Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/957 E. 2022/372 K. 15.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/957 Esas
KARAR NO: 2022/372
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 13/03/2018
NUMARASI: 2015/168 E. – 2018/83 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Fikir ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin “…” isimli TPE nezdinde tescilli buluşu olan faydalı modele (… no ile tescilli) davalı şirket tarafından gerçekleştirilen tecavüz fiillerinin durdurulması ve bu tecavüzden ötürü müvekkilinin uğradığı zarar nedeniyle şimdilik 1.000,00 TL maddi ve 3.000,00″ TL manevi zararın tazminine, yargılama sürecinde davalı firmanın müvekkilinin faydalı model/patent hakkına tecavüz teşkil eden fiillerinin devamının önlenmesi için tecavüz teşkil eden üretim, satım, kullanım fiillerinin durdurulması, üretilen ürünlere el konulması ve bu tecavüz fiillerinin gerçekleştirildiği tespit edilen … VE … plakalı araçlar ile tespiti yapılacak diğer araçların trafikten meni yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirketin faydalı modeline tecavüz iddiasının gerçek olmadığını beyan ederek haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep ettmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”…17 Şubat 2005 tarihli Sayılı 25730 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan İNSANİ TÜKETİM AMAÇLI SULAR HAKKINDA YÖNETMELİK Madde 46 ve 20 Ağustos 2014 tarihinde yayınlanan AMBALAJLI SU SATIŞ YERLERİ İLE AMBALAJLI SU NAKİL ARAÇLARININ TABİ OLACAĞI USUL VE ESASLAR HAKKINDA TEBLİĞİ Madde 6 hükümleri birlikte incelendiğinde yönetmelik hükümlerinin son derece açık olduğu, Piyasaya arz edilen suların tüp, petrol ve petrol ürünleri ile hırdavat her türlü kimyevi maddeler vb. Dağıtım yapan araçlarda veya bu ürünlerle birlikte nakit ve satışının yapılamayacağı keza bir arada bulundurulamayacağı hususu açıktır. Yönetmelikte aynı araç içinde şase, kafes, ayrı bölme vb şekilde tüp ve suların birbiri ile temas etmeden taşınacağına dair bir hüküm bulunmadığı gibi, burada önemli olan kriterin halk sağlığı olması, tüpgaz ve su ürününün dağıtımında kullanılacak araçlar için getirilen standardın aynı olamayacağı, yanıcı özelliği bulunan bir ürün ile sık tüketilen su ürününün aynı araçta her ne şekilde olursa olsun taşınmasının kanunen yasaklandığı, davacının buluş için ileri sürdüğü gerekçenin yönetmelik hükümlerinin dolanılarak olmayan bir hakkı var etmesinin mümkün olamayacağı, aynı araç içinde her ne şekilde olursa olsun tüpgaz ürününün ve su ürününün taşınmasının yasaklandığı, dolayısıyla davacının faydalı modeli kullanılması mümkün olmadığından, Sağlık Bakanlığını uygulamaya soktuğu yönetmelik ve tebliğ hükümleri ile dava konusu faydalı model koruması ortadan kalkmış olduğundan denetim ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporları da dikkate alınarak davacının davasının reddine karar verilerek yukarda açıklanan gerekçe kapsamına göre aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulması gerekmiştir.” şeklinde gerekçeyle davanın reddine,” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemenin, bilirkişi raporuna yapılan itirazları kabul ederek dosyayı yeniden rapora göndermiş olmasına rağmen, kanaatte değişiklik yapmayan yeni raporu hükme esas kabul etmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Huzurda görülen dava iltibas ve fikri hakka yapılan tecavüzden kaynaklı iken bilirkişinin bu fikri hakkın kullanılabilir olup olmamasını değerlendirmesinin, hukuki bir değerlendirme yapmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, Sağlık Bakanlığının çıkarmış olduğu tebliğin, müvekkilinin tescilli ürünü olan Faydalı Modeli hükümsüz kılmadığını, davalı tarafın işbu ürüne yönelik tecavüzünü ve işbu sebeple kazanç elde ettiği gerçeğini de değiştirmediğini, TPEye tescilli bir Faydalı Modelin tescile ilişkin korumasının, o faydalı modelin kullanılmasına izin verilip verilmediğine bağlı olmasının, Yönetmeliğin lafzına ve ruhuna aykırı olduğunu, ilgili hükümler yorumlandığında ilgili maddelerin gerekçesinin toplumun sağlığını korumak olduğu, Müvekkilinin, bu buluşu ile 20.08.2014 tarihinde çıkarılan Sağlık Bakanlığının tebliğinden evvel, tüm bu sağlıksız nakliyelerin önüne geçtiğini ve ilgili buluşun tescili için 31.10.2013 tarihinde TPEye başvurduğunu, bu başvuru için Sağlık Bakanlığından onay belgesi aldığını, Faydalı Model buluşunun yeni olması sebebi ile hali hazırdaki mevzuatta buluş ile ilgili herhangi bir düzenleme bulunmamakla birlikte herhangi bir engel de bulunmadığını, Sağlık Bakanlığı tarafından müvekkili aleyhine açılmış bir sicilin terkini davası olmamasının da buna kanıt teşkil ettiğini, Müvekkilinin üretmiş olduğu ve TPE nezdinde 10 yıl tescil koruması bulunan