Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/959 E. 2022/511 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/959
KARAR NO: 2022/511
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/06/2018
NUMARASI: 2016/1254 E. – 2018/503 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 31/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkiline ait … nolu çek yaprağının müvekkili işyerinden çalınması üzerine savcılığa şikayette bulunulduğunu ve bankaya durumun bildirildiğini, davalının ise bu kayıp çek yaprağı üzerine bir miktar ve ödeme tarihi yazarak bankaya ibraz ettiğini, daha sonra icra takibi başlattığını, ancak çekteki müvekkiline atfen atılan imzadan kuşku duyulduğu için işlem yapılmadığını, taraflar arasında ticari ilişki olmadığını, çekteki keşideci imzasının müvekkiline ait olmadığını ileri sürerek müvekkilinin söz konusu icra takibi sebebiyle davalıya borçlu olmadığının tespitine ve davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Mahkememizce yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davanın, imzası inkar edilen çeke dayalı icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin olduğu, yargılama sırasında icra dosyası borcunun ödenmiş olması nedeniyle davanın istirdat davasına dönüştüğü, davacı tarafın çekteki davacıya atfen atılan imzanın davacı eli ürünü olmadığını ileri sürdüğü, grafoloji uzmanınca düzenlenen raporla imzanın davacı eli ürünü olmadığının tespit edildiği, davalı tarafın 2016 yılında davacı tarafından bedeli ödenen tüm çeklerin asıllarının banka şubesinden celbi ile yeniden inceleme yapılması talebinin haklı görülmediği, zira raporun mukayeseye esas alınan belgeler ve içeriği yönünden denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli görüldüğü ve bu nedenle hükme esas alındığı, dolayısıyla davacının bu çek nedeniyle herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı, bunun yanında çekin hamiline düzenlendiği ve çekin arkasında sadece davalı ciro imzasının bulunduğu, davalı tarafça ceza soruşturmasında çekin 3.şahıstan alındığı ileri sürülmüş ise bu iddianın ispata muhtaç olduğu, 3.şahsın ceza soruşturmasındaki beyanının ise mahkememiz dosyası yönünden bağlayıcılığının olmadığı, bu durumda davalının davacıya atfen atılan imzanın davacı eli ürünü olup olmadığını bilebilecek durumda olduğu ve dolayısıyla takipte kötüniyetli olduğunun kabul edilmesi gerektiği, davacının tazminat talebinde haklı olduğu(Emsal: Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 16/11/2016 tarihli 2016/3514 E., 2016/14820 K. sayılı kararı; 06/04/2016 tarihli 2015/14578 E., 2016/6022 K. sayılı kararı), ayrıca davacı tarafın istirdata konu olan tutara faiz işletilmesi yönünde bir talebi olmadığından işleyecek faize ilişkin hüküm kurulmadığı(Emsal: Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 2016/13989 E., 2017/1960 K. sayılı kararı) anlaşılmakla davanın kabulüne” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı icra takibine konu edilen kıymetli evraktan kaynaklı olarak yerel mahkemenin huzuruna getirilen menfi tespit-istirdat davasında iddialarına dayanak teşkil eden delillerin mahkemece istenip incelenmesi talep edilmesine rağmen mahkemece taleplerinin reddedilerek davanın kabulüne karar verildiğini, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyaya konu olan çek aslının bilirkişi incelemesine konu edildiğini, takibe konu çekin davacı tarafından imzalanıp imzalanmadığının ortaya çıkabilmesi için …bank A.Ş. Kavacık şubesine ait 2016 yılında ödenen tüm çeklerin istenmesinin talep edildiğini, 2016 yılı içerisinde ödenen tüm çeklerin incelenmesi ile bu çeklerdeki imzaların karşılaştırılacağını olacağını ve böylece müvekkiline verilen çekin davacı tarafından imza altına alınıp alınmadığının belirleneceğini, ancak yerel mahkemenin 01.02.2018 tarihli 3. Celsede kurduğu ara kararla çeki davalı tarafın sunması için süre verdiğini, işbu kararın ticari teamüllere aykırı olduğunu, ödenen çeklerin bankada olduğunu, çek asıllarının dosyaya celbi sağlanmadan dosyanın bilirkişiye tevdi edilmesinin de bu bilirkişi raporunun eksik düzenlenmesine sebep olduğnu, imza incelemesi için bilirkişiye verilen evraklar dikkate alındığında bilirkişi incelemesinin eksik evraklar ile eksik yapıldığını, -İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası nezdinde ilamsız takiplere özgü örnek: 7 ödeme emri davacı yana tebellüğ edildiğini, Davacı tarafın itiraz süresi olan 7 günlük süre içerisinde icra müdürlüğünde borca itiraz etmediğini, takibin