Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/882 E. 2022/530 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/882
KARAR NO: 2022/530
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 06/03/2018
NUMARASI: 2013/90 E. 2018/63 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Fikir ve Sanat Eserleri Sahipliğinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 31/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …’ın “…” isimli film senaryosu işlenmiş eseri ile ilgili davalılar tarafından, … isimli dizi filmin çekilmesi ve yayınlanması sırasında yasal izin alınmaması ve müvekkilinin senaryosunda geçen birebir diyalogların ve karakterlerin kullanılması ve bu işlenmiş esere davalılar tarafından tecavüz edilmesi nedeniyle, şimdilik fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, 50.000,00 TL maddi tazminatın dizinin gösterim tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile davalılardan tahsilini ve işleme eserde yapılan değişikliklerin men edilmesini, tecavüzün giderilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Aktif ve pasif husumet itirazları olduğunu, yemek taslarının isyan başlatmak amacıyla masaya vurulmasının birçok filmde çok daha önceden alenileştirilmiş rol biçimi olduğunu, davacının, … karakterinin … öyküsü içerisinde yer almadığını tevil yollu ikrarla, kitapta …’nın ayrı bir öykü olarak yer aldığını beyan ettiğini, …’ın sözlüsünün yalnızca filmde mevcut olduğundan bahisle anne kız itişmesinin de filme has olduğunu iddia ettiğini, ancak … adlı eserde (Kitap’ta) karakterlerin ayrı başlıklar altında yer aldığını ve her birinin öyküsünün eserin bütününden bağımsız olmadığını, davaya konu TV dizisinin bir işleme olduğunu, “…” repliğine bizzat asıl (kök) eser sahibi … tarafından tiyatro oyunu olarak işlenen metinde yer verildiğini, davanın reddini istemiştir. Davalı … şirketi vekili beyan dilekçesinde özetle; Müteveffa …’a ait … öykü kitabının, çok önceki yıllarda yazılmış, eser sahibince kitap olarak basılmadan evvel umuma arz edilmiş ve kitap olarak baskısının ise ilk defa 2005 yılında yapılmış olduğunu, öykü kitabının bizzat eser sahibi … tarafından tiyatroda sahnelenmek üzere işlenerek 14.01.1976’dan 15.05.1976’ya kadar İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrolarının, Harbiye, Kadıköy, Fatih, Boğaziçi ve Yedikule sahnelerinde temsil edildiğini, öyküyü tiyatro eseri olarak ilk işleyenin yazarın kendisi olduğunu, öykü kitabının sinema filmine işlenmesi söz konusu olduğunda, yönetmen ve yapımcı …- … Ltd.Şti ile … arasında öykünün bir defalığına ve … adıyla sinema filmi olarak işlenmesi hususunda 09.03.1990 tarihinde telif anlaşması imzaladığını, filmin senaryosunu da bizzat …’ın kaleme aldığını, ancak …’ın 09.11.1990 tarihinde vefatı üzerine filmde davacı …’ın senaryo yazarı olarak gösterildiğini ve kayıtlara da bu şekilde geçirildiğini, …’la akdedilen 09.11.1990 tarihli sözleşmenin 1. maddesine göre bu öykünün sadece bir kez filme alınmak üzere kullanılacağı kararlaştırılmış olmasına rağmen, … adıyla sözleşmeye aykırı ikinci bir film daha yapıldığını ve senaryo yazarı olarak da yine davacının gösterildiğini, 1995 yılından önceki sinema filmleri üzerinde eser sahibinin yapımcı olacağını, 1995 yılından evvel yapımı gerçekleştirilen bir sinema eseri üzerinde eser sahibi sıfatı ile hak sahipliği kazanılamadığından, davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığını, 1990 yılında yapımı gerçekleştirilen sinema filmi senaryosunun davacıya ait olduğu farazi olarak kabul edilse dahi, 1995 yılından evvel yapımı gerçekleştirilen söz konusu sinema eseri üzerinde davacının eser sahibi kabul edilmesinin mümkün olmadığını, usul ve esas yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi; “Dava konusu uyuşmazlığın, … isimli film senaryosu işlenmiş eseri ile ilgili davalılar tarafından yapılan … isimli dizi filmin çekilmesi ve yayınlanması sırasında davacıdan yasal izin alınmaması ve senaryoda geçen diyalogların ve karakterlerin kullanılması suretiyle bu işlenmiş esere davalılar tarafından tecavüz edildiğinden bahisle 50.000,00 TL maddi tazminatın tahsili, davalılar tarafından işleme eserde yapılan değişikliklerin meni, tecavüzün giderilmesi istemi olduğu, Bilirkişilerin 24.09.2017 tarihli raporlarında: davaya konu … filminin senaryosunun FSEK m. 6tf.1/b.2 anlamında işlenme eser olduğu, FSEK m, 11’deki karine çerçevesinde, davacının … filminin senaryosunun eser sahibi olduğu ve bu davayı açma ehliyetini haiz olduğu, davacının senaryosu ile davalıların dizi filmi arasında FSEK anlamında hak ihlali yaratan bir kullanımın söz konusu olmadığı, Ayrık görüş bildiren bilirkişi …’ın dosyaya yeterince vakıf olmadığı, sunulu delilleri ve …’a ait senaryoyu incelemediği anlaşıldığından ayrık görüşün dikkate alınmadığı, İlk raporu düzenleyen bilirkişilerin müşterek raporlarında; sinema eserinden alıntı olmadığını, bir ihlal bulunmadığını, son heyet …, … da davacının