Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/961 E. 2022/660 K. 14.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/961
KARAR NO: 2022/660
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 24/05/2018
NUMARASI: 2017/503 E. 2018/236 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 14/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalının, müvekkilinin tescilli ve tanınmış …, … markalarını izinsiz ve hukuka aykırı olarak kendi kartvizitlerinde müvekkili tarafından yetkilendirilmiş yetkili bir kuruluş gibi kullandığının ve kendisini “… SERVİSİ” ola i tüketiciler nezdinde karıştırılma ihtimaline neden olacağını, kendisini “ÖZEL … SERVİSİ” olarak tanıtarak dünyaca ünlü müvekkili şirketin yetkili bir kuruluşu gibi gösterip haksız kazanç elde ettiğini, davalının müvekkili adına tescilli ve tanınmış … ve … ŞEKİL markaları üzerindeki tescilsiz, izinsiz ve hukuka aykırı kullanımı ile yarattığı marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespitini, men’ini, ref’ini, söz konusu fiillerin durdurulmasını ve www…com ve www….com uzantılı web sitesindeki ve https://www….com/…- uzantılı Facebook hesabındaki ilgili markalara ilişkin içeriklere erişimin engellenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve tedbirin hüküm kesinleşene kadar devamını talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Yetkili mahkemenin Konya mahkemeleri olduğunu, zamanaşımı itirazlarının bulunduğunu, davalının yabancılık teminatı yatırması gerektiğini, davalı kullanımının dürüst kullanım olduğundan, davanın reddine karar verilmesini beyan etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davanın, davacının tescilli ve tanınmış … markasına tecavüzün, telif haklarına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi istemlerine ilişkin olduğu, …” ibaresinin Türk Patent Enstitüsü nezdinde ilk kez 5.7.1955 tarih 120139 sayı ile 01, 02, 03, 05, 06, 07, 08, 09, 11, 12, 16, 18, 20, 21, 22, 24, 25 ve 27. sınıflarda tescil edildiği, “…” markasının … sayı ile … MARKA olarak TPE nezdinde tanınmış marka olduğu, Somut olayda davacıya ait tescilli logo ve marka, davacı araçlarına ait fotograflar, davalının web sayfasında aynen kullanılmakta, ayrıca … ibaresinin belirleyici unsuru olan … ibaresi de …com olarak, …’da …/… olarak sanki asıl marka sahibinin izni ve onayı ile oluşturulmuş bir site görüntüsü altında yer aldığı, … ibaresinin hemen yanında … markasının ve logusunun yer aldığı, fecabook sayfasında logo ve markanın, ulaşım bilgilerinin yer aldığı, … logosunun birçok yerde davacıya ait araç fotoğrafları ile birlikte yer aldığı, davalının bu eyleminin tüketicileri yanılttığı ve tüketiciler nezdinde karışıklığa yol açtığı, davalı şirketin bu eylemleri nedeniyle davacının tüketiciler nezdinde itibarı ve güvenilirliğinin zedelendiği, markasının sulandırıldığı, davalının kullanımının marka hakkını ihlal ve haksız rekabet yarattığından ve telif hakkını ihlal ettiğinden(FSEK 84) marka ve telif hakkına dayalı tespit, ref, önleme, sonuçlarının ortadan kaldırılması taleplerinin kabulüne, Davalı tacir olup, 6102 sayılı TTK uyarınca ”basiretli olma” yükümlülüğü olan davalının tanıtım faaliyetlerinde kullandığı ifadelerin halkı yanıltacak nitelikte olmamasına dikkat etmesi, bu konuda gereken özeni göstermesi gerektiği, davalının ticari faaliyet alınındaki tanıtımlarında ve internet sitesinde, kartvizit kullanımında, tabela kullanımında, davacının tanınmış markası ile karıştırılacak şekilde, markasal olarak kullanması nedeniyle orta dikkatli tüketicinin markaların orijinini karıştırma ihtimali bulunduğundan, 6769 sayılı SMK ‘nun 29. maddesi