kesinleşmesinden sonra davacı tarafından davanın açıldığını, davacı kendisine gönderilen ödeme emrine zamanında itiraz etmeyerek davanın açılmasına sebebiyet verdiğini, bu davadaki yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davaya sebebiyet veren davacı taraftan alınması gerektiğini, istinaf taleplerinin kabulü davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; -İlamsız takibe konu, alacağın varlığına gerekçe gösterilen, kambiyo senedi vasfını taşımayan çek yaprağı üzerindeki imza ve yazıların davacıya ait olmadığının bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, her ne kadar davacı aleyhinde ilamsız icra takibi başlatılmış ise de, ödeme emrinin davacının evde bulunmadığı zamanda, kızına tebliğ edildiğini ve takibin itiraz süresinin geçirilmesinden dolayı kesinleştiğini, dava açmakta hukuki yararlarının bulunduğunu, davalının yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağına ilişkin iddialarının hukuken dayanaksız olduğunu, davalının istinaf başvurusunun esastan reddi ile usul ve yasaya uygun Yerel Mahkeme kararının onanmasını talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Senede karşı mutlak defiler, senet hamili olan herkese karşı ileri sürülebilir. Gerek doktrinde ve gerekse uygulamada “imzanın sahte olması”, “senet metninde sahtekarlık (tahrifat) yapılmış olması”, “borçlunun borçlanma ehliyetinin bulunmaması”, “senette zorunlu şekil koşullarının bulunmaması”, “imza sahibinin temsil yetkisinin bulunmaması”, “senedin zamanaşımına uğramış bulunması” vb. defiler senedin hükümsüzlüğüne yönelik olup, her hamile (iyiniyetli olsa dahi) karşı ileri sürülebilen mutlak def’i olarak kabul edilmektedir. Bu sebepledir ki, borçlunun hamil/alacaklıya karşı senet metninde imzaya ilişkin iddiası mutlak def’idir ve mahkemece bu iddia incelenmelidir (Hukuk Genel Kurulunun 04.03.2015 gün ve 2013/19-1746 E., 2015/896 K.). Somut olayda davacı kendi imzasının sahteliğine dayandığından mutlak defi niteliğindeki iddiasını herkese karşı ileri sürülebileceğinden Mahkemece verilmiş olan kararda hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Bilirkişi incelemesinin eksik evrak ile yapıldığı iddiasına yönelik olarak dava konusu senedin incelendiği, imza örneklerinin toplandığı incelemede bu belgelerin dikkate alınmasının yeterli olduğu, dava dışı diğer senetlerin dava konusu ile bağlantısının bulunmaması sebebiyle karşılaştırma yapılmasını gerektirir bir durumun bulunmadığı bu sebeple bu istinaf isteminin de yerinde olmadığı anlaşılmıştır. TTK 801. maddesi uyarınca cirosu kabil bir çeki ödeyecek muhatap, cirolar arasında düzenli bir teselsülün var olup olmadığını incelemekle yükümlü ise de; cirantaların imzalarının geçerliliğini araştırmak zorunda olmamakla birlikte imza itirazı herkese karşı ileri sürülebilen mutlak def’i olduğundan aleyhine dava açılabilir. Davalı takip alacaklısı olması sebebiyle davanın açılmasına sebebiyet vermediği iddia edilemez. Ayrıca icra takibine itiraz edilmemiş olması menfi tespit davası açılmasına engel teşkil etmeyeceğinden davanın açılmasına sebebiyet vermesine ilişkin istinaf istemi yerinde bulunmamıştır. Bu sebeple 6100 Sayılı HMK’nın 323/1-ğ. maddesinde vekil ile takip edilen davalarda kanun gereği takdir edilecek ücretin yargılama gideri olduğu, 326/1 maddesi uyarınca yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan tahsil edileceği ve 332/1 maddesi gereği yargılama giderlerine re’sen hükmedileceği düzenlendiğinden, mahkemece davanın kabulüne karar verildiğinden, harcın ve davacı yararına hükmedilecek kanuni vekalet ücreti ile davacı tarafça sarf edilen yargılama giderinin, aleyhine karar verilen davalı taraftan tahsiline karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamıştır. Sonuç olarak, senet üzerindeki imzanın sahteliğinin mutlak defi olması, dava konu çeklerdeki imzanın davacıya ait olmadığı tespiti, bu sebeple davacının davalıya dava konu çeklerden dolayı borçlu kabul edilemeyeceği, davalı tarafça istinaf dilekçesinde ileri sürülen itirazlarının mutlak defi karşısında sonuca bir etkisinin bulunmadığı anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Dosya içeriğine, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/06/2018 tarih ve 2016/1254 E., 2018/503 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.151,76 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 537,95 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.613,81 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 31/03/2022