Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/918 E. 2022/300 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/918 Esas
KARAR NO: 2022/300
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 27/11/2017
NUMARASI: 2017/192 E. 2017/362 K.
DAVANIN KONUSU: Endüstriyel Tasarım (Maddi Tazminat İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/02/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı yanın 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi vasıtası ile yaptırdığı 2014/142 D.iş sayılı tespitte, davalı …’nin sahibi olduğu internet sitesinde davacı endüstriyel tasarımının tescilli olan … tasarımın 3 modeli ile birebir aynı derecede benzer denilebilecek şekilde ürün satışı yapıldığı, … tasarım 5 modeli ile müşteri gözünde iltibasa yer açacak bir benzerliğinin bulunmadığının tespit edildiğini, davalılardan … (www…com) tarafından “…” markası adı altında toptan üretimi yapılarak piyasaya sunulduğunu, davalı … Tic. Ltd. Şti. ise sahibi olduğu (www…com) adlı internet sitesi üzerinden toptan ve perakende şeklinde satışını gerçekleştirerek tasarım hakkına tecavüzde bulunulduğunu, davalı … Ltd. Şti. söz konusu ürünleri diğer davalı …’den aldığına dair delil tespit dosyasına muhtelif faturalar ibraz ettiğini beyan ederek tasarıma tecavüz ile haksız rekabetin tespit ve menine, belirsiz alacak davası hükümlerine göre tazminat miktarının kesin olarak tespit edildiğinde taleplerini artırmak üzere şimdilik 1.000 TL maddi tazminat talep ettiklerini, davalıların toptan üretim ve satım yaptığı için tecavüzünün boyutları Türkiye çapından birçok konfeksiyon üreticisi ve perakendecisinin bilgisine ulaştığını, davaya konu ürün bakımından müvekkilinin cirosunun düşmesi, siparişlerinin iptal edilmesi gibi ticari sıkıntılar yüzünden manevi ıstıraba maruz kalındığını belirterek 30.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin şirketini kapatmadan önce bazı firmaların kampanyaları için tedarikçi olarak ticaret yaptığını, yaklaşık 4-5 ay önce iş yerini kapatmış olduğunu ve artık ticareti bıraktığını, … şirketine ait iki adet fatura kesip mal sattığını, müvekkilinin tedarikçi olduğunu, iki adet fatura ile … …’den fatura karşılığı alım yapmış olduğunu ve bu alımları sipariş eden, … şirketine sattığını, müvekkilinin bu ürünlerin sahte taklit olduklarını bilmediğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin kendi adına ürün üretmediğini, sadece üçüncü şahıslara ait markalı ürünleri internet üzerinden satışını yapmakta olduğunu, ilgili yasa maddeleri uyarınca endüstriyel tasarıma tecavüz iddiası ile açılacak davalarda, tasarım sahibinin dava hakkı ilgili tasarımın bültende yayım tarihi ile başladığını, bu nedenle 01/07/2014 tarihine kadar yapılmış olan satışlarda müvekkili şirketin kusurlu sayılmasının imkansız olduğunu, 01/07/2014 tarihinden sonra dava konusu … kodlu üründen de sadece 15 adet sattığını, davacı tarafın faiz türü ve başlangıç tarihine ilişkin taleplerinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı tarafın maddi ve manevi tazminat taleplerinde faiz başlangıç tarihinin gerekçesiz ve hukuka aykırı şekilde 04/07/2014 olarak aldığını, müvekkilinin davacının taleplerinden huzurdaki dava ile haberdar olduğunu, davacı tarafın daha erken bir tarihten itibaren faiz talep edebilmesi için müvekkil şirketi ihbar etmiş olması gerektiğini, davacının böyle bir ihbarı da olmadığını, sebeple davacı tarafın faiz başlangıç tarihine ilişkin talebinin reddine karar verilmesini, mahkemece olası tazminat hesaplamasında, ilgili ürünün muhtemel tasarım kullanım bedeli hesaplanması gerektiğini ve bu bedel nazara alınarak, bilirkişilerce hesaplanan davacının muhtemel karlılığı ile karşılaştırılması gerektiğini, tasarım kullanım bedeli daha düşük ise, tazminat hesabının buna indirgenmesi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince ” ..Bilirkişi ikinci heyet raporu ve ek raporuna itibar edilerek; davacıya ait TP nezdinde tescilli … nolu tasarımın davalı tarafından … ürün kodu ile