Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/886 E. 2022/418 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/886
KARAR NO: 2022/418
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/03/2018
NUMARASI: 2017/256 E. – 2018/193 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili 15/03/2017 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin takip talebinde ve ödeme emrinde adının olmamasına rağmen, kendisine ödeme emrinin tebliğ edildiği, ödeme emrinde müvekkilinin isminin borçlu olarak olmamasına rağmen daha sonradan el yazısı ile eklendiğini, ödeme emrinde değişiklik yapılmasının mümkün olmadığını, icra takibine sonradan borçlu eklenmesi veya taraf değişikliği yapılmasının usule aykırı olduğunu, bu sebeple takibin iptalinin gerektiğini, davalı/alacaklı tarafın kötü niyetli olduğunu, hak etmedikleri bir parayı haksız ve mesnetsiz, hukuka aykırı olarak tahsil etmeye çalıştığını, ödeme emrinde ve takip talebinde faizin niteliğinin yazılmadığını, sadece faiz talep edildiği yazdığını, müvekkilinin senet sebebiyle herhangi bir borcunun bulunmadığını, senet bedelini ödediğini, huzurdaki davanın konusu senet olmayıp icra takibi olduğunu beyan etmekle icra takibinin ve ödeme emrinin müvekkil açısından iptaline, bu talebin kabul görmemesi halinde esasa ilişkin yargılama yapılarak senedin ve takibin iptaline, kötü niyetle hareket ederek müvekkilinin ticari hayatına zarar veren davalının %20’den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili 03/04/2017 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Mahkemenin davaya bakmakta görevsiz olduğunu, görevli mahkemenin İcra Hukuk Mahkemesi olduğunu, esas girilmeden davanın reddini talep ettiğini, davacının dilekçesinde belirttiği üzere davanın konusunun senet değil icra takibi olduğunu, davacının aynı konuda aynı talepleri içerir İstanbul 17. İcra Hukuk Mahkemesinin 2016/1145 Esas, 2017/189 karar sayılı 07/02/2017 tarihinde yani huzurdaki davanın açıldığı tarih olan 15/03/2017 tarihinden 38 gün önce karara çıkmış bir davanın olduğunu, ilgili mahkemece davacının lehine olarak 07/02/2017 tarihinde davanın kabulü ile davacı borçlu yönünden takibin iptaline karar verildiği, bu bakımdan davacının korunmaya değer bir hukuki yararın kalmadığını, hukuki yarar kalmadığından davanın esastan reddinin gerektiği, yine belirtildiği üzere aynı konuda, tarafları aynı, aynı dava sebebine dayanarak daha önce bir dava açıldığını, ve bu davanın görülmekte olduğunu, bu bakımdan davanın görevli mahkemede açılmış olması ihtimalinde aynı konunun yeni bir dava konusu yapılması mümkün olmayacağından davanın usulden reddine karar vermek gerektiğini belirterek öncelikle açılan davanın görevsizlik, hukuki yarar şartı ve derdestlik dava şartları yokluğu sebebiyle usulden reddine, imzası inkar edilmeyen senede dayalı borçlu olan davacının davasının esastan reddine karar verilmesini beyan etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Dava, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyası nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. İcra dosyasında; alacaklının …, borçluların … Ltd. Şti., … olduğu ve davacının isminin ise takip talebine el ile yazılarak eklendiği, takibe konu alacağın 25/09/2011 vade tarihli ve 60.000,00 TL bedelli senet olduğu tespit edilmiştir. İstanbul 17 İcra Hukuk Mahkemesinin 2016/1145 Esas sayılı dosyasının yapılan incelemesinde; İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında davacının adının takip talebinde ve ödeme emrinde olmamasına rağmen kendisine ödeme emri tebliğ edildiğini ve takip talebine el yazısı ile davacının sonradan eklendiğini belirterek davacı yönünden takibin iptalini talep ettiği, ilgili Mahkemenin 2016/1145 Esas, 2017/189 Karar sayılı ve 07/02/2017 tarihli kararı ile İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında, davacı borçlu aleyhine düzenlenmiş bir takip talebi olmadığı, borçlunun isminin sonradan takip talebine el yazısı ile eklendiği, ayrıca ödeme emrinde davacının adının bulunmadığı, yine borçluya dair alacaklı tarafça başvurma harcı yatırılmadığı, icra dosyasında takip talebinde ve ödeme emrinde ismi bulunmayan kişiye karşı takip yapılamayacağı belirlendiğinden takibin davacı borçlu yönünden iptaline karar verildiği anlaşılmıştır. Takibe konu senet incelendiğinde 25/09/2011 vade tarihli ve 60.000,00 TL bedelli alacaklının …, borçlunun … Ltd. Şti.olduğu, davacının kefil sıfatıyla