Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/945 E. 2022/507 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/945
KARAR NO: 2022/507
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/03/2018
NUMARASI: 2017/303 E. – 2018/285 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 31/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının, …’a ait özel okulda öğretmen olarak görev yaptığı sırada MEB tarafından düzenlenen meslek içi özel eğitim kursuna gönderildiğini, bu kursa gönderilmesi karşılığında davacı tarafça taahhüt imzalatıldığını ve 17/02/2015 tarihli, 15.000,00 TL bedelli senet düzenlendiğini, söz konusu eğitimin bütün giderlerinin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından karşılandığını ve … tarafından herhangi bir gider yapılmadığı halde söz konusu senedin borç senedi gibi ciro edildiğini, davalı tarafından Gebze … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takibi üzerinden işleme konulduğu halde davacının söz konusu senet yönünden herhangi bir borcunun olmadığı ileri sürülerek davacının, davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi talep edilmiştir. İlk derece mahkemesince; “Mahkememizce yapılan açık yargılama sırasında taraflarca gösterilen ve toplanan delillerden; davacı vekilinin dava dilekçesi ve sözlü beyanlarına, davalı vekilinin cevap dilekçesi, icra dosyası, müzekkere yanıtları ve tüm dosya kapsamına göre; davalının Gebze .. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyasında davalı aleyhine kambiyo senetlerine mahsus takip yaptığı, takibe konu bononun keşidecisinin davacı borçlu …, lehtarının … (Özel … Merkezi), cirantaların …, davalı alacaklı … olduğu, davacı borçlu keşidecinin hamil olan davalı alacaklı cirantaya karşı açtığı menfi tespit davasında takibe konu bononun teminat olarak verildiğini ileri sürdüğü, senet metninde söz konusu bononun teminat olarak verildiğinin belirtilmediği, davalı cirantanın temel ilişkinin tarafı olmadığı, şahsi defilerin iyi niyetli cirantaya karşı ileri sürülemeyeceği, davalının iyiniyetli olmadığının davacı tarafça ispat edilemediği, dinlenen davacı tanığının ifadelerinden davalının davaya ve takibe konu bononun lehdara teminat olarak verildiğini bildiği ve bile bile aldığını ispat edemediği, tüm bu sebeplerle davacının davasını ispat edemediği kanaatine varılarak reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Davacı …’nun, dava konusu kambiyo senedinin lehdarı olan …’a (özel mucize çocuk özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi) ait özel okulda 09.09.2014 ve 16.05.2016 tarihleri arasında eğitici öğretmen olarak görev yaptığını, öğretmenliğe devam ettiği sırada 23.03.2015 tarihinde çalıştığı okul tarafından, M.E.B. Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen ”meslek içi özel eğitim kursuna” gönderildiğini, bu kursa gönderilmesi karşılığında okul sahibi … tarafından müvekkiline 17.02.2015 tarihinde bir taahhütname imzalatıldığını, bu taahhütnamede müvekkilinin, Milli Eğitim Bakanlığının düzenlediği kursa katıldıktan sonra beş (5) yıl boyunca aynı okulda öğretmenlik yapması, beş yıldan önce okuldan ayrılması halinde 15.000,00 TL ceza ödeyeceğinin taahhüt altına alındığını, bu taahhütte cezai şart olan 15.000,00 TL için 17.02.2015 tarihli bir kambiyo senedi düzenlendiğini ve bu senedin taahhüdün ihlali halinde işleme konulacağının beyan edildiğini, söz konusu taahhütte senedin, teminat senedi olduğu ve taahhüdün ihlali halinde işleme konulacağı açıkça beyan edilmesine rağmen, senet lehdarı tarafından kötü niyetli olarak taahhütten bağımsız bir borç senedi olarak düzenlendiğini ve sonrasında ciro edilerek işleme konulduğunu, senedin ve dolaysı ile cezai şartın dayanağı olan meslek içi özel eğitim kursunun, bütün giderlerinin M.E.B. tarafından karşılandığını, müvekkilinin öğretmen olması sebebi ile haksız rekabetten söz edilemeyeceğini, özel okulun işveren sıfatı ile baskı altında almış olduğu taahhüdün ve taahhüde konu cezai şartın hiç bir geçerliliği olmadığını, senedin geçersiz olduğunu, -Talimatla ifadesi alınan tanıklarının