davalı şirket internet sitesinde satışının yapıldığı, söz konusu ürünlerden 100 adedinin davalı … tarafından dava dışı …’den alınarak satılmış olduğu, davalıların kötüniyetinin ispatlanamadığı, ürünün taklit olup olmadığının bilinmesinin sonuca etkili olmayacağı, tasarımın bültende yayınlanarak ilan edildiği 01/07/2014 tarihinden itibaren dava tarihine kadar yoksun kalınan kazancın hesaplanabileceği gözönüne alınarak davalıların tasarım hakkına tecavüz ve haksız rekabetinin tespiti, durdurulması ve önlenmesine karar verilmesi gerektiği, eylemin haksız fiil oluşu ve davalıların müşterek ve müteselsil sorumluğu nedeniyle KHK 52/2-a bendi uyarınca hesap edilen yoksun kalınan kazançtan davalıların davacının talebi doğrultusunda birlikte sorumlu oldukları, fazlaya dair talebin reddi gerektiği, faiz başlangıcının 04/07/2014 tarihinden itibaren yürütülmesi gerektiği, tecavüzden dolayı davacının manevi zararına yönelik olarak takdiren 3.000 TL manevi tazminatın yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen alınması gerektiği ve fazlaya dair talebin reddi ile davacı yanın hukuki yararı bulunduğundan kesinleşen hüküm özetinin ilanına karar verilmesi gerektiği gerekçeleriyle, Davacı …Ltd. Şti. tarafından davalılar aleyhine açılan davanın kısmen kabulü ile davacının TP nezdinde tescilli endüstriyel tasarımının davalılar tarafından birebir aynısının dava konusu internet sitesinde satışı nedeni ile tasarım hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması ve önlenmesine, Davacı yanın yoksun kazancına ilişkin olarak KHK 52/a bendi uyarınca hesap edilen 968,49 TL maddi tazminatın 04.07.2014 tarihinden itibaren yürütülecek değişen oranlardaki avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin reddine, Somut olayın özelliğine göre vaki tecavüzden dolayı davacı yanın meydana gelen zararına ilişkin olarak takdiren 3.000 TL manevi tazminatın 04.07.2014 tarihinden itibaren yürütülecek değişen oranlardaki yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin reddine, Masrafı davalılardan alınmak üzere kesinleşen hüküm özetinin yurt çapında yayın yapan tiraji en yüksek 3 gazeteden birinde bir kez ilanına,” karar verilmiştir. Davalı … vekili istinaf dilekçesinde; Davalı …’nin kusursuz olduğunu, üretimi kendisinin yapmadığını, piyasadan tedarik ettiği ürünleri değişik firmalara sattığını, bu nedenle aleyhine tazminata hükmedilemeyeceğini, davacının ilan tarihinden sonra sadece 9 adet dava konusu … kodlu tunik üründen satmış olduklarını ve TPE bülteninden yayın tarihinden evvel olan satışların işbu davaya konu edilemeyeceğini, ancak TPE bülteninde yapılan yayının da müvekkillin kusurlu olup olmadığının belirlenmesinde bir ölçü olamayacağını, Hüküm kısmının 7. maddesinde ücreti vekalet kısmında iki davalı için ayrı ayrı ücret taktiri yapılması gerekirken tek davalı varmış gibi vekalet ücreti taktirine gidildiğini, maddi ve manevi tazminatlar için her davalı yönünden ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiğini beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı tarafın müşterek ve müteselsil sorumluluk şeklinde bir istemi olmamasına rağmen ilk derece mahkemesinin re’sen ve talebi aşar şekilde bu yönde karar almasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı tarafın ne dava dilekçesinde, ne de ıslah dilekçesinde müşterek ve müteselsil şekilde davalılardan tahsil talebinde bulunmadığını, davacının bu netice ve talebini yargılama sırasında genişletmesi ve/veya değiştirmesinin de mümkün olmadığını, Davacı tarafın iddia ve ithamlarının her iki davalı açısından da bağımsız olduğunu ve ilgili davaların ayrı da görülebileceğini, bu nedenle davalıların durumunun ayrı ayrı görülmesi gerektiğini, diğer davalının bu ürünü piyasada pazarlamış bir tacir olduğunu, müvekkili şirketin ise piyasada diğer kişilere de satılan ve bulunan bu malı diğer davalıdan alarak ticaret yaptığını, bu halde ortada davalılar arasında ne bir eylem birliği ne de ortaya çıkan tek bir zarar olduğunu, usulen