Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/948 E. 2022/374 K. 15.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/948
KARAR NO: 2022/374
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/02/2018
NUMARASI: 2016/1096 E. – 2018/189 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirket ile müvekkili şirketin 15/10/2015 tarihli Genel Faktoring Sözleşmesi imzaladığını, bu sözleşme gereği davacı şirketin doğmuş doğacak fatura ve/veya fatura yerine geçen belgelerle tevsik edilen alacaklarının ve bu fatura borçlarının ödenmesini teminen çeklerini davalı şirkete temlik ettiğini, yine davacılar tarafından faktoring sözleşmesinin ek teminatı olarak 15/10/2015 tarihli iki adet bono düzenlenerek davalı şirkete verildiğini, davalı şirketin 21/04/2016 tarihli ihtarnamesi ile kendisine temlik edilen çek keşidecilerinin ve muhataplarının mali durumlarında olumsuzluklar ve sıkıntılar olduğu ve keşideciye ait çeklerin karşılıksız kaldığı ve bedellerinin ödenmediği istihbaratı ile faktoring hesabının 21/04/2016 tarihinde kapatıldığını ve toplam 676.874,63 TL nin ödenmesinin ihtar edildiğini, davalı şirketin liste ile sıraladığı ödenmeme riski olduğunu belirttiği çeklerin en yakın vade tarihli olanının ihtarname tarihinden sonra olduğunu, davalı şirketçe ihtarnamede belirtilen risk durumu oluşmadan müvekkili tarafından ek teminat olarak verilmiş olan bonoların İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından takibe konulduğunu, yapılan bu işlemin faktoring sözleşmesine ve kanuna aykırı olduğunu, zira icra takibinden sonra ödenmeme riski olduğu belirtilen çeklerin vadeleri geldiğinde keşidecisi tarafından ödendiğini, ancak davalı tarafın bu haricen tahsilatı icra dosyasına bildirmeyip, mükerrer tahsilata sebep olacak şekilde takibe ek teminat kapsamındaki bono bedelleri üzerinden takibe devam ettiğini beyan ederek, İstanbul … İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında takibe konulan 15/10/2015 tanzim tarihli bononun, davalı şirket ile imzalanan Genel Faktoring Sözleşmesi gereğince temlik edilen çeklerin ek teminatı kapsamında verilmiş olması ve takibin başlatılmasından sonra teminat kapsamındaki 4 adet toplamda 400.000 TL bedelli çekin davalı şirket tarafından tahsil edilmiş olmasına rağmen bu harici tahsilatın icra dosyasına bildirilmemiş olması sebebiyle davacıların davalı şirkete bu icra dosyasına konu bonolardaki tutar kapsamından 400.000,00 TL borçlu olmadığının tespitine, bu miktar üzerinden takibin iptaline, haksız ve kötüniyetli takip nedeniyle davalının %20 den az olmamak üzere kötüniyet tazminatı ile mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının dilekçesinde belirtmiş olduğu çeklerın gününde bankaya ibrazı ile çek keşidecileri tarafından ödendiğini, davacılar tarafından icra dosyasına ilişkin olarak yapılan bir ödeme bulunmadığını, her ne kadar gününde ibraz ile ödenen çekler var ise de icra takibine ilişkin olarak her hangi bir ödeme yapılmadığını, icra takibinin toplamı üzerinden takibe devam edildiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, icra takibine ilişkin olarak borçlular tarafından ödeme yapılmadığından, borçlunun menkullerinin haczi için 22.09.2016 tarihinde Muratlı İcra Müdürlüğü’nün … Talimat sayılı dosyası ile hacze gidildiğini ve toplam 87.000 TL bedelinde istihkaklı haciz yapıldığını, ayrıca mahalde bulunan dört adet makineye icra memuru tarafından kıymet takdir edilemediğinden haczedilerek kıymet takdiri yapılamak üzere bilirkişiye tevdi edildiğini, davacının muvazaalı işlemlerle alacaklılarından mal kaçırmaya ve ticari faaliyet adresini gizlemeye çalıştığını, davacının sicil adresini gayri faal bırakarak kötü niyetli ve muvazaalı işlemlerle icra takip borcunu ödemekten kurtulma niyetinde olduğunu, huzurda ki davayı da bu niyetle açtığını, müvekkili şirketin ciddi işlem hacmine sahip bir faktoring şirketi olduğunu, defter tutma yükümlüğü bulunduğunu, tüm kayıtlarının usule uygun olarak tutulduğunu, bu nedenle yapılan ödemeyi inkar ile mükerrer tahsilat talep etmesinin mümkün olmadığını, zira istihkaklı yapılan hacizde de her ne kadar esas icra müdürlüğü tarafından gönderilen talimatta 755.000 TL yazılı ise de 87.000 TL bedelli haciz tatbik edilebildiğini, bu nedenle davacının huzurda ki davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını beyan ederek, davacı borçlu tarafından dosya borcuna ilişkin olarak her hangi bir ödeme yapılmadığından, davacının iddiasının aksine 87.000 TL bedelli haciz tatbik edildiğinden, davacının ödeme yapmak yerine muvazaalı işlemlerle mal kaçırma niyetinde olduğundan ve davacı borçlunun her hangi bir şekilde borcunu ödeme niyeti bulunmadığından kötü niyetli ve durumdan vazife çıkarır şekilde açılan iş bu davanın reddine ve kötüniyetli davacının %20 den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatı ile mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince;”Davalı tarafından davacılar aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında kambiyo senetlerine matuf takip yapıldığı, davacının takibe konu 4 adet çekten dolayı 400.000 TL bedelli çeklerin davalı şirket tarafından tahsil edilmiş olmasına rağmen, harici tahsilatın