ifadeleri ile davalının teminat senedi olduğunu bildiğinin ispatlandığını, Davalı …’nın Facebook hesabındaki resimlerde de okul fotoğraflarının olduğunu, davalı …’nın dava dışı üçüncü kişiye ait okulda daha önce ve halen çalıştığının sabit olduğunu, senedin teminat senedi olduğunu bertaraf etmek için cirolanıp icra takibine konu edilmesinde davalı ve dava dışı üçüncü kişinin kötü niyetle hareket ettiğinin sabit olduğunu, hukuka aykırı kararının istinaf incelemesi neticesi kaldırılarak davanın istinaf mahkemesinde yeniden görülmesine ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçeyle, davanın reddine karar verilmiştir. Davaya konu bono nakden kaydını içermekte olup; bu kayıt karşısında bedelsizlik bakımından açılan menfi tespit davasında da ispat yükü davacı borçludadır. Bedelsizlik iddiası, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı TTK) 687. maddesi anlamında bir kişisel def’idir. Bedelsizlik bir kişisel def’i olduğundan düzenleyen tarafından kural olarak ancak senet lehtarına karşı ileri sürülebilir. Ancak borçlu, hamilin senedi bilerek kendi zararına devraldığını kanıtlamak şartıyla hamile karşı da bedelsizlik def’ini ileri sürebilir. Açılan menfi tespit davası senet lehtarı olan …’a açılmadığı, hamile karşı açıldığı bu durumda hamilin kötüniyetli olduğunun ispatının davacı üzerinde olduğu anlaşılmıştır. Bedelsizliğe dayalı menfi tespit davasının yasal dayanağı 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 77 vd. maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşmedir. Zira kambiyo senetlerinde geçerli olan mücerretlik (soyutluk) ilkesi gereğince, temel alacağın mevcut olmaması veya geçersiz olması, kambiyo senedinin hükümsüzlüğü sonucunu doğurmamakta; buna karşılık temel ilişkideki sakatlık, kambiyo borçlusuna, borçlu olmadığının tespitiyle birlikte, alacaklıya karşı sebepsiz zenginleşme def’ini dermeyan etme hakkını vermektedir. Kambiyo senedinin düzenlenmesinde en önemli unsur temel alacağın varlığıdır. Ancak temel alacağın senedin tanzimi anında mutlak surette varlığı gerekli değildir. Başka bir deyişle kambiyo senedinin metninde muayyen bir meblağın yazılması gerekli ise de bu husus temel alacağın da muayyen olmasını gerektirmez; temel alacak doğduğu anda, senette yazılı olan miktardan az ise, senet kısmi bedelsizliğe uğrar (İnan, s. 45). Bu itibarla taraflar arasında temel ilişkinin varlığına rağmen, temel alacağı doğmamış ancak doğması mümkün ya da şarta bağlanmış bir alacak için veyahut da cezai şarta ilişkin olarak kambiyo senedi düzenlenebilir. Bu şekildeki bir alacağa bağlı olarak düzenlenen senet, vadesi gelmesine rağmen alacak doğmamışsa, o an için bedelsizdir. Fakat bu bedelsizlik geçici bir süre için olup, alacak doğunca senedin bedelsizliği alacak miktarı kadar ortadan kalkacaktır (Ertekin, Erol/Karataş, İzzet: Uygulamada Ticari Senetler, Ankara, 1998, s. 693). Bu kapsamda kambiyo senedinin teminat amacıyla verildiği iddiası da temelinde bedelsizliğe dayalı bir iddiadır. Davaya konu bono nakden kaydını içermekte olup; bu kayıt karşısında bedelsizlik bakımından açılan menfi tespit davasında da ispat yükü davacı borçludadır. Hamil olan davalı …’nın bu bonoyu davacının zararına, kötüniyetle iktisap ettiğinin (TTK 687, 778/1-a) ispatının davacı tarafta olduğu, davacının tanık dinlettiği ancak tanıkların …’nın kötüniyetli olduğuna ilişkin yeterli beyanlarının bulunmadığı, yemin deliline dayanılmamış olduğu, bedelsizlik iddiası düzenleyen/keşideci davacı ve lehtar davalı arasındaki temel ilişkide şahsi def’i olup, davanın tarafları dışındaki iyiniyetli 3. kişilere karşı ileri sürülemeyeceğinden ve davalının kötüniyetli olduğu kanıtlanamadığından davacı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.Dosya içeriğine, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/03/2018 tarih ve 2017/303 E., 2018/285 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 71,80 TL harcın mahsubu ile bakiye 8,90 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine,3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 31/03/2022