibrazdan kaçındığı, çek nedeniyle davacının davalılara borçlu olmadığı, menfi tesbit-istirdat isteminin yerinde olduğu gerekçeleriyle davanın kabulüne” karar verilmiştir.Davalı … vekili istinaf dilekçesinde;Dava konusu çeki 15.02.2012 tarihinde ciro yoluyla temlik aldıklarını, çekin yetkili hamil olduklarını, davacının dayandığı ibranamenin ise, 25.07.2012 tarihli olduğunu, çekin temlik alınmasından 5 ay sonra kurmaca bir ibraname ile davacının çekin yazılmasını önlemeye çalıştığını, böyle bir belgenin sonradan düzenlenmesinin her zaman mümkün olduğunu, davacının önce çekte tahrifat iddiasına dayandığını, daha sonra ise ödeme iddiasına dayandığını, çekin hamil dışında birine ödenmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığını, Factoring şirketinin, alacağın temlikinden farklı olarak borçluya bir bildirimde bulunması zorunluluğunun bulunmadığını, çeke bağlanan alacağın, başlangıçta tedavülüne imkan tanınan ve tarafların tedavül konusunda anlaştıkları bir alacak olduğunu, bu nedenle hamilin, borçluyu, alacağın el değiştirdiği konusunda uyarmasına yasal zorunluluk bulunmadığını,Ödemenin yapıldığı iddia olunan tarihte, alacak hakkının kendilerinde bulunduğunu, bu nedenle ödeme definin kendilerine karşı ileri sürülemeyeceğini, Mahkemece her ne kadar ibranameye önem verilmiş ise de, bilirkişi tespitlerine göre, ödemenin kayıtlarda yer almadığı hususunun gözden kaçırıldığını, davacının defterlerinin kendisini tekzip ettiğini, usûlüne uygun tutulmayan davacı defterlerinin ancak aleyhine delil teşkil edebileceğini, TTK’nun 646. maddesine göre, kıymetli evrak borçlusunun, ancak senedin teslimi karşılığında ödeme yapması gerektiğini, somut olayda ödemeye rağmen senedin teslim alınmadığını, çekin bankaya ibraz edildiği gün, aynı tarihi taşıyan bir ibranamenin düzenlendiğini, çekin bankaya ibrazıyla birlikte hamilin de kim olduğunun bilindiğini, tam da çekin bankadan sorulduğu gün böyle bir harekete geçildiğini beyan ederek Mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, … Bank A.Ş Gaziantep Şubesi … çek nolu ve 25/07/2011 keşide tarihli 150.000,00 TL bedelli çek sebebiyle davalılara borçlu olunmadığının tespiti amacıyla açılan menfi tespit davası olup, yargılama aşamasında çek bedeli ve icra takip tutarının, takip alacaklısı … AŞ’ne ödenmesi nedeniyle bu davalı yönünden bedel istirdadına dönüştüğü görülmüştür.Dava konusu … Bank A.Ş Gaziantep Şubesi … çek nolu ve 25/07/2011 keşide tarihli 150.000 TL bedelli çekin, aralarındaki ticari ilişki gereğince davacı tarafından davalı ….’ne verildiği, davalı … Ltd Şti. tarafından ise, diğer davalı … şirketine faktoring sözleşmesi kapsamında ve iki adet faturaya istinaden devir ve temlik olunduğu, davalı … tarafından çekin davacı aleyhine icra takibine konu edildiği, takip tutarının davacı tarafından ödendiği hususlarında bir ihtilaf bulunmamaktadır. Davacı, dava konusu çekin davalı ….’ne ödenmesine rağmen, çekin keşide tarihi değiştirilmek suretiyle çekte tahrifat yapıldığını ve çekin temlik yoluyla … AŞ.’ne geçtiğini, dava tarihinde yürürlükte olan Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmelik uyarınca, ödeme defini hamil konumundaki … AŞ.’ne karşı da ileri sürebileceğini iddia etmiş, ödeme iddiasının dayanağı olarak, davalı …. tarafından imzalandığında ihtilaf bulunmayan 25.07.2012 tarihli ”…çekin bedeli tarafımıza ödenmiştir. …alacağımız bulunmamaktadır.” şeklindeki yazıyı göstermiştir. Somut olayda, davacı hem tahrifat iddiasına dayanmış hem de ödeme defini ileri sürmüştür. Ancak, tahrifat iddiasıyla ilgili olarak; gerek davalı …. yetkilisi hakkında bulunulan