Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/896 E. 2022/420 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/896
KARAR NO: 2022/420
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/01/2018
NUMARASI: 2016/287 E. – 2018/78 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafından müvekkil aleyhinde Gebze …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile kambiyo senedine dayalı icra takibinin başlatıldığını söz konusu icra takibine dayanak oluşturan senet sahte olarak düzenlendiğinden ve müvekkilinin davalıya herhangi bir borcu bulunmadığını davalı tarafından başlatılan icra takibine dayanak oluşturan 15/06/2009 düzenlenme tarihli 29/06/2012 ödeme tarihli ve 35.000,00TL bedelli senedin müvekkilinin düzenlenmesini teşkil edecek nitelikte bir borcu da bulunmadığını, söz konusu senedin borç bulunmamasına rağmen senedi imzalayan eski yöneticiler tarafından kooperatifin zarara uğratılması amacıyla geçmişe yönelik tarih atılarak sahte senet tanzim edildiğini, söz konusu senedin düzenlenme yılı olarak belirtilen 2009 yılında müvekkil kooperatifi temsili yetkili kişiler … olarak ve … olduğunu görevlerinin sona erdikten sonra kooperatifin kaşesini iade etmeyip, kötüniyetli olarak eski tarihli senetleri düzenlenmesinde kullandıklarını, 2009 yılı kooperatif yöneticileri olan … ve …’ın 2014 yada 2015 yılında icra takibine konu senedi düzenlediklerini ve senede ilişkin 2009 yılına ait kooperatifin herhangi bir borcunun bulunmadığını ve kooperatifin defter ve kayıtlarının incelenmesine icra takibine konu borcunun bulunmadığının anlaşılacağından dava sonunda senedin sahteliğinin ispatlanması halinde müvekkilinin hak kaybına uğramaması için Gebze … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile başlatılan takibin durdurulmasına, müvekkilinin borcu olmamasına rağmen eski tarihli olarak 2009 yılı kooperatif yöneticileri tarafından sahte olarak düzenlenen 15/06/2009 düzenlenme tarihli 35.000,00 TL bedelli senedin iptaline ve davalı aleyhine %20 den az olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili adına davalı tarafından davacı aleyhine Gebze … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile 29/06/2012 vadeli 35.000,00 TL bedelli 15/06/2009 keşide tarihli bonoya dayalı olarak kambiyo senedine dayalı icra takibi başlatıldığını, bunun üzerine borçlu senedin sahte olarak düzenlendiği iddiası ile icra takibinin durdurulması talepli olarak huzurda menfi tespit davasının açıldığını, müvekkilinin davacı kooperatif tarafından yapılan inşaatların yapı kontrollerini yapmak üzere görevlendirildiğini, müvekkilinin görevi kapsamında inşaatların projeye uygunluğunu denetleme, hak edişlerin kontrolünü yapıların kontrolünü sağlamakla taşeronlarla kesin kabulün yapılması ile sorumlu olup kooperatifin müvekkilin bu görevi karşılığında ücret ödeme borcunu üstlendiğini, sözleşmesel ilişki sebebiyle borçlu olan davacının haksız ve kötüniyetli olarak borçlu olmadığını iddia ettiğinden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince; “Tüm bu nedenlerle davalı kooperatifin ticari defterleri HMK’nın 222. maddesine göre açılış ve kapanış tastiklerinin usulüne uygun olmadığından lehine delil kudretine haiz görülmemiştir. Davalının savunmasını Gebze 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde yer alan belgeler ile ispatlamış olduğundan davalının alacağının sabit olduğunda karar vermek gerekmiştir. Davacının kötü niyetini gösterir bir delil dosyada bulunmadığından davalı tarafından talep edilen kötü niyet tazminatının reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Dava konusu senede ilişkin borç bulunmamasına rağmen senedi imzalayan eski yöneticiler tarafından kooperatifin zarara uğratılması amacıyla geçmişe yönelik tarih atılarak sahte senet tanzim edildiğini, dava konusu senedin düzenlenme yılı olarak belirtilen 2009 yılında müvekkili kooperatifi temsile yetkili kişilerin … ve … olduğunu senedi görevleri sona erdikten sonra kooperatif kaşesini iade etmediklerini söz konusu sahte senedi düzenlediklerini bu durumun hem tanık beyanıyla hem de bilirkişi raporunda senede ait borç sebebinin kooperatif defterlerinde bulunamamasıyla ispatlanmış olduğunu, daha önce de yine aynı mahiyette ….’