Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/95 E. 2020/360 K. 26.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/95
KARAR NO : 2020/360
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 29/06/2017
NUMARASI : 2016/481 E. 2017/633 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 26/11/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin Alman Menşeili bir şirket olduğunu, asansör imalatı ve satışı işi ile uğraştığını; dava dışı … 31/07/2014 tarihinde davacı şirketin müdürü olarak görevlendirildiğini; 03/07/2015 tarihinde ise bu kişinin zimmetine para geçirdiğinin ortaya çıktığını, aynı zamanda ortağı bulunduğu davalı şirkete de usulsüz para aktarıp, davalı şirkete haksız menfaat sağladığının ortaya çıktığını bunun üzerine aynı tarihte şirket müdürlüğüne son verildiğini; … iki şirketinde müdürü olduğu dönemde; davalı şirket ile davacı şirket arasında ticari ilişki olduğunu, bu ticari ilişkiye dayanılarak, davalı şirkete ödemelere yapıldığını ayrıca davacı şirketin hesabından ve herhangi bir karar olmaksızın davalı şirketin borçlu olduğu üçüncü kişilere de … ödemeler yaptığını; bu şekilde şirketi büyük zarara soktuğunu; davalı şirkete bu yolla sağlanan haksız kazancın iadesi için müvekkilince İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını; takibe konan alacağın davacı şirketin cari hesabından anlaşıldığını ve 33 adet banka havalesine dayandıklarını; ancak davalı şirketin haksız bir itirazla takibi durduğunu belirterek;itirazın asıl alacak yönünden iptaline, takibin asıl alacak yönünden devamına ve davalıdan % 20 inkar tazminatı tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, takibin ve davanın haksız ve kötü niyetli olduğunu, davacı şirketin kurulmasına, davalı şirketin sebep olduğunu, davacı şirketin sahibi olarak gösterilen Rus asıllı …’in sadece resmiyette şirket sahibi olduğunu, fonksiyonunun da sadece Rusya pazarından müşteri bulmak olduğunu, grup şirketler arasında ortak bir çalışmanın söz konusu olduğunu, birbirleriyle mal alışverişinde bulunduklarını, tüm iddiaların geçersiz olduğunu, müvekkili şirket lehine ve davalı şirketin zararına, yanıltıcı işlemlerle doğmamış alacakların yaratılmadığını; müvekkilinin davacı şirkete herhangi bir borcunun bulunmadığını bu nedenle davanın reddine karar verilmesini, davacıdan da % 20’den az olmamak şartıyla haksız takip tazminatı tahsiline karar verilmesini savunduğu görülmüştür. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda;” Mahkememizce taraf delilleri toplanmış, her iki tarafın da ibraz edilen ticari kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, tüm deliller değerlendirilmek suretiyle sonuca gidilmiştir. Kabule şayan bulunup, hükmü esas alınan bilirkişi raporunda; Bizzat davalının kendi ticari kayıtlarında 2014 yılı sonunda, 2015’e devir olarak davacıdan 252.681,16 TL alacaklı görüldüğü; bu nedenle 2015’e geçerken davalının davacıya borcunun bulunmadığı, aksine davacıdan alacaklı olduğu; ancak 2015’den 2016’a devirde davalının kendi ticari kayıtlarına göre davacıya 604.834,07 TL borcunun kayıtlı olduğu; bu nedenle 2016 yılına girilirken artık davalının, davacıya 604.834,07 TL borcunun bulunduğu; davalı aleyhine başlatılan icra takibinin 2016 yılında başladığı bu nedenle davacı tarafın takipte haklı olduğu; fakat davalı kayıtlarına göre sabit görülen 2016 yılının başındaki bu borcun, 2016 yılında gerçekleşen takip tarihine kadar kısmen yada tamamen ödenmiş olabileceği nazara alınarak; davalı vekiline varsa ödeme belgelerini ibraz etmesi istenmiş, bu yönden kesin süre verilmiş; ancak davalı vekilince herhangi bir ödeme belgesi ibraz edilmemiştir.Her ne kadar davalı vekili bilirkişi raporuna itiraz etmiş ve raporda mahkememizce, bilirkişiye tevdi kararında, cevaplanması istenen çoğu sorunun cevaplanmadığı bildirilmiş ise de; söz konusu soruların, davalı kaydı ile davacı iddiasının doğrulandığı hususu ortaya çıktığından bir önemi kalmamıştır. Mahkememizce bilirkişiden istenen diğer hususlar; davacının iddia ettiği alacağın davalı