mahkemenin müştereken ve müteselsilen tahsile yönelik hüküm kurulamayacağını, Hükmedilen tazminatın, hükme esas bilirkişi raporuna aykırı olup hukuka aykırı olduğunu, Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında KHK’nın 48/2. Fıkrası “Tasarım başvurusu bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 34 üncü maddesine göre yayınlandığı takdirde, başvuru sahibi, tasarıma vaki tecavüzlerden dolayı hukuk ve ceza davası açmaya yetkilidir. Tecavüz eden, başvurudan veya kapsamından haberdar edilmiş ise, başvurunun yayımlanmış olmasına bakılmaz. Tecavüz edenin kötü niyetli olduğuna mahkeme tarafından hükmolunursa, yayından önce de tecavüzün varlığı kabul edilir.” şeklinde olduğunu, müvekkilinin yayın tarihinden önce başvurunun kapsamından haberdar edildiğini kanıtlar nitelikte hiçbir delil sunulmadığı gibi bu yönde hiçbir iddia da bulunulmadığını, müvekkili şirketin kötü niyetli olduğuna yönelik de dosya kapsamında hiçbir somut delil ve iddia bulunmadığını, tazminat hesaplanacak ise dahi, tazminat hesabının başlangıç tarihi olarak 01/07/2014 (TPE Bülteni yayın tarihi), bitiş tarihi olarak ise 11/11/2014 (davanın açılış tarihi) tarihinin belirlenmesi talep edilmiş ise de, bu tarih öncesindeki diğer davalının satışlarından da müvekkili şirket sorumlu tutulmak suretiyle hüküm kurulduğunu, Tazminat indirim sebepleri hakkında bir araştırma yapılmadığını, Hükme esas alınan bilirkişi raporunda tazminat hesabının davacının ortalama satış fiyatı nazara alınmadan yapıldığını, Son bilirkişi raporunda, müvekkili şirketin maddi tazminat sorumluluğunun 145,27-TL olabileceği, diğer davalının ise 823,22-TL sorumluluğu bulunduğunu ve her iki davalının da sorumluluklarının ayrı ve farklı olduğunun tespit edildiğini, gerekçeli kararda hem bu raporun esas alındığını, hem de diğer davalının 01/07/2014 tarihi öncesi satışlarının esas alınarak, bu satışlardan da müvekkilinin sorumlu tutularak hüküm oluşturulduğunu, bu durumun usul ve yasaya aykırı olduğunu, Müvekkilinin kusursuz olduğunu, müvekkili şirketin kendi adına ürünler üreten bir firma olmadığını, sadece üreticilerin kendi markaları ile ürettikleri ürünleri piyasadan temin ederek, yine aynı üreticilerin markaları adı altında, sahibi olduğu “www…com” internet adresi üzerinden satışa sunan bir e-ticaret firması olduğunu, müvekkilinin bu şekilde yüzlerce farklı tedarikçiden temin ettiği binlerce farklı ürünü internet sitesi üzerinden satışa sunduğunu, gerek KHK’da gerekse de Sınai Mülkiyet Kanununda gerekse de Türk Ticaret Kanunu madde 56 kapsamında kusur sorumluluğu esası benimsendiğini, müvekkili şirkete işbu dava öncesinde hiçbir bildirimde bulunulmadığını, müvekkili şirketin iltibas iddiasını tespit dosyasındaki keşif ile öğrendiğini ve derhal ihtilaflı ürünleri internet sitesinden kaldırarak elindeki ürünleri de aldığı tedarikçiye iade ettiğini, Benzerlik incelemesinin bilgilenmiş kullanıcı gözü ile yapılmadığını, yine dosyada yapılan incelemelerde esinlenme serbestisinin değerlendirilmesini talep etmelerine rağmen bu hususun bilirkişilerce değerlendirilmediğini, yine davacıya ait tasarımın yenilik ve ayırt edicilik niteliklerine haiz olup olmadığı hususunun araştırılmadığını, dosya kapsamında inceleme yapan heyetlerde bilgilenmiş kullanıcı gözü ile inceleme yapabilecek sektör temsilcisi bulunmadığını, Dosyada mübrez tescilli tasarım incelendiğinde, ilgili pardösülerin piyasada bulunanlar ile çok benzer olduğu, ayırt edici olmadığı ve yenilik vasfı taşımadığını, Davacı tarafça hükmün ilanı için geçerli ve/veya haklı bir sebep ileri sürülmediğini, yargıtay kararları gereği ayrıca geçerli ve/veya haklı bir nedenin ispatı gereken ilk derece mahkemesi tarafından davacının bu yönde hiçbir somut gerekçe ve delil sunmamasına rağmen ilan kararı alınmış olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili şirketin ilgili delil tespiti ile öğrendiği anda ürünün satışını durdurduğunu ve üreticiye ürünleri iade ettiğini, bu nedenle ortada işbu hususun kamu oyuna