Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/975 E. 2022/608 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/975 Esas
KARAR NO: 2022/608
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/06/2018
NUMARASI: 2016/837 E. – 2018/737 K.
DAVANIN KONUSU: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili 08/08/2016 tarihli dava dilekçesinde; İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasının alacaklısı … A.Ş. tarafından dosya borçluları aleyhine yapılan icra takibinde, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … talimat nolu talimat dosyasında, 26.07.2016 tarihinde müvekkilinin … Mah. … Organize Sanayi Bölgesi, … Sokak No:… Tuzla – İstanbul adresinde bulunan işyerinde gerçekleşen haciz işlemi sırasında müvekkili üçüncü kişi şirketin malların haczedildiğini, istihkak iddiaları sonrasında İstanbul 13. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 01.08.2016 tarihli “takibin devamı” kararı sonrası 04.08.2016 tarihinde gerçekleştirilen haciz ve muhafaza baskısı altında müvekkili tarafından alacak iddiasındaki şirkete çek keşide edilmek suretiyle haksız yere ödenen 63.000,00 TL’nin istirdadına karar verilmesi talep ettiklerini, müvekkilinin yıllardır aynı adreste faaliyet gösterdiğini, takip alacaklısının iddiasının aksine, takip borçlularından …Ltd. Şti. ile müvekkilinin farklı iş kollarında, farklı adreste, farklı işçilerle faaliyette bulunduklarını, aralarında herhangi bir hukuki ve organik bağın söz konusu olmadığını, müvekkilinin icra dosyasındaki borçlular ile hiçbir alakasının olmadığını, müvekkilinin yerli ve yabancı iş ortakları ile sektörü lider firmalarından olduğunu, bu hususlara yönelik olarak muhtasar beyannameleri, KDV beyannamelerinin, SGK tahakkuk fişlerinin, sigortalı hizmet listelerinin, kendisine ait Genel Kurulları, ticaret sicil kayıtları, kira sözleşmeleri, Türk Patent Enstitüsü’nden aldığı marka yenileme belgeleri olduğunu, takip alacaklısı tarafından haciz işlemi sırasında haciz zaptına işlenen malların farklı tarihlerde ve farklı firmalardan satın alındığını, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde müvekkilinin borçlu şirketten farklı ortaklar ile ve borcun doğumundan bağımsız olarak 25 yıldır ticari faaliyetine devam ettiğini bildirerek müvekkili ile takip borçluları arasında herhangi bir organik ve hukuki bağ olmadığının tespitine, haciz ve muhafaza baskısı altında haksız yere ödenmek zorunda kalınan 63.000,00 TL’nin ödeme gününden itibaren mevduata işleyecek en yüksek faiziyle birlikte istirdadına karar verilerek davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde; Müvekkili şirketin, kambiyo senedine dayanan alacağının tahsili amacıyla borçlu … Ticaret Limited Şirketi (…) aleyhine İstanbul … icra Müdürlüğünün … esas sayılı dosya ile haciz yolu ile takibe geçtiğini, borçlu …’in menkul, gayrimenkul malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının haczi ve muhafazası için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasından İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü … Tal. sayılı dosyasına haciz talimatı gönderildiğini ve 26.07.2016 tarihinde haciz işlemi gerçekleştirdiğini, haciz işlemi sırasında davacı tarafından istihkak iddia edildiğini, istihkak iddiasını kabul etmemeleri üzerine icra müdürlüğünce İİK m. 97 hükümlerinin uygulandığını ve dosyanın İcra Hukuk Mahkemesine gönderildiğini, İstanbul 13. İcra Hukuk Mahkemesi 2016/935 esas ve 2016/930 sayılı kararı ile takibin devamına karar verildiğini, takibin devam kararı üzerine ek haciz ve muhafaza talebinde bulunulduğunu ve 04.08.2016 tarihinde gerçekleştirilen haciz sırasında 63.000,00 TL tutarında çek keşide edildiğini, davacı vekilinin, gerçekleştirilen haciz işleminin oluşturduğu baskı sebebiyle borcu ödediğini, oysa müvekkili işyeri ile borçlu işyerinin organik bağının bulunmadığını, haciz baskısı altında yapılan ödemenin taraflarına iadesi için iş bu istirdat davasını açmak zorunda kaldıklarını iddia ettiğini, öncelikle davacı ile borçlu arasında organik bağ bulunduğuna, dayanak takibine konu mahcuzun borçlunun elinde haczedildiğine ve borçluya ait olduğuna dair cevaplarını, iş bu dava istirdat davası olduğu için sunmadıklarını, bu hususta beyanda bulunma haklarını saklı tuttuklarını, davacı ile müvekkili arasında görülmekte olan İstanbul 13. