Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/964 E. 2022/585 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/964
KARAR NO: 2022/585
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 24/05/2018
NUMARASI: 2017/69 E. 2018/242 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Ref’i İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının müvekkil adına tescilli … markaları üzerindeki tescilsiz, izinsiz ve hukuka aykırı kullanımı ile yarattığı marka hakkına tecavüz, telif hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, men’i, ref i talepleri ile 556 sayılı khk m. 76, ve hmk m, 389 gereğince söz konusu fiillerin ivedilikle tespiti ve durdurulmasını, müvekkilleri olan … markasının tanınmış marka statüsünde olduğunu, davalının www…net alan adlı web sitesiyle ” …” isimli facebook sayfasında davaca markasını izinsiz kullandığını, www…net ve … servisi ve yedek parça isimli facebook sayfasına erişimin engellenmesine, … markası bulunan ambalaj, ilan, reklam, broşür, afiş, tabela vs. diğer unsurların basılı evrak, fatura ve benzeri her tür ticari evraka el konulmasını ve imhasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde özetle; Husumet itirazında bulunduklarını, davalıya ait facebook sayfasında … markasına ait ibare ve logolar ile yapılan hiçbir ticari tanıtım, bilgilendirme, ilan vs. yer almadığını, 2. El araç satışlarının satıcının kendi sosyal medya hesapları olan facebook, instagram v.s üzerinden tanıdık ve bildiklerine satışı oldukça yaygın bir uygulama olduğundan davalının ikinci el araç satışı yaparken davacının tanınmışlığından yararlanamaya çalıştığı iddiasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davalı işyerinin özel servis olarak hizmet verdiğini, yalnızca … marka araçların bakım, onarım ve diğer servis hizmetlerinin yapılmadığını, bu nedenle sadece … markasının özel olarak kastedilmesi durumu söz konusu olmadığından başında … ibaresi bulunan bir çok özel servis de bulunduğundan bir ihlalin varlığından söz edilemeceğini, 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun 7/V fıkrasında “Marka sahibi, üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde, markasının aşağıda belirtilen biçimlerde kullanılmasını engelleyemez.” hükmü yer aldığından ve bu hüküm AET’in 89/104/AET sayılı yönergesinden aynen alınarak hukukumuza girmiş olduğundan davalı kullanımının dürüst kullanım olduğunu, amacın … marka araçların da bu serviste tamir edildiğini göstermek üzere bir dönem … ibaresi ve logosu kullanılmışsa da bunların İstanbul 8. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/22 D.İş esaslı kararının tebliğinden sonra gönüllü biçimde kaldırıldığını, davanın reddi gerektiği beyan etmişlerdir. İlk derece mahkemesince; “Dosyada toplanan deliller, davacı markasının tescil tarihi,TPMK dan celp edilen belgeler , davacı markasının tanınmış marka olması, davalının davacı ile aynı alanda faaliyet göstermesi, Davalının web sayfası, sosyal medya kullanımı, tabela kart vizit gibi ticari kullanım şeklinin markasal kullanım olması nedeniyle davacının tescilli marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, davacının tescilli logosu ayrıca davacı araçlarına ait tasarımıda ihtiva eden fotoğrafların davalı tarafından web sayfasında yayınlanması ayrıca fotoğrafların FSEK hükümlerine göre de 84.maddenin haksız rekabete ilişki atfı nedeniyle haksız rekabet hukuku ve telif hukuku kapsamında da koruma altında olduğundan ve davalının kullanımı da ticari olduğunun bu yöndeki talebinin de kabulü gerekmiş, HMK 389 ve 390.maddeleri, 6769 sayılı SMK 159. maddesi hükümlerine göre 10.000 TL nakit veya kesin ve süresiz banka teminat mektuba karşılığında, tedbire de hükmedilmiş, yukarıda açıklanan gerekçe kapsamına davanın