senaryosu ile davalıların dizi filmi arasında FSEK anlamında hak ihlali yaratan bir kullanımın söz konusu olmadığı sonucuna ulaştıkları, 4 bilirkişinin ihlal olmadığı yönünde beyanda bulundukları, beyanlarını dosyaya sunulu senaryoların karşılaştırılması ve sektörel uygulamaları denetleyerek hazırladıkları, ayrık görüş sunan diğer 2 bilirkişi ise gerekçesi yeterince belirtmeden ve dosyadaki deliller ile senaryo karşılaştırması yapılmadan, denetime uygun olmayan tarzda rapor tanzim ettikleri, bilirkişi … raporunda, …’ın öyküsünde yer almayan dialoglar ve karekterlerin davalılar tarafından kullanıldığını bildirmiş ise de, dosyada ki deliller ve …’a ait tiyatro eseri bir bütün halinde incelendiğinde bilirkişinin tespitinin hatalı olduğunun anlaşıldığı, Zira …’a ait tiyatro eseri bir bütün halinde incelendiğinde davacının iddia ettiğinin aksine senaryodan alıntı olduğu iddia edilen unsurların (yemek taslarının masaya vurulması sahnesi, Anne-kız itişme sahnesi, Hasta yatan mahkuma yemek yedirme sahnesi, Hasta için revir/ilaç isteme sahnesi, Radyo dinleme sahnesi, … cümlesi, … cümlesi) ya kök eserde var olduğu yada bu unsurların hususiyet ve özgünlük taşımayan yaygın ve olağan kullanımlar olduğu, yaygın kullanım nedeniyle davacının herhangi bir telif ihlali bulunmadığının bilirkişilerin çoğunluk görüşleri kapsamında anlaşıldığı, davalı filminde geçen ve davacının kendi senaryosundan alıntı yapıldığını iddia ettiği “Yemek taslarının isyan başlatmak amacıyla masaya vurulması sahnesi” aynı başlıklı yazar … öykü kitabının 235. sayfası ile aynı yazara ait oyunun 40. sayfasında yer aldığı, isyan sahnesinin ana eserden yola çıkılarak kurgulandığından, sinema filminden alıntılandığı iddiasının dayanaksız olduğunun anlaşıldığı, aynı sahne ile ilgili son alınan bilirkişi raporunda çoğunluk görüşündeki bilirkişiler hapishane sahnelerinde genellikle isyan habercisi olarak bilinen tabak çanağın masaya vurulması şeklindeki mizansenin yansıtılması olduğundan ve bu yansıtılmada yazar …’a ait kök eser olan hikaye kitabındaki ana tema dikkate alınarak oluşturulduğundan, dizideki bu sahnenin birebir senaryodan alıntılandığı sonucuna varılamayacağının bildirildiği, söz konusu sahne ve kurgunun kök eserde var olması yanında, hapishane hayatında isyan için çatal, kaşık, bıçak, tabaklar vb nin masaya vurulması şeklindeki protesto şeklinin ilk defa davacı senaryosunda yer aldığının ve bu unsurların davacı harici hiç kimse tarafından kullanılamayacağını iddia etmenin zorlama ve dayanaksız bir yorum olduğu, tabak ve bıçakla masaya vurma şeklindeki isyan/protesto şeklinin küçük çocukların bile hoşnutsuzluğunu ifade etmekte ilk başvurdukları yöntem olduğu, hapishanelerde bu tür bir yöntemden bahsetmek hiç kimsenin tekelinde olmayan oldukça olağan ve yaygın bir protesto şekli olduğu, “…” repliğinin, …’a ait kök eserde “…” şeklinde olduğu, davacı senaryosunda ise “…” şeklinde yer aldığı, dolayısıyla ayrık görüş veren bilirkişinin kök eserden eksik alıntı yaparak yorum yaptığı, diğer iki bilirkişinin de belirttiği üzere …’a ait kök eserin 273-274 üncü sayfaları ile aynı yazara ait oyunun 63. sayfasında bu repliğin “…. “…” şeklinde olup, kök eserde dahi hemen hemen bire bir aynı kelime ve cümlelerin kullanıldığı, bu hususta ayrık görüş veren bilirkişinin yorumuna itibar edilmediği, 21.10.2015 tarihli II. bilirkişi raporunu hazırlayan çoğunluk görüşünü bildiren bilirkişilerin de bu konuda “…” içerikli repliğin yazar … tarafından kaleme alınmış öykü kitabının 273/274 sayfasında ve yine … başlıklı tiyatro oyunu metninin 63 ve 67. sayfalarında yer aldığını, dolayısıyla bu repliğin davacıya ait olduğu veya davacı filminden alıntılandığının da ispat edilemediğini tespit ettikleri, “…” repliğinin hemen hemen tamamının kök eserde yer aldığı, bir kelimenin yer değiştirmesi veya benzer bir kelime kullanılması nedeniyle bütün repliğin yeniden bir hususiyet ve özgünlük taşıdığının iddia edilemeyeceği, bu cümlenin …’a ait kök eserin 104. sayfasında yer aldığı, diyaloğa kök eserde yer verilmiş olduğundan asıl eserden yararlanılarak asıl eserde yer alan cümlelere dizide yer verilmesinin davacı hakkını ihlal etmeyeceği, 6.5.2014 tarihli I. bilirkişi raporunda ve 21.10.2015 tarihli bilirkişi raporunda çoğunluk görüşünü sunan bilirkişilerin ayrıntılı olarak iddia ve savunmalara yer vermiş olmaları dikkate alındığında, ayrık görüş sunan bilirkişilerin görüşlerinin sonuca etkili bulunmadığının anlaşıldığı, 6.5.2014 tarihli bilirkişi raporu incelendiğinde; davaya konu … başlıklı televizyon dizisinin yazım, tasarım ve yapım aşamasında, davacı …’a ait olduğu iddia edilen … başlıklı sinema filminden faydalanılarak meydana getirildiğine ve davacı eserinin kaynak eser olarak kullanıldığına dair herhangi bir özelliğin bulunamadığı, … adlı eserin ilk defa … tarafından yazıldığı ve tiyatro oyunu metni haline getirilerek İstanbul Şehir Tiyatrolarında sahnelendiği, davalı filminde