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/967 esas sayılı istihkak davasında sunulan ve sunulacak beyanlarını tekrar ettiklerini, huzurda bulunan işbu istirdat davasının reddedilmesi gerektiğini, usule ilişkin itirazları olarak davacının, işbu davaya dayanak takipte borçlu bulunmadığı için aktif dava ehliyeti ve taraf sıfatı bulunmadığını, İstanbul … İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosya dosyası ile başlatılan takipte davacının borçlu sıfatı bulunmadığını, istirdat davalarında, davacı sıfatı borçluya ait olduğunu, haciz işlemi sırasında borçluya ait yeni tarihli birçok evrak bulunduğunu, borçlu şirket ile davacı şirketin ortaktık yapısı bakımından aralarında organik bağ bulunduğunun, borçlunun muvazaalı olarak işlem yaptığının tespit edildiğini, aynı konuda başka tüzel kişiler üzerinden faaliyetine devam ettiğinin anlaşıldığını, borçlunun mal ve haklarının gerek borçlunun elinde, gerek borçlu ile 3. kişinin birlikte ellerinde ve gerek ise 3. kişinin elinde haczedilebileceğinin İİK m. 96 vd. hükümlerinde öngörüldüğünü, haciz işlemi sırasında, mahallin borçlunun elinde bulunduğunun tespit ve kanaat olunduğunu, İİK’nun m. 85/1 “Borçlunun kendi yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır mallar ile taşınmazlarından ve alacak ve haklarından alacaklının ana, faiz ve masraflar da dahil olmak üzere bütün alacaklarına yetecek miktarı haczolunur.” ifadesi gereği, haciz işleminin yapılmasının hukuka ve yasaya uygun olduğunu bildirerek davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, dosya içerisinde bulunan İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde, alacaklı olarak davalı … A.Ş.’nin borçlular … Tic. Ltd. Şti., … Tic. Ltd. Şti ve …Ticaret Limited Şirketi (…) hakkında toplam 49.636,95 TL alacak üzerinden kambiyo senedine özgü takip başlattığı, bu takip kapsamında 3. kişi olan dosyamız davacısı … San. Ltd. Şti. hakkında haciz işlemi yapıldığı, dosyamız davacısı ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki alacaklı arasında protokol yapıldığı, bu protokol içeriğine göre davacının yapılan haciz nedeniyle 63.000,00 TL bedelli çek keşide edip, takip alacaklısına verdiği görülmüştür. Davacı İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında haciz baskısı nedeniyle ödeme yapmak zorunda kaldıklarını, ödedikleri bedelin istirdadını talep etmiştir. Mahkememizce Mali Müşavir ve İcra Hesap Uzmanı bilirkişiler vasıtası ile dosya ve taraf defter ve belgeleri üzerinde inceleme yaptırılmış, bilirkişiler düzenledikleri raporda tarafların defter ve belgelerinin usulüne uygun tutulmuş olduğu, davalı Faktoring şirketi ile dava dışı … İnş. San. Ltd. Şti. arasında faktoring sözleşmesi bulunduğunu, bu sözleşme kapsamında dava dışı … tarafından keşide edilen 45.000,00 TL bedelli çekin dava dışı … İnş. San. Ltd. Şti. tarafından ciro yolu ile faktoring şirketine devredildiği, davacının adresinde icra takip dosyası alacaklısı davalı … Faktoring A.Ş. Tarafından davacı şirketin ortağı ile icra takip borçlusu dava dışı … ortağının kardeş olmaları iddiası ile davacının adresinde haciz yapıldığı, defter ve kayıtlara göre haczin yapıldığı tarihte dosyamız davacısının icra dosyasındaki borçlu dava dışı …’e 69,83 TL borcunun bulunduğu, ortaklık yapıları itibari ile de davacı şirket ile dava dışı şirket … ortaklık yapısında farklı kişilerin bulunduğu, faaliyet alanlarının ve adreslerinin farklı olduğu, davacının hakkında yaptırılan haciz işlemi sırasında 63.000,00 TL bedelli çeki elden teslim ettiği, 63.000,00 TL çek bedelinin davacının hesabından ödendiğinin rapor edildiği görülmüştür. Dosya içerisinde bulunan icra takip dosyasından davacı hakkında borçlu olarak takip bulunmaması, icra takibine esas olan çek ve faktoring sözleşmesinde ve faktoring işlemine esas alınan faturalarda dosyamız davacısının borçlu veya taraf olmaması, icra takip dosyası borçluları ile davacı şirket ortakları arasında ortaklık yapıları itibari ile hukuki ve fiili bir bağlantının bulunmadığının tespit edilmiş olması, davalının dava dışı şirketler hakkında yapmış olduğu haciz işlemi sırasında davacının iş yerinde yaptığı haciz işlemi nedeniyle davacının 63.000,00 TL ödeme yaptığının tespit edilmiş olması davacının istirdat davasını da süresinde açmış olması nedeniyle davacının davasının kabulüne, 63.