Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/967 E. 2021/822 K. 08.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/967
KARAR NO: 2021/822
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 10/04/2018
NUMARASI : 2017/308 E. 2018/399 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 08/07/2021
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkili şirketin poliüretan ve metal tozları alanında faaliyet gösteren ve sektörde uzun zamandır faaliyet gösteren bir firma olduğunu, bu zamana kadar herhangi bir borç ödeme acziyeti göstermediğini, senet , çek veya açık hesap bütün borçlarını düzenli ve vadesinde ödeyen dürüst bir esnaf olduğunu, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında takibe konu … Bahçeşehir Şubesinden 15/06/2015 tarihinde keşide edilen 90.000,00 TL bedelli çek için kendisine de Kambiyo senetlerine özgü Haciz yolu ile takip yapıldığını, keşide eden ile herhangi bir ticari münasebetinin bulunmadığını, çekteki kaşenin ve üzerindeki imzanın da kendisine ait olmadığını beyan ettiğini, itiraz etmek istediğini söylediğini ve müvekkilin de dosyaya itiraz dilekçesi yazdığını, çekteki imzanın müvekkiline ait olmadığını, kaşe de dışarıda yaptırılabilir bir nitelikte olduğundan kolayca taklidi düzenlenmiş ve sahte bir imza ile müvekkili sorumluymuş gibi gösterilerek cirolandığını, sonrasında da çekin takibe konulduğunu, müvekkilinin bu çek ile yakından uzaktan bir alakası olmadığını dolayısı ile borçtan da sorumluluğu bulunmadığını, imza incelemesinin yaptırılarak gerekirse ticari defterlerinin de incelenmesi suretiyle konunun açığa kavuşturulmasını ve takibin müvekkil yönünden iptali ile müvekkilin herhangi bir borcu bulunmadığının tespiti için iş bu davayı açtıklarını, dava konusu haksız durum sebebiyle müvekkilinin telafisi imkansız maddi ve manevi zararlara uğrayacağından davaya konu kambiyo senedinin ödenmesini engeller mahiyette ve icra takibi neticesinde müvekkilinin uğradığı ve uğrayacağı muhtemel zarar veya zararların engellenmesi için ihtiyat-i tedbir kararı verilerek takibin dava sonuna kadar asıl alacağın %15’i kadar bir teminat karşılığında durdurulmasına, banka hesaplarına konulan blokelerin de kaldırılmasına karar verilmesini, söz konusu icra takibinde, hem kaşe ve imzası taklit edilerek yükümlü olmadığı bir borç altına sokulan müvekkililin bu şekilde mağdur edildiğini ve hem de icra müdürlüğünün kanuna aykırı ve yanlış kararı ile dava açma hakkı ve itiraz süresinin elinden alınan müvekkilin maddi ve manevi olarlak büyük bir kayba uğratıldığını beyan ederek, davaya konu takip ve çek sebebiyle her türlü tazminat ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davalarının kabulüne, müvekkilinin alacaklı tarafa herhangi bir borcu bulunmadığının tespitine ve takibin müvekkili açısından iptaline, davalı banka tarafından yapılan takip dolayısıyla ve icra müdürlüğünce verilen yanlış ve kanuna aykırı durma kararı sebebiyle müvekkilinin telafisi imkansız maddi ve manevi zararlara uğradığı ve uğrayacağının oldukça açık olduğundan, davaya konu kamboya senedinin ödenmesini engeller mahiyette ve icra takibi neticesinde müvekkilinin uğradığı ve uğrayacağı muhtemel zarar veya zararların engellenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilerek takibin dava sonuna kadar asıl alacağın %15 i kadar bir teminat karşılığında durdurulmasına, müvekkile ait banka hesaplarına konulan blokelerin kaldırılmasına, haksız takip nedeniyle asıl alacağın %20 sinden az olmaka üzere kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak müvekkile verilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacı …- … davalı banka tarafından haklarında İstanbul Anadolu … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasından, Kambiyo Senetlerine Mahsusu Hazi Yolu ile takip başlatıldığını, takibe itiraz ettiklerini ancak bunun takibi durdurmayayetmediğini, keza itirazla takibin duracağını düşündüklerini, takibe konu çek üzerindeki imzanın firma yetkililerine ait olmadığını çeki keşide eden ve cirolayan firma ve şahıslarla ticari herhangi bir ilişkilerinin olmadığını, bu sebeple davalı bankaya borçlarının bulunmadığını beyan ederek huzurdaki menfi tespit davasını açtığını ve müvekkili de kötü niyetli davranmakla itham ederek kötü niyet tazminatı ödenmesini taleplerinin olduğunu beyan ettiğini, dava dışı Bahadır