Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/862 E. 2022/448 K. 17.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/862
KARAR NO: 2022/448
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi
TARİHİ: 17/10/2017
NUMARASI: 2015/265 E. 2017/262 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Fikir ve Sanat Eseri Söz. Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 17/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … ile davalı arasında 28.09.2012 ve 19.12.2012 tarihlerinde imzalanmış lisans sözleşmesi olduğunu, bu sözleşme gereğince davalının mali hak bedelini ve kesilen faturalara ilişkin olarak damga vergisi ve KDV’yi ödemeyi kabul ettiğini, sözleşmenin 4. maddesinde süre sonunda tarafların 1 ay önceden yazılı olarak bildirim yapılmadığı hallerde sözleşmenin yenileneceğinin düzenlendiğini, davalı tarafın sözleşmeden doğan borcunu ifa etmediğinden, aleyhine başlatılan icra takibine, davalı tarafın itiraz ettiğini, haksız itirazın iptali ve takibin devamını talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin iş yerine yapılan baskın ve şikayetler neticesinde davacı ile söyleşme yapmak zorunda kaldığını, 2012 ve 2013 dönemi için toplam 6.374 TL ödendiğini, BK 38. maddesinin kanundan doğan bir yetkinin kullanılması baskısı ile yaptırılan sözleşmede karşı taraf aşırı bir menfaat sağlamışsa korkutmanın varlığının kabul edileceğini, ayrıca 01.01.2013 tarihinde davacıya ait hakların davalı tarafından kullanılmadığının ve sözleşmenin feshedildiğinin davacı tarafa bildirildiğini, bağlantılı meslek birliği olan …’e de 30.01.2014 tarihinde fesih bildirimi gönderildiğini, bu bildirimin diğerleri için de geçerli olduğunu, buna rağmen … ve diğer bağlantılı meslek birlikleri tarafından davalı tarafa fatura gönderildiğini, bu faturaların iade edildiğini, icra takibinin haksız olduğunu, davanın reddini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesince; “Davanın, 5846 sayılı kanun kapsamında açılmış, lisans bedelinin ödenmemesi nedeniyle yapılan icra takibine itirazın iptali davası olduğu, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyasında, itirazın süresinde yapıldığı ve davanın yasal 1 yıllık süre içerisinde açıldığı,Taraflar arasında imzalanan 28/09/2012 tarihli sözleşme konusu hakların kullanılacağı mekanın davalı taraf ait … isimli işletme, 19.12,2012 tarihli sözleşme konusu hakların kullanılacağı mekanın davalı taraf ait … isimli işletme olduğu, Her iki sözleşmede 01,01.2012-31.12.2012 dönemine ilişkin mali hak bedelinin 1.013,71+KDV’ olup, sözleşmenin 3.3, maddesinde, sözleşmenin 01.01.2013 tarihinden itibaren yenilendiği, her dönem ÜFE+TÜFE/2 oranında artış uygulanacağı ve davalı tarafa bildirileceği, ödenmesinde gecikme halinde %2 gecikme faizi ödeneceğinin düzenlendiği, Sözleşmenin eki olan EK 1’de; sözleşme bedeli 1 013,71 +KDV’nin 658,75+KDV’nin davacı dışı …‘e ödeneceğinin belirtildiği, sözleşme gereğince davalı tarafın, belirtilen kapsamda kalmak üzere umuma iletim hakkını aldığından, hakların lisans sözleşmesi süresi içinde kullanılıp kullanılmadığının önemli olmadığı, feshedilmediği sürece sözleşme gereğince bedelin ödenmek zorunda olduğu, Taraflar arasında 01.01.2012-30.01.2012 dönemine ilişkin herhangi bir ihtilaf bulunmadığı, 