Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/940 E. 2022/486 K. 24.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/940
KARAR NO: 2022/486
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/06/2018
NUMARASI: 2017/351 E. – 2018/775 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı vekili 12/04/2017 tarihli dava dilekçesinde özetle; davalı şirket tarafından müvekkili aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyası ile 15/03/2013 vaade tarihli 550.000,00 TL ve 10/09/2013 vaade tarihli 90.000,00 TL’lik bonolardan dolayı 640.000,00 TL asıl alacak üzerinden icra takibi yapıldığını, söz konusu bonolardaki imzaların müvekkiline ait olmadığını, müvekkili tarafından davalıdan takibe konu bonolar kapsamında herhangi bir borç alınmadığını, bu sebeplerle müvekkilinin Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyasında borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İcra takibine konu edilen bonolardaki imzanın davacıya ait olduğunu, bononun mahiyeti gereği temel ilişkiden bağımsız olarak borç ikrarını içerir belge olduğunu, bu sebeplerle yasal yasal dayanağı bulunmayan davanın reddi ile %20 tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davacı tarafından davalı şirket aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyasına konu edilen 550.000-TL ve 90.000-TL’lik bonolardaki imzaların kendisine ait olmadığından bahisle menfi tespit davası açtığı, gerek 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/258 esas sayılı dosyası için düzenlenen ATK raporları, gerekse mahkememiz dosyası için aldırılan ATK raporu ile üç kişilik heyet raporuna göre her iki bonodaki imzanın da davacı …’a ait olduğu, raporların birbirini teyit ediyor olması nedeniyle davacı tarafından açılan menfi tespit davasının reddine, mahkememizce verilen tedbir kararının teminat yatırılmadığı için infaz edilmediği dikkate alınarak davalı tarafın tazminat talebinin reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: 1-Davalı şirket yetkilileri … ve … tarafından müvekkilinin alacaklı görünen şirkete hiç bir borcu olmadığı halde imzaladığı iddia edilen iki adet bono dayanak gösterilerek hakkında dava konusu icra dosyasından icra takibi başlatıldığını, müvekkili …’ın tüm mal varlığına haciz konulduğunu, müvekkilinin bu senetleri imzalamadığını,2- Davalı şirket ile müvekkilininde içinde olduğu mirasçı hissedarlar arasında murislerinden miras kalan İstanbul Bağcılar … mahallesi … parsel nolu arsaya inşaat yapmak üzere kat karşılığı inşaat yapımı için anlaşmaya varıldığını ve Bakırköy …Noterliği 13.02.2007 tarih 4332 sayılı düzenleme şeklinde Gayrimenkul Satış vaadi Sözleşmesi imzalandığını, Sözleşmeye göre davalı şirketin, İstanbul Bağcılar… … pafta … parsel nolu taşınmazda projesine uygun olarak inşaat yapıp 40 ay sonrada teslim etmeyi taahhüt ettiğini, 3- Davalı şirketin inşaatı projesine ve ruhsatına uygun yapmamasından dolayı taraflar arasında ihtilaflar yaşandığını ve diğer hissedarların, davalı şirkete ait bağımsız bölüm üzerine (… nolu dükkan) hissedar … lehine diğer hissedarlar adına da olmak kaydı ile ipotek konduğunu, ipotek sözleşmesinde alacaklı … gözükse de, aslında tüm hissedarların ipoteği olduğunun da belirtildiğini, taraflar arasında imzalanan 12.9.2011 tarihli İpotek Sözleşmesi’ne istinaden tapuda tesis edilen 500.000,00 TL bedelli 1. Derecede 1. Sırada ipoteği lehdar …’ın kaldırmadığını, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluna başvurduğunu, buna çok sinirlenen şirket yetkililerinin ise müvekkilini ve … ölümle tehdit ettiklerini, 4- İpotek sözleşmesine ve kat karşılığı inşaat sözleşmesine aykırılık varken ve arsa sahipleri lehine tesis edilmiş ipoteğin paraya çevrilmesi talep edilmiş ve müvekkili ile …’ın, ipoteğin paraya çevrilmesi takibini geri çekmesi-yolunda tehdit ediliyorken, yani taraflar arasında derin ihtilaflar söz konusu iken, davalı şirket ortaklarının aynı tarihte müvekkiline 1 ay içinde toplam 640.000,00 TL nakit, tamamı elden olmak üzere ödeme yapması ve müvekkilinden iki adet bono almasının hayatın olağan akışına aykırı bir durum olduğunu, 5- Müvekkilinin, davalı şirkete ileride