Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/869 E. 2022/416 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/869
KARAR NO: 2022/416
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 13/03/2018
NUMARASI: 2017/190 E. – 2018/85 K.
BİRLEŞEN MAHKEMEMİZİN 2014/231 ESAS SAYILI DOSYASINDA:
DAVANIN KONUSU: Alacak (Fikir Ve Sanat Eseri İle İlgili Sözleşmeden Kaynaklanan)
BİRLEŞEN DAVA KONUSU: Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı taraf vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin proje sahibi olduğu ve FSEK kapsamındaki eser niteliğindeki “…” projesinin çizimi sebebiyle tahakkuk eden telif ücretinin ödenmemesi, rıza dışında mimari projede davalı tarafça değişiklik yapılması sebebiyle belirsiz alacak davası olarak şimdilik 10.000,00 TL’nin … A.Ş dışındaki adi ortaklığı oluşturan diğer davalılardan ve TOKİ’den dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline, FSEK 68.maddesi uyarınca 3 katına kadar olmak üzere şimdilik 10.000,00 TL’nin … dışındaki adi ortaklığı oluşturan diğer davalılardan ve TOKİ’den dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline, FSEK 70/3 maddesi uyarınca şimdilik 10.000,00 TL’nin … A.Ş dışındaki adi ortaklığı oluşturan diğer davalılardan ve TOKİ’den dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline, 1.000.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte … A.Ş dışındaki adi ortaklığı oluşturan diğer davalılardan ve TOKİ’den müştereken ve müteselsilen tahsiline, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı taraf mahkemeye sunduğu dilekçesinde ve yatırdığı tamamlama harcında asıl davada bakiye 456.742,12 TL telif alacağının FSEK 68. madde uyarınca 3.809.451,03 TL maddi tazminatın talep edilen davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş, tamamlama harcı dikkate alınarak talep edilen maddi tazminatlar bu miktarlar üzerinden değerlendirilmiştir. Davalı TOKİ vekili cevap dilekçesinde özetle; Sözleşme ve şartname uyarınca tüm sorumluluğun müteahhit firmaya ait olduğunu, 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, dava konusunun FSEK kapsamında eser niteliğinde olmadığını bu sebeple izin alınmadan değişikliğin yapılabileceğini, adi ortaklığı oluşturan şirketlerden … A.Ş.’nin muaf tutulmasının yasaya aykırı olduğunu, davacının bu şirketin yetkili ortağı olduğunu, yaklaşık 4 yıl geçtikten sonra bu davanın açılmasının MK’nın 2.maddesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı karşı davacı … A.Ş., … Ltd ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının adi ortaklığı oluşturan şirketlerden … A.Ş.’nin ortağı olduğunu, haksız ve kötü niyetle projenin tamamlanması için bakanlık tarafından ön görülen zorunlu proje değişikliklerini yapmadığını, yapının faaliyetlerinin durdurulması amaçlı davalar açtığını, proje değişikliğinin gerçekleştirmesi için davalı … ile anlaşma yapıldığını, revize olan proje askıda iken davacının itiraz etmediğini, 6495 Sayılı Kanun ve FSEK 16/2. maddesi uyarınca imar mevzuatı ve kamu düzeni gereğince zaruri değişiklikler izin alınmadan yapılabileceğini bu sebeple asıl davanın reddine, karşı dava olarak da davacının BK’nın 471/1-2. maddeleri uyarınca sözleşmeden doğan borcunu yerine getirmemesi sebebiyle uğranılan zarar için belirsiz alacak davası olarak şimdilik 50.000,00 TL maddi, 3.000,00 TL manevi tazminatın 18/06/2013 ihtarname tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … A.