01/01/2013 – 30/12/2013 dönemi sözleşmeyi feshetmek için 30/11/2012 tarihine kadar gönderilmesi gereken fesih bildirimin olmadığı, davalı tarafından gönderildiği iddia edilen 16.12.2012 tarihli bildirim yazısının karşı tarafa ulaştığının belirsiz olduğu, yazının davalı imzasını taşımamasının da hayatın olağan akışına aykırı olduğu ve süresinde gönderilmediği, davalı tarafın sözleşmeyi feshetme yetkisi bulunmasına rağmen ihmal ederek sözleşmeyi usulüne uygun olarak fesih etmediği, Bilirkişi raporu ile; Kanun yoluna başvurulacağının belirtilerek sözleşme imzalanmasının tek başına BK 38/11 gereğince sözleşmeyi geçersiz hale getirmediği, sözleşmede kararlaştırılan ücretin fahiş olması gerektiği, somut uyuşmazlıkta … ile imzalanan sözleşmede belirlenen ücretin fahiş olmadığı, davalı tarafından … ile olan sözleşmelerin usulüne uygun olarak 2013 ve 2014 dönemi için feshedilmediği, ancak 2015 dönemine ilişkin olarak feshedildiğinin kabul edilebileceği, dosyaya mübrez fatura ve belgeler ışığında davacı tarafın alacağının 2,669,02 TL olarak hesaplandığı, Toplanan deliller ve hüküm kurmaya elverişli ve yeterli bilirkişi raporu ile davalının sözleşmeyi serbest irade ile yapmadığına ilişkin itirazının yerinde görülmediği ve sözleşmeyi usulüne uygun feshetmemiş olmakla davaya konu faturalar nedeniyle yapılan takip yerinde olduğundan, itirazın iptali ile takibin devamına, likit olan fatura alacağından dolayı %20 oranında icra inkar tazminatına hükmolunmasına” karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 1-Mahkemece alınan rapora itirazlarında, müvekkil ile davacı tarafça yapılmış olan sözleşmede …’inde taraf olduğunu, meslek birliklerince gönderilen alacak bilgisi yazılarından …- …, … ve …’nin beraber hareket ettiklerini ve birbirlerinden bağımsız olmadıklarını, sundukları sözleşme feshinin kabul edildiğine dair tüm meslek gruplarının birlikte göndermiş olduğu yazılı bildirim olduğu halde, …’e gönderilmiş olan 30.01.2014 tarih ve … yevmiye nolu sözleşmenin feshine dair ihtarnamenin davacıyı yada diğer meslek birliklerini bağlamayacağı değerlendirmesinin yanlı ve hukuka aykırı olduğunu, 2-Davacıya posta yolu ile 24 aralık 2013 tarihinde gönderilen sözleşmenin feshedildiğine dair ihtarnamenin 24 aralık 2013 tarihli iadeli taahhütlü alındı makbuzunun dava dosyasına sunulduğunu, bilirkişilerce sözleşme feshinin noter yolu ile yapılması gerekmediği belirtilmesine rağmen, 24 aralık 2013 tarihinde gönderilen sözleşme fesih yazısının imzasız olduğunun belirtildiğini, ihtarnamenin imzalı olduğunu ve delil listesinde imzasız fotokopisi arkasında 24.12.2013 tarihli PTT posta alındı makbuzu aslı ile mahkemeye sunulduğunu, bilirkişi raporundaki bu yanlışlığın giderilmesi gerektiğini, bu ihtarname ile sözleşmenin geçmişe yönelik olarak feshedildiğini, 3-Davacının gönderdiği tüm faturalara yasal süresi içerisinde itiraz edildiğine dair … kargo kayıtlarının faturalarla birlikte mahkemeye sunulduğunu, bilirkişilerce raporun eksik ve yanlış hukuki değerlendirmelerle düzenlenmiş olduğunu, 4-İkinci raporda … ile ilgili sözleşmedeki alacak ve faizin de hesaba katıldığını, müvekkilinin … adlı iş yerini 2013 ocak ayında devrettiğini, devrettiği iş yeri ile ilgili müvekkilinin borcunun devam ettiğinin iddia