duyurulması için bir sebep ve/veya davacının haklı bir menfaati bulunmadığını, Hükmedilen faiz türü ve faiz başlangıç tarihi usul ve yasaya aykırı olduğunu, maddi ve manevi tazminat taleplerinde faiz başlangıç tarihi olarak hukuka aykırı şekilde 04/07/2014 olarak hükmedildiğini, müvekkili şirketin davacının taleplerinden huzurdaki dava ile haberdar olduğunu, davacı tarafın daha erken bir tarihten itibaren faiz talep edebilmesi için müvekkili şirketi ihbar etmiş olması gerektiğini, davacının böyle bir ihbarı da olmadığını, bu sebeple davacı tarafın faiz başlangıç tarihine ilişkin talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, Manevi tazminat talebine ilişkin alınan kararda ticari avans faizine hükmedildiğini, bu hükmün usul ve yasaya aykırı olduğunu, Müvekkili şirket ile diğer davalı arasında davanın red sebepleri birbirinden farklı olduğundan, davacının reddedilen taleplerine ilişkin müvekkili lehine diğer davalı ile ortak değil, ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini beyan ederek Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, endüstriyel tasarım hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması ve maddi ve manevi tazminat talepli davadır. TPMK kayıtları incelendiğinde, davacıya ait … sayılı çoklu tasarımların 23.05.2014 tarihinde başvurusunun yapıldığı, bültende yayınlanarak Locamo 02-02 sınıfında giysi tasarımı olarak tescil edildiği tespit edildiği, dava konusu 3 numaralı tasarımın ise hırka tasarımı olarak tescil edildiği görülmüştür.Davacı, davalı …’nin dava konusu tasarımın toptan üretimini yaparak piyasaya sunduğunu, diğer davalının ise, ”www…com” adlı internet sitesinde toptan ve perakende ürün satışı gerçekleştirdiğini iddia etmiştir. Toplanan delillere, iddia ve savunmalara, bilirkişi kök ve ek raporlarına göre; davalı … Ltd. Şti’nin tedarikçisinin diğer davalı … olduğu, … tedarikçisinin ise dava dışı ”… …” olduğu, davacıya ait TPMK nezdinde tescilli … no’lu tasarımın ayniyet derecesinde benzerlerinin davalı şirket tarafından … ürün kodu ile şirketin internet sitesinde satışının yapıldığı, davacı tasarımının bilgilenmiş kullanıcı yönünden yenilik ve ayırt ediciliğinin bulunduğunun bilirkişi tespitleriyle sabit olduğu, dava konusu ürünlerin silsile yolu ile … Ltd. Şti’ne ulaştığı anlaşılmıştır. Her ne kadar bilirkişi heyetince söz konusu ürünlerden 100 adedinin davalı … tarafından dava dışı …’den alınarak satılmış olduğu belirtilmiş ise de, dayanak fatura tarihlerinin Haziran 2014 tarihlerine ait olduğu, dava konusu tasarımın bültende yayınlandığı tarihin ise 01/07/2014 tarihi olduğu, bu tarihten önce davalının bilgilendirildiğine dair ihbarname vs. dosyaya yansıyan bir delilin bulunmaması sebebiyle davalının kötü niyetli olduğunun kabul edilemeyeceği, dava tarihinde yürürlükte olan somut olaya uygulanması gereken 554 sayılı KHK’nın 48 maddesinin 2. bendinde belirtilen ”Tasarım başvurusu bu Kanun Hükmünde Kararnamenin 34 üncü maddesine göre yayınlandığı takdirde, başvuru sahibi, tasarıma vaki tecavüzlerden dolayı hukuk ve ceza davası açmaya yetkilidir. Tecavüz eden, başvurudan veya kapsamından haberdar edilmiş ise, başvurunun yayımlanmış olmasına bakılmaz.” hükmü gereğince davacının 01/07/2014 tarihinden önceki satışları ile ilgili olarak davalı …’yi bilgilendirdiğine dair bir kayıt bulunmaması da dikkate alınarak, davalının 01.07.2014 tarihinden önceki satışları üzerinden tazminat talep edilemeyeceği, sonraki tarihlerde ise satış yaptığına dair dosyada yansıyan bir iddia ve delilin bulunmadığı anlaşılmıştır. 