Ş cevap dilekçesinde özetle; İnşaatın tamamlanması için davacının yapması gereken zorunlu proje değişikliğinin yapılmaması sebebiyle davalı … ile sözleşme yapıldığını, revize proje askıda iken davacının itiraz etmediğini, FSEK ve İmar mevzuatından, MK’daki mülkiyet hakkından kaynaklanan zorunlu değişiklikler mimardan izin alınmadan yapılabileceğini, davanın MK’nın 2. maddesindeki iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu, dava konusu inşaat FSEK kapsamında koruma altında olmadığını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Hak sahipliği açısından davaya konu mimari projenin TMMOB kayıtları, belediye kayıtları dikkate alındığında proje üzerinde davacının adının geçtiği 21.06.2013 tarihli yazıda da davacının projenin müellifi olduğu beyan edilmiş bu nedenle davacının eser sahibi olduğu kabul edilmiştir. FSEK 52 maddesine göre, mali haklara dair sözleşme ve tasarrufların yazılı olması ve konuları olan hakların ayrı ayrı gösterilmesi şarttır. FSEK 52 maddede belirtilen şekil şartı bir ispat şartı olmayıp, geçerlilik şartıdır. Yazılı şeklin adi yazılı şekilde yapılması yeterlidir. Taraflar arasında yazılı bir sözleşme yapılmamışsa sözleşmenin geçersizliği taraflarca ileri sürülebileceği gibi hakim tarafından da resen gözönüne alınmalıdır. Yazılı şekle uymamanın yaptırımı butlandır. Şekli aykırılık sebebiyle geçersiz olan sözleşme kural olarak taraflara sözleşmenin getirilmesini talep hakkı vermez. Ancak sözleşme ifa edilmişse M.K 2 gereği sözleşmenin geçersizliğinden bahsetmek mümkün değildir. Somut olayda, taraflar arasındaki proje hayata geçirilmiş, çizimler davalı tarafa teslim edilmiş bu nedenle davacı tarafın telif bedeli alacağı doğmuş olup, yapılan hesaplamaya göre 1.494.552,12 TL mimari projeden dolayı telif hakkı talep edilmesi söz konusu olup, davacıya yapılan ödemeler düşüldüğünde davacı tarafın bakiye proje telif bedeli alacağının 456.742,12 TL olduğu kabul edilmiş bu miktarın davalılardan … dışında diğer davalıların müştereken ve müteselsilen davacıya ödenmesine karar vermek gerekli ve yerinde görülmüştür. Söz konusu alacak taraflar arasında yazılı olmayan sözleşmeye göre ifa edilmiş olup, izinsiz bir kullanım söz konusu olmadığından FSEK 68 maddenin uygulama yeri olmadığından sadece ödenmeyen kısım yönünden davacının talebi uygun görülerek hüküm verilmiştir. Mimari projenin davacının izni dışında haklı bir talep olmaksızın değiştirilmesi hususunda davaya konu mimari projenin asıl müellifi davacı olup, gerçekleştirilen tadilat projesi zorunlu hallerde davacının izni olmadan değiştirilme hakkı mevcut olup, ancak somut olayda mimari projeden faydalanarak hazırlanan tadilat projesinin herhangi bir zorunluluktan değil ticari amaçla daha fazla gelir elde etmek amacıyla yapıldığı, yapılan tadilat projesiyle davacının mimari projesinin bütünlüğü bozulduğu bu nedenle davacının manevi hakkının ve FSEK 21 maddedeki işlenme hakkının ihlal edildiği, FSEK 68 maddesine göre izin almadan işleyen, çoğaltan, çoğaltılmış nüshaları yayan, temsil eden veya her türlü işaret, ses ve görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletenlerden izni alınmamış hak sahipleri sözleşme yapılmış olması halde isteyebileceği bedelin veya kanun hükümleri uyarınca tespit edilecek rayiç bedelin en çok 3 katı fazlasını isteyebilir hükmü gereği belirlenen rayiç bedel 1.269.817,01 TL olup, 3 katı 3.809.451,03 TL olup, bu miktarın davacının eserinin izinsiz işlenme karşılığı tüm davalılardan tahsili, davacı tarafa ödenmesine karar vermek gerekli ve yerinde görülmüştür. Yine davacıya ait projenin niteliği, eserin izinsiz olarak işlenmesi, tarafların dosyaya yansıyan ekonomik ve sosyal durumları hakkaniyet gereği 25.000 TL manevi tazminatın tüm davalılardan tahsili, davacı tarafa ödenmesine karar vermek gerekli ve yerinde görülmüştür. Birleşen dava ve karşı dava yönünden, davacı tarafın davalılara yönelik tüm yükümlülüklerini yerine getirdiği taraflar arasındaki yazılı bir sözleşme olmaması ifa edilen proje dikkate alındığında eser sahibinin mimari projedeki değişikliği kabul zorunluluğu bulunmadığı ancak tadilat projesi yönünden değişiklik yapılacaksa da bunun eser sahibinden izin alınmak ve kendisine ihtar göndermekle talep edilebileceği, somut olayda bu hususların yerine getirilmediği gibi açılan karşılık ve birleşen dava yönünden proje müellifine yüklenecek bir kusur olmadığı gibi manevi haklar yönünden de bir mükellefiyet ve sorumluluk ispat edilemediğinden birleşen dava ve karşı dava yönünden yerinde olmayan taleplerin reddine” karar verilmiştir. Davalı-karşı davacı … A.