Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/89 E. 2020/262 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/89 Esas
KARAR NO: 2020/262
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/07/2017
NUMARASI: 2015/677 E. 2017/700 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 05/11/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin bir dönem ortağı ve temsilcisi olan dava dışı …’nın, boşandığı eşi olan …’yı mağdur etmek amacıyla muvazaalı olarak 05/05/2012 tanzim tarihli, 10/02/2014 ödeme tarihli, 130.000 Euro bedelli senedi düzenleyerek davalı …’ye verdiğini, senette kendisinin asıl borçlu, müvekkili şirketinde kefil olarak ünvanının yazıldığını, oysa ki taraflar arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmaksızın bononun muvazaalı olarak düzenlenmesi nedeniyle bonodan dolayı müvekkili şirketin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili dava dilekçesinde; senette yer alan şirketin kefil değil aval olduğunu, bu nedenle TTK’nun 700/1, 701/2 ve 702/2 maddelerine göre davacının dava açma hakkının bulunmadığını, senedin düzenlendiği tarihte …’nın şirketi temsile yetkili olduğunu, düzenlenen bononun muvazaalı olarak düzenlendiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi, davacı tarafından menfi tespit davasına konu edilen 130.000 Euro’luk bonoda davacı şirketin bononun tanzim edildiği tarihteki temsilcisinin aval sıfatıyla imzasının bulunduğu, söz konusu bononun muvazaalı olarak düzenlendiğinin davacı tarafından kesin delille kanıtlanması gerektiği, bononun muvazaalı olarak düzenlendiğine ilişkin davacı tarafından dosyaya yazılı (kesin) delil sunulmadığı gerekçesiyle menfi tespit davasının reddine, davalı tarafından talep edilen tazminatın ise koşulları oluşmaması nedeniyle reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; Davaya konu bononun, …’nın şirketi temsile yetkili olmadığı bir tarihte düzenlendiğini, ancak düzenleme tarihinin yetkili olduğu bir tarih olarak gösterildiğini, bonodaki yazı ve imza yaşı tespit edildiğinde davaya konu bononun düzenleme tarihi olan 2012 tarihinde değil 2013 yada 2014 tarihinde yani …’nın şirketin münferit yetkili temsilcisi olmadığı zaman hazırlandığının açıkça ortaya çıkacağını, Dolayısıyla şirket yetkilisi olmayan bir kişinin şirket adına imzaladığı bonodan şirket sorumlu olmayacağını, bononun muvazaalı olarak hazırlandığını, Yerel mahkemenin davaya konu bononun üzerindeki yazı ve imzalarının yaşının tespitine gitmeden karar vermesinin hukuka aykırı olduğunu, Davacı şirketin 05.03.2012 tarihinde yapılan ortaklar kurulu raporunda …’nın 05.03.2012 tarihinde şirket müdürlüğünün ve münferit imza yetkisinin iptal edilmesine karar verildiğini, bonoyu imzalayan … 05.03.2012 tarihli alınan kararı bildiğini, Silivri Polis Merkezi Amirliği’ne 20.03.2012 tarihinde verdiği ifade de açıkça ikrar ettiğini, oysa davaya konu bono …’nın şirket müdürlüğünün ve münferit imza yetkisini iptal edildiğini bilmesine rağmen düzenlendiğini, 05.03.2012 tarihinde yapılan ortaklar kurulu toplantısında …’nın şirket müdürlüğünün ve münferit imza yetkisinin iptal edilmesine dair verilen kararın …’ya tebliğ edilmediği gerekçe gösterilerek kabul edilmediğini, bunun üzerine davacı şirket genel kurulunun 22.06.2012 tarihinde tekrar toplanarak …’nın 22.06.2012 tarihinde şirket müdürlüğünün ve münferit imza yetkisinin iptal edilmesine yeniden karar verildiğini ve bu kararın usulüne uygun olarak tebliğ edildiğini, Davaya konu bonoyu düzenleyen … ile davacı şirketin yetkilisi olan …’nın evli olması nedeniyle bu durumun HMK’nın 203. Maddesinin a bendine göre senetle ispat kuralının istisnasını oluşturduğunu ve tanık dinlenmesi gerektiğini, Yerel Mahkemece yargılama sırasında hem davalı alacaklı olan …’nin hemde …’nın bononun imzalandığı tarihler göz önünde tutularak hesaplarında bono bedeli kadar bir hareketlilik olup olmadığının tespitine gidilmediğini belirterek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, 05.05.2012 düzenleme tarihli, 10.02.2014 vadeli 130.000,00 Euro bedelli senet sebebiyle borçlu olunmadığının tespitine yönelik menfi tespit davasıdır. Davacı vekili her ne kadar, davaya konu bononun, …’nın şirketi temsile yetkili olmadığı bir tarihte düzenlendiğini, ancak düzenleme tarihinin yetkili olduğu bir tarih olarak gösterildiğini, bonodaki yazı ve imza yaşı tespit edildiğinde davaya konu bononun düzenleme tarihi olan 2012 tarihinde değil 2013 yada 2014 tarihlerinde düzenlenmiş olabileceğini belirtmiş ise de, davaya konu bono üzerindeki mürekkep yaş tespitinin mevcut Ülkemiz koşullarında mümkün olmaması, dava konusu bononun sonradan düzenlendiği iddiasının ise mevcut delil durumuna ve dosya kapsamına uygun düşmemesi nedeniyle davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. (Yargıtay HGK 2017/13-665 Esas, 2018/1465 Karar) Davaya 05/05/2012 düzenleme tarihli, 10/02/2014 vade tarihli, 130.000 Euro bedelli bononun incelemesinde, keşidecisinin … olduğu, kefil kısmında davacı şirketin yer aldığı ve … tarafından şirket adına imzalandığı, davalının ise lehdar olduğu anlaşılmıştır. Davacı şirkete ait sicil kaydının incelemesinde ise, bononun düzenlendiği 05/05/2012 tarihi itibariyle şirketin münferit imzaya yetkili temsilcisinin … olduğu anlaşılmıştır. Daha önce şirket yetkilisi …’nın yetkilerinin iptaline ilişkin kararın usülünce tebliğ edimediği, 22.06.2012 tarihinde şirket müdürlüğünün ve münferit imza yetkisinin iptal edilmesine yeniden karar verildiği hususu davacının kabulünde olup, 22.06.2012 tarihine kadar şirket yetkilisi …’nın münferit imza yetkisinin devam ettiğinin kabul edilmesi gerektiği, davaya konu bononun düzenleme tarihinin 05/05/2012 tarihi olması birlikte dikkate alındığında, dava konusu bono nedeniyle davacının sorumlu olduğu anlaşılmıştır. Dava konusu taraflar arasındaki işlemin senede bağlanmış olması sebebiyle ”senetle ispat” kuralının istisnalarının uygulanamayacağı sonucuna varılmış, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir. Diğer yandan her ne kadar davacı taraf bononun muvazaalı olarak düzenlendiğini iddia etmiş ise de, bonoda davacı şirketin aval sıfatıyla yetkilisinin imzasının bulunduğu, bononun muvazaalı olarak düzenlendiği iddiasının kesin delillerle ispatlaması gerektiği, bu yönde dosyaya yansıyan kesin bir delilin bulunmadığı anlaşılmıştır. Yukarıda açıklanan tüm bu sebeplerle, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesi kararında davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, kararın usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/07/2017 tarih ve 2015/677 E., 2017/700 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 sayılı HMK 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davacıdan alınması gerekli 54,40 TL istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 31,40TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 23,00 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydına, 3- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına, 5- Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. hükmü gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 05/11/2020