Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/933 E. 2022/694 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/933
KARAR NO: 2022/694
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 12/04/2018
NUMARASI: 2017/313 E. 2018/152 K.
DAVANIN KONUSU: Fikrî ve Sınaî Hakları Kanunundan Kaynaklı (Tecavüzün Tespiti İstemli)İSTİNAF
KARAR TARİHİ: 21/04/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …’nın dikkat eksikliği ile öğrenme güçlüğü çeken çocuklar üzerinde uzun yıllara dayalı, gerek akademik, gerekse tedavi süreçlerine yönelik çalışmalarının neticesinde oluşturduğu yasal tüm hakları kendisine ait olan … isimli eserlerin, davalılar tarafından üretilerek piyasaya arz edilen … Geliştirme kitaplarında kullanılması sebebiyle müvekkilinin FSEK’den kaynaklanan haklarına tecavüz ederek, haksız rekabete sebep olan davalıların işbu eylemlerinin tespitine, durdurulmasına, önlenmesine ve bu suretle haksız tecavüzün giderilmesine, şimdilik 5.000,00 TL manevi, 5,000,00 TL maddi olmak üzere toplam 10.000,00 TL tazminata hükmedilmesine, tedbiren davalılarca yayınlanan materyallere el konulmasına, toplanmasına ve imhasına, hükmen ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.İlk Derece Mahkemesince; “…Bilirkişi raporunda da isabetle belirtiği gibi, yapılan çalışmalar sonucunda oluşturulan değerlendirmede, … kitaplarının … Seti kitaplarından esinlendiğini,faydalandığını gösterir bir sonuç bulunmadığı belirtildiği,davacı dava dilekçesinde marka hakkının da ihlal edildiğini bildirmiş ise de, bu yönde delil sunmadığı gibi somut olayda marka hakkının ihlali, haksız rekabetin varlığı yada 5846 sayılı yasa kapsamında bir ihlal bulunmadığının anlaşıldığı, denetim ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporu kapsamına göre subut bulmayan davanın esastan reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Müvekkillerinden Doç. Dr. …’ ya ait eserlerin niteliği hakkında Nöropsikiyatri, Nöropsikoloji, Davranış Bilimleri bilmeden ve bu sistemler arasındaki farklılıklara hakim olmadan değerlendirme yapılabilmesinin mümkün olmadığını, dolayısıyla dava dosyasında bilirkişi olarak görevlendirilecek kişilerin Nöropsikiyatri, Nöropsikoloji, Davranış Bilimleri alanlarında özel ihtisas yapmış uzman kişilerden oluşması gerekmekte iken, psikolog bir bilirkişi seçilmesinin raporun nitelikli değerlendirmesi açısından mümkün olmadığını, ancak bu hususta davanın en başından beri yapmış oldukları haklı ve hukuka uygun itirazlarının maalesef dikkate alınmadan rapor tanzim ettirildiğini, oysa ki tıptan bir uzmanın eklenerek dava konusu eserlerin yazılabilmesi için belli bir akademik uzmanlığın gerekip gerekmediği dahi araştırmadan düzenlenen yeterli tetkik ve inceleme mahsulü olmayan bilirkişi raporuna istinaden hüküm verilmesi bütünüyle haksız ve hukuka aykırı olduğunu, 3-Davalıların öğrenme ve yazma sorunları yaşayan özel nitelikli bu çocuklar konusunda başkaca uzmanlıkları olsaydı, işbu müvekkilinin davaya konu eserinden çok daha başkalarını üreterek insanların faydalanması amacıyla kamuya arz edeceklerini, ancak davalıların işbu alanda akademik anlamda herhangi bir bilgi birikimi ve tecrübeleri olmadığından, bugüne değin başkaca bir eserde meydana getiremediklerini, bu sebeple, başkanlığınızca yeniden bilirkişi inceleme yapılarak, yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini talep ettiklerini, 4-Nitekim davalılardan …’in müvekkilin eserlerinin de basım ve yayın işlerini yürüten … Yayıncılık-… olan ve sonrasında … Şti’ye devredilen firmaya ait yayınevinde “Yayınevinin eserlerinin pazarlanması, halkla ilişkiler ve müşteri temsilcisi” olarak part time olarak çalışmış bir Matematik öğretmeni olduğunu, dolayısıyla davalı …’in bu çalışmaları sırasında müvekkil