ı alacaklı göstererek sahte senetler düzenlediklerini ve bu konuda açtıkları davanın yine Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/265 Esas 2017/206 karar numaralı kararıyla kabul edildiğini, bu senetlerle alakalı suç duyurusunda bulunulduğunu, Gebze Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/13416 ve 2015/3970 soruşturma nolu dosyalarla soruşturmalara devam ettiğini, -Bilirkişi raporunun aksine karar verildiğini,-Mahkemenin davalının daha önce taraf olduğu bir dosyada yapılan bir incelemeye göre verilen kararı delil olarak kabul etmesi ve bu dosyadaki delilleri ve beyanları hiçe saymasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, o dosyadaki bir sözleşmede davalının adının geçmesinin bu senedin o borca ilişkin olduğunu göstermediğini, o borçla ilgili kooperatiften bir para çıktığını o dönem yönetimde olan tanıklarının dile getirdiğini, davanın konusu olan senedin sahte olarak düzenlendiğinin açık ve sabit olduğunu, hukuka aykırı olarak verilen bu kararın düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; -Senedin sahteliğinin tanık beyanları ve bilirkişi raporuyla ispat edilmesinin mümkün olmadığını, bilirkişi raporunda senedin sahteliğine dair bir tespit yer almadığını, davacının ticari defterlerinin kendi lehine delil olma vasfı da bulunmadığından bilirkişi raporundaki bu husustaki tespitlerin de delil olarak kabul edilemeyeceğini, davacının senedin sahte olduğu iddiasının tevsiki için ayrıca araştırma talep etmediğini, Mahkemenin kararında başka bir dosyada verilen kararı değil davalının tanık olarak dinlendiği bir dosyada delil olarak yer alan çeşitli belgeleri delil olarak kabul ettiğini bu belgelere kendilerinin de delil olarak dayandığını istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava, İİK 72. madde kapsamında davacı şirketin eski yetkilisinin, yetkisi sona ermesine rağmen, yetkili olduğu dönemi kapsayan geçmişe dönük sahte senet düzenlediği iddiasına dayalı menfi tespite ilişkindir. Dosya içeriğinden, bononun tanzim tarihinde davacı şirket yetkilisinin … ve … olduğu hususu ihtilafsızdır. İhtilaf, anılan yetkili temsilcinin yetkisinin sona ermesinden sonra geriye dönük olarak eski tanzim tarihi atmak suretiyle bu bonoyu düzenleyip düzenlemediği, yetkili temsilcisi bulunduğu davacı şirketi sebepsiz yere borç altına sokmak amacıyla senet düzenlenip düzenlenmediği noktasında toplanmaktadır. Bono kambiyo senedi olduğundan sebepten mücerret borç ikrarını içerir, bononun ticari defterlerde kayıtlı olmaması onu hükümden düşürmeyeceği gibi mücerretlik niteliğini de etkilemez. HMK’nın 201. maddesi uyarınca senede karşı ileri sürülen her türlü iddianın yazılı delille kanıtlanması gerekir. Bu durumda davacı, dava konusu senedin şirket yetkilisi tarafından, yetkisi sona erdikten sonra eski tarihli olarak düzenlendiği yolundaki iddiasını yazılı delille kanıtlamak zorundadır. Somut olayda yazılı delil sunulamadığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Ayrıca davalı hamilin senedi iktisabında kötüniyetli olduğuna dair delil de sunulmamıştır. Davacı taraf, menfi tespit talebini yetkisiz temsilcinin sahteliği iddialarına dayandırmış olup, davalıya yönelik muvazaa iddiasının bulunmadığı, dosya bazında davalının 3. Kişi konumunda yetkili hamil olduğu, her ne kadar davalı açılmış olan CBS dosyasında şüpheli olarak yer almakta ise de, hangi sebeple davalının şüpheli olarak yer aldığına ilişkin bilgi bulunmadığı, ayrıca dava dilekçesi incelendiğinde davalının CBS dosyalarında yer aldığının da gerekçelendirilmediği, davalı ile davacılar arasında muvazaaya dayalı bir iddianın da bulunmadığı bu sebeple CBS dosyasında sadece ifadesi alınan davalı yönünden senedin yetkili hamili konumundaki …’un hukuksal durumunda bir değişiklik yaratmasının mümkün olmadığı görülmüştür. Senedin bedelsiz olduğu iddiasına ilişkin olarak; Bono, bağımsız borç ikrarı içeren bir senet olduğundan, ispat yükü kural olarak senedin bedelsiz olduğunu ileri süren borçlu tarafa ait olduğu, talil ise; senedin düzenlenme sebebinin değiştirilmesi olup bu durumda ispat külfeti alacaklıya geçeceği, somut olayda davalı senedi alacaklarına karşılık aldığını bildirmiş ise de, bu beyanın talil olarak nitelendirilemeyeceği, bu sebeple ispat yükünün davacı tarafta olup, bu haliyle şeklen senedin tanzim tarihi itibariyle geçerli olduğu, davalının yetkili hamil olduğu, kötü niyetinin kanıtlanamadığı, senedin temsil ve ilzam yetkisi sona erdikten sonra tanzim edildiği ileri sürülmekte olup, bu hususta davacı tarafça sunulan deliller itibariyle iddia ispat edilebilmiş olmadığı, ayrıca bu durumun senedin yetkili hamili konumundaki davalının hukuksal durumunda bir değişiklik yaratması mümkün olmadığından, CBS dosyasının da beklenilmesi gerekmediğinden, sonuç olarak tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1- Usûl ve yasaya uygun Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/01/2018 tarih ve 2016/287 E., 2018/78 K. sayılı kararına karşı davacı vekilinin tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine,3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine,6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.17/03/2022