Ş., … Ltd. Şti. ve … vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Asıl dava bakımından davacı …’den yazılı bir sözleşme olmaksızın proje hazırlamasının istendiğini ancak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından uygun bulunmadığının bildirilmesi sebebiyle gerekli düzeltme yapılması için Adi Ortaklık İşletmesi Büyükçekmece … Noterinin 18.06.2013 tarih … Y. no’lu ihtarnamesi ile davacı ile … Ltd. Şti ’ne revize projesinin hazırlanıp imzalanarak tesliminin ihtar edildiğini ancak davacı …’in tadil işlemlerini yapmadığını, davacının ortağı olduğu ve Adi Ortaklık ortağı olan … A.Ş. ve davacı tarafından mezkur yapının inşasının durdurulması amaçlı davalar açıldığını, davacının yükümünü yerine getirmeyerek proje değişikliğine gitmemesi üzerine zorunlu olan proje değişikliğini gerçekleştirmek üzere diğer davalı … ile mimari projelendirme hizmetleri sözleşmesi imzalandığını ve ruhsat alındığını, İmar Mevzuatı ve yapı güvenliği gibi kamu hukuku düzenlemelerinin mimari yapıda değişiklik yapmayı zorunlu kılabileceğini, Bakanlıkça öngörülen değişikliklerin yapılmasının zaruri olduğunu, FSEK m.16/2 gereği teknik zorunluk sebebiyle davacıdan bir izin alınmasının söz konusu olmadığını, taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmaması sebebi ile FSEK m.52 hükmünün uygulanma yeri bulunmadığından proje değişikliğinin zaruri olduğunu, bu sebeplerle kendisine telif ücreti ödenmiş olan davacının, adi ortaklıktan ayrıca telif ücreti talep etmek hakkının mevcut olmadığının açık olduğunu bu sebeple kararın kaldırılmasına karar verilmesini, -Karşı dava bakımından adi ortaklık tarafından davalıya zorunlu değişiklikleri yapması ihtarname ile bildirilmesine rağmen, mezkûr değişikliklere askı süresinde itiraz etmeyen davalı ve davalının ortağı bulunduğu aynı zamanda adi ortaklığın da ortağı olan … AŞ tarafından İdare Mahkemelerinde yürütmenin durdurulması istemli davalar açıldığını, FSEK m.16/2 uyarınca teknik zorunluluk sebebi ile davalıdan herhangi bir izin alınmasının söz konusu olmadığını, yine 6495 Sayılı Kanun 3194 Sayılı İmar Kanunu ve teknik sebeplerle zorunlu olan değişiklerin yapılması için davalıdan izin alınmasına gerek olmadığını, Yüksek Mahkemenin 18.08.2004 tarih 5177/5596 Sayılı içtihadının da bu yönde olduğunu, Müvekkili davacıların yükümlerini yerine getirdiğini ve davalıya ödemede de bulunduğunu ancak davalının sözleşme ve FSEK hükümlerine uymayarak kanuna ve yükümlerine aykırı davrandığını, BK m.471/1 uyarınca davalının üstlendiği edimlerini müvekkil davacıların haklı menfaatlerini gözeterek sadakat ve özenle ifa etmek zorunda olduğunu, Davalı yüklenicinin borcunun, iş görme sonucu olarak teslim borcu olduğunu, davalı yüklenicinin eseri teslim borcunu yerine getirmemesi halinde TBK m.117 vd. ’de yer alan borçlu temerrüdüne ilişkin hükümlerin uygulanacağını, basiretli bir yüklenicinin projedeki değişikliği yapmasının kendisinden beklenen yükümü olduğunu, ancak davalının özen borcuna aykırı davranarak mezkûr projede değişiklik yapması zorunlu iken bu yükümünü yerine getirmediğini, müvekkillerinin TOKİ ile yapmış oldukları sözleşme sebebi ile davacı … ile sözleşme