Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/953 E. 2022/695 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/953
KARAR NO: 2022/695
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 05/04/2018
NUMARASI: 2017/94 E. 2018/126 K.
DAVANIN KONUSU: Endüstriyel Tasarım (Endüstriyel Tasarımın Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı taraf dava dilekçesinde özetle; Davacı müvekkili şirketin, kurulu bulunduğu tarihten bu yana özellikle kozmetik sektöründe gerçekleştirdiği satışlar ile ilgili olarak, aranan ve bilinen ticaret şirketleri arasındaki yerini aldığını, davalı tarafın, davacı müvekkilinin … markalı ürünlerin satışının yapıldığı işyerinde, ticaret hayatının gereği ve gerçek hak sahibi şirket ile arasındaki anlaşmaya uygun olarak, … ibareli ambalaj tasarımlarını ve markalarını kullanılıyor olduğu halde, davacı müvekkiline karşı, kendilerine ait … sayılı tasarıma tecavüz iddialarıyla dava açmış olduğunu , söz konusu davanın İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2017/68 E. Sayılı dosyası tahtında işlem gördüğünü, davacı müvekkilinin, davalı tarafından kendisine karşı açılan bu dava ile, davalı tarafın … sayılı tasarımının tescilli olduğu bilgisini aldığını, davalı tarafın kötü niyetli ve hukuka aykırı şekilde tescil ettirdiği … sayılı tasarımı ile, davacı müvekkil şirketin bu tür hukuki işlemlerle rahatsız etmesi ve ticari itibarını zedelemesi sebebiyle, huzurdaki davayı ikame ederek, davalı taraf adına tescilli, … numaralı tasarımının 6769 sayılı SMK.’nun ilgili maddelerine istinaden hükümsüz kılınmasını, yargılama gideri ve ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesini talep etmiştir. Davalı taraf, cevap dilekçesi sunmamış, duruşmadaki beyanında, davaya konu tasarımın yenilik ve ayırt edicilik vasfına haiz olduğunu, yerinde olmayan davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Mahkememizin 12.12.2017 tarihli celsesinde söz konusu tasarıma yönelik hükümsüzlük incelemesi yönünden bilirkişi incelemesine karar verilmiş, davacı tarafa 3 kişilik bilirkişi heyeti için 2.100,00 TL ücreti yatırmak üzere 2 hafta kesin süre verilmiş, aksi takdirde bilirkişi incelemesinden vazgeçilmiş sayılacağı hususu hatırlatılmış, davacı taraf söz konusu ihtara rağmen süresinde bilirkişi incelemesi için gerekli ücreti yatırmadığından 19.01.2018 tarihli tutanak ile bilirkişi incelemesinden vazgeçilmiş, HMK. Gereği verilen kesin süre içerisinde bilirkişi ücreti yatmadığnıdan ve teknik inceleme yapılamadığından davacı tarafın ispat edilemeyen davasının reddine” karar verilmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Bilirkişi ücretini yatırmak için defalarca süre talep edilmiş olmasına rağmen, yerel mahkeme tarafından talebinin reddedildiğini, 2-Bakırköy 1. FSHHM tarafından bilirkişi incelemesi için yatırılması istenen bilirkişi ücretinin, davalı şahıs ile davacı müvekkil şirket arasında uzlaşma görüşmeleri yapılması sebebiyle yatırılmadığını, davada haksız olduğunu anlayan davalı şahsın, davacı müvekkili şirket yetkilisi olan … ile irtibata geçerek, karşılıklı olarak mutabakat zaptı imzalamak istediğini beyan ettiğini, davalı şahsın bu talebi üzerine, davacı müvekkili şirket tarafından 25.12.2017 tarihinde mutabakat zaptı ve beyanı tanzim edilerek davalı şahsa iletildiğini, fakat davalı şahıs tarafından çeşitli bahaneler sunulduğunu ve en sonunda mutabakatı imzalamaktan vazgeçtiğini, tüm bu bilgiler doğrultusunda bakıldığında, davalı şahıs tarafında kötü niyetli olarak, davacı müvekkili şirketi oyalayarak