eserlerinden haberdar olduğunu, ve müvekkilinin eserlerini kopya ederek … yayınevinden geliştirme seti” isimli bir kitap çıkardığını, bu kitapların maalesef … isimli tüm haklar müvekkile ait olan eserin dikkate alınarak hazırlandığını, oysa ki Dikkat ve öğrenme bilimsel bir alan olup bu alanda çalışan uzmanlar tarafından eser oluşturulabileceğini, Nöropsikiyatri, Nöropsikoloji, Davranış Bilimleri bilme- den bu sistemlerin oluşturulmasının mümkün olmadığını, 5-Müvekkili tarafından oluşturulan eserlerde kullanılan çalışmaların hiçbirinin alelade seçilmediğini, aksine dikkat eksikliği ve öğrenme güçlüğü çeken kişilerin özel durumları ve ihtiyaçlarının dikkate alınarak hazırlandığını, müvekkilinin eserleri ile davalılar tarafından haksız ve hukuka aykırı sürette oluşturulan kitapların bir kısmının sayfa sayfa görsel karşılaştırmasına çok sayıda benzerliğin bulunduğu 6-Yerel mahkemeye dava dilekçesi ve ekleri ile sunulan davalı yanlara ait kitaplar ile müvekkilinin eserleri incelendiğinde, müvekkilinin eserlerinde kullanılan çalışmaların davalı yana ait eserlerde de kullanıldığının görüldüğünü, müvekkili tarafından oluşturularak piyasaya arz edilen söz konusu eserlerin bilimsel bir çalışmanın, dolayısıyla söz konusu çalışmaların belli bir program dâhilinde sıralanması gerekirken, gelişigüzel yapılan tasniflerle dikkat eksikliği ve öğrenme güçlüğü çeken kişiler açısından istenen faydayı sağlayamayacağını, bu durumda müvekkilinin bugüne değin yaptığı bilimsel çalışmaların etkisiz hale getirileceğini, 7-Davalıların işbu davaya konu eserler haricinde başkaca eserlerinin var olup olmadığı ve bir eser meydana getirebilme hususunda yeterli donanıma sahip olup olmadıklarının araştırılmasını talep ettiklerini, 8-Günümüzde müvekkil …’nın akademik çalışmaları neticesinde birçok yayınevi tarafından piyasaya arz edilen ve sadece farklı objeleri kullanarak aynı mantıkla hazırlanan sayısız kitap bulunduğunu, söz konusu davaya konu kitapların yazarları incelendiğinde hiçbirisinin sayın … ile aynı uzmanlık ve bilgi birikimine sahip olmadıklarının görüleceğini, müvekkilinin ilmi çalışmalarının neticesi olan bu eserlerin Türkiye’de bir ilki teşkil ettiğini, müvekkili tarafından üretilen eserlerin yazarı ve proje sahibinin İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. … olduğunu, söz konusu eserlerin Türkiye’de ve Dünyada ilk kez bir sistem olarak 2007 yılında Doç. Dr. … tarafından oluşturulmuş bilimsel bir çalışma olduğunu, bu sistemin akademik alanda yıllarca süren akademik çalışmasının ve binlerce dikkat eksikliği olan hastalarının tanı ve tedavi sürecinin sonucunda oluşturulduğunu, hal böyle iken davaya konu eserlerin hitap ettiği kitleye yönelik herhangi bir akademik birikimi olmayan, tamamen farklı alanlarda uzmanlaşmış bulunan davalıların müvekkilinin uzun yıllara dayalı çalışmaları üzerinden kazanç sağlamalarının hakkaniyetle bağdaşmadığını, 9-Eser’in FSEK m. 1/B’ ye göre: “sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, Musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleri” olarak tanımlandığını bu manada eserin, onu meydana getiren kişinin bilimsel veya sanatsal özelliğini yansıtan bir fikri emek ürünü olduğunu, fikri hukuk yalnızca “eser” niteliğinde olan fikir ifadelerini korumakta olduğundan, eser kavramının fikri hukukun temel kavramı niteliğini taşıdığını, bir fikir ve sanat eserinin ise FSEK anlamında eser kabul edilebilmesi için ise, ortada fikri bir ürünün olması gerektiğini, bu fikri ürünün bir şekli bürünmüş olması, fikri ürünün sahibinin hususiyetini yansıtması, FSEK’ de öngörülen eser türlerinden birisine girmesi gerektiğini, eser üzerindeki hakkın ise doğrudan eser alenileşmemiş olsa bile- eserin yaratılmasıyla doğacağını, FSEK m. de “yayımlanmış eser