kabulüne” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Müvekkilinin, davalı marka ihlalinin gerçekleştirildiği iddia olunan yerde yalnızca iş yerinin sahibi olan eşine yardım etmek amacıyla hareket ettiğini, vergi levhası ve mali tüm kayıtlar incelendiğinde iş yerinin … T.C.kimlik nolu … üzerine kayıtlı olduğunun görüleceğini, davalı müvekkilinin bu iş yerinin sahibi olmadığı gibi, çalışan vasfı dahi olmadığından davanın taraf sıfatı yokluğu nedeniyle husumetten reddi gerekir iken yerel mahkeme bu itirazını dikkate almadığını ve müvekkili yönünden davayı kabul ettiğini, 2-Yerel mahkemenin hükmüne konu tüm kullanımların yer aldığı www…net adlı web sitesinde … markasına ait hiçbir ibare ve bu web sitesi altında … markasının logosunun bulunduğu hiçbir görüntünün yer aldığını, eşine ait olan işyerinin dışındaki ve içindeki tabelalarda, iş giysileri ve çeşitli materyallerde … markasına ait hiçbir ibare ve … markasının logosu bulunmadığını, … … isimli bir Facebook sayfası bulunmadığını, bu kullanımların mevcut olmadığının dava görülürken de kaldırılmış olduğunun belgelendiğini, davadaki talep ve iddiaların konusuz kaldığını, 3-Müvekkili özel servisin isminin … olmasının da yerel mahkemece marka hakkının ihlali olarak nitelendirildiğini, işyerinin, nitelik olarak özel servis olarak hizmet verdiğini, yalnızca … marka araçların bakım, onarım ve diğer servis hizmetleri yapılmadığını, bu nedenle sadece … markasının özel olarak kastedilmesi durumu söz konusu olmayıp, bu hususun soyut bir iddiadan ibaret olduğunu, kaldı ki Bursa’da faaliyet gösteren ve başında … ibaresi bulunan bir çok özel servis daha bulunduğunu, ayrıca gerekçeli kararda … isminin yanında … markasının logosunun olduğu ve ihlal oluşturduğunun söylendiğini, ancak bir çok defa ifade edildiği üzere bu kullanımların hepsi müvekkilince iyi niyet gösterilerek en başında,tespit davası kararının tebliğinden hemen sonra sonlandırıldığını, 4-Bilindiği üzere otomobil tamiri alanında hizmet verenlerin genel olarak yetkili servisler ve özel servisler olarak ayrıldığını, özel servislerin, araç bakımına ilişkin işlemlerini, marka/model ile sınırlı olmaksızın, personelinin uzmanlığı ölçüsünde, kendi temin ettiği orijinal yahut muadil parçalar ile yapan yerler olduğunu, bu tür yerleri açmayı ve işletmeyi engelleyen hiçbir hukuk normu bulunmadığını, marka hakkı ihlali konusunda buradaki sınırın, özel servisin “yetkili servis” olduğunu belirtmemesi olduğunu hatta öyle ki yukarıda zikredilen madde uyarınca, tali bir unsur olmak kaydıyla tescilli marka ve buna ilişkin logo dahi kullanılabildiğini belirterek yukarıda belirtilen sebepler ve gerekçelerle, davanın husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine, aksi halde,istinaf talebinin kabulüne, usul ve yasaya aykırı yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak dosyadaki itirazlar ve yine istinaf talepleri doğrultusunda davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, davacının tescilli ve tanınmış … markasına ve telif haklarına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti , durdurulması, önlenmesi davasıdır. Mahkemece HMK 266. madde gereğince dava hakimin hukuki bilgisi ile çözümlenecek nitelikte bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmamış değişik iş dosyasında alınan rapor kapsamı yeterli görülmüştür. TPMK kayıtlarına göre. …” ibaresinin Türk Patent Enstitüsü nezdinde ilk kez 5.7.1955 tarih … sayı ile 01, 02, 03, 05, 06, 07, 08, 09, 11, 12, 16, 18, 20, 21, 22, 24, 25 ve 27. sınıflarda tescil edildiği, yargılamaya konu davalı kullanımının da bu marka ve logoya ilişkin olduğu, “…” markasının … sayı ile tanınmış marka olarak TPE nezdinde özel olarak korunduğu, davacı markasının tanınmış marka olduğu anlaşılmaktadır. İstanbul 8. Sulh Hukuk Mahkemesinin 207/22 