yapmak suretiyle işin tamamlanmasını sağladıklarını, mezkûr yere ait değişiklik projesinin davalı tarafından yapılmamasının TOKİ ile Adi Ortaklık arasındaki sözleşmenin son bulmasına ve müvekkillerinin TOKİ’ye karşı sorumluluğuna, telafisi imkânsız maddi ve manevi zararına yol açacağını, Davalının TOKİ ile Adi Ortaklık arasındaki sözleşmeye uyulmaması halinde Adi Ortaklığın giderilmesi güç büyük maddi ve manevi zararlara uğrayacağını bilmesine rağmen mezkûr yere ait idarenin öngördüğü proje değişikliğini yapmadığını, taraflar arasındaki eser sözleşmesinden doğan yükümünü yerine getirmediğini, müvekkillerinin bu defa diğer davacı … ile sözleşme yaparak ve ödemede bulunarak maddi kaybına ve manevi zararına yol açtığını bu sebeple kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı-karşı davacı TOKİ vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Dava konusunun tadilat değişiklik projesi olduğunu, işleme eser olmadığını, bu sebeple FSEK 68. Maddesinin uygulanamayacağını, mimari projeler ile mimari eserlerin değiştirilmesinin bir işleme olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını, -Davacı … tarafından dava konusu taşınmaza ilişkin tadilat ruhsatının iptali talebi ile açmış olduğu davanın reddedildiğini, tadilat ruhsatı alınması ve verilen tadilat ruhsatının kanuna uygun olduğunun Yüksek Mahkeme kararı ile kesinleştiğini, yapılması zorunlu olan mezkur tadilat projesinin askıya çıkarıldığı halde davacının tadilat projesine itiraz etmediğini, tadilat projesini hazırlamadığını fakat tazminat talepli işbu davayı açtığını, Bilirkişiler tarafından proje tadilatında davacının iznini aramayan FSF.K m. 16/2 hükmünün hiçbir şekilde değerlendirilmediğini, -Davacının ihtara rağmen proje üzerinde istenen değişiklikleri yapmadığını, ihtara cevap vermediğini, davranışlarının Medeni Kanunun 2. Maddesine aykırı olduğunu, -5846 Sayılı FSEK’de tanımı yapılmamış olan eser sözleşmesinin borçlar kanunu hükümlerine tabi olduğunu, yerel mahkeme kararının yargıtay içtihatlarına açıkça aykırı olduğunu, yerel mahkemenin gerekçeli kararının savunmaları ve delilleri dikkate alınmadan oluşturulduğunu, tüm sebeplerle işin esasına girilerek haksız ve hukuka aykırı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı-karşı davacı … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Müvekkilin de aralarında olduğu, … – … – … – … Adi Ortaklığı ile İstanbul İli, Bakırköy İlçesi, … Mah. … Sokak’ta kain … Pafta, … Ada, … Parselde kayıtlı taşınmazın sahibi olan TOKİ arasında, 28.06.2010 tarihinde “Arsa Satışı Karşılığı Gelir Paylaşımı Sözleşmesi” imzalandığını ve bu sözleşme çerçevesinde 11.10.2013 tarihinde söz konusu taşınmaza dair ruhsatlar alındığını, adi ortaklığın ortaklarından …’nin ortağı olan davacı … ortağı olduğu şirketin asil/ yedek üyesi olarak Adi Ortaklık yönetimine katıldığını ve projenin yazılı bir sözleşme yapılmaksızın davacıya verildiğini, ancak imar değişikliğine istinaden projenin revize edilmesi ihtiyacına rağmen davacının, mimari projeyi tadil etmediğini, bu sebeple Adi Ortaklığın mimar … ile anlaşmak zorunda kaldığını, -Davacının dava dilekçesinde, sonraki beyan dilekçelerinde, bilirkişi raporlarına karşı beyanlarında ve duruşmalarda ortağı olduğu … İnşaat’ın davaya konu taleplerinden sorumlu tutulmamasını istediğini, … İnşaat’ın Adi Ortaklık’ın ortaklarından birisi olduğu ve Adi Ortaklık oluşturan ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğu, tüm ortakların müteselsil sorumluluk hükümlerine göre sorumlu oldukları dikkate alındığında davacının … İnşaat’ın dava konusu taleplerden muaf tutulması hakkındaki beyanlarının feragat anlamına geldiğini, adi ortaklık aleyhine dava açılması halinde de ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı olacağını, zorunlu dava arkadaşları olan davalılardan biri hakkında davadan feragat edilmesi halinde, feragatin diğer davalılara da sirayet edeceği göz önünde bulundurulduğunda, davacının bir ortak bakımından davadan feragat etmesi, adi ortaklığı oluşturan diğer şirketlerin tümü açısından da davadan feragat ettiği anlamına geleceğinden, davanın usulden reddedilmesi gerekeceğini, davacı mimar …’in, müvekkili şirketin de içinde bulunduğu adi ortaklığın ortağı olan … A.