Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/937 E. 2022/375 K. 15.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/937 Esas
KARAR NO: 2022/375
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 26/04/2018
NUMARASI: 2017/260 E. – 2018/161 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka İtibarının Kaybı Nedeniyle Tazminat İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili asıl dava dilekçesinde özetle; Müvekkiline ait TPE nezdinde kayıtlı … nolu ”…” ibareli 35.sınıfta tescilli markasının bulunduğunu, buna ilişkin müvekkili tarafından 2011 tarihinden itibaren www…com ve www…com.tr alan adlarında faaliyet gösterdiğini, davalının ise müvekkilinin marka hakkına tecavüz eder şekilde www…com.tr alan adını aldığını, müvekkiline ait olan etesettür ibareli markaya tecavüz edilerek müvekkiline ait markanın kendi alan adı olan www…com.tr ve www…com siteleriyle karışıklığa mahal vereceği açık olan www…com.tr alan adına sahip internet sitesi üzerinden kullanılarak marka hakkına tecavüzün gerçekleştiğini beyan ederek marka hakkına tecavüzün tespitine, önlenmesine, haksız rekabetin tespiti ve önlenmesine, 20.000 TL maddi, 50.000,00 TL manevi, 5.000,00 TL itibar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili birleşen davada dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin ülke çapında tanınan etesettür markasını 25. ve 35 marka eşya sınıflarında tescil ettirmek için 03.12.2011 tarihinde TPE’ye başvuruda bulunduğunu, müvekkilinin pazarlama ve tanıtım faaliyeti sonucunda tescil edildiği tarihten bu zamana kadar geçen 6 yıllık zaman içerisinde sektöründe tanınan ve bilinen öncü bir marka haline geldiğini, davalının müvekkilinin markası ile birlikte sahibi olduğu www…com ve www…com.tr alan adlarına çok benzer olan www…com.tr alan adını kullanarak müvekkilin marka hakkına tecavüz ettiğini beyan ederek davalı adına … tescil numarası ile tescilli bulunan ”…” ibareli markanın 35. Emtia sınıfı bakımından hükümsüzlüğüne karar verilmek suretiyle sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir. Asıl davalı cevap dilekçesinde özetle; Müvekkiline ait internet sitesi ile davacı tarafa ait markanın karıştırılma imkanı bulunmadığını, sektörde tesettür kelimesinin satışa sunulan fiyim çeşidini ifade edecek şekilde yaygın olarak kullanıldığını ortalama alıcılar ve tüketiciler nezdinde birbiri ile iltibas yaratma, aynı ticari işletme veya gruba ait birbiri ile bağlantılı markalar olarak algılanma ihtimali bulunmadığından haksız rekabetin söz konusu olmadığını beyan ederek haksız ve mesnetsiz davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen davada davalı cevap dilekçesinde özetle; Davacıya ait tescilin 35. sınıf ve sadece reklamcılık, pazarlama ve halkla ilgili hizmetler ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri dahil büro hizmetleri, iş yönetimi, iş idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, ticari ve sınai ürünler için eksperlik hizmetleri, açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetlerini kapsadığını, dolayısıyla davacı şirketin elektronik ortamdan e tesettür giyimi de dahil olmak üzere hiçbir ürünü satma hakkı bulunmadığını, Bakırköy 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2016/16 esas sayılı dosyasında tarafların aynı olduğunu beyan ederek davanın birleştirilmesini, neticede davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince, “Öncelikle birleşen dava değerlendirilerek; hükümsüzlüğü talep edilen davalı adına … tescil numarası ile tescilli bulunan ”…” ibareli markanın, davacı adına tescilli ”…” markası ile iltibas oluşturduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı adına kayıtlı markanın 35.sınıf emtia yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmiş, asıl davanın ise; davalı tarafın markasının tescilli olması ve bu nedenle hükümsüz sayılıncaya kadar markayı kullanma hakkına sahip olması nedenlerine dayanılarak davanın reddine,” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Asıl davanın reddine karar verilmiş olmasının hatalı olduğunu beyan edip, dava dilekçesinde ileri sürdüğü hususlara benzer