suç duyurusu neticesinde verilen … Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2012/107882 sr., 2015/46942 karar sayılı takipsizlik kararı, gerek … 21. İcra Hukuk Mahkemesinin 2012/1067 Esas, 2014/529 Karar sayılı dosyasına sunulan imza incelemesine yönelik bilirkişi raporu ve gerekse, Gaziantep 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/309 Esas, 2015/417 Karar sayılı kararı birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu çekin keşide tarihi üzerindeki parafın davacı şirket yetkilisine ait olduğu, tahrifat iddiasının dayanaksız olduğu görülmüştür.Davacı taraf, ödeme definde de bulunmuştur. Ancak diğer yandan, hamil …Faktoring AŞ.’nin, fatura ve benzeri alacaklarla tevsik edilmeyen bir alacağı satın alamayacağını ve tahsilini üstlenemeyeceğini de ileri sürmüştür.Bu hususta taraflar arasındaki uyuşmazlık; dava konusu çekteki alacağın önceki alacaklı ile borçlu arasındaki ticari ilişkiden kaynaklandığının sunulan faturalar ile belgelenip belgelenmediği, buradan varılacak sonuca göre çekin dava tarihinde yürürlükte bulunan Finansal Kiralama Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkındaki 2006 tarihli Yönetmelik hükümlerine uygun şekilde davalıya temlik edilmiş olduğunun kabulünün gerekip gerekmediği, ödeme definin temlik alan Faktoring şirketine karşı ileri sürülüp sürülemeyeceği noktasında toplanmaktadır.Faktoring şirketlerinin yapamayacakları iş ve işlemler Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmeliğin 19. maddesinde ve 22/2.maddesinde düzenlenmiş; 19. madde ile; “Bu Yönetmelik hükümlerine göre kendilerine faaliyet izni verilen şirketlerin, müşterileri ile yapacakları işlemler için yazılı sözleşme düzenlemeleri zorunludur.” şeklinde düzenleme yapılarak yazılı sözleşme yapma zorunluluğu getirilmiş,22. maddenin 2. fıkrasında ise; “Faktoring şirketleri kambiyo senetlerine dayalı olsa bile, bir mal veya hizmet satışından doğmuş veya doğacak fatura veya benzeri belgelerle tevsik edilmeyen alacakları satın alamazlar veya tahsilini üstlenemezler” hükmüne yer verilmiştir. Şu anda yürürlükte bulunan 6361 Sayılı FKFFŞK m. 9/f.II’de ve bu kanuna dayanılarak çıkarılan Yönetmeliğin m. 8/f.I’de de aynı yönde bir düzenleme yapılmıştır.Kanun ve Yönetmelikte açıkça, faktoring şirketlerinin kambiyo senedine dayalı olsa bile, bir mal satışından veya hizmet arzından doğmayan alacakları devralamayacakları düzenlenerek, kambiyo senedinin içerdiği hakkın soyutluğu ilkesi ortadan kaldırılmıştır. Buna göre faktoring şirketleri, ancak bir mal satışından ya da hizmet arzından doğan alacağın ifası için verilen kambiyo senetlerini, ciro ve teslim yolu ile devralabilmektedirler. Burada kambiyo senedindeki hakkın devri için yapılan ciro ve teslim, alacağın devrinin hukukî sonuçlarını doğurmaktadır. Senet borçlusu, faktoring işleminden haberdar olduğu andan itibaren, faktoring müşterisine karşı ileri sürebileceği şahsî defileri, faktöre karşı da ileri sürebilmektedir. Şahsî defilerin faktoring şirketine karşı ileri sürülebilmesi, işlemin taraflarının, kambiyo ilişkisinin sıralı tarafları olmasına bağlıdır. Buna göre, senette düzenleyen ya da keşideci, lehtar ile faktoring şirketi arasında faktoring sözleşmesinin bulunması ve senedin de ciro ve teslim yolu ile lehtardan faktoring şirketine geçmesi hâlinde, lehtar ile arasındaki temel ilişkiden kaynaklanan şahsî defıleri, faktoring şirketine karşı ileri sürebilmektedir. Ciro ve teslim yoluyla devraldığı bir senedi, aradaki temel ilişki nedeniyle devreden borçlu, senedi kendisinden devralan ile faktoring şirketi arasında faktoring sözleşmesinin bulunması ve