Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/9 E. 2020/10 K. 17.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F MAHKEMESİ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/9
KARAR NO: 2020/10
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/06/2017
NUMARASI: 2015/444 E. 2017/594 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/09/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından 11 adet faturaya dayalı olarak başlatılan icra takibinin haksız olduğunu, faturaların bir kısmının bedelinin banka havalesi yoluyla ödendiğini, bazı faturalara konu hizmeti almadıklarını, ayrıca elden ödeme de yaptıklarını belirterek davalıya borçlu olmadığını, yalnızca borcun 479,83 TL’lik kısmını kabul ettiğini beyan ederek davacının davalıya boçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; faturaların davacı tarafa tebliğ edildiğini ancak davacının faturalara itiraz etmediğini, ayrıca faturaların usülüne uygun olarak defterlere işlendiğini, icra takibinin usülüne uygun olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak bilirkişi raporu aldırılıp, ayrıca davacı tarafından davalıya teklif edilen yeminin davalı tarafça eda edilmesinin ardından davanın reddine karar verildiği, bilirkişinin düzenlemiş olduğu raporun doğrudan kopyalanmak suretiyle gerekçeli karar haline getirilmiş olduğu, anlaşılmıştır. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ödemeye ilişkin delillerin sebepsiz olarak mahkemece dikkate alınmadığını, 2 adet faturaya ilişkin herhangi bir hizmet alınmadığı gibi, faturaların tebliğ de edilmediğini, bilirkişi raporunda bu faturalara değinilmediğini, bilirkişi raporunda davacının borçlu olmadığı belirtilmesine rağmen rapora aykırı bir şekilde karar verildiğini, mahkemece yeminin hatalı yaptırılarak talep edilmeyen konuda karar verildiğini, icra takibinin usülsüz tebligatla kesinleştirildiğini, buna dayanarak hüküm kurulamayacağını, davalı tarafın davayı ispata yarar bir delil sunmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir. Dava; faturaya dayalı olarak başlatılan icra takibi kapsamında borçlu olunmadığının tespitine dair menfi tespit davasıdır. Davacı, davalının faturaya dayalı olarak başlatmış olduğu icra takibinin haksız olduğunu, davalıya ödemeler yapıldığını, 31.10.2014, 31.03.2015 ve 30.04.2015 tarihli faturaların kendisine tebliğ edilmediği gibi, bu faturalara ilişkin bir mal/hizmet verilmediğini iddia ederken, davalı, faturaların karşı tarafa tebliğ edildiğini, ticari defterlere de işlendiğini savunmuş, mahkemece tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak bilirkişi raporu alınmış ve ayrıca icra takip dosyasındaki alacağın tamamını tahsil etmediğine yönelik davalıya yemin yaptırılmış, neticede dava reddedilmiştir. Hüküm davacı vekilince yukarıda belirtilen sebeplerle istinaf edilmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Her ne kadar yerel mahkeme tarafından verilen hükümde, HMK’nın 297. maddesinde belirtildiği gibi tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller ve delillerin tartışıp değerlendirilmesi, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepler mahkeme hakimince yerine getirilmemiş ise de, hak arama sürecinde davaların mümkün olan süratle bitirilmesi gerektiği yönündeki Anayasanın emredici kuralından hareketle davanın esasına yönelik aşağıdaki şekilde değerlendirmeye geçilmiştir. İcra takip dosyası incelendiğinde davacı tarafından davalı aleyhine 11 adet faturaya dayalı olarak icra takibi yürütüldüğü görülmüştür.Tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme neticesinde dosyaya sunulan bilirkişi kök ve ek raporlarında, tarafların defterlerinde birbirini tutmayan toplam 4 adet faturanın bulunduğu, bu faturaların 31.10.2014 tarih … nolu 2.937,55 TL bedelli, 31.03.2015 tarih … nolu 991,90 TL bedelli, 30.04.2015 tarih … nolu 826,00 TL bedelli, 31.05.2014 tarih … nolu 306,80 TL bedelli faturalar olduğunun belirtildiği, ödeme iddiasına ilişkin olarak dosyaya sunulan banka dekontları incelendiğinde, açıklama kısmına göre, 31.10.2014 tarih … nolu 2.937,55 TL bedelli fatura ile 31.05.2014 tarih … nolu 306,80 TL bedelli fatura yönünden kısmi ödeme yapıldığı, dolayısıyla kısmi ödeme yapılan bu faturaların da davacının kabulünde sayılması gerektiği sonucuna varılmıştır. Bu kapsamda, geriye tarafların ticari defterlerinde mutabık kalamadıkları 2 adet fatura bulunduğu, bu faturaların, 31.03.2015 tarih … nolu 991,90 TL bedelli fatura ile 30.04.2015 tarih … nolu 826,00 TL bedelli faturalar olduğu, zaten davacının da bu faturalara ilişkin olarak hizmet almadığı iddiasını ileri sürdüğü, ödeme hususunda ispat yükü davacıda ise de, bu faturaların tebliğ edilip edilmediği, fatura konusu hizmetin verilip verilmediği hususunda ispat yükünün davalıda olduğu, bu kapsamda mahkemece davacı tarafa yemin hakkının hatırlatıldığı ve davacı tarafça hazırlanan yemin metnine göre davalı tarafa yemin ettirildiği, yeminin davalı tarafından eda edildiği, ancak yeminin, faturalara konu hizmetin verilip verilmediği hususunda değil icra takip dosyasındaki alacağın tamamının tahsil edilip edilmediğine yönelik olduğu, fatura konusu hizmetin verilip verilmediği hususuyla ilgili olarak tarafların delillerinin toplanmadığı anlaşılmakla, deliller toplandıktan sonra gerektiği takdirde bu hususta en son yemin yaptırılması gerektiği, gerek tarafların ticari defterlerinde mutabık kaldıkları ve gerekse kısmi ödemeler nedeniyle davacının kabulünde sayılması gereken 9 adet fatura yönünden ise gerek banka havalesi yoluyla gerekse elden ödeme iddiaları araştırılarak hangi fatura yönünden ne miktarda ödeme yapıldığı tek tek tespit edilerek bu hususta gerekirse yeniden bilirkişi raporu aldırılması, bilirkişi raporunun hükme esas alınması halinde hangi gerekçelerle hükme esas alındığı, tarafların delillerinin neler olduğu, hangi delile hangi gerekçeyle üstünlük tanındığının karar yerinde tartışılması gerektiği halde mahkemece bu hususlara dikkat edilmeden karar verilmiş olması sebebiyle davacının istinaf başvurusu yerinde görülmüş ve 6100 Sayılı HMK 353 (1) a-6. maddesi kapsamında belirtildiği üzere ve yukarıda sebepleri belirtildiği şekilde “Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan ve ya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması,” halinin de inceleme konusu karar yönünden gerçekleştiği anlaşılmış olup aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/444 esas 2017/594 karar sayılı, 08/06/2017 günlü kararının, 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 2- Dosyanın, yukarıda gösterilen şekilde işlem yapılmak üzere ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3- İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davacı tarafa iadesine, 4- İstinaf incelemesi dosya üzerinden duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Davacı tarafından İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince oy birliğiyle kesin olarak olmak üzere karar verildi. 17/09/2020