bilirkişi ücretini yatırmasına engel olduğunu, 3-Nitekim, davacı müvekkili şirket tarafından, davalı tarafın bu kötü niyetli eylemleri ile davayı sürüncemede bırakma çabası içinde olduğu fark edildikten hemen sonra, yerel mahkemeye 30.01.2018 tarihli dilekçe ile başvurularak, davalı taraf ile davacı müvekkil arasında imzalanan mutabakat zaptının ve davalı tarafın uzlaşma beyanının bir örneğinin dosyaya ibraz edildiğini ve davacı müvekkilinin elinde olmayan sebeplerle bilirkişi ücretini süresi içinde yatıramadığını, ancak yargılamaya devam etmek amacında olduğu detaylıca izah edilerek, bilirkişi ücretini yatırmak için süre verilmesinin talep edildiğini, bu taleplerinin yerel mahkemenin 02.02.2018 tarihli ara kararı ile, dava dosyasında verilen sürenin kesin olduğu gerekçesiyle reddedildiğini, yerel mahkemede yapılan 01.03.2018 tarihli duruşmada, bilirkişi ücretini yatırmak için yeniden süre verilmesi talep edilmiş ise de, bu taleplerininde de yerel mahkemece tarafından reddedildiğini, 4-Dava konusu uyuşmazlığın, davalı taraf adına tescilli endüstriyel tasarım tescil belgesinin yenilik ve ayırt edicilik vasıflarını taşıyıp taşımadığı hususundan ibaret olup bu hususun, özel ve teknik incelemeyi gerektirdiğinin izahtan vareste olduğunu, HMK’nun 266. Maddesinde; “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verilir.” Şeklinde düzenlenen hükümden anlaşılacağı üzere, konusu özel ve teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi incelemesinin yaptırılması gerekliliğinin kanun koyucu tarafından da kabul edildiğini, 5-Ayrıca, Yargıtay tarafından fikri ve sınaî mülkiyet hukuku ile ilgili verilmiş olan birçok kararda, husumetin çözümü için teknik bilginin gerekli olduğu belirtilerek dosyanın bilirkişilere gönderilmesi gerektiği açıkça ortaya koyulduğunu, ancak, yerel mahkeme tarafından yapılan yargılama aşamasında, taraflarından, süresi içinde yatırılmayan bilirkişi ücretinin yatırılabilmesi için, defalarca talepte bulunulmasına rağmen, yerel mahkeme tarafından bütün taleplerinin reddedilmiş olup, çözümü teknik ve özel bir bilgi gerektiren bir hususta, bilirkişi incelemesi yapılmadan karar tesis edilmesi şeklinde, hukuka aykırı düşen bir eylemde ısrar edildiğini, 6-Endüstriyel tasarımlarda yenilik ve ayırt edicilik kamu düzenine ilişkin olduğundan resen araştırılması gerektiğini, 554 Sayılı KHK’nın 5., 6. ve 7. Maddelerine bakıldığında mutlak yenilik kriteri benimsendiğinden ve bu maddelerle açıkça kamu yararı gözetildiğinden, bu konuda mahkemece re’sen inceleme yapılması gerektiği çeşitli Yargıtay kararları ile de hüküm altına alındığını,7-Dosyada bulunan gider avansı göz önüne alınmadan, bilirkişi ücretinin tamamı için kesin süre verilmesinin, HMK’ya aykırı olduğunu, yerel mahkemede yapılan 12.12.2017 tarihli duruşmada, bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş olup, “…….her bilirkişi için 700,00 TL, 3 kişilik heyet için 2.100,00 TL ücret takdirine, avans giderini mahkeme veznesine yatırmak üzere davacı tarafa 2 hafta süre verilmesine….” karar verildiğini ve kesin sürenin sonuçlarının hatırlatıldığını, ancak, yerel mahkeme tarafından, dava açılışı aşamasında yatırdığımız 495 TL’lik gider avansı göz önüne alınmadan, 2100 TL’lik bilirkişi ücretinin tamamını yatırmak üzere kesin süre verildiğini, oysa ki, davanın açıldığı 02.06.201 tarihinde dosyaya yatırılan 495 TL’lik gider avansı da, Kanuna ve Yargıtay kararlarına göre delil avansı niteliğinde olup, kesin sürenin 2100 TL’lik bilirkişi ücretinin tamamı için değil, eksik kalan kısmı için