sadece tapusunu alacakları 25 nolu dairenin teminatı olmak üzere 90.000,00 TL’lik bir bono imzalayarak verdiğini, bu bononun da, şirket ortaklarından …’e teslim edildiğini, bu bononun icra takibine konu edilen bonolardan olmadığını, 6- İcra takibi ödeme emrini alan müvekkilinin derhal Bakırköy 6, İcra Mahkemesi 2015/13 nolu dosyadan borca itiraz ve imza itirazı davası açmış olup söz konusu mahkeme yargılamasında bonolardaki imzalar yönünden imza incelemesi yapıldığını, dosyada 2 adet bilirkişi raporu alındığını, ilk raporda, imzanın müvekkili eli ürünü olmadığı yönünde, ikinci raporda ise imzanın müvekkilin eli ürünü olabileceği yönünde (kesin değil kanaat raporu)kanaat bildiren rapor verildiğini ve ağır ceza mahkemesinde devam eden dava beklenmeden hatalı olarak icra mahkemesince itiraz davasının red edildiğini, hatalı red kararının bozulması talebi ile istinaf mahkemesine taşındığını,7- Davalıların, şirketleri hakkında açılan ipoteğin paraya çevrilmesi davasını geri çektirmek için baskı unsuru olarak kullanmak üzere icra takibi yapan şirket yetkilileri … ve … hakkında yapılan şikayet üzerine Bakırköy 6.Ağır Ceza Mahkemesinde 2015/258 nolu dosyada dava açılmışsa da, birbiri ile çelişkili iki bilirkişi raporundan, grafoloji uzmanı üniversitelerden veya polis kriminal laboratuvarından iki farklı rapor arasındaki çelişki giderilmeden hatalı bir şekilde beraat kararı verildiğini, karara karara karşı istinaf yolu ile itiraz edildiğini, 8- Ağır ceza mahkemesinde şirket yetkilileri ve tanıkların dinlendiğini, ortaklardan sanık …’in “Benim katılana ödediğim paraların karşılığı olarak ortaklarım senetleri aldı” dediğini, oysaki icra takibinin kendi adına değil şirket adına açıldığını, senedi aldığını iddia ettiği ortağı …’in ise, böyle bir senet almadığını, böyle bir borç almadığını ağır ceza mahkemesine beyan ettiğini, şirketin ortaklarından …’un da, ağır ceza mahkemesindeki tanık beyanında arsanın var olan vergi borçlarını ödediklerini söylese de sözleşmeye göre tüm vergi borçlarını zaten şirketin ödemeyi üstlendiğini, 9- Ara ara verilen paraların teminatı olarak senetlerin verildiğini beyan eden …’un beyanlarına göre ise teminat olarak alınan bir senetten bahsedilerek senedin talil edildiğini, bu durumda davalı tarafın alacağının miktarını ispat etmekle mükellef olduğunu,. 10- Ortaklardan …’in ağır ceza mahkemesinde tanık sıfatıyla ifade verdiğini, kendisinin, müvekkiline bizzat iade etiği 90.000,00 TL’lik icra takibi dışında, gerçekten müvekkilinin imzaladığı senetten bahsettiğini ve bu senedi kendisinin müvekkilinden alıp sonrasında da bizzat yine kendisinin müvekkiline iade ettiğini, icra takibine konu iki adet senedin bu borçla ve …’in aldığı 90.000,00 TL’lik bono ile ilgisi olmadığını, icra takibine konu olan iki adet senet ile ilgili ise bilgim yoktur dediğini, bu büyüklükte bir borc verilse idi ve alacak olsa idi şirket ortağının haberinin mutlaka olacağını, 11- İcra takibine konu iki adet bono incelendiğinde lehdar dışındaki. tüm yazıların (bedel, keşideci keşidecinin adresleri) farklı yazı karakterleri ile farklı kişilerin olduğu görülecektir ki, bonoların aynı anda düzenlendiğinin dendiğini ve düzenleme tarihleri olarak ta 10.7.2013 tarihinin gözüktüğünü, bu tarihte taraflar arasında ipoteğin paraya çevrilmesi ve inşaattaki eksikliklerden dolayı ihtilaf bulunduğunu, böyle bir borç alınıp bono verilemeyeceğini, zaten tüm yazıların farklı ellerle yazıldığını, bonolardaki imzalarında birbirleri ile benzeşmediğini, 12- Alacaklı olduğunu iddia eden şirketin ticari defterlerinin incelenmesinin talep edildiğini, ancak böyle bir incelemenin mahkemece yapılmadığını, bu incelemede, bu tarihte şirket kasasında bu miktarda bir nakit para varmıdır? alınan senetler şirket ticari kayıtlarında alacak olarak gözükmekte- midir sorularının cevaplanacağını, şirket ortaklarından …’in, kesinlikle şirketten böyle bir paranın çıkmadığını ve ticari kayıtlarda da böyle bir alacak borç ilişkisinin görünmediğini beyan ettiğini, yapılacak bilirkişi incelemesi ile de bu hususun ortaya çıkacağını, 13- Gerek icra mahkemesi davasında gerekse ağır ceza mahkemesinde devam