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine” karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Davanın konusunun istihkak davası olmadığını, müvekkil şirketin, kambiyo senedine dayanan alacağının tahsili amacıyla borçlu … Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosya ile haciz yolu ile takibe geçildiğini, borçlu …’in menkul, gayrimenkul malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının haczi ve muhafazası için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü … Tal. sayılı dosyasına haciz talimatı gönderildiğini ve 26.07.2016 tarihinde haciz işlemi gerçekleştirildiğini, haciz işlemi sırasında davacı tarafından istihkak iddia edildiğini ve istihkak iddiasına yönelik olarak İstanbul 13. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/935 E. ve 2016/930 sayılı kararı ile takibin devamına karar verildiğini, 04.08.2016 tarihinde gerçekleştirilen haciz sırasında 63.000-TL tutarında çek keşide edildiğini, sonrasında işbu istirdat davası açılarak ödenen paranın iadesinin davacı tarafından talep edildiğini, iş bu davanın konusunun 3. kişi tarafından dava dışı borçlunun icra dosyasına istinaden ödenen paranın istirdatı olduğunu, yerel mahkeme tarafından istihkak davasıymışçasına yargılama yapılarak borçlu şirket ile davacı şirket arasında organik bağ olup olmadığı, haczedilen mahcuzların davacıya ait olup olmadığının incelenmesi için bilirkişi raporu aldırıp sonrasında gerçeği yansıtmayan iş bu bilirkişi raporuna göre hüküm kurmasının hatalı olduğunu, -İş bu davada davacının aktif dava ehliyeti ve taraf sıfatı bulunmadığını, davacı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosya borcuna istinaden yaptığı ödemenin istirdatı talep edildiğini, İstirdat davasında davacı tarafın icra takibinin borçlusu olduğunu, icra takibine konu borç üçüncü kişi tarafından ödenmiş olsa bile, davacı sıfatının borçluya ait olduğunu, borcu ödemiş olan üçüncü kişinin alacaklıya karşı istirdat davası açamayacağını, -Ödemeyle zenginleşen tarafın davalı müvekkili şirket olmadığını, icra takibinde borçlu olan kişi olduğunu, bu sebeple de sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre değerlendirme yapılması durumunda dahi müvekkili şirketin işbu davada pasif husumetinin bulunmamakta olduğunu, husumetin borçluya yöneltilmesi gerekmekte iken alacaklı olan müvekkili şirkete yöneltilmesinin hukuka aykırı olduğunu, -3.kişi tarafından dosya borcuna istinaden ödeme yapılmasının veya ödeme aracı olarak senet verilmesinin borcun üstlenilmesi niteliğinde olup, 3. kişi tarafından dosya borcuna istinaden protokol ile verilen kambiyo senedinin kayıtsız şartsız ödeme aracı olup haciz baskısı altında verildiğinin iddia edilemeyeceğini, takibin devamı kararından sonra gerçekleştirilen haciz işlemi sırasında haciz baskısı olamayacağını, -Davanın istihkak davası olmaması sebebiyle davacı ile dava dışı borçlu arasındaki organik bağ araştırması yapılmasının huzurdaki davanın konusu olmadığını, davacı ile 3. kişi borçlu … arasında organik bağ bulunduğunu, haciz mahallinde borçlu şirkete ait ticari ve muhasebel nitelikte ve yeni tarihli evraklar bulunduğunu, bu evrakların bulunması sebebiyle haciz mahallinin borçlu şirket kullanımında olduğunu gösterdiğini, 3. Kişi tarafından sunulan vergi levhası, ticaret sicil gazetesi, kira kontratı mahcuzların mülkiyetine ilişkin olmayıp, bu evrakların beyan üzerine oluşturulduğunu ve istihkak iddiasında dikkate alınamayacağını, haciz mahallinde kaşesi bulunan … Limited Şirketinin de akrabalık bağı bulunan bu kişiler tarafından kurulduğunu, 3. Kişinin yetkilisi ve ortağı … ile borçlu şirketin yetkilisi ve ortağı …’nun kardeş olduklarını, yine mahalde kaşesi bulunan … …’in de … ailesinden olup, tüm bu şirketler arasında organik bağ bulunduğunu, … ailesinin muvazaalı iddialarda bulunmak için aynı adreste, aynı işi yapan birden fazla şirket kurduğunu, aralarında organik bağ bulunan şirketler tarafından ileri sürülen istihkak iddiasının ciddi olmadığını kararın kaldırılarak istinaf taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, davalı tarafından dava dışı şirket hakkında yürütülen icra takibinin kesinleşmesi üzerine; davacılara