verilmesi gerektiğini, bu sebeplerle Bakırköy 1. FSHHM’nin 05.04.2018 tarih ve 2017/94 E., 2018/126 K. sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Konu ile ilgili olarak, Yargıtay 11. HD.’nin 2009/3409 E. ve 2010/9620 K. sayılı kararında; “554 sayılı KHK ile mutlak yenilik kriteri benimsendiğinden, bu yönün mahkemece re’sen dikkate alınarak, tarafların bildirdikleri delillerle birlikte anılan KHK’nın 5. ila 10. Maddeleri hükümleri göz önüne alınmak suretiyle konusunda uzman olan bilirkişi heyetinden yeni bir rapor alınmak suretiyle sonucuna göre karar verilmek gerekirken sadece davalı şirkete ait tasarımla yapılan karşılaştırmaya dayalı olan rapora itibar edilerek 2 nolu tasarım yönünden YİDK kararının iptaline” şeklinde karar verilmiştir. Yargıtay, 11. HD.’nin 02.07.2015 tarih, 2014/18538 E. ve 2015/881. K. sayılı kararında; “554 sayılı KHK 5. maddesine göre yeni ve ayırtedici niteliğe sahip tasarımlar belge verilerek korunur. Aynı KHK’nın 6 ve 7. maddelerinde yenilik ve ayırtedicilik vasıfları ayrıca düzenlenmiştir. O halde, mahkemece yapılacak değerlendirmenin de 554 sayılı KHK 5 ila 11. maddeleri gözönüne alınarak yapılması gerekir. Bu bakımdan davacının dayandığı katalogun aslının kendisinden istenilmesi veya ilgili yerden getirtilmesi, davalı tasarımı ile yenilik ve ayırt edicilik niteliğini ortadan kaldırdığı iddia olunan 7052 ve 7058 sayılı tasarımlar yönünden denetime elverişli yeni bir bilirkişi incelemesi yapılması ve hasıl olacak sonuca göre karşı davanın konusunu oluşturan … sayılı tasarımın hükümsüzlüğü talebi hakkında bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu hükümsüzlük talebine yönelik karşı davada verilen kararın davalı karşı davacı yararına bozulması gerekmiştir.” şeklinde karar verilmiştir. Yine, Yargıtay 11. HD’nin 18.10.2017 tarih, 2016/3223 E. ve 2017/5495 K. sayılı kararında; “Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, hükümsüzlük davalarında yenilik kırıcı özelliklerin resen araştırılabileceği” şeklinde hüküm kurulmuştur. Dava konusu uyuşmazlıkta, davalı şahıs adına tescilli olan tasarımların yenilik ve ayırt edicilik özelliklerine sahip olup olmadığı hususu Kamu Düzenine ilişkin olmasına rağmen, yerel mahkemenin resen inceleme yapma yetkisi bulunmasına rağmen, davacı müvekkilin bilirkişi ücretini yatırabilmek için defalarca talepte bulunmuş olmasına rağmen, bilirkişi ücretinin süresi içinde yatırılmadığı gerekçesiyle, davayı reddetmesi, sınai haklar korumasının özüne ve ruhuna aykırı düşmektedir. Nitekim, Yargıtay 8. HD.’nin 03.07.2017 tarih, 2017/12819 E. ve 2017/9694 K. sayılı kararında; “Mahkemece, borçlu vekiline tensip tutanağı ile bilirkişi ücretinin yatırılması için kesin süre verildiği, kesin süreye rağmen yatırılmadığı, davanın halinin bilirkişi incelemesi gerektirdiği, ancak şikayetin ispatlanmadığı gerekçesiyle şikayetin reddine verilmesi üzerine; hüküm, borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir. Bilirkişi incelemesi yaptırılması için gerekli olduğu belirtilerek 05.08.2014 tarihli tensip zaptının 13. bendi ile borçlu tarafça yatırılması istenen avans, delil avansı niteliğindedir. Şikayet başvurusu yapılırken, borçlu tarafça dosyaya 140 TL avans yatırıldığı görülmektedir. Delil Avansı Niteliğinde Olan Bilirkişi Ücreti İçin, Dosyada Bulunan Avans Miktarı Gözönünde Bulundurularak Eksik Kalan Miktar Yönünden Borçlu Tarafa Süre Verilmesi, Eksikliğin Bu Şekilde Giderilmesi Gerekirken Dosyada Bulunan Avans Miktarı Dikkate Alınmadan Belirlenen Miktar İçin Borçlu Tarafa Süre