Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/947 E. 2022/363 K. 15.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/947 Esas
KARAR NO: 2022/363
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/06/2017
NUMARASI: 2014/557 E. – 2017/567 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Alım Satım)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı … arasında Sakarya İli Karasu İlçesi … Mah, … Pafta …, Ada ve … No.lu parsel sayılı taşınmazın müvekkiline devri konusunda anlaşma yapıldığını, bu anlaşma dahilinde müvekkilince bir takım çeklerin davalıya verildiğini, davalının uzun zaman geçmiş olmasına karşın taşınmazın mülkiyetini müvekkiline devîr etmediğini, davalının bu yöntemle insanları dolandırdığını ( yaklaşık 10 Milyon TL ) ve ortadan kaybolduğunu, bu hususta birçok savcılık şikayetinin bulunduğunu, davalının, müvekkilinden aldığı çekleri Faktoring Şirketine devrettiğini, faktoring şirketinin çek teyidi için müvekkilini aradığında durumu öğrendiklerini, Faktoring şirketinin çekleri alırken, bu çeklerin ticari bir ilişkiye dayanjp dayanmadığını ve bir fatura bulunup bulunmadığı hususunu araştırması gerektiğini, Davalı … şirketinin çek dayanağı belgeleri müvekkilinden istediğini ancak, müvekkilinin çeklere konu taşınmazın kendilerine devir edilmediğini belirterek faktoring firmasının onay isteğine onay vermediğini, bu nedenle çekle İlgili hakkın faktoring şirketine geçmeyeceğini, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, 2010/14522 ,Karar 2011/7717 sayılı kararı ile (Ünal Tekinalp Banka Hukukunun Esasları, s. 497) atıfta bulunarak; Müvekkilinin anılan çeklere istinaden davalı …’e borcunun olmadığını, Davalı … Şirketi de bu çeki yasaya uygun şekilde elinde bulundurmadığını, ileri sürerek 1. Sakarya İli Karasu İlçesi … Mah. … Pafta … Ada ve … No.lu parsel sayılı taşınmazın … tarafından Müvekkiline devir hususundaki sözleşmenin feshine, müvekkilinin bu davalıya karşı; … Yenibosna Şb. 30.04.2014 tarihli 9.975,00 TL tutarındaki, … Yenibosna Şb. 04.05.2014 tarihli 9.875,00 TL tutarındaki, … Yenibosna Şb. 06.05.2014 tarihli 9.375,00 TL tutarındaki, … Güngören Şb. 10.05.2014 tarihli 10.000,00 TL tutarındaki, … Yenibosna Şb. 17.05.2014 tarihli 9.990,00 TL tutarındaki, … Güngören Şb. 17.05,2014 tarihli 9.900,00 TL tutarındaki çekler nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ve çeklerin iptaline, müvekkilinin diğer davalı … A,Ş. yönünden “d ve e” sırasındaki çekler ile varsa bu davalıda bulunan diğer çeklere istinaden borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı …vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili ile … Matbaa- … arasında 07.01.2014 tarihli Faktoring sözleşmesinin bulunduğunu, … Güngören Şb, 10.05.2014 tarihli … nolu 10,000,00 TL ve … Güngören Şb. 17.05.2014 tarihli … nolu 9,900,00 TL tutarlı çeklerin bu sözleşme kapsamında … ‘den devir alındığını, Davacının, Sakarya İli Karasu İlçesi … Mah+ … Pafta … Ada ve … No,lu parsel sayılı taşınmazın … tarafından devir edilmemiş olması sebebiyle çeklerden dolayı borçlu olmadığının tespiti amaçlı dava açtığını, davacının dayanağı olmayan bu davaya cevap verme gereğinin meydana geldiğini, müvekkilinin faktoring firması olduğunu, iştigal konusunun da bu olduğunu, Faktoring sözleşmesi kapsamında kıymetli evrak ve çek alabilmesi için alacak kambiyo senetlerine dayalı olsa bile fatura veya alacağın bir mal veya hizmet satışından doğmuş olduğunu tevsik edici belgelerle ilişkilendirilmiş olmasının gerektiğini, müşteri … ile müvekkili arasında Faktoring sözleşmesinin imzalanmış olduğunu, davacı ile müşteri … arasında düzenlenmiş faturaların taraflarına ibraz edildiğini, bu nedenle müvekkilinin çekleri devir almasında herhangi bir sakıncanın bulunmadığını, davacı ile yapılan görüşmede ticari ilkinin varlığının teyit edildiğini, Finansal Kiralama , Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanununun 9. Maddesinin 3, Fıkrasına göre ” Bir Kambiyo senedinin ciro yoluyla faktoring şirketine devri hafinde, kambiyo senedinden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya ve olan ilişkilere dayanan ferileri faktoring firmasına karşı ileri süremeyeceğini belirterek, davacının müvekkiline yönlendirdiği davanın hukuksal yanının bulunmadığını, davacı yanın iddialarının soyut ve dayanaktan yoksun olması ile birlikte müvekkilinin kötü niyetli olmadığını ve müvekkilinin kusurundan bahsedilmeyeceğini ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; ”…Davalı tarafın çekleri çek karşılığında Sakarya ili Karasu ilçesi … Mahallesi … pafta … Ada … nolu parsel taşınmazın satışına istinaden satın alma için verilmiştir, şeklindeki defter incelenmesinden de anlaşıldığı gibi çeklerin defterlerde izlenmesi sonucunda