Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/950 E. 2022/508 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/950
KARAR NO: 2022/508
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 22/05/2018
NUMARASI: 2017/80 E. – 2018/191 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 31/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … kendisine ait “…” markasını uzun yıllardır ABD başta olmak üzere 100’den fazla ülkede yaygın olarak kullanmakta ve tescil kayıtları ile koruma altına almış olduğunu, ayrıca müvekkilinin …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … sayılı marka tescillerinin de sahibi olduğunu, Davalıya ve müvekkiline ait markalara ait TPE kayıtları incelendiğinde markaların aynı sınıfta olduğunun görüleceğini, davalının hükümsüzlüğü istenen markalarının, müvekkilinin tanınmış “…” ve at üstünde … oyuncusu figürlü markası ile 25 ve.35. Sınıftaki emtiaları kapsaması itibariyle aynı sınıftaki emtialar için tescil edildiğini, davalının marka tescili ile haksız, kötü niyetli ve hukuka aykırı davrandığını, Davalı taraf adına TPE nezdinde … ve … sayı ile kayıtlı markalarının hükümsüzlüğü ve sicilden terkini ile yargılama masrafları ile vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesini talep etmiştir. Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin iltibas uyandırdığı iddiasına ait markası … ve … tescil numarasıyla tescilli olduğunu, müvekkilinin markası ile davacının markasının karıştırma ihtimali neredeyse yok denecek düzeyde olduğunu, Müvekkilinin ürünlerine bakıldığında gerek t-shirtlerin kumaşı, yapısı, müvekkilinin markasını t-shirtlerde uygulayışı arada herhangi bir iltibas olduğu düşündürecek mahiyette olmadığını, davacının davası haksız ve kötü niyetli davasının reddini talep ettiklerini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Somut olayda davacı tarafa ait tescilli ve tanınmış olan … ve at üstündeki … oyuncusu şekil markası dikkate alındığında davalı tarafa ait markaların asli unsuru … ve at üstündeki … oyuncuları şekil markasından ibaret olup, davalı tarafın bir kısım yabancı sözcükler kullanmak suretiyle ürettiği kelimeler bir bütün halinde bakıldığında davacı markasının tanınmışlığından yararlanmaya yönelik ayırt edicilik sağlamayan ortalama tüketici nezlinde seri marka imajı yaratan bir kullanım olup markaların aynı işletmeden gelen benzer marka imajı uyandırdığından karıştırılma ve benzetme ihtimali söz konusu olup sınıfsal olarakta davalı markalarının davacı markası sınıfı kapsamında kaldığından davalı markalarının hükümsüzlüğüne kayıtlardan terkinine” karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Davacı markalarında “…” ibaresinin tek başına esas unsur olmadığını, Davacı markalarında “…” ibaresinin daima davacı şirket kurucusu … adı ve soyadı ile birlikte yer aldığını, Davalı müvekkil markalarında ise “…” sözcüğü, “…” sözcük grubu içinde aynı yazı tipi ve yazı büyüklüğünde … sözcüğü ön plana çıkarılmadan yer alarak bir bütünün parçası haline geldiğini, -Davacının şekil markasında tek at üzerinde tek … oyuncusu yer aldığını, şekilde detayların belli olmadığını, şeklin genel olarak siluetten oluştuğunu, oyuncunun elindeki sopanın yukarı kaldırıldığını, oyuncu ve at figürlerinin sola dönük olduğunu, Müvekkiline ait … sayılı markada ise, 3 at üzerinde 3 … oyuncusu yar aldığını, şekilde yer alan oyuncuların her birinin, farklı renk, gölgelendirme ve detaylara sahip olduğunu, özellikle sopaların tutuş şekli ve en arkada yer alan oyuncuda siyah rengin baskın olması, öndeki 2 oyuncuyu daha da belirginleştirdiğini ve bu şekilde 3 ayrı oyuncu olduğunun tüketicinin fark edeceği şekilde ön plana çıkartıldığını, oyuncular ve atlar üzerindeki renk ve gölgelendirmelerin, 3 ayrı oyuncu olduğunu açıkça görünür kıldığını, müvekkili markasında yer alan şekil, 1 ya da 2 tane değil, bir grup … oyuncusu olduğunu, oyuncuların şekle bakana doğru hareket etmekte olduğunu, şeklin siluetten ibaret olmadığını, Müvekkiline ait … sayılı marka da ise, yine 3 at üzerinde 3 … oyuncusuna alt profil resmi yer aldığını, oyuncular sağa doğru hareket