geçen ve davacının kendi senaryosundan alıntı yapıldığıni iddia ettiği “Yemek taslarının isyan başlatmak amacıyla masaya vurulması sahnesi”, … ve sözlüsü …, … ve … karakterleri, radyodan haber dinleme sahnesi gibi bölümlerin davacı filminden aktarıldığını söylemenin mümkün olmadığı, bu tür sahnelerin sadece davacı filmine özgü olduğu veya davacı filminden alıntılandığı iddiasının da geçerli olmadığını bildirdikleri, “…” içerikli repliğin yazar … tarafından kaleme alınmış olan … başlıklı tiyatro oyunu metninin 67. sayfasının sonunda yer aldığı, dolayısıyla bu repliğin davacıya ait olduğu veya davacı filminden alıntılandığının da ispat edilemediği, “…” içerikli repliğin de davacı iddiasının aksine yazar …’a ait kök eserin 104. sayfasında aynı şekilde kullanıldığı dolayısıyla bu repliğin de davacıya ait olmadığı ve davacı filminden alıntılandığının da ispat edilemediği,12.10.2015 Tarihli Bilirkişi Raporunda; … adlı eserin ilk defa yazar … tarafından tiyatro oyunu metni haline getirilerek işlendiği ve İstanbul Şehir Tiyatrolarında sahnelendiği, iki bölümlük bu tiyatro eserinde; …, …, …, …, …, … gibi ana karakterlerler temelinde “…” öyküsünün meddah anlatısıyla birlikte oyunlaştırıldığı, “…” içerikli repliğin yazar … tarafından kaleme alınmış öykü kitabının 273/274 sayfasında yer aldığını, “…” içerikli repliğin de …’a ait kök eserin 104. sayfasında aynı şekilde kullanıldığını, “Yemek taslarının isyan başlatmak amacıyla masaya vurulması sahnesi”nin aynı başlıklı … öykü kitabının 235. Sayfası ile aynı yazara ait oyunun 40. Sayfasında yer aldığını kısaca isyan sahnesinin ana eserden yola çıkılarak kurgulandığını, … ve Sözlüsü …, … ve … karakterleri, radyodan haber dinleme sahnesi gibi bölümlerin yazarın öyküsünden yorumlanıp geliştirildiğini tespit ettiklerinin anlaşıldığı, … tarafından 1975 yılında yazılan … isimli iki bölümlü oyuna ilişkin 77 sayfadan ibaret metin, … tarafından yazılan … isimli fim senaryosu üzerine ibareli belge, davacı tarafından sunulan senaryo, Sinebir tarafından gönderilen CD ve eser saklama belgesi ekindeki … ibareli …’ın yazarı olduğu, yakın plan yayıncılık ibareli mart 2010 basımı esere ilişkin üzerinde oyuncu …’ın resminin bulunduğu bir adet kitap, iki bölümlü oyuna ilişkin 77 sayfadan ibaret metin, 9.3.1990 tarihli mali hak devir belgeleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürlüğü’nce gönderilen sinema eser işletme belgesinde eser sahibinin … Ticaret ltd Şti olduğuna dair ve eserlerin 1993 yılı olduğuna dair belge içerikleri, taraflarca hazırlama ilkesine göre taraflarca sunulan cevap ve karşı cevap dilekçeleri ve tüm dosya kapsamını bilirkişi raporları ışığında sunulu deliller ile bir bütün halinde incelendiğinde; sinema eserinin 1990 yılında yönetmenliğini …’in yaptığı ve … Ltd. Şti. tarafından yapımı üstlenilip … ve … adıyla iki ayrı bölüm olarak yayınlanan sinema filminin oluşturulduğu, 1990 tarihli söz konusu filmin senaryo yazarı davacı olarak kabul edilse dahi, davacının 1995 öncesi bu sinema filmi üzerinde eser sahibi olarak herhangi bir hakkının bulunmadığı, zira 1995 yılı öncesi sinema eserleri üzerinde eser sahipliği sıfatının sadece yapımcıya tanınmış olması hususları ile 5846 sayılı yasa kapsamında davalıların bir ihlalinin bulunmadığına yönelik bilirkişi raporları bir arada değerlendirildiğinde davanın reddine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1- 1995 yılındaki değişiklikten önce, yönetmen, senaryo yazarı vb. bağlantılı hak sahipliklerinin bulunmadığını, Türkiye’nin taraf olduğu TRIPS Anlaşması 14/1, Roma Sözleşmesi 7. WIPO Anlaşması 8.-9. ve 10. maddelerinin icracı sanatçıların haklarını düzenlediğini, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu 80. maddesi ile tüm uluslararası düzenlemelere paralel şekilde, icracı sanatçıları ve senaryo yazarlarının, icralarının yer aldığı filmlerin çoğaltılması, dağıtılması, kiralanması ve umuma iletilmesi konularında yetkili kılındığını, 1995 yılı değişiklikleri ile sinema eserleri bakımından koruma süresinin 20 yıldan 70 yıla uzatıldığını, 2001 yılında gerçekleşen değişiklikler ile de film yapımcılarının bağlantılı hak sahibi kabul edilmekle, uzatılan bu koruma süresinden faydalanır hale geldiğini, bu durumda, 12.06.1995 tarihinden önce yapımı gerçekleşen filmler bakımından, film yapımcılarının faydalandığı bu süreden icracı sanatçıların ve senaryo yazarlarının da faydalanması gerekeceğini, yasa gereği bir senaryonun yazılmasıyla birlikte senaryo olarak kendi başına filmden bağımsız bir eser hüviyetine kavuştuğundan, müvekkilinin davayı açmakta ek-2. maddeden bağımsız olarak senaryo sahibi sıfatıyla ehliyetli olduğunu, 24.09.2017 tarihli bilirkişi raporunda da müvekkilinin senaryo sahibi sıfatıyla hak sahibi olduğunun belirtildiğini, 2- Davalıların … adlı TV dizisiyle müvekkilinin kendi hususiyetini taşıyan fikri ürünlerini müvekkilinden izin almadan kullandıklarını, ‘…’ repliğinin müvekkiline ait