verilen çeklerden çeklerin davacı şirket tarafından taşınmaz satışı nedeniyle verildiği, getirtilen tapu kayıtlarında ise söz konusu taşınmazın satışının davacı tarafa yapılmadığı, bu nedenle ilgili çeklerin sebepsiz kaldığı anlaşılmakla çeklerden dolayı borçlu olunmadığının tespiti ve taşınmazın devrine yönelik sözleşmenin feshi yönünde aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklinde gerekçeyle davanın kısmen kabulüne,” karar verilmiştir. Davalı … şirketi vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin çekin yasal yetkili meşru hamili olduğunu, faktoring ilişkisinin gerektirdiği dikkat ve özeni yerine getirerek temlik alınan çeke ilişkin alacağı fatura ile tevsik ederek teslim aldığını ve davalı …’e ödeme yaptığını, ileri sürülen iddialar şahsi defi’i olduğunu, bu defi’nin 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun 9/3 maddesi açık hükmü gereği iyiniyetli meşru hamil komunda olan müvekkili şirkete karşı ileri sürülmesinin mümkün olmadığını, davacının TTK’nun 790. ve 792. maddeleri kapsamında, müvekkilinin çeki iktisabında kötü niyetli veya ağır kusurlu olduğunu ispatla yükümlü olduğunu beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … A.Ş (birleşmeden önce … A.Ş) vekili istinaf dilekçesinde özetle; 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 143. Madde 5. Fıkrası gereği harçtan muaf olduklarını, Temlik eden … ve ona halefen temlik alan müvekkili şirketin, çeklerin yasal ve meşru hamili olduğunu, temlik eden şirket bir faktöring şirketi olup, bu nedenle çek temliklerinde gerekli olan yükümlülükleri yerine getirmesinin yeterli olduğunu, somut olayda tüm yükümlülüklerin yerine getirildiğini, temlik alan müvekkili şirketin kötü niyetli olduğunun ve kasten kötü niyetli bir şekilde çeki iktisap ettiğinin ispatlanamadığını beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı, Sakarya İli Karasu İlçesi … Mahallesi … pafta … Ada … nolu parselde kain taşınmazın davalı …’e satışı konusunda varılan anlaşma nedeniyle dava konusu 6 adet çekin adı geçen davalıya verildiğini ancak taşınmazın devrinin gerçekleşmemesi nedeniyle çeklerin bedelsiz kaldığını, buna rağmen davalının bu çekleri diğer davalı … şirketine devrettiğini beyan ederek, taşınmaz satışına ilişkin sözleşmenin feshi ile çeklerden dolayı davalılara borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep etmiş, Mahkemece bilirkişi raporuna itibarla davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar davalılar …ve … A.Ş (birleşmeden önce … A.Ş) tarafından istinaf edilmiştir. Mahkemece verilen kararın gerekçesinde, ”…taşınmazın satışının davacı tarafa yapılmadığı, bu nedenle ilgili çeklerin sebepsiz kaldığı anlaşılmakla çeklerden dolayı borçlu olunmadığının tespiti ve taşınmazın devrine yönelik sözleşmenin feshi yönünde aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur..” şeklinde değerlendirme yapılarak, davacı yanca ileri sürülen tüm taleplerin kabul edilmesine rağmen, hüküm kısmında davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması hüküm fıkrası ile gerekçeli karar arasında çelişki meydana getirmiş, davacının hangi talebinin hangi sebeple reddedildiği kararın gerekçesinden ve hüküm fıkrasından anlaşılamamıştır. Mahkemece verilen karar her ne kadar …A.Ş (birleşmeden önce … A.Ş) tarafından istinaf edilmiş ise de; kararın hüküm kısmı incelendiğinde, davalılar …A.Ş (birleşmeden önce … A.Ş) ile … hakkında bir karar verilip verilmediği, verildiyse hangi davalı hakkında hangi yönde karar verildiği yine anlaşılamamaktadır. Kaldı ki hükmün belirtilen hususlarda gerekçeyi de içermediği görülmektedir. Diğer yandan Mahkemece her ne kadar bilirkişi raporu esas alınarak, taşınmaz satışının yapılmaması sebebiyle çeklerin bedelsiz kaldığı kabul edilmiş ise de; hükme dayanak bilirkişi raporunda, yalnızca davacı defterlerindeki kayıtlara göre değerlendirme yapılarak çeklerin taşınmaz satış sözleşmesi sebebiyle düzenlendiği belirtilmiş ise de, hangi verilere göre bu sonuca varıldığının anlaşılamadığı, Temlik eden … ile … Tic. arasında imzalanan 07/01/2014 tarihli Faktoring Sözleşmesine istinaden … A.Ş. …’ ne ait … numaralı, 07/05/2014 keşide tarihli, 10.000,00 TL bedelli çek ile … A.Ş. Yenibosna Şubesi’ ne ait … numaralı, 9.990,00 TL bedelli çeklerin davalı … şirketine devredildiği, daha sonra davalı … A.Ş’nin (birleşmeden önce …A.