Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/90 E. 2020/263 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/90 Esas
KARAR NO: 2020/263
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/06/2017
NUMARASI: 2016/510 E. 2017/577 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 05/11/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacı banka ile dava dışı … Ltd. Şti. arasında düzenlenen Genel Kredi Sözleşmesi uyarınca kredi kullandırıldığını, davalıların, bu kredinin borçlusu ve müteselsil kefili olduklarını, borcun ödenmemesi üzerine bankaca hesabı kat edilerek Kadıköy …’uncu Noterliği’nin 02/05/2013 tarihinde … yevmiye no.lı kat ihbarnamesi düzenlendiğini, buna rağmen borcun ödenmediğini, nakdi ve gayri nakdi alacağın tahsili amacı ile başlatılan takibe vaki itirazın haksız olduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, henüz ödenmeyen 36 adet çek yaprağı karşılığı belirlenen gayrinakdi miktarın depo edilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Gayri Nakdi Çek Kredi Talebi yönünden; depo bedelleri istenilen çeklerin sözleşme tarihinden önce sipariş edilen çekler olduğunu, davacının sunmuş olduğu sözleşme tarihinin 28.11.2006; çek sipariş tarihlerinin ise 21.04.2006 ve 03.10.2006 tarihleri olduğunu, Davalılardan …’ın dava dışı asıl borçlu şirket ile hiçbir organik bağı bulunmaksızın sözleşmeye kefil sıfatıyla imzaladığını, diğer davalı …’ın ise sözleşmenin imzalanmasından kısa bir süre sonra bütün hisselerini devrederek asıl borçlu ile bir bağı kalmadığını, dolayısıyla davalıların sipariş etmediğini, teslim almadığı ve kullanmadığı çeklerden ötürü banka sorumluluk tutariannın depo edilmesi talebinin hukuki dayanağı olmadığını, yani 28.11.2006 tarihli sözleşmeden sonra sipariş edilen ve teslim alınan çek defterinin bulunmadığını, depo bedelleri istenilen çeklerin zaman aşımı yönünden; depo bedelleri istenilen çekler zaman aşımına uğradığı için davacı bankanın ödeme yapma yükümlülüğü bulunmadığını, davaya konu çeklerin basım tarihlerinin 2006 yılı olduğunu, bu tarihlerde mülga 3167 sayılı çek yasasının yürürlükte bulunduğunu, bu yasada çek zamanaşımının BK ve TTK dan ayrık bir şekilde 6 ay olarak sınırlandırıldığını, dolayısıyla çeklerin yazılma tarihinden itibaren altı ay içerisinde banka yükümlülük tutarını ödemekle mükellef olduğubu, 6 aylık zamanaşımı süresi geçtikten sonra herhangi bir ödeme yapma zorunluluğu bulunmadığını, depo değerleri istenilen çeklerin basım tarihleri ve ticari teamüller göz önüne alındığında yıllar sonra çeklerin keşide edilemeyeceğini, bu şekilde düşünülmesinin dahi hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, dolayısıyla bu bedellerin istenemeyeceğinin açık olduğunu, davacı bankanın da bir riski bulunmadığını, davalılardan depo bedellerinin istenmesinin hukuka aykırı olduğunu, depo bedelleri istenilen çeklerin hiçbirisinin davacı bankaya ibraz edilmediğini ve kanunu karşılığının talep edilmediğini, ihtarname incelendiğinde, 0.08TL bakiye borçtan bahsedildiğini, ancak dava dilekçesinde ise, kredinin ödenmemesinden kaynaklanan borç olduğunun ifade edildiğini, sadece gayri nakdi kredi borcundan takip başlatılmadığından sebeple 0.08-TL borç çıkartılmış olup esasen böyle bir borcun bulunmadığını, davalıların hesap kat ihtarına tebliğ almadığını ve haberdar olmadığını, dolayısıyla davalıların temerrüde düştüğünden söz etmenin imkansız olduğunu, sunulan sözleşmede adres bilgileri yer almadığından tebliğ edilmiş sayılması imkanının bulunmadığını, anlatılan bu sebeplerle asıl borçlunun iflasın açılmış olması, depo bedelleri istenilen çeklerin zaman aşımına uğraması, 10 yıla yakın bir süredir hiçbir çekin ibraz edilmemiş olması, iflas tarihinden sonra söz konusu çeklerle ilgili davacı bankanın ödeme yükümlülüğünün bulunmaması sebebiyle davaya konu borcun da olmadığını, artık olma ihtimali kalmadığından davalıların temerrüde düşemeyeceğini, nakdi borçtan ve ferilerinden de sorumlu olmadıklarını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince, ”dava genel kredi sözleşmesi uyarınca ödenmeyen borç ve masrafın kefillerden tahsili amacı ile başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Bunun yanı sıra takip ve davada temerrüte düşen borçluya teslim edilen çek yapraklarının garanti bedelinin de depo edilmesi talep edilmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere takip tarihi itibari ile takip talebindeki asıl alacak ve faizin yerinde olduğu görülmekle bu miktar üzerinden sözleşmede kararlaştırılan faizin uygulanması sureti ile itirazın iptaline ve takibin devamına karar verilmiştir. Bunun yanı sıra ödeme emri ile istenen masraf yönünden de itirazın haksız olduğu anlaşılarak buna ilişkin itirazında iptaline karar verilmiştir. Ancak davacının depo talebine ilişkin istemin yerinde değildir. Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 10/05/2017 tarih 2016/8271 Esas ve 08/06/2017 tarih ve 2017/1462 Esas sayılı kararlarda da belirtildiği üzere kefillerin sözleşmede kararlaştırılmadığı için Gayri Nakdi Krediler yönünden depo sorumluluğu bulunmadığından buna ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.” şeklinde karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, dosyaya sunulan bilirkişi raporunda, çek depo talebinin haklılığına kanaat getirildiği halde mahkemece bu bedelin reddedilmesinin hatalı olduğunu, Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesinin 12. ve 25. maddelerine göre gayrinakdi depo talebinin davalı kefillerden talep edilebileceğini beyan ederek ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın kaldırılmasını talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, genel kredi sözleşmesi kapsamında ödenmeyen borç ve masrafların davalı kefillerden tahsili amacı ile başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine yöneliktir. İlk derece mahkemesince işlemiş faiz ve masraflara hükmedilmiş, gayrinakdi depo bedeli talebi ise reddedilmiştir. Uyuşmazlık da bu noktadan kaynaklanmaktadır. 5411 Sayılı Bankalar Kanunu’nda “gayri nakdi kredi” kavramı tanımlanmamıştır. Ancak, 5941 Sayılı Çek Kanunu’nun 3. maddesi uyarınca; muhatap banka, süresinde ibraz edilen çekin karşılığının bulunmaması hâlinde yasal sorumluluk miktarına kadar ödeme yapmak; çekin karşılığının kısmen bulunması durumunda ise, kalan meblağı tamamlamakla yükümlüdür. Aynı maddede ödeme yükümlülüğü ile ilgili bu hususun, hesap sahibi ile muhatap banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayri nakdi kredi sözleşmesi hükmünde olduğu açıklanmıştır. Bu ödeme külfeti, sözü edilen Kanun gereğince bankalara yükletilmiş olduğundan, borçlunun bankadaki mevduatının bankaca müşterisine verilen her çek yaprağı için yasal sorumluluk miktarı ile sınırlı olarak banka lehine rehinli olduğunun kabulü zorunludur. Banka ile müşterisi arasında yapılan teminat mektubu veya çek hesabı açma sözleşmelerinde banka lehine risk gerçekleşmeden teminat mektubu bedeli veya karşılıksız çek bedelinden bankanın ödemek zorunda kalacağı meblağın depo edilmesini isteme yetkisi, söz konusu alacağın mevcut olduğunu göstermediği gibi, istenebilir olduğunu da göstermez (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun, 27.12.2017 tarih, 2016/1 E., 2017/6 K. sayılı kararı).Açıklanan sebeplerle, kefaletin verildiği anda borcun belirli ya da belirlenebilir olması gerektiği, kefalet sözleşmelerindeki belirlilik ilkesi uyarınca kefil olunan açısından belirli yani ferdileştirilmiş bir borcun varlığının arandığı, kefilin yalnızca kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ile bağlı olduğu, Çek Kanununun ödeme yükümlülüğü maddesi uyarınca, hesap sahibi ile banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayrinakdi kredi sözleşmesi hükmünde bulunduğu, henüz risk gerçekleşmeden alacağın mevcudiyetinden de söz edilemeyeceği, belirsiz alacak için kefalet sözleşmesi kurulamayacağı, bu nedenle çek depo bedelinden hesap sahibinin sorumluluğunun bulunduğu ancak kredi sözleşmesini imzalayan müteselsil kefilin risk altındaki çek yaprakları nedeniyle bankanın Çek Kanunu uyarınca ödemesi gereken asgari miktarlarla ilgili olarak depo talebinden sorumlu olabilmesi için kredi sözleşmesinde bu yönde açık bir hüküm bulunması gerektiğidir. Somut davaya konu kredi sözleşmesinde ise depo talebinin müteselsil kefilleri de kapsayıp kapsamayacağı hususunda sözleşmede açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle bilirkişi raporunda yapılan aksi yöndeki değerlendirme yerinde bulunmamıştır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.11.2018 tarih, 2018/19-689 E., 2018/1624 K. sayılı kararı). Yukarıda açıklanan sebeplerle, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/06/2017 tarih ve 2016/510 E. 2017/577 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davacıdan alınması gerekli 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 23,00 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına, 5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 05/11/2020