Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/93 E. 2020/302 K. 13.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2020/93 Esas
KARAR NO: 2020/302 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL(KAPATILAN) 3.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/07/2017
NUMARASI: 2016/215 E., 2017/127 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/11/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin ve dahil olduğu şirketler grubunun Almanya’da 1962 yılından bu yana faaliyet gösteren ucuzluk marketi sektöründe mağazalar zinciri topluluğu olduğunu, müvekkilinin ticari faaliyetleri kapsamında “…” unvanını ve markasını taşıyan süpermarketlerinde diğer pek çok mal ve ürün yanında “…” markasını taşıyan malları da piyasaya sunduğunu, müvekkilinin “…” markasının Ankara 1. FSHHM’nin 28/05/2013 tarih, 2012/141 Esas ve 2013/90 Karar sayılı kararı ile tanınmış marka olarak özel … koduyla tescil ettirilmek suretiyle 09/12/2014 tarihi itibariyle özel marka statüsü altında koruma altına alındığını, ancak hal böyle iken davalının, müvekkilinin tescilli ve tanınmış markası olan “…” ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olan ve bu marka ile iltibas oluşturan “…” ibaresini 18/02/2013 tarihinde … tescil numarası ile 25 ve 35. sınıflarda tescil ettirdiğini, davalı yanın tescil ettirdiği tüm sınıfların müvekkilinin TPE nezdinde korunmakkta olan … markasınının tescilli olduiğu sınıflar olduğunu, davalının … markası ile iltibas yaratan … markasını ticari faaliyetinde kullanması ve davalının ilgili marka kullanımı ile yapacağı reklam, broşür, torba vs basımı gibi tüm faaliyetlerinin ve bu materyallerin, müvekkilinin marka hakkını ihlal edeceğini, müvekkili adına tescilli ve tanınmış “…” markası dolayısıyla, tanınmış markaya sağlanan haklardan yararlanması nedeniyle ve ayrıca tanınmış markalara sağlanan korumalara ilaveten KHK’nın 42/1. maddesi atfı doğrultusunda 7/B maddesi gereği davalıya ait “…” markasının hükümsüz kılınması gerektiğini iddia ederek, davalı adına … sayı ile tescilli “…” markasının KHK’nın 42. maddesi gereğince hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini, davalının müvekkilinin … markasına yönelik tecavüzünün tüm unsurlarının ortadan kaldırılmasını, bu kapsamda davalının … ibaresinin tanıtım araçlarında kullanmasının önlenmesini ve yasaklanmasını talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davanın müvekkilinin yerleşim yerinde açılması gerektiğini, müvekkilinin adresinin Gaziantep ilinde olduğunu, bu nedenle öncelikle yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, davanın süresinde açılmadığını ve bu nedenle zamanaşımı itirazında da bulunduklarını, davacı markasının tanınmış olmasının tek başına müvekkili adına tescil edilen markanın hükümsüz sayılması için yeterli olmadığını, müvekkili markası ile davacının markası arasında iltibasın söz konusu olmadığını, markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, markalar arasında herhangi bir anlamsal ve işitsel bir benzerlik bulunmadığını, ayrıca müvekkili ile davacı yanın faaliyet alanında kullandığı ürünlerin karıştırılma ihtimalinin de olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; Davacı yanın iltibasa esas oluşturacağını iddia ettiği … ibareli markası davalının hükümsüzlüğü istenilen markasının tescilli olduğu sınıfları kapsamakta ve sunulan mahkeme kararları ve TPE Markalar Dairesi Başkanlığı yazısı ile de davalının başvurusundan önce tanınmış marka niteliğinde olduğu görülmekte ise de, … markasının davalının … markası ile iltibas oluşturup oluşturmayacağı hususunun incelenmesi sonucu uyuşmazlığın çözülebilecek olduğu, davalının … ibareli markasının özel olarak oluşturulmuş fantezi bir kelime olduğu, zira Türkçede ya da bir başka dilde karşılığı araştırılmış ise de, google arama motorunda net anlam içerdiğine dair somut bir bulguya varılamadığı, … markasının da davacı tarafından oluşturulmuş yine fantezi bir ibare olup, iki marka arasında