Ş) bu çekleri temlik aldığı, davalı … şirketinin savunmasında, bu çekleri tevsik edici faturalar ile aldığını ileri sürmüş olması ve çeklerin fatura karşılığında alındığının bilirkişi raporunda da tespit edilmiş olması karşısında, yalnızca davacı defterlerinde mevcut kayıtlara göre çeklerin sözleşme sebebiyle düzenlendiğinin kabul edilmiş olmasından yola çıkılarak fatura içeriklerinin çeklerin düzenlenme sebebiyle uyumlu olmadığı değerlendirmesinin eksik incelemeye dayalı olduğu, Mahkemece, çeklerin taşınmaz satış sözleşmesi ile düzenlendiği hususunda başkaca hangi delillere dayanıldığının karar yerinde tartışılmadığı, çeklerin bedelsiz kaldığı yönündeki iddianın bir şahsi defi olması dikkate alınarak, bu definin davalı … şirketine ve alacağı ondan temlik alan diğer davalı şirkete karşı ileri sürülüp sürülemeyeceğinin yine karar yerinde tartışılmadığı, hükmün belirtilen hususlarla ilgili olarak gerekçeden yoksun olduğu, denetime elverişli olmayan bilirkişi raporuna göre hüküm kurulduğu, hükmün bu haliyle denetime olanak vermediği anlaşılmıştır. Anayasa’nın 138 ve 141. maddeleri uyarınca Hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler ve bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, sebepleri açıklanmalıdır. Diğer taraftan 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK’nın 27. maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kurala bağlanmıştır. Hukukî dinlenilme hakkı, Anayasanın 36 ncı maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6 ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkemeler, kararlarını somut ve açık bir şekilde gerekçelendirmek zorundadırlar. Eksik, şeklî ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma hakkının (hukukî dinlenilme hakkının), ihlâlidir. 6100 Sayılı HMK’nın 297. maddesinde de, verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmeli, hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantı da ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde, kararların doğruluğunun denetlenebilmesi mümkün olacaktır. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297/2 maddesi uyarınca, mahkeme kararlarının, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi zorunludur. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve Kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir (Hukuk Genel Kurulu – 2007/14-778 E, 2007/611 K, Dairemizin 01.04.2008 gün ve 2007/38353 Esas, 2008/7142 Karar sayılı ilamı). Mahkemece yapılacak iş; yeniden oluşturulacak bir bilirkişi heyetine dosyanın tevdii ile tarafların iddia ve savunmaları dikkate alınarak yukarıda belirtilen hususlar gözetilmek suretiyle bir rapor aldırılıp, varılacak sonuca göre verilen kararın somut ve açık bir şekilde gerekçelendirilmesidir. Diğer yandan, 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 143/6. maddesinde “Bu Kanun kapsamında kurulan varlık yönetim şirketleri ile 4743 sayılı Malî Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun bu Kanunla yürürlükten kaldırılan 3 üncü maddesinin yedinci fıkrası uyarınca Kurulun çıkarmış olduğu yönetmelik kapsamında kurulan varlık yönetim şirketlerinin yaptıkları işlemler ve bununla ilgili olarak düzenlenen kâğıtlar, kuruluş işlemleri de dâhil olmak üzere kuruldukları takvim yılı ve bunu izleyen beş yıl süresince 488 sayılı Damga Vergisi Kanununa göre ödenecek damga vergisinden, 492 sayılı Harçlar Kanununa göre ödenecek harçlardan, her ne nam altında olursa olsun tahsil edilecek tutarlar 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu gereği ödenecek banka ve sigorta muameleleri vergisinden, kaynak kullanımını destekleme fonuna yapılacak kesintilerden ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 39 uncu maddesi hükmünden istisnadır.” hükmü bulunmaktadır. Bu hükme göre 5411 sayılı kanun kapsamında kurulan … Şirketlerinin yapmış oldukları işlemler şirketlerin kuruluşlarından itibaren 5 yıl boyunca harçtan istisna tutulmuştur. Buna göre davalı … yönetimi şirketinin kuruluşundan itibaren 5 yıllık sürenin geçtiği dikkate alınarak, yeniden istinaf yoluna başvurulması halinde gerekli harçlar tamamlattırıldıktan sonra dosyanın gönderilmesi gerekmektedir. Yukarıda açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesince esasa münhasır delil toplanmadan, eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesinin, usul ve yasaya aykırı olması ve ilk derece mahkemesi kararının tüm istinaf sebepleriyle birlikte değerlendirilmesinin gerekmesi karşısında, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün bulunmamakla 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince davalı … şirketi vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davalı … vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile;2- Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/06/2017 tarih, 2014/557 E. 2017/567 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı … tarafından peşin olarak yatırılan 1100,00 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine,5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,6- İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 15/03/2022