ettiğini, oyuncuların sopalan tutuş şekli, gölgelendirme ve perspektif açısından davacı markasından tamamen farklı olduğunu, markalarının davacı markaları ile benzer olmayıp, karıştırılmalarının mümkün olmadığını, bu sebeple kararın kaldırılması gerektiğini, -“…” sözcüğünün tekstil sektöründe ayırt edici niteliğini yitirerek jenerik bir isim haline geldiğini, … ibaresini gören tüketicinin aklına, davacı ve markaları gelmediğini, 2011 yılında “…” sözcüğünün artık jenerik hale geldiği ve ayırt edicilik sağlama yeteneğini yitirdiği için, davacı şirket kurucusu …’in “…” sözcüsünü şirket isminden markasından ve internet alan adından çıkarttığı haberlerinin çıktığını, davacı ile aynı adreste mukim ve davacı ana şirketi … firmasının 11.08.2011 tarihinde unvanım … olarak değiştirmesi ve yine davacının “www…com” alan adı yerine “www…com” alan adını kullanmaya başlamasının da bu haberleri doğrular nitelikte olduğunu, -“…” ibaresi bir spor dalının adı olup, ilk defa davacı tarafından yaratılan ve kullanılan bir ibare olmadığını, “…” sözcüğü ile sözcüğün karşıladığı sporu yapan oyuncuların oluşturduğu şeklin marka olarak tek bir kişiye hasredilmesinin marka hukukunun ilkeleri ile bağdaşmayacağını, -“…” sözcüğünün, 25. sınıftaki marka tescillerinde oldukça sık kullanılan bir ibare olduğunu, … oyuncularının kullandığı giysilerin, moda ve tekstil sektörüne olan yoğun etkisi ve kullanımı sebebiyle “…” ibaresinin, tekstil sektöründe hem bir tişört cinsini ifade eden jenerik bir ibareye dönüştüğünü, hem de 25. Sınıfta sıkça tescil edilen bir marka olduğunu, -Yerel mahkemenin seri marka imajına yönelik değerlendirmesinin hatalı olduğunu, seri markanın en önemli “asli unsurun muhafaza edilmesi” şartının huzurdaki davada gerçekleşmediğini, tüketicinin, müvekkil markalarını, davacı marka ailesine dahil bir marka olarak algılamayacağını, -SMK MD.6/4-5 şartları oluşmamasına rağmen, aksi gerekçe ile hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının tanınmıştık iddiasını ispat edemediğini, markasının bilinme düzeyinin ispatına ilişkin objektif bilimsel bir araştırma ya da kamuoyu yoklamasının yer almadığını, Davacının farklı ülkelerdeki marka tescillerinin tanınmış marka iddiası açısından bir ölçüt olma işlevini yitirdiğini, tescili talep edilen markanın, önceki markanın tanınmışlığından haksız bir yarar sağlayabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğabileceğinin de ayrıca ispat edilmesi gerektiğini, -Davacının, müvekkili tescillerine uzun süre sessiz kalarak hak kaybına uğradığını, -Bilirkişi incelemesi yapılmadan hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu kararın kaldırılarak, yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekil istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davalı tarafın 25 ve 35. Sınıftaki emtialar üzerindeki markalarının, müvekkili markasının itibarının ve ticari çekiciliğinin zedelenmesine sebebiyet vereceğini, dünyaca tanınmış müvekkili markasının sulandırılması sürecini başlatacağını ve bu tescilin peşinden gelecek muhtemel kötü niyetli başvurulara ve kullanımlara kapı açacağını, SMK’nın, Paris Sözleşmesine atıfta bulunulan 6/4 madde hükmü ve 6/5 madde hükümleri uyarınca, davalı markalarının hangi sınıfta yahut hangi emtia için tescil edildiğine bakılmaksızın hükümsüzlüğüne karar verilmesinin gerektiğini istinaf isteminin reddini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. Davacının 03, 05, 08, 09, 14, 16, 18, 20, 21,24, 25, 27, 28 ve 35. Sınıflarda TPE nezdinde tescilli … sayılı “…” ibareli, … sayılı “…” ibareli, … sayılı “…” ibareli, … sayılı “…” ibareli, … sayılı “…” ibareli, … sayılı “…”, … sayılı “…” ibareli, … sayılı “…” ibareli, … “…” ibareli, … sayılı “…” ibareli, … sayılı “…” , … sayılı “…” ibareli, … sayılı “…” ibareli, … sayılı “…” ibareli, … sayılı “…” ibareli, … sayılı “…” ibareli, … sayılı “…” ibareli, ve … sayılı “extreme … ” ve at üstünde … oyuncusu figürlü … sayılı şekil, … sayılı “şekil ” … sayılı “…” markalarının sahibi olduğu görülmüştür. Karıştırma ihtimali değerlendirmesi yapılırken tüketicilerin her iki markayı yan yana koyarak değerlendirme