gereğince marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğundan, haksız rekabetin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine Davacının tescilli logosu, davacı araçlarına ait tasarımıda ihtiva eden fotoğrafların davalı tarafından web sayfasında yayınlanması, fotoğrafların FSEK hükümlerine görede 84. maddenin haksız rekabete ilişkin atfı nedeniyle haksız rekabet hukuku ve telif hukuku kapsamında da koruma altında olduğundan ve davalının kullanımı da ticari olduğundan bu yöndeki talebinin de kabulüne, verilen tedbirin devamına, karar kesinleştiğinde teminatın iadesine” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Davacının iddia ettiği şekilde … markasına tecavüz söz konusu olmadığını, markanın hali hazırdaki hak sahibinin öncelikle TPE‘nden sorulması gerektiğini, söz konusu markanın davacı adına koruma altında olduğu düşünülse de, müvekkilinin 556 sayılı KHK‘nin 9. maddesi ile anılan şekilde bir kullanımı olmadığını, hiçbir zaman ve hiçbir şekilde davacının markasını ürünlerinde, hizmetlerinde, alıp satılan mal ve emtialarda kullanmadığını, 2-26/09/1990 tarih … numaralı … markasının 01, 02, 03, 05, 06, 07, 08, 09, 11, 12, 16, 18, 20, 21, 22, 24, 25 ve 27. sınıflarda tescilli olduğunu, davacı ayrıca …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … sayılı 01, 02, 03, 04, 05, 06, 07, 08, 09, 11, 12, 16, 18, 20, 21, 22, 24, 25, 27, 28, 35, 36, 37 ve 39 sınıflarındaki gruplarda tescilli olduğunu iddia ettiğini, markanın sınıflandırıldığı alan bakımından sahibine hak ve koruma tanıdığını, davacının … numaralı markasının sınıfları ve müvekkili şirketin ticari faaliyeti birlikte değerlendirildiğinde bu marka açısından taleplerinin kabul edilemeyeceğini, 3-Müvekkili tarafından … ibaresinin kullanımının, … marka araçlar için servis/bakım anlamında kullanılmakta olup, ürünün ya da hizmetin … marka olduğu hissi uyandırmadığını, haksız rekabet yaratacak şekilde kullanımın söz konusu olmadığını, 4-Davacı tarafından müvekkiline herhangi bir bildirim yapılmadığını, 64/2. maddede “markayı herhangi bir şekilde kullanmakta olan kişiler” in tazminattan sorumlu olabilmeleri için, marka hakkı sahibince kendilerine bildirim yapılması ve tecavüze konu malı kullanmalarının kusurlu davranış teşkil etmesi gerektiğini, 5-Müvekkilinin farklı marka araçların tamirini yapan özel servis olduğunu, davalı kullanımının … MARKA ARAÇLARA BAKIM-SERVİS HİZMETİ şeklinde olup, otomotiv tamircilerinin tamirini yaptıkları otomobil markalarının tanıtım işaretlerine iş yerlerinde yer vermelerinin dürüstlük kuralına uygun olduğunu, müvekkilinin kullanımının da müşteriyi bilgilendirme amaçlı olduğundan, 556 Sayılı KHK‘nın 12. maddesi kapsamında dürüst kullanım olduğunu, (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2014/15522 Esas, 2015/123 Karar sayılı ilamı) ürünleri üzerinde yada verdiği hizmet üzerinde … ibaresinin yer almadığını, marka sahibi olduğu izlenimi uyandıracak bir ibareye yer verilmediğini, 6-Davacının taleplerinin uygun görülmesi halinde verilecek tedbir kararı tamamen esasa yönelik ve davacının dava ile elde etmek istediği sonucu karşılar nitelikte olduğunu, tedbir kararı verilmesi halinde davacının davasının konusunun kalmayacağını, tedbir yolu ile, davanın sonunda elde edilebilecek hakların verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu (YHGK.E. 1976/4-1976,K. 1977/480,T. 13.5.1977). davacının tedbir talebinin bu açıdan usul ve yasaya açıkça aykırı olduğu gibi, ihtiyati tedbirin devamı niteliğindeki hükmün de hatalı olduğunu, istinaf taleplerinin kabulü ile kararın kaldırılmasına, davacının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Karar aleyhine davalı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur. 1-Davacı tarafın marka tescilleri Türk Patent ve Marka Kurumu’nun 20.04.2017 tarih ve … – … sayılı Görüş Bildirme Yazısı ile getirtilmiş olup, İstanbul 12. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/171 D. İş tespit dosyası ile davacıya ait tescilli logo ve markasının, davacı araçlarına ait fotografların, davalının web sayfasında aynen kullanılmakta olduğu, “…” markasının belirleyici unsuru olan … ibaresinin de ….com olarak, facebook’da …/… olarak asıl marka sahibinin izni ve onayı ile oluşturulmuş bir site görüntüsü altında yer aldığı, … SERVİSİ ibaresinin hemen yanında … markasının ve logusunun yer aldığı, fecabook sayfasında da logo ve markanın, ulaşım bilgilerinin yer aldığı, … logosunun birçok yerde davacıya ait araç fotoğrafları ile birlikte kullanıldığı tespit edildiğinden, bu şekilde kullanım ortalama düzeyde bilgilenmiş tüketicide, davacının yetkili servisi intibaı uyandıracağından, iltibas yarattığı sabit olup, 6769 Sayılı yasanın 7/b ve c bendi (556 Sayılı KHK’nin 9/b ve c bendi) ve 7/3-ç “işaretin teşebbüsün iş evrakı veya reklamlarında kullanılması” 7/3-d “işareti kullanan kişinin, işaretin kullanılmasına ilişkin haklı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimde kullanılması” 7/3-e “işaretin ticaret unvanı yada işletme adı olarak kullanılması ” kapsamında oluğundan, davacı vekilinin müvekkili tarafından, 556 sayılı KHK‘nin 9. maddesi ile anılan şekilde bir kullanımı olmadığı, hiçbir zaman ve hiçbir şekilde davacının markasını ürünlerinde, hizmetlerinde, alıp satılan mal ve emtialarda kullanmadığına ilişkin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. 2-Davacının “…” ibaresinin Türk Patent Enstitüsü nezdinde ilk kez 5.7.1955 tarih 120139 sayı ile 01, 02, 03, 05, 06, 07, 08, 09, 11, 12, 16, 18, 20, 21, 22, 24, 25 ve 27. sınıflarda tescil edildiği, “…” markasının … sayı ile Tanınmış Marka olarak TPE nezdinde kayıtlı olduğu getirtilen kayıtlardan tespit edilmiştir. 6769 sayılı kanunun 7. maddesinde marka hakkına tecavüz oluşması için kullanımın tecavüz edildiği iddia edilen marka ile aynı sınıfta olması gerektiği halde, yasanın 7/1-c maddesi uyarınca aynı, benzer veya farklı mal ve hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarına haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikte her hangi bir işaretin haklı sebep olmaksızın kullanılması marka hakkına tecavüz olarak kabul edilip, önlenmesinin istenebileceği düzenlendiğinden, tecavüz edildiği iddia edilen marka tanınmış marka statüsünde olduğunda, aynı mal ve hizmet sınıfında olma şartı aranmamıştır. Davacının markası tanınmış marka statüsünde olduğundan, davalı vekilinin, davacının … numaralı markasının sınıfları ve müvekkili şirketin ticari faaliyeti birlikte değerlendirildiğinde bu marka açısından taleplerinin kabul edilemeyeceğine ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 3-İstanbul 12. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/171 D. İş tespit dosyası ile; davacıya ait tescilli logo ve markasının, WWW….,com adresinde öne çıkarılarak kullanıldığı, ve www…..com alan adlı internet sitesinde … ibaresinin ve davacı tarafa ait logonun iki ayrı yerde kullanıldığı, http:www…..com….