senedin, ciro ve teslim yoluyla kendisinden devralandan faktoring şirketine geçmesi hâlinde, temel ilişkiden kaynaklanan şahsi defileri faktoring şirketine karşı ileri sürebilmektedir. Özetlemek gerekirse; Factoring işlemi içinde yer alan kambiyo borçlusu, 818 Sayılı BK’nın 167/1 (TBK, md. 188/1) maddesi uyarınca temlik eden durumundaki önceki alacaklısına yani satıcı firmaya (müşteriye) karşı ileri sürebileceği defi ve itirazları faktoring şirketine karşı da ileri sürebilir. Burada Yönetmeliğin 22/2 ve yürürlük tarihine göre 6361 sayılı FKFFŞK’nun 9/2 maddesi uyarınca kambiyo senedi sebebe bağlandığından kambiyo senetlerinin soyutluk ve kamu güvenliği ilkesi ortadan kalkacak ve bunun sonucu olarak şahsi defilerin hamile karşı ileri sürülebilmesi için 6762 Sayılı TTK’nın 599. (6102 sayılı TTK ,md.687) maddesinde öngörülen “hamilin senedi kötüniyetle iktisap etmesi gerektiği” koşulu aranmayacaktır. Zira, Yönetmeliğin 22/2. ve yürürlük tarihine göre FKFFŞK’nın 9/2. maddesi uyarınca kambiyo senedindeki alacağın mutlaka bir mal veya hizmet satışından kaynaklanması gerekmekte ve senetteki alacak sebebe bağlanmaktadır. Sebebe bağlanan bu alacağın faktoring şirketine devri ciro yoluyla olmakla birlikte işlemin temelinde alacağın temliki hükümleri yatmaktadır.Ancak somut olayda, 12.01.2017 tarihli denetime elverişli bilirkişi raporu ile davalı … AŞ.’nin ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme neticesinde dosyaya sunulan denetime elverişli bilirkişi raporuna göre; dava konusu çekin iki adet faturaya dayalı olarak Faktoring şirketine temlik edildiği, bu faturalardan 14.11.2011 tarih ve 168903 numaralı faturanın davacının defterlerinde kayıtlı olduğu, 08.12.2011 tarih, 168941 numaralı faturanın ise kayıtlı olmadığı belirtilmiş olup, davacı defterlerinin usûlüne uygun tutulmadığı, 2011 ve 2012 yılına ait envanter defterlerinin ibraz edilmediği, ibraz edilen 2011 yılına ait defterlerin ise kapanış tasdikinin yaptırılmadığı aynı raporda tespit edilmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 222/4.maddesi hükmü uyarınca açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil teşkil edecektir. Diğer yandan davacı, dava konusu çekin dayanağını oluşturan borcun varlığını inkâr etmediği gibi, dayanak faturaların konusu mal veya hizmetin sağlanmadığını ileri sürmemekte, aksine, ödeme definde bulunmaktadır. Dosyaya sunulan emsal Yargıtay kararları da alacağın doğmadığı varsayımına dayalı olarak bedelsizlik iddiasına dayanmakta olup somut olayla örtüşmemektedir. Böylece, çekteki alacağın, davacı ile davalı … arasındaki faturalardan kaynaklandığının dosya içeriğinden sabit olduğu anlaşılmıştır. Açıklanan tüm bu nedenlerle, davalı … AŞ.’nin, fatura ve benzeri alacaklarla tevsik edilmeyen bir alacağı satın alamayacağına ve tahsilini üstlenemeyeceğine yönelik davacı iddiasının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.Davacı, dava konusu çek bedelini davalı ….’ne ödediğini iddia etmiş, iddiasının dayanağı olarak 25.07.2012 tarihli belgeyi göstermiştir. Ancak, davacının ticari defterleri üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde sunulan rapora göre; dava konusu çekin davacı defterlerinde kaydının bulunmadığı, ödemeye ilişkin bir kayda da rastlanmadığı, davalı ….’nin ticari defterlerinin ibraz edilmemesi nedeniyle inceleme yapılamadığı, yukarıda belirtildiği üzere, HMK’nun 222/4.maddesi hükmü uyarınca açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtlarının ancak sahibi aleyhine delil teşkil edeceği, dolayısıyla çek kaydının bulunmadığı davacı defterlerinin sahibi aleyhine delili teşkil