15.01.2014 tarih 1138/16 sayılı HGK kararında da açıklandığı üzere, tecavüz eylemi esasen bir haksız fiil olduğundan haksız fiilden dolayı tazminata hükmedilmesi mütecavizin kusurlu davranması şartına bağlı olmasına karşın, tecavüzün durdurulması, önlenmesi ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için kusurun varlığı şart değildir. Buna karşın, tecavüz fiillerine iştirak veya yardım etmek ya da bu fiilleri teşvik etmek veya yapılmasını kolaylaştırma eylemini gerçekleştirenlerin sorumlu tutulabilmeleri için ise, asıl mütecavizin fiilinin tecavüz oluşturduğunu bilmeleri veya bilebilecek durumda bulunmaları gereklidir. Bu sebeple, hale göre davalının gerçekleştirilen tecavüzleri bildiği yada bilebilecek durumda olduğunun kabulü mümkün olamayacağından, tecavüzün durdurulması, önlenmesi ve sonuçların ortadan kaldırılabilmesi talepleri bakımından davalının sorumluluğuna gidilemeyeceği, somut olayda davalı yönünden kusur şartının gerçekleşmediği anlaşılmıştır. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin davalı hakkında tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiş, bu yönüyle davalı …’nin istinaf başvurusu yerinde görülmüştür. Ancak diğer davalı şirket yönünden, İstanbul 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2014/42 değişik iş sayılı tespit dosyasında, tasarımın bültende yayınlandığı 01/07/2014 tarihinden sonra 10/07/2014 tarihinde, şirketin internet sitesinde ürün satışı yapıldığının tespit edildiği görülmüştür. Davalı şirketin 554 sayılı KHK’nın 48. maddesi kapsamında ”piyasaya sunmak” ve ”satmak” fiillerini gerçekleştirmek suretiyle davalı şirketin tasarıma tecavüzde bulunduğunun sabit olduğu, dolayısıyla tasarımın bültende yayınlanarak ilan edildiği 01/07/2014 tarihinden dava tarihine kadar yoksun kalınan kazancın hesaplanması gerektiği, zira bilirkişi tespitine göre, ilan tarihinden sonra da ürünlerin satıldığının tespit edildiği, ancak ne miktarda ürün satıldığı ve KHK’nın 52/2-a bendi uyarınca talep edilen yoksun kalınan kazanç miktarının bu minvalde ne kadar olabileceği hususlarında denetime elverişli bir hesaplama yapılmadığı, ürün satışına ilişkin içeriklerin internet sitesinden kaldırılıp kaldırılmadığının değerlendirilmediği, bu yönüyle bilirkişi raporlarının eksik ve yetersiz olduğu, davalı şirketin istinaf başvurusunun bu yönüyle yerinde olduğu görülmüş olup, Mahkemece yapılacak iş, belirtilen hususlarda ek rapor aldırmaktan ibarettir. Diğer yandan, tarafların tacir olmasına göre avans faizine hükmedilmesinde bir hata bulunmadığı, tasarıma tecavüzün aynı zamanda bir haksız fiil oluşturması nedeniyle ilk haksız fiilin mevcut delil durumuna göre tespit edilememesi dikkate alınarak faiz başlangıç tarihinin, değişik iş dosyasıyla tespitin yapıldığı 04/07/2014 tarihi olarak kabul edilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı görülmüştür. Her bir davalı yönünden vekalet ücretinin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği, hükmün ilanı ve davalıların müteselsil olarak sorumlu bulunmadıklarına yönelik istinaf sebeplerinin ise, yukarıda davalı …’nin istinaf başvurusuna yönelik olarak yapılan değerlendirmelerin mahiyetine ve alınacak ek rapor neticesinde varılacak olan sonuca göre, bu aşamada karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir. Yukarıda açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesince esasa münhasır delil toplanmadan, eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesinin, usul ve yasaya aykırı olması ve ilk derece mahkemesi kararının tüm istinaf sebepleriyle birlikte değerlendirilmesinin gerekmesi karşısında, istinaf istemine konu karara yönelik denetim yapılması mümkün bulunmamakla 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davalılar vekilinin istinaf isteminin KABULÜ ile; 2- İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 27/11/2017 tarih, 2017/192 E. 2017/362 K. Sayılı Kararının 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4- İstinaf yasa yoluna başvuran davalılar tarafından peşin olarak yatırılan 135,77 TL maktu istinaf karar ve ilam harcının talebi halinde kendisine iadesine, 5- Dosya üzerinde inceleme yapılması sebebiyle vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6- İstinaf yasa yoluna başvuran davalılar tarafından istinaf aşamasında yapılan giderlerin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. ve 362/1/g. maddeleri gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 24/02/2022