-… ana sayfasında davacıya ait logonun iki kez kullanıldığı, büyük logo üstünde … ibaresinin fark edilmeyecek kadar küçük yazıldıktan sonra … ibaresinin çok büyük puntolarla yazıldığı, … araçlarla ilgili görsellerin ve bilgilerinin yayınlandığı, Konya/Selçuklu’da bulunan işyerinin tabelasında … batta yazılarak … ibaresinin dikkat çekecek şekilde büyük yazıldığı, karvizitte … ibaresinin kullanıldığı, tespit edilmiş olup, davacının marka ve logosunu öne çıkararak, davalının işyeri unvanını baskılayacak şekilde kullanılması marka hakkına tecavüz oluşturacağından, kullanımın markasal olmadığı yönündeki istinaf sebebinin yerinde olmadığı gibi, davalının bu şekildeki kullanımı ortalama düzeyde bilgilenmiş tüketicide davalının yetkili servisi izlenimi yaratıp karıştırılmaya sebebiyet vereceğinden, TTK 55/4. maddesi uyarınca başkalarının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak haksız rekabet oluşturacağından, haksız rekabetin bulunmadığına ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 4-6769 Sayılı Kanun 10/01/2017 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe girmiş olup, dava 17/03/2017 tarihinde açıldığından davaya 6769 sayılı yasanın uygulanması gerekip, tazminatı düzenleyen yasanın 150. maddesinde 556 Sayılı KHK’nin 64/2. maddesine paralel bir düzenleme yapılmadığı gibi, görülmekte olan dava marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması ve önlenmesi talepli olup tazminat talebi içermediğinden davalı vekilinin marka hakkı sahibince kendilerine bildirim yapılması gerektiğine ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 20/01/2012 tarihli 2011/15509 esas ve 2012/540 karar sayılı ilamı ve istikrar arz eden kararlarında haksız rekabetin oluşması için, TTK 54 ve 55.maddede belirtilen koşulların oluşması yeterli olup kusur aranmadığından, ancak TTK 56/1-d maddesi uyarınca tazminat talep edildiğinde kusurlu davranış gerektiğinden, davalı vekilinin tecavüze konu malı kullanmalarının kusurlu davranış teşkil etmesi gerektiğine yönelik istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 5-KHK‘nın 12. maddesi kapsamında dürüst kullanım davaya uygulanması gereken 6769 Sayılı Kanun’un 7/5. maddesinde; Marka sahibi üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde, markasının aşağıda belirtilen biçimlerde kullanılmasını engelleyemez
B-Malların ve hizmetlerin türüne, kalitesine, miktarına kullanım amacına, değerine, coğrafi kaynağına, üretim veya sunuluş zamanına yada diğer niteliklerine ilişkin açıklamalarda bulunulması
C-Özellikle aksesuar, yedek parça, veya eşdeğer parça ürünlerinde, malın yada hizmetin kullanım amacının belirtilmesinin gerekli olduğu hallerde kullanılması, şeklinde düzenlenmiştir. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında; belirli markalı ürünler için servis hizmeti verilmesi halinde, hizmetin veriliş amacını aşmamak ve haddinden fazla büyük kullanmamak şartıyla o markanın işyeri tabela veya camekanında kullanımı hukuka uygun dürüst kullanım olarak kabul edilmektedir (Yargıtay 11. HD’nin 07/10/2019 tarihli 2018/5072 esas 2019/6194 karar sayılı kararı). İstanbul 12. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/171 D. İş tespit dosyası ile; davacıya ait tescilli logo ve markasının, WWW…,com adresinde öne çıkarılarak kullanıldığı, ve ….com alan adlı internet sitesinde … ibaresinin ve davacı tarafa ait logonun iki ayrı yerde kullanıldığı, http:www…-… ana sayfasında davacıya ait logonun iki kez kullanıldığı, büyük logo üstünde … ibaresinin fark edilmeyecek kadar küçük yazıldıktan sonra … ibaresinin çok büyük puntolarla yazıldığı, … araçlarla ilgili görsellerin ve bilgilerinin yayınlandığı, Konya/Selçuklu’da bulunan işyerinin tabelasında … küçük ebatta yazılarak … ibaresinin dikkat çekecek şekilde büyük yazıldığı, karvizitte … ibaresinin kullanıldığı, tespit edilmiş olup, davacının marka ve logosunu öne çıkararak, kendi işyeri unvanını baskılayacak şekilde kullanması nedeniyle, davalıya ait işletmenin davacı şirkete bağlı bir işletme imaj ve intibaı uyandırdığı sabit olup, bu haliyle, davacıya ait tanınmış markanın kullanılmasının markaya tecavüz niteliğinde olduğu, dürüst kullanım sınırlarının aşıldığı tespit edildiğinden, davalı vekilinin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. 