edeceği şüphesizdir. Diğer yandan çekin davalı … firmasına temlik edildiği tarihin 15.02.2012 olduğu, davacının dayanak ibranamesinin ise temlik tarihinden sonra 25.07.2012 tarihinde düzenlendiği, bu belgenin doğruluğunun tarafların ticari defter ve kayıtları ile doğrulanamadığı, ödeme iddiasına ilişkin başkaca destekleyici herhangi bir bilgi, belge ve delil bulunmadığı, davacının, çekin bankaya Factoring firması tarafından ibraz edilerek kayda sokulduğu tarihte, hamil olmayan diğer davalı firmaya ödemede bulunmasının basiretli bir tacir gibi davranma yükümlüğüne aykırı olduğu gibi, ödemeye rağmen çek aslını almamasının da 6102 Sayılı TTK’nun 646. maddesi hükmüne aykırı olduğu, davalı … şirketinin temlik alırken bilerek borçlu davacının zararına hareket ettiğinin dosyadaki delillere göre ispatlanamadığı anlaşılmakla, söz konusu ibranameye itibar edilemeyeceği, dolayısıyla davalı …Ş vekilinin istinaf sebeplerinin yerinde olduğu, bu haliyle Mahkemece davalı … firması yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne yönelik olarak verilen kararda isabet bulunmadığı anlaşılmakla hükmün kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.Açıklanan sebeplerle, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesine göre İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davanın reddine dair yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına dair aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davalı … AŞ. vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE,2- 6100 Sayılı HMK.’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince … 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/07/2018 gün ve 2014/866 Esas, 2018/739 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına,3- Davacı tarafından davalı ….’ne aleyhine açılan menfi tespit davasının KABULÜ ile Gaziantep …. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı ( Eski ….. İcra Müdürlüğünün … E. ) takip dosyasında takibe konu çekten dolayı davacının davalı ….’ne borçlu olmadığının TESPİTİNE,4- Davacı tarafından davalı … AŞ. aleyhine açılan istirdat davasının REDDİNE,5- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;5/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 15.703,49 TL harçtan, peşin alınan 3.591,75 TL harcın mahsubuyla bakiye kalan 12.111,74 TL harcın davalı ….’den tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 5/b- Davacı tarafça yapılan 2.227,50 TL peşin harç, 1.364,25 TL tamamlama harcı, 21,15 TL başvuru hrcı, 1.250,00 TL bilirkişi ücreti, 1.695,85 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 6.558,75 TL yargılama giderinin davalı ….’den tahsiliyle davacıya verilmesine, 5/c- Davalılar tarafından yapılan bir masraf bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,5/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’ne göre, 24.542,00 TL nispi vekalet ücretinin davalı ….’den tahsiliyle davacıya verilmesine,5/e- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’ne göre, 24.542,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalı … AŞ.’ye verilmesine, 6- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin;6/a- İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı … AŞ. tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,6/b- İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 52,30 TL posta gideri olmak üzere toplam 150,40 TL’nin davacıdan tahsiliyle davalı … AŞ.’ye verilmesine,6/c- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından taraflara yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına,7- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 15/04/2021