filmin repliği olup, bu repliğin özgün eserde ’…‘ şeklinde kullanıldığını, müvekkilinin repliğinin müvekkiline ait filmlerin vizyonda olduğu tarihlerde dillere pelesenk olduğunu, davalıların, filmin yarattığı pozitif geri dönüşler ve getirdiği şöhretten lehlerine pay çıkartıp dizilerinin tanıtımını yaptıklarını, “Hapishanede yemek yenirken pilav taslarının arkası çevrilerek başlatılan isyan sahnesinin” özgün eserde yer almadığını, müvekkilinin kendi becerisiyle senaryoya taşıdığı bu sahnenin TV dizisinde direkt olarak taklit edildiğini, filmde müvekkilince kullanılan ‘…’ şeklindeki repliğin kitapta; ‘…’ şeklinde işlendiğini, davalıların TV dizisinde bu repliği müvekkilin işlediği şeklinde kullandığını ve filmin yarattığı şöhretten faydalandığını, 3- Davalı tarafça delil olarak gösterilen …’a ait tiyatro oyununun 40,63,67 sayfalarında ve yazara ait hikaye kitabının 235. sayfasında dava konusu sahnelerin geçtiğinin mahkemece ‘delillerin tartışılması ve gerekçe kısmında’ ele alınarak karar verilmiş ise de; hükme esas alınan sayfalarda davaya konu olan sahnelerin ve repliklerin bulunmadığını, hükme alınan bu sayfalar dışında da tiyatro oyunu ve/veya hikayenin hiçbir sayfasında müvekkilinin ürettiği sahne ve diyalogların bulunmadığını, mahkemenin, dayanılan delilerin gerçek olup olmadığı araştırmasına gerekli özeni göstermediğini Müvekkilin FSEK kapsamındaki haklarının davalı tarafından ihlal edildiğini, bilirkişi raporlarındaki lehe görüşlerin gerekçeli ve gerçekçi olmasına rağmen aleyhe bilirkişi raporlarının zorlayıcı, tutarsız ve olmayan durumları gerçekmiş gibi gösterdiğini, mahkemece delillerin değerlendirilmesi kısmında hataya düşüldüğünü ve gerçeğe aykırı deliller neticesinde hukuka ve hakkaniyete aykırı karar verildiğini, müvekkiline ait eserin tamamen müvekkiline özgü sahne ve repliklerinin izinsiz kullanılması nedeniyle, FSEK kapsamında işlenmiş eserine, mali ve manevi haklarına tecavüz edildiğini, açıklanan ve re’sen göz önünde bulundurulacak hususlar dahilinde hükmün kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; 5846 sayılı yasanın md. 8/F3. hükmünün: Sinema eserlerinde; yönetmen, özgün müzik bestecisi, senaryo yazarı ve diyalog yazarının, canlandırma tekniği ile yapılmış sinema eserlerinde, animatörün de birlikte eser sahibi olduklarını, md. 10 hükmünün: Birden fazla kimsenin iştirakiyle ayrılmaz bir bütün teşkil ediyorsa, eserin sahibinin onu vücuda getirenlerin birliği olduğunu, düzenlediğini, Yargıtay’ın, elbirliği halinde eser sahipliğinin, birden fazla kimsenin eylemli olarak nitelikli ve yaratıcı katkı ve çabaları ile oluşturulması gerektiğine ve bu aşamadaki teknik hizmetler ve yardımların ise, iştirake esas alınamayacağına hükmettiğini, (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 22.10.1992 gün ve E. 1991/5141, K. 1992/11254 sayılı kararı) 5846 sayılı yasanın md. 10 hükmünün: Eser sahipleri arasındaki birliğe adi şirket hükümlerinin uygulanacağını düzenlediğini, elbirliği eser sahipliğine; fesih ve tasfiye haricinde, 6098 sayılı TBK’nun 620 ve devamı maddeleri uyarınca, adi ortaklık sözleşmesi hükümlerinin uygulanacağını, 5846 sayılı yasanın md. 10 hükmü gereği eser sahiplerinden her biri birlik menfaatlerine tecavüz edildiği takdirde tek başına hareket edebileceklerini öngörüyorsa da, 1995 yılı öncesi bir yapım olan … ve … isimli sinema filmi niteliğindeki eserlerin mali hak sahibinin 5846 sayılı yasanın 21.02.2001 günlü 4630 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile değiştirilen Ek (2). maddesi hükmü uyarınca, yapımcı tüzel kişi … Limited Şirketi olup, taraf sıfatının (husumet ehliyeti) adı geçen tüzel kişiliğe ait olduğunu, Davacının; huzurdaki davadan ayrıca tarafı olduğu İstanbul 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’ndeki 27/04/2011 tarihinde karara bağlanan 2006/101 Esas ve 2011/71 K. Sayılı dava; Anayasa Mahkemesine yapılan başvuruya rağmen, 05/12/1951 günlü, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 21/02/2001 günlü, 4630 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile değiştirilen Ek 2. Maddesinin “Bu kanunun sinema eseri sahipliği ile ilgili hükümleri, 4110 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 12/06/1995 tarihinden sonra yapımına başlanan sinema eserlerine uygulanır” biçimindeki son fıkrasının “diyalog yazarı ve animatörler” yönünden Anayasa Mahkemesi’nin 29/12/2011 gün, 2010/73 Esas, 2011/176 Karar sayılı kararı ile Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmekle, 5846 sayılı Yasanın 21/02/2001 günlü 4630 sayılı yasanın 5. md.siyle değişik 8. Md.si kapsamına dâhil olamadığını, davacının televizyon dizi yapımcısı müvekkili şirkete keşide ettiği, ihtarname (EK-11) ekindeki Sinema Eseri İşletme Belgeleri’nde de eser sahibinin … olduğunun görüldüğünü, Eserin işlenmesinin, hukukî ve fiilî bakımdan tekrar işlenmesine engel olmadığını, her bir işlenme eserin, diğerinden bağımsız korunacağını, birden