Ş.’nin hissedarı ve yönetim kurulu üyesi olduğunu, davacının kötüniyetli olarak proje revizyonunu yapmadığını ve mahkemenin de davacı lehine verdiği hüküm ile bu kötüniyeti himaye ettiğini, projenin revizyonu yapılmamış olsa, anılan gayrimenkul üzerinde inşaat yapılamayacağını, davacının hissedarı ve yetkilisi olduğu …’nin de içinde olduğu adi ortaklığın TOKİ’ye karşı yüklendiği sorumluluklarını yerine getiremeyeceğini, toki ile imzalanan sözleşmenin fesih olacağını ve adi ortaklığı oluşturan tüm şirketlerin mahvına sebep vereceğini, revize projenin yapılmasının aynı zamanda davacıyı da büyük sorumluluklardan kurtardığını, mahkemenin davacı mimara projenin revizyonu yönünde gönderilen ihtarın dışında, ayrıca davacı mimarın projenin revizyonunun zorunlu olduğunu …’nin ortağı ve yönetim kurulu üyesi olması sebebiyle bildiği gerçeği dışında davalılardan başkaca ne yapması gerektiğini de gerekçeli kararında açıklaması gerektiğini, -Davacının hazırladığı mimari projenin eser vasfını haiz olup olmadığı hususunun yeterince irdelenmediğini, “tadilat projesi” ve “projenin değiştirilmesi” farklı kavramlar olduğunu, somut olayda tadilat projesi yapılmasının İmar Planı’nda yapılan değişiklikten kaynaklanan bir zorunluluk olduğunu, söz konusu tadilat projelerinin ilk projenin korunan özelliklerine ilişkin telif hakkının ihlali niteliği taşımadığını, mimari projenin tadil edilmesinin, mimari projenin işlenmesi anlamına gelmediğini, …’ın hazırladığı tadilat projelerinin …’e ait projenin işlenmesi suretiyle elde edildiğinin kabul edilebilmesinin mümkün olmadığını, -Mimari projenin tadil edilmesinin eser sahibi tarafından engellenip engellenemeyeceğinin menfaâtler dengesi çerçevesinde değerlendirilmesinin gerektiğini, işini eksik şekilde ifa eden davacının herhangi bir şekilde telif alacağına hak kazanmasının söz konusu olamayacağını, kötüniyeti sabit olan davacının proje tadilinin zorunluluk sebebiyle yaptırılması gerektiğini ve ayrıca şartların oluşmaması sebebiyle FSEK Madde 68 hükümleri çerçevesinde tazminata hak kazanmasının da mümkün olmadığını,-Manevi tazminatın koşullarının oluşmadığını, mimari projedeki değişikliğin haksız olması gerektiğini, davacı mimar ile Adi Ortaklık arasında mimari projenin inşası yani çoğaltılması için bir anlaşma bulunduğundan, Adi Ortaklık bu hakkı kullanırken yasal mevzuat gereği değişiklik yapılmasının zorunlu hale gelmesi sebebiyle proje tadili yoluna başvurduğundan manevi tazminat talebinin reddinin gerekeceğini,-Birleşen dava davalısı proje müellifinin, sözleşme gereği yüklendiği borcu gereği gibi ifa etmediğini, müvekkil şirket ve adi ortaklığın, birleşen dava davalısı proje müellifinin edimlerini gereği gibi yerine getirmemesi sebebiyle zarara uğradıklarını, davalının ortağı olduğu … A.