diş sayılı dosyasında bilirkişi … tarafından davalıya ait web ve sosyal medya hesaplarında yapılan inceleme sonucunda düzenlenen raporda, web sayfalarında “…” ve şekil markalarının kullanıldığı ve davalının kendisini …’nun özel servisi olarak tanıttığı tespiti yapılmıştır. Davalı her ne kadar husumet itirazında bulunmuş, vergi kaydı davalı eşine ait olsa bile, dosyada mevcut deliller ile kartvizitte açıkca davalının adı ve işyeri adresinin yazması ve aynı kartvizitte davacı marka ve logusunun kullanılması,davalının davaya konu işletmenin yetkilisi ve işletmenin kendisi tarafından işletildiğine delalet ettiği bu nedenle husumet itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davalı tacirdir. 6102 sayılı TTK’nda tacir olmaya bağlanan hükümlerden biri de ”basiretli olma” yükümlülüğüdür. Basiretli tacir gibi hareket etme yükümlülüğü olan davalının tanıtım faaliyetlerinde kullandığı ifadelerin halkı yanıltacak nitelikte olmamasına dikkat etmesi, bu konuda gereken özeni göstermesi de bu kapsamdadır. 556 sayılı KHK ve 6769 Sayılı Smk uyarınca davacı adına tescil edilmiş ve tanınmış olan markanın esas unsuru … Ve … şekil ibaresidir.Davalının 13.03.2017 tarihli bilirkişi raporuna göre ihtilafa konu tabela, broşür, kartvizit gibi materyallerde … Servisi ibarelerinin kullanılmakta olduğu, davalının … ibaresinin yanında … markasını kullandığı, başka marka araçlar için servis verildiği iddiasını doğrulayacak bir delilin dosyaya sunulmadığı görülmektedir.Dava tarihinde yürürlükte olan ve somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı Markaların Korunması Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname’nin Marka Hakkına Tecavüz Sayılan Fiilleri içeren 61. maddesinin (a) bendi uyarınca; “Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 9 uncu maddede belirtilen biçimlerde kullanmak” marka hakkına tecavüz olarak değerlendirilmektedir. KHK’nın “Marka tescilinden doğan hakların kapsamı” başlığı ile düzenlenen 9. maddesi ise aşağıdaki şekildedir:”Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibi, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep edebilir:a) Markanın tescil kapsamına giren aynı mal ve/veya hizmetlerle ilgili olarak, tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin kullanılması.b)Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal ve/veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal ve/veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından, işaret ile tescilli marka arasında ilişkilendirilme ihtimali de dâhil, karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.c)Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsamına giren mal ve/veya hizmetlerle benzer olmayan, ancak Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle tescilli markanın itibarından dolayı haksız bir yarar elde edecek veya tescilli markanın itibarına zarar verecek veya tescilli markanın ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin kullanılması. Aşağıda belirtilen durumlar, birinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a) İşaretin mal veya ambalajı üzerine konulması. b)İşareti taşıyan malın piyasaya sürülmesi veya bu amaçla stoklanması, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi veya o işaret altında hizmetlerin sunulması veya sağlanması. c)İşareti taşıyan malın gümrük bölgesine girmesi, gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulması. d) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. e)İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin İnternet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılması…”Bu madde hükümlerinden anlaşılacağı üzere; marka hakkının ihlal edildiğinin kabulü için 61. madde delaletiyle 9/1-b bendinde tanımlanan kullanım şeklinin gerçekleşmesi yeterli kabul