edilemeyeceğini, 5-Sözleşmenin yapıldığı dönem meslek birliklerinin iş yerlerini sözleşme yapmaya zorlamak için ceza davaları açmalarının ve iş yeri sahiplerine mahkemelerce yanlış değerlendirme ile ceza verilmesinin önüne Yargıtay tarafından geçildiğini, bu zorlamanın hukuksuz olduğuna ilişkin Yargıtay kararı nedeni ile, hukuk mahkemelerince de o dönem yapılan sözleşmelerinde hukuksuz olduğuna kanaat getirilmesi gerektiğini, 6-Mahkemeye bilirkişi raporundaki eksik değerlendirmeler açıkça bildirilmiş olmasına rağmen yeni bilirkişi raporu alınması talepleri reddedildiğini, eksik inceleme ve yeterli delil toplanmadan karar verildiğini, 7-Ceza hukukuna göre suç sayılmayan bir faaliyet yüzünden suç işlemiş gibi şikayet edilip, ceza davaları açılması sağlanarak, müvekkilinin sözleşme yapmaya zorlanması yolu ile yapılan her iki sözleşmenin batıl, yok hükmünde olduğunu, bu nedenle meslek birlikleri tarafından hukuksuz şekilde alınan diğer ödemelerinde iadesi gerekirken, sözleşmenin geçerli olduğu kabul edilerek, müvekkiline borç çıkarılmasının hukuka aykırı olduğunu, Bu itirazları, tanık anlatımları, davacı ve diğer meslek birliklerince açılmış ceza davaları bilgileri yok sayılarak alınan bilirkişi raporu ve eksik inceleme ile karar verildiğinden, kararın kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İnceleme 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK)355. Maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Davalı vekili karar aleyhine istinaf yasa yoluna başvurmuştur. 1-Taraflar arasındaki 29/08/2012 ve 19/12/2012 tarihli Lisans Sözleşmelerinin tarafları davacı, davalı ve dava dışı … olup, sözleşmenin 5.5. maddesinde MESLEK BİRLİKLERİ’nden her biri, işbu sözleşmeden doğan tüm hak ve yetkilerini birlikte veya ayrı ayrı kullanma hak ve yetkisine sahiptir. MESLEK BİRLİKLERİ’nden herhangi birinin bu sözleşmeden doğan hak ve yetkilerini tek başına kullanması, diğer meslek birliğine etki etmez hükümlerini taşıdığı tespit edilmiştir. TBK 26. maddesindeki sözleşme serbestliği ilkesi uyarınca taraflar sözleşme maddelerini yasaların belirlediği sınırlar içerisinde serbestçe belirleyebilir ve ahde vefa ilkesi uyarınca sözleşme hükümleri tarafları bağlar. Taraflar arasındaki sözleşmenin 5.5.maddesinde Meslek Birlikleri’nden herhangi birinin bu sözleşmeden doğan hak ve yetkilerini tek başına kullanması, diğer meslek birliğine etki etmez düzenlemesi uyarınca, meslek birliklerinden herhangi birinin davacı tarafın gönderdiği fesih bildirimini kabul etmeleri davalının hukuki durumunu etkilemeyeceğinden, bilirkişi ve mahkemece diğer meslek birliklerinin davalı birliğin hukuki durumunu etkimeyeceğine ilişkin tespitlerinde sözleşme kapsamına aykırılık bulunmadığından, davalı vekilinin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 2-Davacıya 24 aralık 2013 tarihinde gönderilen sözleşmenin feshedildiğine dair ihtarnamenin dosya içerisindeki örneğinde vekil imzasının bulunduğu, 24 aralık 2013 tarihli iadeli taahhütlü alındı makbuzunda tebliğe ilişkin şerh bulunmadığı tespit edilmiştir.Taraflar arasındaki sözleşmelerin 4.2.maddesinde, taraflardan her biri süre sonunda sözleşmeyi tek taraflı feshedebilir, ancak fesih iradesi sözleşmenin hitamı tarihinden bir 1 ay öncesine kadar