eden davaların neredeyse tamamına müvekkili …’ın asaleten katıldığını ve borcu olmadığını böyle bir senet imzalamadığını her fırsatta beyan ettiğini, davalı şirket yetkililerinin ise ağır cezadaki ifade duruşmalarının haricinde hiç bir duruşmaya katılmadıklarını, 640.000 TL alacağı olan bir tarafın hiç bir duruşmaya katılmamasının, borçlu olmadığını iddia eden tarafın ise neredeyse tüm yargılamalara bizzat katılmasının aslında maddi gerçeği ve müvekkilinin nasıl bir. mağduriyetin. içine düşürüldüğünü açıkça kanıtladığını, 14- Taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunu, müvekkilinin diğer mirasçılarla birlikte murisinden miras kalan arsalarına sözleşmeye istinaden davalı şirket inşaat yaptığını ve bu ilişki sebebiyle taraflar arasında ilişki doğduğunu, davalı tarafında bu ilişki sebebiyle borç para verdiğini beyan ettiğini, bu sebeple kambiyo senedinin mücerretlik iddiasına dayanılamayacağını, davalının ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılması ve tanıklarının dinlenmesi gerekli iken delillerinin toplanmadan karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebi olduğunu, 15- Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013-19-1409 Esas, 2015-385 Karar sayılı kararında da açıkça ispat yükünün yer değiştirmesinin vurgulandığını, ekte tam metninde sunulan bu kararda, ispat yükünün kural olarak senedin bedelsiz olduğunu iddia den tarafa ait olduğunu, ancak bir defa mal alışverişine dayandığını malen kaydı ile veya bir alacak borç ilişkisine dayandığı nakden kaydıyla senede yazılmışsa artık buna uymak gerektiğini, borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa bu durumda ispat yükünün davalı durumunda olmasına rağmen alacaklıya düşeceğini, 16- Taraflarınca, delil listelerinde tanık dinlenmesi, ticari defterler üzerinde bilirkişi incelemesi talep edildiğini, ancak delillerinin toplanmadığını, aynı şekilde birisi bizzat şirket ortağı olan tanıklarının dinlenmediğini ve hatalı red kararı verilerek müvekkilinin mağdur edildiğini belirterek, yukarıda arz ve izah edilen sebeplerle dosyanın bir kez de mahkemece incelenerek usul ve esas yönünden hatalı kararın istinaf talepleri doğrultusunda esastan bozularak kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, İİK’nın 72. maddesi gereğince açılan menfi tespit davasıdır. Davacı vekili davalı şirket tarafından müvekkili aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … takip sayılı dosyası ile 15/03/2013 vaade tarihli 550.000,00 TL ve 10/09/2013 vaade tarihli 90.000,00 TL’lik bonolardan dolayı 640.000,00 TL asıl alacak üzerinden icra takibi yapıldığını, söz konusu bonolardaki imzaların müvekkiline ait olmadığını, müvekkili tarafından davalıdan takibe konu bonolar kapsamında herhangi bir borç alınmadığını, bu sebeplerle müvekkilinin Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyasında borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini, davalı vekili, İcra takibine konu edilen bonolardaki imzanın davacıya ait olduğunu, bononun mahiyeti gereği temel ilişkiden bağımsız olarak borç ikrarını içerir belge olduğunu, bu sebeplerle yasal yasal dayanağı bulunmayan davanın reddi ile %20 tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, iş bu karar davacı vekilince istinaf edilmiştir. Davalı şirket tarafından davacı aleyhine, 15/03/2013 vaade tarihli 550.000,00 TL ve 10/09/2013 vaade tarihli 90.000,00 TL bedelli bonolar için, 640.000,00 TL asıl alacak üzerinden Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyasında icra takibi yaptığı, davacı tarafça takip konusu 550.000,00 TL bedelli senetteki imzaya itiraz dilmesi üzerine, 6. İcra Hukuk Mahkemesi 2015/ 13 E. sayılı dosyasında görülen davada mahkemece, söz konusu senet için önce, 25.05. 