ait menkul malların haczi sebebiyle, davacılar tarafından icra takip dosyasına yapılan ödemeden dolayı davalıya borçlu olmadığının tespiti ve yapılan ödemenin davalıdan istirdadı amacıyla açılmış Menfi Tespit davasıdır. (…m72) Mahkemece yapılan yargılamada ise, davacı tarafından açılan davanın icra iflas kanununun 72. maddesine göre açılan, icra takibininden dolayı borçlu bulunulmadığına ve istirdat isteğine ilişkin olmadığı, borçlu bulunulmadığı halde haksız yere ödenen paranın istirdadı davası olduğu belirlenerek yargılama yürütülmüştür. İcra hukuk mahkemelerince verilen istihkak davalarına ilişkin kararların kesin hüküm oluşturur. Mahkemece istihkak iddiasına ilişkin İcra Hukuk Mahkemesi kararı dikkate alınmadan karar verilmiş olup, İcra Hukuk Mahkemesi kararı sebebiyle dava konusunun borçlu bulunmadığı halde haksız ödenen paranın iadesi istemli dava olmadığı, İcra Hukuk Mahkemesinin istihkaka ilişkin kararı kesinleşmiş ve takipte üçüncü kişi durumundaki davacıdan haczedilen malların takip borçlusuna ait olduğu sabit olmuş olmakla, bu durumda haciz baskısı altında ödeme yapan davacının yaptığı ödemenin haksız bir ödeme olmadığı ortaya çıkmıştır. Bu sebeple davanın İİK m.72 ‘ye göre açılan menfi tespit davası olduğu anlaşılmıştır. Davanın niteliğine göre; 3.kişi tarafından, yani davacılar tarafından icra dosyasına yapılan ödemeden dolayı istirdat ve menfi tespit davasının icra takibinin borçlusu tarafından açılması gerekir. Bu tür davada, davacı sıfatı takip borçlusuna aittir. Takip konusu borç, 3.kişi tarafından, yani davacılar tarafından ödenmiş olsa bile; davacı sıfatı asıl borçluya aittir. Çünkü, burada borçtan kurtulan takip borçlusudur. Borcu ödemiş olan 3.kişi, yani davacılar, takip alacaklısına karşı istirdat davası açamaz. İstirdat davasını sadece takip borçlusunun açabileceği, üçüncü şahıslar tarafından açılamayacağı, olayda haciz işlemine ilişkin istihkak davasının İcra Hukuk Mahkemesinde açılarak takibin devamına karar verilerek kesinleştiği bu sebeple tekrar açılamayacağı, ayrıca alacaklının alacağını tahsil etmesinden dolayı sebepsiz zenginleşmediği, başka bir anlatımla istirdat davası yönünden davacının aktif husumet, sebepsiz zenginleşme davası yönünden pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı, açıklanan sebeplerle davacıların takip borçlusuna ait borcun ödenmesinden dolayı menfi tespit ve istirdat davası açamayacaklarından, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsiz ise de, bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği anlaşıldığından, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince İlk Derece Mahkeme kararının kaldırılmasına, yeniden esas hakkında davanın reddi yönünde karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile 2- İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/06/2018 tarih, 2016/837 E., 2018/737 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden davacının davasının reddine dair yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, Bu kapsamda; 3- Davacının davalı aleyhine açtığı işbu Menfi Tespit davasının REDDİNE, 4- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 4/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcının peşin alınan 1.075,89 TL’den mahsubu ile fazla yatırılan 995,19 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya iadesine, 4/b- Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4/c- Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama gideri olmadığından karar verilmesine yer olmadığına, 4/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine 13/(1). maddesine göre, 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 5/a- İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 5/b- İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 52,33 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 150,43 TL’nin davacı tahsiliyle davalı verilmesine, 5/c- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, 7- İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas icra takip dosyasına yatırmış olduğu 110.030,61 TL teminatın 2004 Sayılı İİK’nın 36/5. maddesi gereğince yatıran davalı tarafa talebi halinde iadesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a. maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 14/04/2022