edilmektedir.Haksız rekabet iddiasına gelince, haksız rekabet kuralları, rekabet hakkının dürüstlük kuralları çerçevesinde kullanılmasını sağlamak ve rekabet hakkının kötüye kullanılmasını engellemek amacı ile sevk edilen kurallar olup, genel nitelikli ve her alanda uygulanabilecek hükümler içermekle birlikte rekabet hakkının, Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 2. maddesi gereğince dürüstlük kurallarına uygun şekilde kullanılmasını sağlamaya çalışmaktadır (Arkan, Sabih: Ticari İşletme Hukuku, Ankara, 2018, s. 350). Türk Ticaret Kanunu’nun haksız rekabet kurumuna ilişkin hükümleri ile başkasının emeğinden, iş, sonuç ve deneyimlerinden haklı olmayan yararlanmaların önünü geçmek ve ihlalleri önlemenin amaçlanmaktadır. Hem 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (6762 sayılı TTK) hem de 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (6102 sayılı TTK) haksız rekabet kuralları, ticari nitelik taşısın taşımasın tüm haksız rekabet hâllerini kapsayacak şekilde ve son derece ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Olay ve dava tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’nin 54. (6762 sayılı TTK’nin 56.) maddesinde haksız rekabete ilişkin amaç ve genel hükme yer verildikten sonra, aynı Kanun’un 55. (6762 sayılı TTK’nin 57.) maddesinde uygulamada sık karşılaşılan ve dürüstlük kurallarına aykırı olan bazı davranış ve fiil örnekleri sayılmıştır (Arkan, s. 350.).Somut olayda, davacının tescilli … markası ile davalının ticari faaliyet alınındaki tanıtımlarında ve internet sitesinde davacının tanınmış markası ile karıştırılacak şekilde markasal olarak kullanması nedeniyle orta seviyedeki tüketici nezdinde markaların karıştırma ihtimali bulunmakta olup, davalı kullanımı, 6769 sayılı SMK ‘nun 29. maddesi gereğince marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturmaktadır. Haksız rekabetin söz konusu olması için hizmet verilen alanların aynı olmasına da gerek yoktur. Zira Türk Ticaret Kanununda “Dürüstlük kuralına aykırı davranışlar, ticari uygulamalar” kenar başlıklı 55. maddesinde haksız rekabet hâllerinin başlıcaları (6) bent halinde (12) adet davranış biçimi olmak üzere haksız rekabet örnekleri olarak sayılmış, sayılan davranışların da sınırlı olmayıp, başkaca biçimlerle de dürüstlük kuralına aykırı davranışların gerçekleştirilebileceği vurgulanmıştır. Dolayısıyla yalnızca 55. maddede örnek olarak sayılan hallarde sınırlı olmadan, aldatıcı veya dürüstlük kuralına aykırı diğer hallerdeki davranışlar ve ticari uygulamaların da TTK’nın 54 ve 55. maddeleri kapsamında haksız rekabet oluşturacağı belirtilmektedir. Dosyada toplanan deliller, davacı markasının tescil tarihi,TPMK dan celp edilen belgeler , davacı markasının tanınmış marka olması, davalının davacı ile aynı alanda faaliyet göstermesi, Davalının web sayfası, sosyal medya kullanımı, tabela kart vizit gibi ticari kullanım şeklinin markasal kullanım olması nedeniyle davacının tescilli marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, davacının tescilli logosu ayrıca davacı araçlarına ait tasarımı da ihtiva eden fotoğrafların davalı tarafından web sayfasında yayınlanması, ayrıca fotoğrafların Fsek hükümlerine göre de 84.maddenin haksız rekabete ilişki atfı nedeniyle haksız rekabet hukuku ve telif hukuku kapsamında da koruma altında olduğundan ve davalının kullanımı da ticari olduğunun bu doğrultuda ilk derece mahkemesince açıklanan ve benimsenen sebepler gereğince davalı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Dosya içeriğine, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 24/05/2018 tarih ve 2017/69 E. 2018/242 K. Sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalıdan alınması gerekli 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 07/04/2022