nüshalarında veya güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır” hükmünde olduğunu, 10-Mali hakların, eser sahibinin eser sahipliğinden doğan ve kendisine münhasır yetkiler veren mutlak haklar olduğunu, eser sahibinin bu haklar kapsamında, eserinin mali semerelerinden yararlanma ve üçüncü şahısların haksız yararlanma- girişimlerini engelleme imkanına sahip olduğunu, fikri hakların ihlalinin, eser sahipliğinden doğan hakların eser sahibinin izin ve icazeti olmadan hukuka aykırı olarak kullanılması şeklinde ortaya çıkabileceğini, davalıların, müvekkillerinin herhangi bir izin ve icazeti olmaksızın yasal tüm hakları kendisine ait olan eserlerini, kendisine ait kitaplarda uygulayarak müve 11-Müvekkilinin yukarıda adına Türkpatent nezdinde tescilli markalar incelendiğinde … şeklinde ayrıca Marka tescillerinin olduğunun görüldüğünü, buna karşılık davalılar tarafından piyasa arz edilen kitapların isminin de müvekkili markaları ile benzer şekilde … şeklinde oluşturulduğunun görüldüğünü,. 12-Davalı tarafların, müvekkili adına tescilli markalarının birebir aynısını ve/veya ayırt edilemeyecek kadar benzerlerini üreterek piyasaya sunma çabaları haksız fiil teşkil ettiğinden TTK 56, 57 ve 58. madde hükümleri gereği de kanuna aykırılık teşkil etiğini, dolayısıyla, müvekkili adına Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescil işlemleri devam eden markaların birebir aynısını ve/veya ayırt edilemeyecek kadar benzerlerini taklit etmek suretiyle üretip, satışa sunarak usul ve yasaya aykırı hareket etmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, 13-Bunun yanı sıra mahkemenizce tespit edilecek sebepler muvacehesinde müvekkili markalarının birebir aynısını kullanan müvekkili markalarından haberdar olmasına rağmen, işbu haksız eylemlerine devam eden karşı tarafın tamamen kötüniyetli olduklarını, kaldı ki, TTK 18/2 maddesi hükmünün “Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi lâzımdır.” şeklinde, yine, Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinin, “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.”” şeklinde olduklarını, 14-Hal böyle iken, Türk Ticaret Kanunu’ na göre tacir olarak kabul edilen davalıların basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümlülüğü olup, davalıların bu yükümlülükleri çerçevesinde davalı şirketin ticari işletmesiyle ilgili faaliyetlerinde kendi yetenek ve imkanlarına göre ondan beklenebilecek özeni değil, aynı ticaret dalında faaliyet gösteren tedbirli, öngörülü bir tacirden beklenen özeni göstermesinin gerekli olduğunun kabul edilmesi gerektiğini belirterek yerel mahkeme nezdinde görülmekte olan huzurdaki dava dosyasında 12.04.2018 tarih 2017/313 Esas ve 2018/152 Karar sayılı kararın gerek işbu dilekçe ile açıklanan sebeplerle gerekse de resen tespit edilecek hususlar doğrultusunda bozulmasına, tehir-i icra ve duruşma taleplerimizin kabulü ile yargılama masraflarının davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Uyuşmazlık davalılarca piyasaya sunulan … Seti’nin davalı tarafından yazılan … Seti isimli kitaplardan izinsiz alıntılanarak, benzerlik yaratılarak yazılması suretiyle, davacının marka hakkına tecavüzde bulunulup bulunulmadığı ve haksız rekabete sebebiyet verilip verilmediğine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, işbu karar davacı vekilince yukarıdaki sebeplerle istinaf edilmiştir. Mahkemece bilirkişi raporu alınmış, 17.5.2016 tarihli bilirkişi raporu, ihlal iddiasına konu davacıya ait materyal ile davalılara ait materyal karşılaştırmalı olarak rapor ekinde sunulmuş olup, raporda,özetle davalılara ait … kitaplarının, davacıya ait … kitaplarından faydalanılarak, alıntılanarak oluşturulmadığı tespiti yapılmıştır. Bilirkişi raporunda vurgulandığı üzere, dikkat ve