ulaşacak biçimde yazılı olarak karşı taraflara bildirilmediği takdirde sözleşme aynı şartlarla yıldan yıla yenilenerek devam eder hükmü uyarınca, sözleşmenin feshi ihbarının hüküm doğurabilmesi için 01/01/2013 tarihinde başlayacak dönem için 30/11/2012 tarihine, 01/01/2014 tarihinde başlayacak dönem için 30/11/2013 tarihine kadar gönderilmesi gerekir. Davalı vekili 24/12/2013 tarihli fesih bildirimi ile geçmişe yönelik fesihte bulunduklarını bildirmiş ise de, 01/01/2014 tarihinde başlayacak dönem için 4.2. maddedeki düzenlemeye göre fesih ihbarının gönderilmesi gereken 30/11/2013 tarihinden sonra olduğu gibi, geriye etkili fesih mümkün olmadığından, sözleşme 01/01/2014 tarihinde 1 yıl süre ile yenilenmiş olup, takibe konu mali hak bedeli 2013 ve 2014 yılına ait olduğundan, tebliğinin takip konusu alacağın tahsiline etkisi olmayacağından, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 3-Faturalara itiraz edilmemesi, içeriğinin kesinleşmesi sonucunu getireceğinden, itiraz halinde karşı taraf fatura konusu hizmeti verdiğini ve fatura bedeli kadar alacağı olduğunu kanıtlayarak, alacağının tahsilini talep edebilir.Taraflar arasındaki 29/08/2012 ve 19/12/2012 tarihli Lisans Sözleşmeleri uyarınca, davacı üyelerinin icra ve fonogramlarından oluşan repertuvarlarının, merkezi yayın kapsamında bulunan her türlü telli ve/veya telsiz, sesli ve/veya görüntülü yayın cihazıyla dolaylı temsilinin yapılabilmesi için FSEK 80. maddesi kapsamında temsil suretiyle ve umuma iletim olarak sözleşmelerde belirtilen mahalde kullanımına açık tutmayı, davalı ise davacı tarafa mali hak bedeli ödemeyi taahhüt etmiştir. Davalı taraf 01/01/2013-31/12/2013 ve 01/01/2014-31/12/2014 tarihlerini kapsayan dönem için sözleşmeleri usule uygun feshi ihbar ile feshettiğini kanıtlamadığından, davacı tarafça lisans sözleşmesi uyarınca üyelerinin icra ve fonogramlarından oluşan repertuvarlarının, merkezi yayın kapsamında bulunan her türlü telli ve/veya telsiz, sesli ve/veya görüntülü yayın cihazıyla dolaylı temsilinin yapılabilmesi için FSEK 80. maddesi kapsamında temsil suretiyle ve umuma iletim olarak sözleşmelerde belirtilen mahalde kullanımına açık tuttuğundan, kendi edimini ifa ederek, karşı edim olan bedeli talep hakkını elde ettiğinden, davalı tarafın faturalara itiraz etmesi, ödeme yükümlülüğünden kurtarmayacağından, bilirkişiler tarafından bu yönde inceleme ve tespit yapıldığından, raporun eksik ve hatalı olduğuna ilişkin istinaf sebebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. 4-Davalı vekili cevap dilekçesinde, dosyaya sunmuş olduğu beyan dilekçelerinde ve bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde; müvekkili … adlı iş yerini 2013 ocak ayında devrettiğini, devrettiği iş yeri ile ilgili müvekkilinin borcunun devam ettiğinin iddia edilemeyeceğine ilişkin beyan ve savunmada bulunmadığı tespit edilmiştir.İstinaf aşamasında yapılamayacak işlemleri düzenleyen HMK 357/1 maddesinin ikinci cümlesindeki bölge adliye mahkemesince re’sen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemeyeceğinden, yeni delile dayanılamayacağından, davalı vekilinin … adlı iş yerini 2013 ocak ayında devrettiği ve bu işyeri için talepte bulunulamayacağı ilk derece mahkemesinde ileri sürülmediğinden istinaf sebebinin reddine karar verilmiştir. 