fazla işlenmeleri arasında ilk bakıştaki benzerliklerin doğal olacağını, davacının; … isimli film ile aynı ismi taşıyan ve taraflar arasında ihtilâf konusu olan, TV dizisinin yayınına izin talep edilecek mali hak sahibi konumunda olmadığını, Davalı tarafından TV dizisi olarak işlenen eserin, eser sahibi … tarafından meydana getirildiğini, 2005 baskısı … ve en son olarak 2010 baskısı … bandrol numarasıyla, baskı tarihlerinden çok önceki bir tarihte, eser sahibince umuma arz edildiğini, … isimli edebî bir eser olduğunu, müvekkilinin eserin gerçek hak sahibi … varislerinden, eserin TV dizisi olarak işlenmesi konusunda, sözleşmeyle mali hak devraldığını, Davacının işlediğini iddia ettiği senaryoya fazlaca bir hususiyet katmadığını, Davacının senaryosundan alındığını iddia ettiği “…” şeklindeki repliğin, bizzat eser sahibi …’a ait olduğunu, eser sahibi tarafından alenileştirilmiş senaryosunun 67’nci sayfasında yer aldığını, Davacının eser sahibinin öyküsünde olmayan, ancak senaryosunda sıtma hastası olan … karakteri yerine dizide … hastası olan … karakterinin yer aldığı ve bunun bir alıntı olduğunu iddia ettiğini, davalının bu karakterin varlığı açısından işlemesinde kök esere dayandığını, kök eserde zatürre geçiren … karakterinin mevcut olduğunu, Kök eser … adlı romanda ve eser sahibinin tiyatro eseri şeklinde aynı adla bizzat işlediği eserde eser kahramanının sözlüsü veya sevgilisinin mevcut olmadığını, davacı ve davalı yapımcının öyküye kadın izleyiciler için cazibe kazandırmak amacıyla kadın unsurunu kattığını, her annenin kızıyla uygun görmedikleri erkeklerle görüşmelerinden endişe duyma ve engelleme konusunda yaşamış oldukları sözlü veya itişmeli kakışmalı çatışmaları bilinen ve hayatın olağan akşına uygun davranışlar olup, davacının inhisarında olmadığını, …’ndeki … karakteri ve … arasındaki temel farklılıklar olduğunu, Yapımcı’nın işlemesine nazaran eser kahramanının geldiği cezaevinde ki protesto şeklinin kendisinin hücreye atılması nedenlerine dayalı olarak diğer mahkûmların yemek taslarını vurarak yaptıkları protesto da davacının yaratım gücü dâhilinde olan bir tepkisel davranış şekli olmadığını, bu tür sahnelerin birçok filmde çok daha önceden alenileştirilmiş rol biçimleri olduğundan, davacının inhisarında olamayacağını, Tiyatro senaryosunda birçok sahnede; replikler değiştirilmek suretiyle, aynı konunun aynı sahne düzeninde sergilendiğini, davacının işleme eserine hususiyet kazandırmadığını, Bilirkişiler … ve …’nin düzenledikleri 06.05.2014 havale tarihli raporlarında; davacıya ait senaryonun televizyonda yayınlanan dizide kullanılmadığını, tiyatro texti ile aynı senaryodaki düzeltmelere göre dizide kullanılan repliklerin bu textler kapsamında kaldığını, filmden alıntılandığını söyleyebilmenin mümkün olmadığı, televizyon dizisinin senaryosunun, davacının senaryosundan başka müstakil bir işleme eser olarak saptandığı, bu nedenle izinsiz bir kullanım söz konusu olamayacağı cihetle, kullanım bedelinin hesaplanmasına ve rapora dercine gerek görmediklerini, Senarist bilirkişi …’in, 19.06.2014 havale tarihli raporunda ise; davacıya ait senaryonun televizyonda yayınlanan dizide kullanılıp kullanılmadığının cevabının verilmesinden imtina edildiğinden, mahkemece denetime yeterli görülmeyen rapor olarak değerlendirildiğini, Bilirkişiler … /yönetmen/akademisyen ve …/…, davacının tüm iddialarına ve sinema filmi senaryosundan alıntı olarak değerledirdiği sözler ve sahnelerin tek tek incelenmesi neticesinde, aynı ana eserden işlenen bu film ve dizi senaryolarının ve tiyatro metninin “…” adlı televizyon dizisinin, davacıya ait sinema filminden alındığı iddialarını doğrulayacak ikna edici, geçerli bir kanıt ve bir dayanak bulunamadığı, Ayrık rapor düzenleyen …’nün raporunda, mahkemeninde kararında belirttiği üzere …’nün kök eser sahibi …’ın kitap ve tiyatro texini yeterince incelemediği ve yaptığı tespitlerin hatalı olması sebebi ile değerlendirmeye alınmadığını, 24.09.2017 Tarihli Üçüncü Bilirkişiler …, … ve Dr. …’ın müştereken düzenlemiş oldukları raporlarında: … filmi senaryosunun FSEK anlamında işleme eser olduğu, davacının … filminin senaryosunun FSEK m.11.’deki karine çerçevesinde eser sahibi olduğu ve davayı açmaya ehliyeti olduğu, davacının senaryosu ile davalıların dizi filmi arasında FSEK anlamında hak ihlali yaratan bir kullanımın söz konusu olmadığı sonuç ve kanaatine varıldığını, ifade ettiklerini, Yargılama safahatında alınan raporlarla toplamda (8) bilirkişinin tereddüde mahal vermeyecek suretteki tespitlerine dayanılarak “Sinema eserinin 1990 yılında yönetmenliğini …’in yaptığı ve … Ltd. Şti. tarafından yapımı üstlenilip … VE … adıyla iki ayrı bölüm olarak yayınlanan sinema filminin oluşturulduğu, 1990 tarihli söz konusu filmin senaryo yazarı davacı olarak kabul edilse dahi davacının 1995 öncesi bu sinema filmi üzerinde eser sahibi olarak herhangi bir hakkının bulunmadığı, zira 1995 yılı öncesi sinema