yapmaları beklenmemeli, önceki markayı bir şekilde görmüş, kullanmış, tecrübe etmiş olan tüketicilerin, o markanın baskın unsurunun zihinlerinde bıraktıkları genel izlenimin etkisiyle sonraki markayı gördüklerinde her iki markanın aynı ticari işletme veya aralarında ticari, ekonomik veya idari işletmesel bağ bulunan farklı işletmeler tarafından sunulan mal veya hizmetler olduğunu düşünme ihtimallerinin bulunup bulunmadığı değerlendirilmelidir. Somut uyuşmazlıkta, davacı markaları ve davalı markası arasında iltibas ya da iltibas tehlikesi hususu karşılaştırıldığında, benzerliğin yazım tarzı, sesteşlik, kavramsal benzerlik veya görsel benzerlik gibi hususlar nazara alınarak, markalar bütünsel olarak değerlendirilip incelendiğinde, … kelimesinin tasviri bir kelime olduğu ve bu kelime ile ifade edilen oyunun dörderli iki takım oyuncularının ellerindeki özel oyun sopaları ile 10 cm çapındaki bir topa vurmaları ile oynanan bir oyun olduğu, … ibaresinin zayıf marka niteliğinde değerlendirileceği, ancak her iki markanın kullanılacağı mallar bakımından ortalama tüketiciler zihninde baskın olarak ve figürler arasındaki ayrıntılardan ziyade “at üzerinde … oynayan insan” figürü izlenimi bırakacağı göz önüne alınacağından, söz konusu genel izlenim itibariyle işaretler arasında 556 sayılı KHK 8/1-b bendi anlamında iltibas tehlikesi oluşacağı, davacının … ibaresi ile birlikte şekillerin de bulunduğu markaları ile bu ibareye ilave edilen tasviri olmayan kelimelerden oluşan diğer markalarının kuvvetli marka olduğu, davalının markasının … ibaresinden oluştuğu, bu ibare içerisinde davacının zayıf markası olan … ibaresinin mevcut olduğu, ancak belirtildiği üzere tasviri nitelikli olan bu kelimenin yanında bulunan at üzerindeki insan figürü sebebiyle davalı markası içerisinde doğrudan belirleyici unsur niteliğinde bulunduğu, davacı markaları ile davalının markasında sınıfsal olarak da aynilik bulunduğu, yapılan bütünsel değerlendirmede, tüketicilerin davacı markası ile davalı markası arasında doğrudan irtibat kurup, karıştırma ihtimalinin bulunacağı, davacının markasının tescil tarihi ve uzun süreli olan kullanım durumu nazara alındığında, ayırt edici nitelik taşıdığı gibi, tescilli sınıftaki mal ve hizmeti alan tüketicilerin davalı markasını gördüklerinde, davacının … unsurlu markaları dolayısıyla davalı ile davacı arasında ekonomik bir bağ ya da işletmesel ilişki olduğu sonucuna varabileceklerinden ve iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan bilirkişi incelemesinin yapılmasının gerekmediği anlaşılmıştır. Alan adının değiştirilerek kullanılması da davacının marka hakkından vazgeçtiği şeklinde yorumlanmasını gerektirmeyecektir. Davalının tescile uzun süre sessiz kaldığına ilişkin istinaf isteminin de değerlendirilmesinde, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 21.12.2017 tarih 2016/6803-2017/7532 sayılı kararında da belirtildiği üzere, TTK’da düzenlenmemekle birlikte, yasal dayanağı TMK’nin 2. maddesi olan “uzun süreli sessiz kalma suretiyle hak kaybı müessesesine” göre, bir hak ihlali karşısında, hak sahibinin bu ihlali bildiği veya bilebilecek durumda olduğu halde bu hususta karşı tarafta dava açılmayacağı yolunda güven oluşturulduktan sonra, oluşturulan bu güvene aykırı olarak, ihlal konusu hakka önemli yatırım yapan kişilere karşı ihlali sona erdirmek amacıyla dava açılmasının çelişkili davranış yasağı teşkil edeceği, böyle bir davranışın TMK 2. maddesi uyarınca dürüstlük kuralına aykırı olacağı ve hukuk tarafından himaye edilmeyeceği, bu sürenin belirlenmesinde de dürüstlük kuralının esas alınacağı, bu süre Yargıtay uygulamalarında kural olarak beş yıl olarak uygulanmakta olduğu, davalı markalarının tescil tarihi olan 2013 yılı dikkate alındığında, davanın 2017 yılında açılmış olması sebebiyle uzun süre sessiz kalma durumunun bulunmadığı anlaşılmıştır. Dosya içeriğine, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda İlk Derece Mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 22/05/2018 tarih ve 2017/80 E., 2018/191 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 31/03/2022