ş., adi ortaklık gereklerini yerine getirmediğini, davalı da bu yöndeki eylemlerine devam ettiğini, davalının iyiniyetli olmadığını, kararın kaldırılarak asıl dava yönünden davacının tüm taleplerinin reddine, birleşen dava yönünden karşı davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davacı- karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Dava konusu projenin kamu projesi olmadığını, müvekkile ait mimari proje, fsek kapsamında koruma altında olan bir eser olduğunu, yapılan proje değişikliğinin herhangi bir zorunluluktan değil, tamamen ticari kaygılardan dolayı yapıldığının alınan bilirkişi raporlarında tespit edildiğini, FSEK 52 uyarınca müvekkilinin yazılı onayı alınmadan projede değişiklik yapılmasının hukuka aykırı ve tecavüz niteliğinde fiiller olduğunu, müvekkilinin çizdiği projenin basit bir bina olmayıp, resindence ve avm’ den oluşan bir kompleks olduğunu, FSEK 52. Maddesi uyarınca bir eserdeki hakların devri yahut bir eserin üzerinde değişiklik yapılabilmesi için eser sahibi ile yazılı bir sözleşme yapılması gerektiğini, somut olayda davalı tarafın müvekkili ile yazılı bir sözleşme yapmadan, müvekkilin izin ve muvatakatini almadan müvekkilin eser niteliğindeki mimari projesi üzerinde değişiklikler yaptığını, Mimar … tarafından hazırlanan 24.07.2013 onay tarihli projenin kendi hususiyeti bulunan bir eser olmayıp, müvekkilinin projesinin izinsiz olarak işlenmesinden müvekkilin eserine müdahale edilmesi ile ortaya çıkartılmış proje olduğunu, müvekkilinin davalı tarafa tadilat projesi çizmek taahhüdü olmadığını, eser sahibinin eserini değiştirmeye zorlanamayacağını, proje değişikliğinin herhangi bir zaruretten değil, tamamen ticari kaygılardan kaynaklandığını, müvekkilinin projesinin tasdik ettirilip, yapı ruhsatı alındıktan dava dışı 3. Kişi vatandaşlara proje maketi üzerinden kat irtifak tapulu bağımsız bölümler satıldıktan sonra, Kat Mülkiyeti Kanunu ve İmar Kanunu emredici hükümleri çerçevesinde tüm kat maliklerinin muvafakati olmadan proje değişikliği ve buna bağlı tadilat ruhsatı alınmasının hukuken olanaksız olduğunu, müvekkilinin, eserini değiştirmeye, kötüleştirmeye zorlanamayacağını, hükmedilen maddi tazminat miktarı dosya kapsamı delillere, talebimize ve FSEK 68. Maddesine uygun olduğunu, müvekkilinin hiç bir hakkından feragat etmediğini, müvekkilinin tüm hak ve alacaklarından, davalıların müşterek ve müteselsilen sorumlu olduklarını, -Müvekkilinin bu projeyi meydana getirmek için çok ciddi bir fikri çaba sergilediğini, ancak davalıların müvekkilden izin almaksızın tam iki kez proje tadilatı gerçekleştirdiklerini, netice itibari ile müvekkilinin çizdiği tasdikli projeye uygun inşaat yapmadıklarından, tadilat projelerine ilişkin tadilat ruhsatlarını almadıklarından … Projesi kaçak bir yapı halini aldığını, Davalıların, müvekkilinin FSEK kapsamındaki haklarını ihlal etmeleri neticesinde, müvekkilinin bir eser sahibi olmanın yanında kaçak bir inşaat ile anılan mimar haline geldiğini, bu sebeple müvekkilinin telafisi imkânsız itibar kaybı ve manevi zararları oluştuğunu, Mahkemece 25.000TL manevi tazminata hükmedilmesinin çok düşük ve hakkaniyete aykırı olduğunu, karşı taratın istinaf talepleri yönünden hükmün tasdikine, katılma yolu ile istinaf talebimizin kabulüne, müvekkilinin manevi zararlarını giderecek hakkaniyete uygun bir miktarda manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davacı taraf, eser sahibi olduğu projenin, davalılar tarafından izinsiz şekilde değişiklik yapılarak kullandığını ileri sürerek, maddi manevi tazminat talebinde bulunmuş, davalılar vekili ise projenin zorunluluk sebebiyle değiştirildiği ve davacının değişikliğe tüm ihtarlara rağmen yanaşmaması sebebiyle kullanıldığını savunmuştur. Bu duruma göre taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının projesinin eser niteliğinde olup olmadığı, davalı tarafından izinsiz şekilde değiştirilerek kullanılmasında davacının kusuru bulunup bulunulmadığı, izinsiz kullanılmışsa davacının talep edebileceği maddi manevi tazminat miktarının ne olduğu noktalarında toplanmaktadır. FSEK m. 16.maddesi diğer fikir ve sanat eserleri gibi, mimari plan ve projeler (FSEK m.2 