Verilerek Sonuca Gidilmesi Doğru Değildir.” Şeklinde Karar verilmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, davalı taraf adına tescilli endüstriyel tasarım tescil belgesinin hükümsüzlüğü davasıdır.Davacı vekili, davalı tarafın kötü niyetli ve hukuka aykırı şekilde tescil ettirdiği … sayılı tasarımı ile, davacı müvekkili şirketi dava ederek rahatsız etmesi ve ticari itibarını zedelemesi sebebiyle, bu tür işlemlerine meydan vermemek adına açtığı bu davayla, davalı taraf adına tescilli, 2016/05315 numaralı tasarımının 6769 sayılı SMK.’nun ilgili maddelerine istinaden hükümsüz kılınmasını, yargılama gideri ve ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesini talep etmiş, davalı taraf, davaya konu tasarımın yenilik ve ayırt edicilik vasfına haiz olduğunu, yerinde olmayan davanın reddini talep etmiş, mahkemece kesin süreye rağmen bilirkişi ücreti yatırılmadığından bilirkişi incelemesi yapılamaması sebebiyle, kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiş, iş bu karar yukarıdaki sebeplerle davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Uyuşmazlık; Bilirkişi ücreti yatırılması için davacı vekiline verilen kesin sürenin usulüne uygun olup olmadığı, kesin süreye riayet edilip edilmediği, davanın kanıtlanamaması sebebiyle reddinin yerinde olup olmadığına ilişkindir. Mahkemece, 12.12.2017 tarihli duruşmada, dava konusu tasarıma yönelik hükümsüzlük incelemesi yönünden bilirkişi incelemesine karar verildiği, davacı tarafa 3 kişilik bilirkişi heyeti için 2.100,00 TL ücreti yatırmak üzere 2 hafta kesin süre verildiği, aksi takdirde bilirkişi incelemesinden vazgeçilmiş sayılacağı hususunun hatırlatıldığı, 19.01.2018 tarihli ara kararla süresinde bilirkişi incelemesi için verilen kesin süreye rağmen bilirkişi ücretinin yatırılmaması sebebiyle bilirkişi incelemesinden vazgeçilmesine dosya üzerinden karar verildiği, 01.02.2018 tarihli dilekçesiyle davacının, bilirkişi ücretini yatırması için yeniden süre verilmesini ve 19.01.2018 tarihli ara karardan rücu edilmesini talep ettiği, mahkemece 02.02.2018 tarihinde dosya üzerinden yapılan incelemeyle bu talebin reddine karar verildiği, sonraki 01.03.2018 tarihli duruşmada da, davacı vekilinin yeniden bilirkişi ücreti yatırma talebinde bulunduğu, bu talebinin de reddine karar verilerek sözlü yargılama için taraflara süre verildiği, davacı vekilinin 01.02.2018 tarihli dilekçesinde, bilirkişi ücretinin davalı şahıs ile davacı müvekkili şirket arasında uzlaşma görüşmeleri yapılması sebebiyle yatırılmadığını, 01.03.2018 tarihli duruşmada uzlaşma görüşmelerinin davalı vekilince de teyit edildiği, hazırlanan fakat sonlandırılamayan mutabakat zaptının dosyaya sunulduğu görülmüştür. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda öngörülen süreler, nitelikleri bakımından, taraflar için konulmuş süreler ve mahkemeler için konulmuş süreler olmak üzere ikiye ayrılır. Taraflar için konulmuş süreler, kanunda belirtilen süreler ve hâkim tarafından belirtilen süreler olmak üzere ikiye ayrılır: Kanunda belirtilen süreler, kanun tarafından öngörülmüş sürelerdir (Cevap süresi, temyiz süresi gibi). Bu süreler kesindir ve bir işlemin kanunî süresi içinde yapılıp yapılmadığı, mahkemece re’sen gözetilir. Başka bir ifadeyle, kanunî süreler hak düşürücü niteliktedir (Kuru/Aydın, s. 613). Hâkimin tespit ettiği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hâkim, kendi tayin etmiş olduğu süreyi, HMK’nın 90/2. maddesine göre iki tarafı dinledikten sonra haklı sebeplere dayanarak, azaltıp çoğaltabilir. Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir (HMK m. 94/2; HUMK m. 163). HMK’nın 94. maddesi ile HMK’un 163. maddesi uyarınca mahkemece kesin süreye ilişkin ara kararda; yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her bir iş için ne miktar ücret yatırılacağının hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması, özellikle tanınan sürenin yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukukî sonucun açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut delillere göre karar verilip, gerektiğinde ret kararı verilebileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır (Yargıtay 5. HD 2021/15040 E. 2022/2166 K). Kesin süre verilmesinin temel amacı, tarafların davayı uzatıcı ve hükmü geciktirici tutum ve davranışlarını önlemektir. Hak kaybına yol açmak gibi ağır hukuki sonuçlar doğuran kesin süre kurumunun hakim tarafından dikkatli, duyarlı bir şekilde kullanılması gereklidir (HGK’nın 28/04/2010 tarihli ve 2010/2-221 E. 241 K.). “Mahkemenin ara karar kurduğu tarih olan 11.03.2014 tarih itibari ile mahkeme veznesinde 311,85 TL avans bulunduğu, 400 TL olarak belirlenen avanstan 311,85 TL mahsup edilerek bakiye 88,15 TL avansın tamamlanması yönünde ara karar kurulması gerekirken yazılı şekilde 400 TL avans istenmesi doğru olmadığı gibi…”( Yargıtay 4.HD esas no 2021/17004 karar no: 2021/8904) Somut olayda mahkemece 12.12.2017 tarihli duruşmada, bilirkişi incelemesine ilişkin ara kararda “…Her bilirkişi için 700,00 TL, 3 kişilik heyet için 2.100,00 TL ücret takdirine, avans giderini mahkeme veznesine yatırmak üzere davacı tarafa 2 hafta süre verilmesine….” karar verildiği ve kesin sürenin sonuçlarının hatırlatıldığı, ancak, mahkeme tarafından, dava açılışı aşamasında davacı tarafça yatırılan 495 TL’lik gider avansının göz önüne alınmadığı, 2100 TL’lik bilirkişi ücretinin tamamının yatırılmasına için kesin süre verildiği, oysa bu miktarın mahsup edilerek 1.605 TL avansın tamamlanması yönünde ara karar kurulması gerektiği, hâkimin bu masrafların yatırılması konusunda verdiği sürenin kesin olduğunu usulünce karara bağladığı hâllerde, kesin süreye uymayan tarafın bu delile dayanma olanağı kalmayacağı, kesin süre tarafların yanında hâkimi de bağlayacağından uyulmaması hâlinde, gereğinin hâkim tarafından hemen yerine getirilmesi gerekeceği, böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikle getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi sebep olacağı, bu itibarla geciken adaletin de bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmaması gerektiği, davacının bilirkişi ücretlerini yatırma talepleri ile talepte bulunduğu sürelere bakıldığında, talebin kabulü halinde yargılamanın uzamasına sebep olmayacağı, davalınında kabulünde olduğu üzere taraflar arasında uzlaşma görüşmelerinin yapıldığı ve ücretin yatırılmamasına yönelik geçerli bir mazeret olarak kabul imkanının bulunduğu gözetildiğinde, davacı tarafa verilen sürenin usulüne uygun bir kesin süre olduğundan bahsedilemeyeceğinden yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş olup, bu sebeplerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince davacı vekiline yeniden süre verilerek bilirkişi ücreti yatırıldıktan sonra alınacak bilirkişi raporu ve diğer delillere göre karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile, 2- Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 05/04/2018 tarih ve 2017/94 E. 2018/126 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 ve 362/(1)/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 21/04/2022