eserleri üzerinde eser sahipliği sıfatının sadece yapımcıya tanınmış olması hususları ile 5846 saylı yasa kapsamında davalıların bir ihlali bulunmadığına yönelik bilirkişi raporları bir arada değerlendirildiğinde davanın reddine karar verilmesi gerektiği” gerekçesi ile karar altına alındığını, mahkeme kararının hukuka uygun olduğunu, izah edildiği ve re’sen ele alınacak sebeplerle, usul ve esas yönünden hukuka uygun karara karşı davacı tarafın istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacı tarafın talebi; davalılar tarafından, … isimli dizi filmin çekilmesi ve yayınlanması sırasında yasal izin alınmadan “…” isimli film senaryosu işlenmiş eserinde geçen birebir diyalogların ve karakterlerin kullanılması suretiyle işlenmiş eserine davalılar tarafından tecavüz edilmesi nedeniyle, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, 50.000,00 TL maddi tazminatın dizinin gösterim tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile davalılardan tahsili ve işleme eserde yapılan değişikliklerin men edilmesi, tecavüzün giderilmesine ilişkindir. Mahkemece; Alınan bilirkişi çoğunluk raporları ile “…” içerikli repliğin yazar … tarafından kaleme alınmış öykü kitabının 273/274 sayfasında yer aldığını, “…” içerikli repliğin de …’a ait kök eserin 104. sayfasında aynı şekilde kullanıldığını, “Yemek taslarının isyan başlatmak amacıyla masaya vurulması sahnesi”nin aynı başlıklı … öykü kitabının 235. Sayfası ile aynı yazara ait oyunun 40. Sayfasında yer aldığını kısaca isyan sahnesinin ana eserden yola çıkılarak kurgulandığını, … ve Sözlüsü …, … ve … karakterleri, radyodan haber dinleme sahnesi gibi bölümlerin yazarın öyküsünden yorumlanıp geliştirildiğini tespit ettiklerinin anlaşıldığından, sinema eserinin 1990 yılında yönetmenliğini …’in yaptığı ve … Ltd. Şti. tarafından yapımı üstlenilip … ve … adıyla iki ayrı bölüm olarak yayınlanan sinema filminin oluşturulduğu, 1990 tarihli söz konusu filmin senaryo yazarı davacı olarak kabul edilse dahi, davacının 1995 öncesi bu sinema filmi üzerinde eser sahibi olarak herhangi bir hakkının bulunmadığı, zira 1995 yılı öncesi sinema eserleri üzerinde eser sahipliği sıfatının sadece yapımcıya tanınmış olması hususları ile 5846 sayılı yasa kapsamında davalıların bir ihlalinin bulunmadığına yönelik bilirkişi raporları bir arada değerlendirildiğinde davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili karar aleyhine istinaf yasa yoluna başvurmuştur. 1- Davacı tarafça dosyaya sunulan … filminin 25/01/1993 tarih ve 93/34 sayılı, … filminin // tarih ve Kültür Bakanlığı tarafından verilmiş Eser İşletme Belgelerinde eser sahibinin … olduğu, …’ın İstanbu 2.FSHHM’nin 2004/656 esas sayılı dosyaya gönderdiği 21/07/2005 tarihli yazı cevabında 88.sırada …, 89.sırada … filmlerinin yapımcısının …, senaryo ve diyalog yazarının … olduğunun belirtildiği, … film afişinde senaryonun …’a ait olduğunun belirtildiği, …’in 570 korunma numaralı eser saklama belgesinde …, TV dizisi, senaryo ve karakterlerin 22/06/2012 tarihinden itibaren 3 yıl süre ile korunduğunun belirtildiği tespit edilmiştir. … filminin yapıldığı dönemde yürürlükte olan FSEK m.8/4 hükmüne göre, sinema eserinin sahibi onu imal ettiren olduğu belirtildiğinden, sinema eşerinin eser sahibinin yapımcı olduğu kabul edilmiştir. Dava konusu sinema filmleri 1995 yılından önce yapılmış olduğundan ve filmin yapımcısı … olduğundan, FSEK m. 8 çerçevesinde davacının sinema filmi üzerinde eser sahipliği sıfalı bulunmamakladır.FSEK 1/B maddesi uyarınca bir fikir ve sanat ürününün eser kabul edilebilmesi için; “sahibinin hususiyetini taşıması” ve “kanunda sayılan eser kategorilerinden birine dahil olması” gerekir. Senaryo hususiyet taşımak koşuluyla FSEK m.2/1 anlamında dil ve yazı ile ifade olunan ilim ve edebiyat eseri sayılmaktadır. FSEK’in İşlenmeler ve Derlemeler başlığını taşıyan 6. maddesinin 3. fıkrasında: “Musiki, güzel sanatlar, ilim ve edebiyat eserlerinin filim haline sokulması veya filime alınmaya ve radyo ve televizyon ile yayıma müsait bir şekle sokulması ” ifadesi yer aldığından, davacının sunduğu film senaryosunun …’a ait “…” isimli hikayeden faydalanılarak filme esas olmak üzere, filmin konusu, karakterleri ve bunlar arasında geçen diyalogları içeren, filme alınmaya müsait hususiyet taşıyan yapısı nedeniyle FSEK 6/f.1/b.2 anlamında işlenme eser olduğu oluşa uygun ve birbirini doğrulayan bilirkişi raporları ile sabit olmuştur. Davacının sunduğu eser işletme belgesi, eser üzerinde hak sahipliğinin karinesi olup, 1990 yılında çekilen filmin afişinde de senaryonun davacıya ait olduğu belirtildiğinden, karinenin aksi kanıtlanmadığından, … filminin senaryosunun FSEK m. 6/f.1/b.2 anlamında işlenme eser olduğu, FSEK m, 11’deki karine çerçevesinde, davacının … filminin senaryosunun eser sahibi olduğu olduğu sübuta ermiştir. Eser sahibi, eser sahipliğinden doğan haklarına dayanarak dava açma hakkına sahip olduğundan, davacının senaryo