b.3) ile mimari eserleri (FSEK m.4 b.3) de kapsamaktadır. Eser sahibinin FSEK m. 16’ya dayanan talepleri bakımından öncelikle, uyuşmazlık konusunun FSEK m. 1 B (a) anlamında eser niteliği taşıyıp taşımadığının, daha sonra değişikliklerin telif hakkına etkisinin, korunan eserin türü ve bu eserler için hangi özelliklerin korunduğu dikkate alınarak belirlenmesi gerekir. Eser niteliği taşımaması halinde, ister bir mimari proje, isterse somut bir yapı olsun, FSEK kapsamında bir himaye söz konusu olmayacaktır. Bu niteliği taşıması halinde ise mimarın hangi mali ve manevi haklarının ihlal edilmiş olduğu ile bunların kapsamının belirlenmesine geçilmelidir. Eser sahibinin “işleme” (FSEK m.21) ve “çoğaltma” (FSEK m.22) gibi mali hakkı ile “adın belirtilmesini isteme” (FSEK m. 15) ve “eserde değişiklik yapılmasını men etme” (FSEK m. 16) gibi manevi haklarının ihlal edilip edilmediği yahut ne oranda ihlal edildiğinin belirlenebilmesi için kural olarak eser üzerinde inceleme yapılması gerekir.5846 Sayılı FSEK 2/3. maddesi uyarınca mimari projenin ilim ve edebiyat eseri olarak korunabilmesi için aynı Kanun’un 1/B. maddesine göre sahibinin hususiyetini taşımasının yeterli olduğu, mimari projenin uygulanması sonucu ortaya çıkan dava konusu mimari yapının aynı Kanun’un 4/3. maddesinde sayılan mimarlık eseri (güzel sanat eseri) olarak nitelendirilip mimari projeden ayrı olarak korunabilmesi için söz konusu yapının aynı Kanun’un 4/1. maddesi uyarınca “estetik değere sahip olması” da (bedii vasfı) gereklidir. Dava konusu mimari projenin ilim ve edebiyat eseri olarak aynı Kanun’un 1/B maddesine göre sahibinin hususiyetini taşımayıp taşımadığı ile mimari yapının aynı Kanun’un 4/1. maddesi uyarınca bedii (estetik) vasfı bulunan bir güzel sanat eseri niteliğinde olup olmadığı hususları teknik incelemeyi gerektirmekte olup hakimin hukuki görüşü ile tespit edilemez. Mahkemece uzman bilirkişilerden alınan bilirkişi heyeti raporlarında da; davacıya ait mimari projenin hususiyet taşıyan FSEK 2.madde kapsamında ilim ve edebiyat eseri olarak korunan mimarlık eseri niteliğinde olduğu belinlenmiştir. Buna göre davacının iki talebi olan, mimari proje bedelinin ödenmesi talebi ve Mimari projesinin davalılarca izin alınmadan tadilat projesi yaptırılması sebebiyle izinsiz işlenmesi sebebiyle tazminat ödenmesi talebi bulunmakla, davacının meydana getirdiği “mimari proje” üzerinde FSEK 2/3. maddesi uyarınca eser sahipliği mevcut olmakla uzman bilirkişi raporu ile de tespit edildiği üzere, davalının davacıya ait özgün projeyi değiştirdiği ve proje sebebiyle de telif bedelinin ödenmediği sabit olup bu konudaki davalılar istinaf istemlerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Davalılar her ne kadar “tadilat projesi” ve “projenin değiştirilmesi”nin farklı kavramlar olduğunu, somut olayda tadilat projesi yapılmasının İmar Planı’nda yapılan değişiklikten kaynaklanan bir zorunluluk olduğunu beyan etmiş iseler de, yapı ruhsatının alınmasından sonra değişikliğin yapılması sebebiyle zorunluluktan bahsedilemeyeceği ve bilirkişi raporlarının da teknik olması sebebiyle Mahkemece yapılacak başka bur yorumun da bulunmadığı anlaşılmakla davalılar tarafından yapılan bu istinaf istemenin de reddinin gerektiği anlaşılmıştır. Bununla birlikte, günlük hayatta oransal olarak azınlıkta kalan mimari eserler (FSEK m.4 b.3) bir yana bırakılırsa, değişiklikleri önleme hakkı genellikle bu değişikliklerin mimar tarafından neden yapılmadığı sorusu ile bağlantılı bir şekilde gündeme gelmektedir. Bir başka ifade ile, proje müelliflerinin çoğu zaman, yapılacak değişikliklerin de kendileri tarafından projelendirilmesi ve uygulanması bakış açısından hareket ettikleri, ancak iş şartları üzerinde