senedi imzaladığı, senedin … tarafından … Ltd. Şti.’ye, bu şirket tarafından ise …’a ciro edildiği anlaşılmıştır. Davacı iddiaları değerlendirildiğinde; İstanbul 17. İcra Hukuk Mahkemesininde açmış olduğu dava dilekçesinde belirttiği hususlar ile dosyamıza konu iddiaların aynı olduğu, davacı tarafından takip hukukuna ilişkin hususlar ileri sürülerek menfi tespit talep edildiği, senede ve imzaya yönelik bir itirazın bulunmadığı, ileri sürdüğü hususlar yönünden İstanbul 17. İcra Hukuk Mahkemesinde değerlendirme yapıldığı ve 07/02/2017 tarihinde karara bağlandığı, iş bu davanın ise 14/03/207 tarihinde açıldığı, davacının tüm aşamalarda davanın konusunun senet olmadığını, davalı tarafça başlatılan icra takibi olduğunu beyan ettiği anlaşılmakla, yukarıda açıklanan değerlendirmeler kapsamında hukuki yarar yokluğundan davanın reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Ticaret Mahkemesi’nin 4 kez müzekkere yazarak icra dosyasını celp etmeye çalıştığını ancak bunu gerçekleştiremeden yani icra dosyasını hiç göremeden karar vermesinin hukuka aykırı olduğunu, -Gerekçeli kararın ilk sahifesinde davanın türü olarak “itirazın iptali” yazdığını, davanın menfi tespit davası olduğunu, -Davada hukuki yararlarının olduğunu, huzurdaki menfi tespit davası ile 17. İcra Hukuk Mahkemesi’nde görülen davanın ne konu ne talep ne de iddialar bakımından aynı olmadığını, aynı dahi olsa, icra hukuk mahkemesinin dar yetkili mahkeme olup, ticaret mahkemesinin inceleme/yargılama yetkilerini haiz olmadığını, icra dosyası derdest olduğu sürece her zaman menfi tespit davası açılabileceğini, menfi tespit davasının yalnızca senedin veya imzanın geçersizliği iddiası ile değil, borcun mevcut olmadığı veya ödendiği durumlarında da ikame edilebileceğini, -Menfi tespit davasının, icra hukuk mahkemesinin kararı tebliğ edilmeden önce ikame edildiğini, İstanbul 17. İcra Hukuk Mahkemesinin 2016/1145 E. sayılı dosyada verilen hükmün Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bozulduğunu ve davanın yeniden incelenmeye başlandığını, -Taleplerinin yeterince incelenmediğini, Menfi tespit davasının netice ve talep kısmında “senedin iptali”nin de talep edildiğini, ödeme belgeleri ve evrakların sunulduğunu ve delillerin ibraz edildiğini, Ticaret Mahkemesinin bunları incelemesi gerekir iken davayı inceleme yapmaksızın reddetmesinin hatalı olduğunu kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasındaki takibin ve ödeme emrinin davacı yönünden iptali, bu talep kabul edilmediği takdirde senedin ve takibin iptalinin istemine ilişkin terditli taleplerden oluşmaktadır. Davacı vekili, icra dosyasının celp edilmeden karar verildiği iddiasında ise de, icra dosyasının İstanbul 17. İcra Hukuk Mahkemesinin 2016/1145 E. Sayılı dosyasında tartışıldığı, getirtilmeden karar verilmesinin ve gerekçeli kararda dava türünün yanlış yazılmış olmasının da hükme etki edecek esaslı unsurlardan olmaması sebebiyle istinaf isteminin reddine karar vermek gerekmiştir. İcra mahkemeleri, icra dairelerinin işlemleriyle ilgili olarak yapılan şikayet ve itirazlara ilişkin uyuşmazlıkları sınırlı ve biçimsel olarak inceleyebilir ve en seri şekilde karara bağlar. İcra mahkemeleri dar yetkili olup, incelemelerini sadece şekli unsurlar bakımından yapar. Bu sebeple, kararları da kesin hüküm teşkil etmez. Bu sebeple icra hukuk mahkemesi kararının somut olayda kesin hüküm veya kesin delil olarak kabulü mümkün değildir. Ancak İstanbul 17 İcra Hukuk Mahkemesinin 2016/1145 Esas sayılı dosyasında haksız başlatıldığı iddia edilen icra takibinin davacı yönünden iptaline karar verilmesi sebebiyle davacının ayrıca aynı istemle ilgili dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı anlaşılmıştır. Davacı her ne kadar dava konularının farklı olduğu, işbu dava konusunun menfi tespit olduğu iddiasında ise de; dava dilekçesi incelendiğinde, davacının terditli olarak davasını açtığı, terditli isteme ilişkin ilk talebinin icra takibinin ve ödeme emrinin davacı açısından iptali olduğu, bunun kabul görmemesi halinde menfi tespit talebinde bulunduğu, ancak ilk talebin değerlendirmeye alınarak ilk talep yönünden karar verildiği sonuç olarak yukarıda yapılan açıklamalar ışığında ilk derece mahkemesince açıklanan ve benimsenen sebeplerle dosya içeriğine, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/03/2018 tarih ve 2017/256 E., 2018/193 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 17/03/2022