faydalı modelin, Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan tebliğin amacına uygun ve bu faydalı modelin halk sağlığına tehdit oluşturabilecek tüm ihtimalleri ortadan kaldırabilecek şekilde tasarlanıp, üretildiğini beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacının hem maddi hem manevi tazminat talebi olduğunu, davacının davasının reddedilmesi nedeniyle davalı lehine 2 ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken tek vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek hükmün bu yönden düzeltilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı vekilinin istinaf sebepleri incelendiğinde; Dava, davacı adına tescilli … numaralı faydalı modele, davalı şirket tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen tecavüz fiillerinin durdurulması, önlenmesi ve 1.000 TL maddi, 3. 000 TL manevi zararının tazmini istemiyle açılan davadır. Davacının buluşunun, tüp gaz ve damacana su satışının aynı araçla yapılmasına imkan tanıyan bir buluş olduğu, ancak 17 Şubat 2005 tarihli Sayılı 25730 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmeliğin 46.maddesi ile 20 Ağustos 2014 tarihinde yayınlanan Ambalajlı Su Satış Yerleri ile Ambalajlı Su Nakil Araçlarının Tabi Olacağı Usul ve Esaslar Hakkında Tebliğin 6.maddesi hükümleri ve dosyaya sunulan denetime elverişli bilirkişi raporları dikkate alındığında; piyasaya arz edilen suların tüp, petrol ve petrol ürünleri ile hırdavat her türlü kimyevi maddeler vb. dağıtım yapan araçlarda veya bu ürünlerle birlikte satışının yapılamayacağı, keza bir arada bulundurulamayacağı, tarafların buluşu kullanmasının hukuken mümkün olmadığı, dava konusu faydalı model korumasının ortadan kalktığı hususlarının sabit olduğu, bu sebeplerle davanın reddine yönelik kararda bir isabetsizlik bulunmadığı, davacı vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin yerinde olmadığı analaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir. Davalı vekilinin istinaf sebepleri incelendiğinde; Dava, faydalı modele tecavüzden kaynaklı maddi ve manevi tazminat davası olup, her biri ayrı bir davanın konusunu oluşturabilecek olan maddi ve manevi tazminat talepleri objektif dava yığılması şeklinde birlikte talep edilmiştir. Karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT’nin 10/4.maddesinde; manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda, manevi tazminat açısından avukatlık ücretine ayrı bir kalem olarak hükmedileceğinin belirtildiği, buna göre, reddine karar verilen davada, maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden davalı lehine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken tek vekalet ücretine hükmedilmesinde isabet bulunmadığı, davalı vekilinin istinaf başvurusunun bu nedenle yerinde olduğu, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesine göre, hükmün düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir. Açıklanan sebeplerle davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. Maddesi gereğince kaldırılmasına, hükmün düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353-1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 13/03/2018 tarih, 2015/168 E. 2018/83 K. Sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, ancak belirtilen hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, bu kapsamda; 3- DAVANIN REDDİNE, 4- İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 4/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu karar harcının peşin alınan 68,31 TL harcın mahsubu ile bakiye 12,39 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4/b- Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4/c- Davalı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 4/ç- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/4 maddesine göre maddi tazminat talebi yönünden 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 4/d- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 10/3 maddesine göre manevi tazminat talebi yönünden 7.375,00 maktu TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 4/e- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre Marka Hakkına Tecavüzün Durdurulması, Önlenmesi talebi yönünden 7.375,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5- İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; 5/a- İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 5/b- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 5/c- İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 98,10 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 59,50 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 157,60 TL’nin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine, 5/d- İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 5/e- İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 15/03/2022