ortak benzerliklerin her ikisinin de 4 harften oluşması ve ilk iki harfinin aynı olma olduğu, markaların iltibas tehlikesinin olup olmadığının belirlenmesi aşamasında bütünsel olarak değerlendirileceği, iki ibarenin telaffuzunda benzerlik bulunmadığı, görsel ve işaretsel anlamda da … ve … kelimelerinin birbiriyle karıştırılma ihtimalinin olmadığı, her iki taraf markalarının tescilli olduğu sınıflar yönünden, yani davalının markasının tescilli olduğu sınıflar ile davacının markalarının bu sınıflardaki tescilli emtiaları tüketecek olan ve orta düzeyde tüketici olarak adlandırılacak kitlenin markaları karıştırma ve dolayısıyla işletmeler arasında bağlantı kurma ihtimali de olmadığı, her ne kadar marka tanınmış olsa da, davacı markasının Türkiye’de bilinirliği sadece mağazacılık sektöründe olup, davalının markasının tescilli olduğu ürünlerin bulunduğu sektörde yoğun olmadığı, bu halde de, davacı markası ile davalının markasının iltibas oluşturmayacağı, karıştırılmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. Davacı vekilinin istinaf sebepleri; … markasının tanınmış marka olduğu kabul edilmesine rağmen davalının markasını kullanmakta olduğu sektörde davacının markasının yoğun olarak kullanılmadığı sonucuna varılmasının hatalı olduğu, davalının markasının davacı markası ile aynı sınıflarda tescilli olduğu, bilirkişi incelemesi yapılmadan karar verildiği, dava konusu markaların ortalama düzeydeki tüketici tarafından karıştırılacak derecede benzer olduğu, 4 harfli markaların 3 harfinin aynı olduğu, telaffuzlarının benzer olduğu, verilen kararın hatalı olduğu hususlarına ilişkindir. Dava, davalı adına tescilli … sayılı … ibareli markanın davacının … ibareli markası ile iltibas oluşturduğu iddiası ile 556 sayılı KHK nın 42/1-b, 7/b, 8/1-b-4 maddeleri gereğince davacı markasının tanınmış marka olduğu ve ayrıca davalı markasının kötü niyetli tescil edildiği iddiası ile hükümsüzlüğüne karar verilmesi talebine ilişkin bulunmaktadır. TPE Markalar Dairesi Başkanlığından gelen kayıtlardan, … sayılı … ibareli markanın 3, 16 ve 35. Sınıflarda 26/06/2002 tarihinden, … sayılı aynı ibareli markanın 35. Sınıf dahil 11 ayrı sınıfta 12/05/2006 tarihinden, … sayılı aynı ibareli markanın 35. Sınıf dahil 6 ayrı sınıfta 25/12/2008 tarihinden, 2010/55098 sayılı aynı ibareli markanın 24 ve 25. sınıflarda 24/08/2010 tarihinden itibaren 10’ar yıl müddetle davacı adına tescilli olduğu, davalı markasından sonraki tarihlerde de aynı ibareli ve birçok sınıfta davacı markasının tescil edilmiş olduğu, … ibareli markanın özel … numarası ile tanınmış marka olarak TPE nezdinde tescilli olduğu, davada hükümsüzlüğü istenilen … sayılı … ibareli markanın ise 25 ve 35. Sınıflarda 27/10/2011 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle 18/02/2013 tarihinde davalı adına tescil edildiği tespit edilmiştir. Dosya içersinde bulunan yabancı mahkeme kararları ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi içtihatları ile yerel mahkeme kararları karşısında davacının markasının 556 sayılı KHK’nın 7/1-i maddesi ile Paris Sözleşmesinin 1. mükerrer 6. maddesi anlamında tanınmış marka niteliğinde olduğu kuşkusuzdur. Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 26/03/2014 tarih ve 2013/17518 E., 2014/5837 K. sayılı, 08/07/2008 tarih ve 2008/2951 E., 2008/9179 K. sayılı, 29/11/2007 tarih ve 2006/12903 E., 2007/15112 K. Sayılı, 22/09/2008 tarih ve 2007/7840 esas 2008/10278 karar sayılı kararları karşısında davacının … ibareli markasının 18/02/2013 tarihi itibariyle de tanınmış marka niteliğinde olduğunun kabulü gereklidir. Fransa Cumhuriyeti CAEN istinaf mahkemesinin 04/01/1990 tarihli kararı ile BOCHUM eyalet Asliye Mahkemesinin 04/06/2002 tarihli kararları da bu tespiti desteklemektedir. Bu nedenle davacının markasının tanınmışlığına dair Yargıtay içtihatları ile mahkeme kararları ve kamuoyu araştırma raporları ışığında davacının markasının yüksek oranda tanınmış marka olması olgusu benzerlik ve karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde de dikkate alınmalıdır. Somut olayda davacının markası … davalının markası ile … biçiminde olmakla birlikte her iki markanın üçüncü harfi farklı olmasına rağmen okunuşları, telaffuzları büyük ölçüde aynıdır. … ile … sözcükleri işitsel anlamda çok büyük ölçüde benzerdir. Öte yandan … ibaresinin Türkçe de bitişik yazıldığı şekliyle herhangi bir anlamı mevcut olmayıp, bu markanın davalı tarafından tescilinde de herhangi bir zorunluluk bulunmadığından bu tescilin davacı markası ile benzerlik yaratılması amacına yönelik olduğu düşünülmüştür. Ortalama bir tüketici gözüyle bütünsel olarak bakıldığında ve global değerlendirme yapıldığında davacının tanınmış nitelikteki ve aynı zamanda Türkiye de TPE nezdinde tescile konu … markası ile davalıya ait olup hükümsüzlüğü istenen … markasının yazılış ve harf karakterlerinin de hemen hemen aynı olduğu, davalıya ait markada davacının markasında farklılık yaratacak herhangi bir unsurun bulunmadığı, her iki markanın büyük ölçüde benzer olduğu ortalama düzeydeki tüketici zihninde karışıklığa yol açacağı dikkate alınarak, davacının markasının yukarıda açıklandığı üzere tanınmış marka niteliğinde olduğu dikkate alınarak, davalının … biçimindeki marka tescilinin ve davacının tanınmışlığından haksız yararlanmaya yol açacağı, davalının haksız menfaat elde edeceği, … markasının ayırt ediciliğinin bu tescil nedeniyle zedeleneceği ve marka itibarının da zarar göreceği, böylece 556 sayılı KHK’nın 8/4. maddesinde yazılı hallerin somut olayda gerçekleştiği anlaşılmakla davalıya ait 2011/85803 nolu markanın 556 sayılı KHK’nın 42/1-b maddesi gereğince hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerekirken Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi hatalı bulunmaktadır. Ancak bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden HMK 353/1-b/2 maddesi gereğince Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına, davanın kabulü yönünde yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- İstanbul(Kapatılan) 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 13/07/2017 tarih ve 2016/215 E., 2017/127 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin yukarıda gösterilen sebeplerle KABULÜNE, 1/1- Davacı tarafından yatırılan 31,40-TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talep halinde davacıya İADESİNE, 1/2- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 1/3- İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan giderlerin takdiren kendi üzerinde bırakılmasına, 2- İstanbul(Kapatılan) 3. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 13/07/2017 tarih ve 2016/215 E., 2017/127 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2/1- Davanın KABULÜ ile; davalı adına tescilli … marka nolu … ibareli markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, TPE sicilinden TERKİNİNE, 2/2- Karar kesinleştiğinde Türk Patent ve Marka Kurumuna bildirilmesine, 2/3- Davalının, davacıya ait … markasına yönelik tecavüzün tüm unsurlarının ortadan kaldırılmasına, davalının … ibaresini tanıtım araçlarında kullanmasının önlenmesine ve yasaklanmasına, 2/4- Alınması gerekli 54,40-TL maktu karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin olarak yatırılan 29,20-TL harcın mahsubu ile bakiye 25,20-TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, 2/5- Davacı tarafından yapılan ve 62,70-TL açılış masrafı ile 106,00-TL tebligat, müzekkere ve diğer posta giderinden ibaret toplam 168,70-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 2/6- Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 2/7- Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 4.910,00 TL maktu vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 2/8- 6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının kararın kesinleşmesinden sonra taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle değişik HMK. m. 361/1. hükmü gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 13/11/2020