icra dosyasına bildirilmemiş olması sebebiyle dava açtığı ve icra dosyasında yapılan araştırmada alacaklı vekilinin 13/12/2016 tarihinde ilgili icra müdürlüğüne takibe konu 4 adet çekin 30/06/2016 -15/09/2016-30/09/2016-15/10/2016 tarihlerinde tahsil edildiğine ilişkin beyanda bulunduğu, davanın 10/11/2016 tarihinde açıldığı, dava dilekçesinde belirttiği gibi harici tahsilatın davadan sonra icra dosyasına beyan edildiği, takip tarihinden sonra davaya konu çeklerin tahsil edildiği ve bu nedenle dava konusuz kaldığı gerekçeleriyle esasa ilişkin karar verilmesine yer olmadığına, ancak davalının davanın açılmasına sebebiyet vermesi nedeniyle davacı lehine yargılama gideri ve vekalet ücreti takdir edilmesine, davalının takip yapmakta kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından davacının kötüniyet tazminat talebinin reddine,” karar verilmiştir. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı tarafın, icra takip dosyasında haricen tahsile rağmen bu tahsilatı dosyaya bildirmediğini, takibe toplam alacak tutarı üzerinden devam ettiğini, haczedilen malların değerinin de, davalının beyan ettiği bakiye alacağın üzerinde olduğunu, açıklanan bu hususların ve davalı vekilinin icra dosyasına yaptığı haricen tahsil bildiriminin davalının kötü niyetli olduğunun ispatı sayılması gerektiğini, bu nedenle kötü niyet tazminatı talebinin reddine yönelik kararın yerinde olmadığını beyan ederek Mahkemece verilen kararın bu yönden kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yasal haklarını kullanan müvekkilinin davanın açılmasında bir kusurunun bulunmadığını, devam eden icra takibinin tüm alacağa değil, haricen tahsilat sonrası bakiye alacağa yönelik olduğunu, davanın açılmasına sebebiyet vermediğinden yargılama giderlerinin davalı aleyhine hükmedilemeyeceğini, huzurdaki davanın haksız menfaat teminine yönelik olduğunu, Hükmün mahiyetine göre hükmedilecek vekâlet ücretinin maktu olması gerektiğini, bunun da AAÜT’nin 6. maddesine göre ancak yarısına hükmedilebileceğini beyan ederek, Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, menfi tespit davasıdır. Davalı istinaf sebepleri incelendiğinde; Taraflar arasında imzalanan Faktoring sözleşmesi uyarınca bir kısım çeklerin davalıya temlik edildiği, 18.04.2016 vade, 15.10.2015 düzenleme tarihli, 800.000,00 TL bedelli bononun çeklerin ek teminatı olarak davalıya verildiği, bu bononun İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile davacı aleyhine icra takibine konulduğu, takibin başlatılmasından sonra dört adet toplamda 400.000,00 TL bedelli çekin davalı şirket tarafından haricen tahsil edildiği, belirtilen hususlarda taraflar arasında bi uyuşmazlık bulunmadığı, haricen tahsil hususunda davalı alacaklı vekili tarafından icra dosyasına yazılı beyanda bulunulduğu, ancak dava tarihi itibariyle henüz beyanda bulunulmadığı, davalının haricen tahsil edilen miktarı dava tarihi itibariyle henüz icra dosyasına bildirmemiş olması ve haricen ödemeye rağmen toplam takip tutarı olan 755.400,00 TL üzerinden talimat haczi yaparak haciz işlemlerine toplam takip miktarı üzerinden devam etmek suretiyle davanın açılmasına sebebiyet verdiği, bu nedenle davacının dava açmakta hukuki yararının bulunduğu ve davayı açmakta haklı olduğu, Mahkemece yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı kanaatine varılmıştır (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2014/18487 esas, 2015/6824 karar sayılı ilamı). Diğer yandan, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun esastan sonuçlanmayan davada yargılama giderlerini düzenleyen 331. maddesinde davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir edeceği düzenlenmiştir. Karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulhte ücreti düzenleyen 6. maddesinde ise anlaşmazlığın davanın konusuz kalması, feragat, kabul, sulh veya herhangi bir nedenle; ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar giderilmesi halinde Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra giderilirse tamamına hükmolunacağı düzenlenmiştir. Somut dava konusuz kalmış olup, konusu para ile değerlendirilen davada, karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6. ve 13. maddeleri gereğince nisbi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği, yargılamada ön inceleme aşamasına geçilmiş olması da dikkate alınarak, davacının tam vekâlet ücretine hak kazanacağı anlaşılmakla Mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacı istinaf sebepleri incelendiğinde; Davalının dava açılmasına sebebiyet verdiği sabit olmakla birlikte, mevcut delil durumuna göre kötüniyetle takip başlattığının ispat edilemediği anlaşılmakla kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından tarafların yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Usûl ve yasaya uygun İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/02/2018 tarih ve 2016/1096 E., 2018/189 K. sayılı kararına karşı taraflarca yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacılardan müteselsilen tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4- Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 5- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 15/03/2022