6-Davalı tarafın tedbirin yerinde olmadığına ilişkin beyanı, tedbire itiraz mahiyetindedir. İhtiyati tedbir kararı tarafların gıyabında, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda 03/04/2017 tarihinde verilmiş olup, HMK 394. maddesi uyarınca; karşı tarafın gıyabında verilen ihtiyati tedbir kararına tebliğden itibaren 1 hafta içerisinde ve kararı veren mahkemeye yapılması gerekip, istinaf yasa yolu açık olmadığından bu yöne ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Davalı taraf nihai kararda tedbirin devamına karar verilmesinin yerinde olmadığını ileri sürmüştür. Her ne kadar yüze karşı verilen tedbir kararı aleyhine istinaf yasa yoluna başvurulabilir ise de; mahkemenin kararı 03/04/2017 tarihinde verilmiş olan tedbirin devamı niteliğinde olup, yeni tesis edilmiş tedbir kararı niteliğinde olmadığından, istinaf yasa yolu açık kararlardan olmamakla birlikte, nihai kararın bir hükmü olması ve nihai kararların istinaf yasa yoluna açık olması sebebiyle hükümle birlikte verilen devam kararının istinaf önüne getirilebileceğinden esastan incelemesi yapılmıştır. FSEK 159. maddesi uyarınca hükmün etkinliğini temin bakımından tedbir kararı verilebileceği, FSEK’te hüküm olmadığı taktirde HMK hükümlerinin uygulanacağı sabittir. HMK 389 ve 390/3. maddesi uyarınca gecikme nedeniyle bir sakıncanın veya bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, talep eden tarafın davanın esası hakkında haklılığını yaklaşık ispat etmesi koşulu ile tedbir kararı verilebileceği, HMK 397/2 maddesinde ihtiyati tedbir kararının etkisi aksi belirtilmediği taktirde, nihai kararın kesinleşmesine kadar devam edeceği düzenlenmiştir. Mahkemece davacı tarafın iddialarının kanıtlandığı kanaatine varılarak kabul yönünde hüküm kurulduğundan, davacı tarafın davanın esası hakkında haklılığının kanıtlandığı açık olup, tedbirin kaldırılması halinde davalı tarafın markaya tecavüzünü ve haksız rekabetini engelleyecek yaptırım kalmayacağından, haksız fiilin bir türü olan, davacı tarafın marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet devam edeceğinden, davacı tarafın zararı artmaya devam edeceğinden, HMK’nun 389. maddesindeki gecikme nedeniyle bir sakıncanın veya bir zararın doğacağından endişe edilmesi hali gerçekleştiğinden, mahkemelerin zararın artmasını engelleyecek tedbirleri alması zorunlu olduğundan, mahkemece tedbirin devamına karar verilmesinde yasal düzenlemelere aykırılık bulunmadığından istinaf sebebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Mahkemece 6100 Sayılı HMK’nın 114/1/ğ. maddesi gereğince dava şartı olan ve re’sen incelenmesi gereken teminat yatırılması yönündeki davalı itirazı, tedbir için teminat alındığından bahisle reddedilmiş ise de; … İsveç markası olup, İsveç WİPO sözleşmesinin tarafı olduğundan, sözleşmenin 2. maddesi gereğince teminat alınmasına yer olmadığı gerekçesi ile reddine karar verilmesi gerekip, sonuç itibariyle ret kararı doğru olduğundan, dava şartı eksikliği bulunmadığı tespit edilmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 24/05/2018 tarih ve 2017/503 E. 2018/236 K. Sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalıdan alınması gerekli 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine,3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 14/04/2022