düşünce becerisi geliştirme kitapları, motor beceriler, görsel beceriler, anlama becerileri, işitsel beceriler grupları altında, ince motor becerisi, el-göz koordinasyonu, benzerlik, görsel hafıza, kısa süreli hafıza, şekil bulma, kavram becerisi, düşünme becerisi, yorumlama, planlama, sıralama, organizasyon, gruplama, eksikliği fark etme, tamamlama, uzaysal ve mekansal yetenek, işitsel benzerlik, işitsel hafıza, ses uyumu, sözel beceri, aritmetik becerileri geliştirmeye yönelik hazırlanan kaynakla olmamaları sebebiyle bu tür kitapların, zihinsel becerileri geliştirmeye ve yaş gruplarına hitap edecek alıştırmalar içerdikleri hitap ettiği yaş döneminin gelişim özelliklerine uygun olarak hazırlandıkları, her alıştırmada yönerge yer aldığı, alıştırmaların içeriğinde (kullanılan objeler, nesneler, varlıklar, canlılar vb.) şekil olarak aynı olanı bulma-farklı olanı bulma, bir yönüyle aynı olanı bulma-farklı olanı bulma, eşleştirme, oluşturulan şekli boyama, yarısı verilen resmi tamamlama, labirent, iki resim arasındaki farkları bulma, verilen örüntüyü tamamlama, puzzle’ın eksik parçasını bulma, verilen şekilden kaç tane olduğunu bulma, söylenen sözcükleri tekrarlama gibi aktiviteler barındırdığı, dava konusu … ve … kitaplarının alıştırmalarında da, aynı yöntemin uygulandığı, fakat labirent şekli kullanması ya da ‘şekil olarak benzer-ayrı olanları bulma’ gibi alıştır- malların yer almasının birinin diğerini taklit ettiği ya da esinlenlendiğini göstermediği, bu tür alıştırmaların dikkat ve düşünce becerisi geliştirmeye yönelik hazırlanan tüm kitaplarda yıllardır var olan / yer alan alıştırmalar oldukları belirtilmiş, rapor ekinde her iki kitaptaki taklit edildiği iddia edilen unsurlar üzerinde ayrıntılı ve geniş kapsamlı bir karşılaştırma yapılmış, bu karşılaştırma ve raporun dosya kapsamına uygun ve teknik yeterliliğe haiz olduğu kanaatine ulaşılmıştır. Her ne kadar, davacı vekilince, davacıya ait eserlerin niteliği hakkında Nöropsikiyatri, Nöropsikoloji, Davranış Bilimleri bilmeden ve bu sistemler arasındaki farklılıklara hakim olmadan değerlendirme yapılabilmesinin mümkün olmadığı, dolayısıyla dava dosyasında bilirkişi olarak görev- lendirilecek kişilerin Nöropsikiyatri, Nöropsikoloji, Davranış Bilimleri alanlarında özel ihtisas yapmış uzman kişilerden oluşması gerekirken, yerine psikolog bir bilirkişi seçilmesiyle oluşturulan raporun konuyu değerlendirmesinin mümkün olmadığı ileri sürülmüşse de, dava konusunun, davacı asilin bilimsel saygınlığı, yeteneği yada davalıların dava konusunun, kitabı yazabilecek bilimsel- akademik kariyer, yeterlilik ve donanıma sahip olup olmadıkları değil, FSEK ve TTK kapsamında, davalı eserinin davacıya ait eserin marka haklarına tecavüz edip etmediği, taklit etmek suretiyle haksız rekabete yol açıp açmadığına ilişkin olduğu, bu sebeple raporda, davalıların ürettiği eserin bilimsel ve pedagojik yönden yeterli ve faydalı olup olmadığı, ya da davacıya ait kitabın eğitsel yönden daha faydalı olup olmadığı hususlarının tartışma konusu yapılamayacağı, dava konusuyla sınırlı olarak her iki tarafa ait yayının eser olarak kabul edildiği gözetilerek, marka tecavüzü ve haksız rekabet şartlarının varlığına yönelik değerlendirme yapılacağından ve bilirkişi heyetinin bu değerlendirmeyi yapacak yeterliliğe sahip olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin bu konudaki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak, bu doğrultuda ilk derece mahkemesince açıklanan ve benimsenen sebeplerle dosya içeriğine, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 12/04/2018 tarih ve 2017/313 E. 2018/152 K. Sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davacı alınması gerekli 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 21/04/2022