Köleli’nin müvekkil bankanın Gaziosmanpaşa Şubesinin ticari kredi borçlusu olduğunu, müvekkil bankadan kullandığı krediye karşılık ödendiğinde kredi riskinden mahsup edilmek üzere dava konusu çeki cirolayip müvekkile tevdii ettiğini, davacı firmanın TTK 18/2 gereği basiretli davranmakla yükümlü olduğunu, davacı firmanın her ne kadar dava dilekçesinde , takibe yanlış itiraz ettikdese de “kanunu bilmemek mazeret sayılamayacağından” bu gerekçe ile davayı ikame etmiş olmalarının kabul edilemeyeceğini, davacıdan neden çek keşidecisi ve cirantalar hakkında suç duyurusunda bulunmadığını da izah etmesini istediklerini, bahse konu çek üzerindeki imzanın keşideciye ait değilse o halde bu çekin kredi kullanmak için müvekkil bankayı dolandırmak kastıyla kullandığını ve bu durumdan keşideci lehtar ve cirantaların haberdar ve sorumlu olduklarını, davacı firma hakkında yapılan takibin kesinleştiğini ve müvekkil bankanın ticari kredi müşterisi tarafından müvekkile ciro edilen çek hakkındna müvekkilin kötü niyetinden söz edilemeyeceğini beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; İmza incelemesine yönelik bilirkişi raporunda, dosya kapsamındaki delillerle davaya ve takibe konu çek altındaki imzanın davacının eli ürünü olmadığının sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının takibe konu çek yönünden davalıya borçlu olmadığının tespitine, yasal şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Dava dışı …’nin, davacı bankanın Gaziosmanpaşa Şubesinin ticari kredi müşterisi olup, bankadan kullandığı krediye karşılık ödendiğinde kredi riskinden mahsup edilmek üzere dava konusu çeki cirolayıp davacıya tevdi ettiğini, bu nedenle imza tasdiki yapabilmelerinin olanaksız olduğunu, imza sahteliğini bilmesi gereken kişinin …lduğunu, kendileri olmadığını, Çekteki geçersiz bir imzanın sahibini bağlamayacağını, ancak ciro zincirini de koparmayacağını, yani çekte ara cirantalardan birinin imzasının sahte olmasının çekin çek vasfının kaybolduğu anlamına gelmeyeceğini, davacının da düzgün ciro silsilesi ile çeki tevdii aldığını ve takibe koyduğunu, buna karşın çekte ciranta olarak yer alan …’ın menfi tespit davasını davacıya karşı yönelttiğini ve mahkemenin de davacıyı sorumlu tutarak aleyhine yargılama giderlerine ve vekalet ücretine hükmettiğini, bu kararın hukuka aykırı olduğunu,Davacı firmanın çekin son cirantası ya da lehdarı ile arasında herhangi bir ticari ilişki olup olmadığı, bu çekin bankadan kredi kullanabilmek için verilip verilmediğinin iyi araştırılması gerekirken mahkemece bu yönde araştırma yapılmamış olmasının da hatalı olduğunu,Davacının bu konuya ilişkin neden suç duyurusunda bulunmadığının araştırılması gerektiğini beyan ederek Mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, icra takibine konu edilmiş kambiyo senedi (çek) nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine yönelik menfi tespit davasıdır.Davacı, çek üzerinde ciranta sıfatıyla kendisine atfen atılan imza ve kaşenin sahte olduğunu iddia etmiş, Mahkemece imza incelemesine yönelik bilirkişi incelemesi neticesinde dosyaya sunulan rapora göre, imzanın davacının eli ürünü olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Somut davada, ciranta sıfatıyla çek üzerinde davacıya atfen atılı imzanın davacıya ait olmadığının denetime elverişli bilirkişi raporu ile belirlendiği, imzada sahtecilik olgusunun mutlak defilerden olup, herkese karşı ileri sürülmesinin mümkün olması karşısında davalı bankanın aksi yöndeki savunmasına itibar edilemeyeceği, bu nedenle davacının davaya konu çekten dolayı davalıya borçlu bulunmadığının tespitine ve yasal şartları oluşmayan davacının kötü niyet tazminatı talebinin de reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı görülmüştür.Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/04/2018 tarih ve 2017/308 E. 2018/399 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalıdan alınması gerekli 6.065,92 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından peşin yatırılan 1516,48 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 4.549,44 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye GELİR KAYDINA, 3- Davalı taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5- Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde İADESİNE,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 08/07/2021