yazarlığından doğan hak sebebiyle eser sahibi olarak dava açma hakkına sahiptir. Mahkemece de gerekçede; “1990 tarihli söz konusu filmin senaryo yazarı davacı olarak kabul edilse dahi davacının 1995 öncesi bu sinema filmi üzerinde eser sahibi olarak herhangi bir hakkının bulunmadığı, zira 1995 yılı öncesi sinema eserleri üzerinde eser sahipliği sıfatının sadece yapımcıya tanınmış olması” tespiti yapılmıştır. Mahkemece; davacının, senaryo yazarı olsa dahi filmin 1995 yılı öncesi yapılmış olması ve 1995 tarihi öncesinde sinema eserleri üzerinde hak sahipliğinin sadece yapımcıya tanınması sebebiyle talepte bulunamayacağına hükmedilmiş ise de; davacının film dışında senaryo yazarı olarak eser sahipliği sıfatına dayanarak mali ve manevi hakları ihlal edildiğinde dava açma hakkı bulunduğundan, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin kabulüne karar verilmesi, 2- Mahkemece alınan 06/05/2016 tarihli bilirkişiler … ve …’nin raporunda; “…” repliğinin … tarafından kaleme alınmış olan … başlıklı tiyatro oyunu metninin 67. sayfasının sonunda yer aldığından,”…” içerikli repliğin …’ın yazdığı kök eser … kitabının 104 . sayfasında aynı şekliyle bulunduğu, “Hapishanede yemek yenirken pilav taslarının arkası çevrilerek başlatılan isyan sahnesinin” kurmaca eserlerin hapishane sahnelerinde genellikle isyan habercisi olarak tabak çanağın masaya vurulması sıklıkla başvurulan bir mizansen olduğu, hapishane film ve dizilerinin kanıksanmış, dramatik etki yaratmada sık kullanılan sahnelerinden olduğu, üstelik film ve dizideki isyan hali farklı kişiler ve farklı sebepler nedeniyle çıkarıldığından, dizideki bu sahnenin birebir filmden alıntılandığının, biçim ve içerik sebebiyle söylenemeyeceği, Bilirkişi …’in 19/06/2016 tarihli raporda; Sinematagrafik iki eserden, Sinema filmi TV dizisinden önce meydana getirildiğinden, benzeri durumlarda sektörde işlenme eser sahibine telif ödendiği görüldüğünden, mahkemenin davacıyı işlenme eser sahibi olarak kabul etmesi halinde, işlenme eser hak sahibi olarak hak talep edebileceğini, 21/10/2015 tarihli yönetmen akademisyen … ve …’nun raporunda, “…” repliğinin, “…” şeklinde …n tarafından kaleme alınmış olan … kitabının 273-274.sayfası ile tiyatro oyunu metninin 63.sayfasında,”…” repliğinin, oyun metninin 67. sayfasında yer aldığından, “…” içerikli repliğin …’ın yazdığı kök eser … kitabının 104 . sayfasında “…” şekliyle bulunduğu, “Hapishanede yemek yenirken pilav taslarının arkası çevrilerek başlatılan isyan sahnesinin” …’a ait ana eserdeki anlatımlardan …’ın temel özelliği haksızlığa başkaldıran isyancı karakteri olduğu, mahkumlar ve onları ezen zorbalar ile bu haksızlığa ses çıkarmayan, göz yuman idare, müdür işbirliğinin adaletsiz düzeni yada oyunu, onun başkaldırısıyla bozulduğu, bu ana temanın kitabın sinematografik olarak (film, dizi…) işlenirken etkileyici bir protesto sahnesiyle vurgulanmasının doğal olduğu, özellikle hapishane konulu film yada dizilerde bu çeşit bir protestoya ve genellikle de ana kahramanların isyanı başlatmasına çokça yer verildiği, bu tür sahnelerin sinema tv alanında bir çeşit klişeye dönüştüğü, filmdeki sahnenin davacının özgün bir buluşu olarak görülemeyeceği gibi, filmdeki ve dizideki isyan nedenlerinin de farklı olduğu,Yapımcı yönetmen bilirkişi …’nün 04/12/2015 tarihli raporunda; “…” ifadesinin, sinema filminde yer alan diyalog olduğu, filmin senaristine ait ve bu haliyle slogan olduğu, dizide de bu yüzden kitapta veya tiyatro metninde olduğu şekliyle değil, sinema filminde yer aldığı ve halk ağzında slaogan olduğu şekliyle kullanıldığı ve sinema filminin yarattığı ticari etkiden sonuna kadar faydalanıldığı. “…” cümlesi sadece sinema filminde tek bir slogan kalıp olarak biraraya getirilerek kullanıldığı ve bu slogan diyalogu benimsemiş olan filmin tüm hayran kitlesini diziye çekebilmek amacıyla da filmden birebir alınarak diziye kopyalandığı, dizinin seyirciye ilk kez tanıtıldığı, birinci tanıtım fragmanının sonunun da, bu slogan olmuş diyalog kalıbıyla bittiği, bir diyalogun toplumca slogan olarak benimsenebilmesi, ancak doğru kelimelerin seçilmesi ve cümlede doğru yerlerde kullanılması ile mümkün olduğu, tek bir kelimenin bile farklı olması ya da cümle içinde farklı bir yerde kullanılmasının o yazarın diyalog yazma hususiyeti ve o diyaloğun tüm sonucuna müspet yâda menfi olarak etki ettiği, söz konusu olanın, davacının mesleğindeki diyalog yazma ustalığı olduğunu, “…” diyaloğunun da davalılara ait dizi filmin 2. bölüm senaryosunda ve dizide aynı şekilde kullanıldığını, 24/09/2017 tarihli Fikri Haklar Uzmanı ve MSGSÜ Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim görevlisi … ve Yapımcı Yönetmen …’nın raporunda; Yemek taslarının masaya vurulması sahnesinin, …’ın … kitabında, …’ın temel özelliğinin haksızlığa başkaldıran isyancı karakter olduğundan, bu karakterin isyan başlatmak için yemek taslarının masaya vurulması sahnesi, hapishane sahnelerinde genellikle