kayıtlarında görülmediği yada daha az bir miktarla görüldüğü takdirde önem arz edip; davacının takibe koyduğu tüm alacağın davalı kayıtları ile tevsik edildiği nedeniyle, önemi ve gereği kalmamıştır. Davacının takibe koyduğu alacak davalı kayıtlarıyla sabit olduğundan davanın kabulüne karar verilmiştir. Davada, sadece asıl alacak yönünden takibin devamına karar verilmesi talep edilmiş, itirazın işlemiş faiz kalemi yönünden kaldırılması talep edilmemiştir. Kısmi itirazın iptali davası açmak mümkün bulunduğundan bu husus nazara alınarak davanın tam kabulüne karar verilmiş, takibin nasıl devam edeceği de bu husus nazara alınarak kararlaştırılmıştır. ” gerekçesi ile kabul kararı verildiği görülmüştür.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı …firmasının kurulmasının bir aile şirketi olan davalı … şirketi sayesinde olduğunu, …Türkiye – … Almanya – … Rusya – …n arasında 5 bacaklı bir ticari ilişkisi bulunmakta olduğunu, davalı şirket dışındaki yapılanmanın tamamen Rus …’e ait olduğunu, bu şirketlerin ve kişilerin ortak gibi çalışarak birbiriyle mal veya para alışverişinde bulunduklarını, davalı şirket tarafından Rus Patron’un şahsına ve Almanya ve Rusya’daki şirketlerine mal ve para çıkışı yapıldığını, bu şekilde davalı şirketin, Rus Patron’un yurt dışındaki şirketlerine karşı alacaklı hale gelmiş, Türkiye’deki şirketine karşı ise (davacı şirket) borçlandırıldığını, bunun tamamen Rus patron …in’in talebiyle ve taraflar arasındaki işbirliği kapsamında yapıldığını, ancak bu belgelerin bilirkişi ve yerel mahkemece hiçbir surette incelemeye alınmadığını, bu girift yapılanma sebebiyle davacı şirkete karşı cari hesaplarda borçlu görünen ancak aslında alacaklı olan davalı şirketin, gerçeğe uygun olmayan ticari defterlerin gerçeğe uygun hale getirilmesini talep ettiğini ve Rus patron tarafından protokole bağlandığını, bu protokolün Mahkemece dikkate alınmadığını, huzurdaki davanın açıklığa kavuşması için, bu beş bacaklı yapının tüm hesapları tümüyle incelenmesini ve ona göre bir karar verilmesi gerektiğini, karar kesinleşirse köklü bir aile şirketi olan davalı şirketin Rus patronun planladığı oyun sebebiyle dolandırılmış olacağını, -Bilirkişi raporunda Yerel mahkemece kurulan ara karardaki talimatlardan hiçbirisinin değerlendirilmediğini, yalnızca standart bir cari hesap incelemesi yapıldığını, bilirkişi tarafından taraflarınca sunulan belgelerin raporda hiçbir şekilde değerlendirilmediğini, cevap dilekçesi ve ekinde sunulan deliller ile bilahare sunulan dilekçeler ile eklerinin hiçbir şekilde değerlendirilmediğini, -Davacı tarafın birçoğu 2014 yılında gerçekleşen havalelerin iadesini talep etmesi nedeniyle davanın zamanaşımı sebebiyle reddinin gerektiğini, -Taraflar arasında ceza mahkemesinde görülen ceza davası (İstanbul Anadolu 44. Asliye Ceza Mahkemesi, 2016/640 Esas) da değerlendirmeye alınmadığını, söz konusu ceza davasında aynı konuda taraflar arasındaki cari hesaba ilişkin olarak alınan mali müşavirlik bilirkişi raporunda taraflar arasındaki cari hesap alacağının 112.458,06-TL olarak hesaplandığını, ceza davasının bilirkişi raporunun sonuç kısmının 15. Sayfasında varılan sonuç ile, defterlerde kayıtlı olan cari hesap alacağının gerçek alacağı göstermediğini, davacı şirketin usul ve yasalara aykırı şekilde davalı şirketi cari hesaplarda borçlandırdığını gösterdiğini, dava dışı bu şirketlerin de icap etmesi halinde defter incelemesi yapılması gerektiğini, yalnızca davacı ve davalı arasındaki cari hesabı görmek söz konusu ticaretin çok küçük bir kısmını cımbızla çekerek menfaat elde etmek anlamına geleceğinden yerel mahkeme kararının ortadan kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.Dava Fatura ve ticari ilişkiden kaynaklı davalı aleyhine başlatılan icra takibine konu alacağın ödenmemesi sebebiyle alacağın ve ferilerine yönelik İİK 67.madde uyarınca açılmış itirazın iptali talebine ilişkindir.İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. Maddesi hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davalı taraf savunmasında borcunun olmadığını, mevcut borçlarını gerek davacıya gerekse de dava dışı şirkete ödediğini savunmuştur. Somut olayda, taraflar arasında ticari defter ve kayıtlar incelendiğinde ticari ilişkin bulunduğu sabittir. Bu durumda, davacının takip konusu bakiye alacağı yönünden öncelikle uyuşmazlığın değerlendirilmesi gerekecektir. Bilirkişi raporunda belirtildiği ve tarafların da kabulünde olduğu gibi taraf şirketlerin ticari defter ve kayıtları usulüne uygun tutulmuştur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun ticari defterlerin delil olması düzenlenmiştir. Davacı taraf, davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarına dayanarak, birbirini doğrulayan ticari defterleri ile alacağını kanıtlamıştır. Davalı ise ödemelerin bir kısmını dava dışı şirkete yaptığını, dava dışı şirketler grubunun birlikte hareket ettiğini, aynı adreste faaliyet gösterip organik bağ olduğunu iddia etmiştir. Ancak dava dışı şirketlerin her birinin tüzel kişiliği farklı olduğundan, davalı ancak, davacı tarafından dava dışı şirkete ödeme yapılmasına açık muvafakat ettiğinde ve davalı şirketçe dava dışı şirkete ödeme yapıldığında, davalının davacıya olan borcunun sona erdiği kabul edilebilir, aksi takdirde davalının borcunun sona erdiğinden söz edilemez. Hukuk sisteminde borcun sona erme nedenleri açıkça düzenlenmiştir. Bu durumda davalının dava dışı şirkete ödeme yaptıkları savunması da yerinde kabul edilemeyecektir. Her ne kadar davalı, dava dışı şirket sahibinin mahsuplaşmaya ilişkin beyanını dosyaya sunmuş ise de, söz konusu mahsuplaşmanın davacı ve davalı arasında olmadığı, davacının, dava dışı şirketin bu mahsuplaşmasına açıkça muvaffakat ettiğine dair beyanın ve belgenin dosyaya sunulmadığı, davalı, dava dışı şirkete yaptığı ödemeyi kendi iç ilişkileri içerisinde alacak olarak talep edebileceği görülmüştür. Ancak Davalı, 03/07/2015 tarihine kadar davacı şirketin yetkilisi olan …’nın şirket hesabından diğer şirketler hesabına para aktardığı iddiası ile ilgili soruşturmanın devam ettiğini ve soruşturma dosyasında alınan bilirkişi raporu ile Mahkemece alınan bilirkişi raporunun çeliştiğini belirttiği, Soruşturma dosyasında alınan bilirkişi raporu incelendiğinde, …’nın davalı şirket ile yazılı olarak olmasa da zımni olarak iş yapılması hususunda ortaklığa dayalı bir ilişkinin olduğunun tespit edildiği, bilirkişi raporunun 15. Sayfasında belirtilen virman işleminin davalı aleyhine olacak şekilde yapıldığının belirtildiği, dosyada bilirkişi raporunda yer alan virman işleminin bir yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğu, davalının taleplerinin ve sunduğu belgelerin Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi tarafından değerlendirmeye alınmadığı, davalının bu konudaki delilleri toplanmadan karar verildiği, bu konuda mahkemece, davalının delilleri toplanıp Ceza dosyasındaki bilirkişi raporuyla da çelişen hususların açıklattırılması yaptırılarak, davalının davacıya borcunun doğrudan borç olup olmadığı üzerinde de durularak karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru olmayıp, usulüne uygun olarak raporlar arasındaki çelişki de dikkate alınarak 3 kişilik heyetten oluşan yeni bir bilirkişi heyetine bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle hasıl olacak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde karar verilmesi isabetsiz olduğundan, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, diğer istinaf sebeplerinin bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına, ilk derece mahkemesi kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile,2- İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/06/2017 gün ve 2016/481 Esas, 2017/633 Karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırılan 10.329,05 TL nispi istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine İADESİNE,5- Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,6- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6 maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 26/11/2020