anlaşamayınca değişikliklere telif hakları gerekçesiyle engel oldukları görülmektedir. Mimari eserler söz konusu olduğunda müelliflerin bu yaklaşımları belli şartlar altında haklı olabilecektir. Zira mimari eserde somutlaşan hususiyetine müdahalenin en uygun yine müellif tarafından yapılabileceği varsayılabilir. Bu halde FSEK m. 16 f.3’deki sınırlamaya dikkat etmek ve taraflar arasındaki menfaat dengesinin gözetilmesi her somut olayda mahkemece de res’en dikkate alınmalıdır. Aksi takdirde, mülk sahibini, genellikle bütün kuralları müellif tarafından empoze edilen iş şartları ile karşı karşıya bırakmak menfaatler dengesini zedeleyecektir. Somut olayda davacı ve davalılar tarafından yazılı bir sözleşme yapılmamış olması sebebiyle her ne kadar davalılar menfaat dengesi açısından haksızlığa uğramış gözükmekte ise de, dava konusu yapının büyüklüğü dikkate alındığında davalıların yazılı sözleşme yapılmaması sebebiyle basiretli tacir gibi davranmadıkları, değişikliğin bu tür yapılarda yapılmasının gerekli olabileceği düşünülerek projeler hazırlanırken sözleşmeye tüm şartların yazılarak dava konusu durumun ortaya çıkmasının önlenebileceği ancak davalıların bu konuda basiretli davranmadıkları anlaşılmakla eser sahibinin maddi ve uygun bir manevi tazminat hakkı bulunduğu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, ihlal edilen hakkın özellikleri, ihlalin sonuçları, tecavüzün boyutu ve tecavüz şekli gözetilerek mahkemece takdir edilen maddi ve manevi tazminatın da makul ve hakkaniyete uygun olduğu sonucuna varılmakla; ilk derece mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığından taraf vekillerinin tüm istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf taleplerinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, taraf vekillerinin istinaf taleplerinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Bakırköy 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 13/03/2018 tarih ve 2017/190 E., 2018/85 K. sayılı kararına karşı taraf vekilleri tarafından yapılan istinaf taleplerinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 3- Asıl dava yönünden; 3/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 293.131,34 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 73.318,75 TL harcın mahsubu ile bakiye 219.812,59 TL harcın davalı TOKİ’den tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacı …’ten dan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 293.131,34 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 73.338,77 TL harcın mahsubu ile bakiye 219.792,57 TL harcın davalı … A.Ş.’den tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 293.131,34 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 65.538,76 TL harcın mahsubu ile bakiye 227.592,58 TL harcın davalılar …, … Ltd. Şti. ve … A.Ş.’den müteselsilen tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4- Birleşen dava yönünden; 4/a- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70TL maktu istinaf karar ve ilam harcı davacı … Anonim Şirketi tarafından peşin yatırıldığından yeniden alınmasına yer olmadığına, 4/b- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile 44,80 TL harcın davalı karşı davacı …’ten tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4/c- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcı davacı …, … A.Ş. tarafından peşin yatırıldığından yeniden alınmasına yer olmadığına, 5- İstinaf eden davacı – karşı davalı … tarafından fazla yatırılan 853,90 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde kendisine iadesine, 6- Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 7- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 8- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 17/03/2022