açıklamalarda bulunarak; davalının, müvekkiline ait markanın kendi alan adı olan www…com.tr ve www…com siteleriyle karışıklığa mahal vereceği açık olan www…com.tr alan adını kullanarak marka hakkına tecavüz ettiğini, davalının kötü niyetli olduğunu, davalının davacıyla aynı faaliyet kolunda, yani tesettür giyim konusunda satış faaliyeti yaptığını, markaya yönelik alan adlarının halk tarafından karıştırılma ihtimali olduğunu ve tecavüzün varlığının bilirkişi raporları ile de sabit olduğunu, davacının üstün hak sahibi olduğunu, Mahkemece tanıkların dinlenmediğini, zarar konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılmadığını beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Asıl dava, davalının, adına kayıtlı ”www…com.tr” alan adını kullanmak suretiyle, davacı adına kayıtlı ”www…com” ve ”www…com.tr” isimli internet alan adlarıyla ve dolayısıyla davacı adına kayıtlı ”…” ibareli markayla iltibasa yol açarak marka hakkına tecavüz edildiği iddiasıyla marka hakkına tecavüzün tespiti ve önlenmesi ile haksız rekabetin tespit ve önlenmesi, maddi, manevi ve itibar tazminatlarının davalıdan tahsiline yöneliktir. Ancak asıl davanın konusu, internet alan adının kullanımı suretiyle marka hakkına tecavüz olmasına rağmen, Mahkemece ilgisiz bir şekilde, davalı markasının tescilli olduğu ve hükümsüz kılınıncaya kadar davalının meşru kullanım hakkına sahip olacağından bahisle asıl davanın reddine karar verilmiştir. Mahkemece asıl davada verilen karar yalnızca davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Dosyaya bilişim uzmanı bilirkişi tarafından sunulan 31.01.2016 tarihli bilirkişi raporu, tarafların iddia ve savunmaları ile toplanan delillere göre; ”www…com.tr” isimli internet alan adının … adına 22.04.2011 tarihinde oluşturulduğu, ”www…com.tr” alan adının ise davalı adına 15.09.2015 tarihinde oluşturulduğu, her iki sitenin de tesettür giyim konusunda satış faaliyeti yaptığı, sitelerin içerisinde ve özellikle ana sayfalarında bulunan ürün guruplarının baş örtüsü, eşarp, elbise, pardesü, ferace vb. ürünler olarak benzerlik gösterdiği, TPMK kayıtlarına göre, davacı tarafa ait … tescil no’lu ”…” markasının 35. sınıfta 03.12.2011 tarihinden itibaren kayıtlı olduğu, tarafların aynı sektörde faaliyet gösterdiği, birleşen davada davalı adına … tescil numarasıyla kayıtlı ”…” markasının iltibas sebebiyle 35. sınıf yönünden hükümsüzlüğüne karar verildiği ve karara karşı istinaf yoluna başvurulmadığı hususları gözetilerek, dava tarihinde yürürlükte olan ve somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı KHK’nın 9/2-e maddesi uyarınca, ”…işareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılması.” suretiyle davalının davacının marka hakkına tecavüzde bulunduğu gözetilmek suretiyle tazminat hesabına esas olmak üzere, dosyaya rapor sunmuş olan bilirkişi heyetine bir de mali bilirkişi eklenerek maddi tazminatın hesaplanması amacıyla ek rapor aldırıldıktan sonra varılacak sonuca göre bir karar verilmesi, ayrıca haksız rekabetin varlığı yönünden iddia ve taleplerin karar yerinde tartışılması gerekmesine rağmen belirtilen hususlar gözetilmeden karar verilmesi hatalı görülmüştür. Yukarıda açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesince esasa münhasır delil toplanmadan, eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesinin, usul ve yasaya aykırı olması ve ilk derece mahkemesi kararının tüm istinaf sebepleriyle birlikte değerlendirilmesinin gerekmesi karşısında, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün bulunmamakla 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a/6. maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile; 2-Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 26/04/2018 tarih, 2017/260 E. 2018/161 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a/6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 7- Bakırköy …İcra Dairesi’nin … esas icra takip dosyasına yatırmış olduğu 11.380,53 TL teminatın 2004 Sayılı İİK’nun 36/5. maddesi gereğince yatıran davacı tarafa talebi halinde İADESİNE, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 15/03/2022