isyan habercisi olarak bilinen tabak çanağın masaya vurulması şeklindeki mizansenin yansıtılması olduğundan ve bu yansıtmada asıl eser olan hikaye kitabındaki ana tema dikkate alınarak oluşturulduğundan, dizideki bu sahnenin birebir senaryodan alıntılandığı sonucunun çıkarılamayacağı, “…” içerikli repliğin …’ın yazdığı kök eser … kitabının 104 . sayfasında “…” şekliyle bulunduğu, “…” repliğinin, “…” şeklinde … tarafından kaleme alınmış olan … kitabının 273-274.sayfası ile tiyatro oyunu metninin 63. sayfasında yer aldığı, hak ihlali söz konusu olabilmesi için işlenme eser mahiyetinde olan davacının senaryosunda yer alıp …’ın kitabı ve oyununda bu cümlelerin yer almaması gerektiği, Aynı tarihli Fikri Mülkiyet Hakları Uzmanı … raporunda; “Yemek taslarının masaya vurulması sahnesinin” birebir filmde yer aldığı, öyküde yer almadığı, hapishane koşullarında başkaldırmanın tek yolu yemek taslarının masaya vurulması olmadığı, “…” repliğinin kitapta mevcut olmadığı, ilk olarak filmde yer verildiği, repliğin temel özelliğinin, özgün olması dolayısıyla filmin halk tarafından benimsenmesinde ve bilinmesinde önemli bir etkiye sahip olduğu, dizinin fragmanında da … repliğine yer verildiği, kitapta ise sadece “…” ifadesinin yer aldığı, “…” bu repliğinin asıl eserde “…” olarak geçtiği, dizide ise bu ifadenin aynen filmde geçtiği şekliyle kullanıldığı, belirtilmiştir. 06/05/2016 tarihli bilirkişiler Dramaturglar … ve …’nin, 21/10/2015 tarihli yönetmen akademisyen … ve Türkolog …’nun raporunda ve 24/09/2017 tarihli Fikri Haklar Uzmanı ve MSGSÜ Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim görevlisi … ve Yapımcı Yönetmen …’nın raporunda gerekçeleri belirtilmek ve kitap ile tiyatro eserinde sayfaları belirtilip, diyaloglar birebir yazılmak suretiyle yargı denetimine açık şekilde somut veriler ile temel eserde yer aldığı, davalı tarafın televizyon dizisinin kök eser …’ın kitabından işleme eser olduğu belirtildiğinden, cezaevinde isyan sahnelerinde yemek kaplarının masaya vurulması şeklindeki isyan başlatma şekilinin davacının senaryosundan önce yazılmış senaryo ve yapılmış filmlerde bulunduğu yönündeki tespitinde daha önce kamunun gösterimine sunulmuş filmler nazara alındığında yerinde olduğundan, davacı …’a ait sinema filminden alındığı iddialarını doğrulayacak ikna edici, geçerli bir kanıt ve bu iddiaları doğrulayacak bir dayanak bulunamadığından, mahkemece çoğunluk görüşünün yer aldığı raporların esas alınmasında usule aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi, 3- Dosya içerisinde mevcut …’a ait … kitabının baskısının 104.sayfasında “…” sözlerinin yer aldığı, 273. Sayfada “….” ….” …. ” “…” Dosya içerisinde mevcut bizzat … tarafından kaleme alınmış tiyatro senaryosunun 67.sayfasında “…” ” …” 24.sayfa sonunda; “….” ….” …” sözlerinin yer aldığı senaryo ve kitabın incelenmesi sonucu tespit edildiğinden, davacı vekilinin mahkemenin, dayanılan delilerin gerçek olup olmadığı araştırmasına gerekli özeni göstermediğine ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi, HMK 282. maddesi uyarınca mahkeme hakimi alınan bilirkişi beyan ve görüşlerini dosyadaki tüm delillerle birlikte serbestçe değerlendirerek karar vereceğinden, mahkeme hakimi tarafından, Bilirkişilerin 24.09.2017 tarihli raporlarına ayrık görüş bildiren bilirkişi …’ın dosyaya yeterince vakıf olmadığı, sunulu delilleri ve …’a ait senaryoyu incelemediği anlaşıldığından ayrık görüşün dikkate alınmadığı, 6.5.2014 tarihli I. bilirkişi raporunda ve 21.10.2015 tarihli bilirkişi raporunda çoğunluk görüşünü sunan bilirkişilerin ayrıntılı olarak iddia ve savunmalara yer vermiş olmaları dikkate alındığında, ayrık görüş sunan bilirkişilerin görüşlerinin sonuca etkili bulunmadığının anlaşıldığı, belirtilmek suretiyle çoğunluk görüşüne itibar etme gerekçesi açıklandığından, çoğunluk bilirkişi görüşü dosya kapsamına uygun olduğundan, davacı vekilinin mahkemece delillerin değerlendirilmesi kısmında hataya düşüldüğü ve gerçeğe aykırı deliller neticesinde hukuka ve hakkaniyete aykırı karar verildiğine ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi, Her ne kadar mahkemenin “1990 tarihli söz konusu filmin senaryo yazarı davacı olarak kabul edilse dahi davacının 1995 öncesi bu sinema filmi üzerinde eser sahibi olarak herhangi bir hakkının bulunmadığı, zira 1995 yılı öncesi sinema eserleri üzerinde eser sahipliği sıfatının sadece yapımcıya tanınmış olması” gerekçesi yerinde değil ve davacının senaryo yazarı olması sebebiyle hak sahipliği mevcut ise de toplanan delillere göre TV dizisinin davacının senaryosundan alıntılandığı sübuta ermediğinden sonuca etkili olmamakla tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin,6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 06/03/2018 tarih ve 2013/90 E. 2018/63 K. Sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davacıdan alınması gerekli 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 31/03/2022