2015 tarihli Adli Tıp Uzmanından alınan raporda senet üzerindeki imzaların … eli ürünü olmadığı tespit yapılmış, itiraz üzerine Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinden alınan 24.08.2016 tarihli raporda senet üzerindeki imzaların davacı … eli ürünü olduğu tespiti yapılmış, raporlar arasındaki çelişki üzerine Adli Tıp Kurumu Genişletilmiş Uzmanlar Kurulundan alınan 02.02.2016 tarihli raporda çelişkinin giderilerek senetteki imzaların … eli ürünü olduğu tespiti yapıldığı görülmüştür. Davacının şikayeti sonucunda Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/258 esas sayılı dosyasında davalı şirket temsilcisi … aleyhine resmi belgede sahtecilik suçundan dava açılmış, yapılan yargılama sonucunda 550.000,00 TL’lik bonoda mevcut imzanın borçlu …’a ait olduğu tespit edilerek sanığın beraatine karar verilmiş, söz konusu karar kesinleşmiştir. Ayrıca iş bu istinaf incelemesi yapılan dosyada da, mahkemece, 90.000,00 TL’lik bono ile ilgili olarak ATK tarafından düzenlenen 01/02/2018 tarihli raporda bonodaki imzanın … eli ürünü olduğunun belirlendiği, davacı tarafın yapmış olduğu itiraz üzerine, mahkemece 3 kişilik bilirkişi heyetine tevdii edilerek alınan 18/06/2018 tarihli ayrıntılı raporda “15/08/2013 vaade tarihli 550.000,00 TL bedelli ve 10/09/2013 vaade tarihli 90.000,00 TL bedelli iki senet üzerindeki imzaların davacı … eli mahsülü olduğu tespiti yapıldığı, anılan bilirkişi raporlarının dosya kapsamına uygun ve içerik olarak yeterli teknik ve bilimsel içerikte oldukları anlaşılmakla dava konusu senetler altındaki imzaların davacı elini ürünü olduğuna dair mahkeme değerlendirmesinde hukuka aykırılık görülmemiş, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir. Senetteki imzanın inkarı halinde imzanın borçluya ait olduğunu ispat yükü belgeyi elinde bulunduran senet alacaklısına aittir. Yargılama sırasında takibe konu senedin kaybolmuş olduğu tespit edildiğinden davalılar imzanın davacı borçlu şirket yetkilisine ait olduğunu ispatlayamamıştır. İmzada sahtecilik iddiası kambiyo senetlerinde mutlak defi olup, lehdar ve ciro yolu ile hamil olan cirantalara ve son hamile karşı ileri sürülebilir. (Yargıtay 11. HD 2020/5093 E. 2021/5318 K.) Somut olayda dava konusu senetler üzerindeki imzaların davacı eli ürünü olduğu bilirkişi raporlarıyla sabit olup davalı taraf, kendi yükümlülüğündeki ispatı gerçekleştirmiştir. Bu durumda davacının senetlerin bedelsiz olduklarını dava değeri itibarıyla kesin delille kanıtlaması gerekmektedir. Zira bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir. İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanacaktır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir. Diğer bir değişle, alacaklı olduğunu iddia eden kişi borcunun dayandığı hukuki sebebi ve onun geçerli olduğunu ispat etmek zorundadır. Ancak alacaklı bonoya dayalı alacağını talep ettiğinde ispat soyutluğu karinesi sebebiyle sebep göstermek zorunda değildir. Alacağını bonoyu sunarak iddiasını ispatlamış kabul edilmektedir. Artık borcunun olmadığını ispatlamak zorunda olan borçludur. Bu açıklamalar ışığında dosya kapsamı itibarıyla HMK’nın 200. ve 201. maddelerine göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Dava konusu senetlerin yasal olarak belirlenen miktarın üzerinde olduğu, borcu ortadan kaldıran sebeplerin yazılı belge(senetle) ispatının zorunlu olduğu, davacı tarafın senede karşı senetle ispat kuralı gereği, dava konusu senetlerle ilgili olarak borçlu olmadığını, ancak yazılı belge ile ispat edebileceği, fakat davacı tarafça yazılı ve kesin bir delil sunamadığı, her ne kadar davcı vekili tanık deliline dayanmış ve mahkemeden tanıklarının dinlenilmesini talep etmişse de, 6100 Sayılı HMK’nın 201. maddesi gereğince senetle ispat zorunluluğu varsa, ancak karşı tarafın muvafakatıyla tanık dinlenebileceği, davalının ise tanık dinletilmesine muvafakat vermediği, davacı tarafın, bunun dışında dava konusu senetlerden dolayı borçlu olmadığını kesin delille kanıtlayamadığı, senet karşısında davacının istinaf başvurunda öne sürdüğü vakıaların kambiyo senetlerinin mücerretliği ilkesi karşısında dinlenemeyeceği, sonuç olarak yukarıda yapılan açıklamalar ışığında ilk derece mahkemesince açıklanan ve benimsenen sebeplerle dosya içeriğine, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda İlk Derece Mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/06/2018 tarih ve 2017/351 E., 2018/775 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine,3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 24/03/2022