5-Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinin 1. fıkrası “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” hükmünü düzenlemiş olup, hak arama özgürlüğü adı altında hukukî korunma teminatı verildiğinden, mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Davacı FSEK 42. Maddesinde; eser sahipleri ve eser sahiplerinin hakları ile bağlantılı hak sahipleri ile bu kanunun 52.maddesine uygun biçimde düzenlenmiş sözleşmelerle eser ve hak sahibinden mali hakları kullanma yetkilerini devralarak, bu kanunun 10.maddesine göre ilim-edebiyat eserleri üzerindeki hakları kullanarak, süreli olmayan yayınları çoğaltan veya yayanlar, üyelerinin ortak çıkarlarını korumak ve bu kanun ile tanınmış hakların idaresini ve takibini, alınacak ücretlerin tahsilini ve hak sahiplerine dağıtımını sağlamak üzere Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelik ve tip statülere uygun olarak tespit edilecek alanlarda birden fazla meslek birliği kurabilirler düzenlemesine göre kurulmuş bir meslek birliği olup, meslek birliklerinin görevini düzenleyen 42/A-2 maddesinde; üyesi olan hak sahiplerinin faaliyetlerinden kaynaklanan haklarının idaresini hakkaniyete uygun koşullarda sağlamak, 42/3.maddesinde; üyelerinin haklarının idaresine ilişkin faaliyetlerinden elde ettikleri gelirleri, dağıtım planlarına uygun olarak sahiplerine dağıtmakla yükümlüdür. Meslek birliklerinin yasanın bu düzenlemesine dayanarak, üyesi olan sanatçıların eserlerinin izinsiz kullanımından kaynaklanan haklarını korumak amacı ile şikayette bulunmaları Anayasa’nın 36. maddesinde belirtilen hak arama özgürlüğü kapsamında kaldığı gibi, bir eylemin cezai müeyyide gerektirmesi ile hukuk davasında tazminatı gerektirmesi farklı unsurların varlığını gerektirdiğinden, görülmekte olan davaya ilişkin olmadığı sürece, bir başka ihtilaf için verilen karar, mevcut dosyaya emsal olamayacağından, davalı vekilinin Yargıtay tarafından ceza davaları açarak sözleşme yapmaya zorlanmasının önüne geçildiğine ilişkin kararların mevcut davada nazara alınması gerektiğine ilişkin istinaf sebebinin reddi gerekmiştir. 6-Mahkemece, tarafların dayandığı tüm deliller toplanmış, sözleşmeler ve icra takip dosyası ile tarafların ticari defterleri üzerinde inceleme yaptırılmak suretiyle bilirkişi heyetinden rapor ve itiraz üzerine ek rapor alınmış olup, toplanmayan delil bulunmadığı, davalı tarafın itirazlarının karşılandığı tespit edilmiştir. HMK 282. maddesi uyarınca, hakim bilirkişi raporlarını diğer deliller ile birlikte serbestçe değerlendirir. Mahkemece bilirkişi raporunun dosya kapsamına uygun olduğu, gerekçeleri açıklanarak hükme dayanak yapılmıştır. Bilirkişi raporu dosya kapsamına uygun olup, eksik delil bulunmadığından davalı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmiştir.7-… ve … tarafından müvekkili hakkında dava açılacağı beyan edilerek, İstanbul 4. Fikri ve Sınai haklar Ceza mahkemesi’nin 2102/376 Esas ve Kartal Fikri ve Sınai haklar Ceza Mahkemesi’nin 2012/1060 Esas sayılı ceza davaları açılarak, müvekkilinin ceza alırım korkusu ile sözleşme yapmaya zorlandığını, dava konusu sözleşme yapıldıktan sonra davacı tarafın şikayetinden vazgeçmesi nedeni ile ceza davalarının sona erdiğini, sözleşmenin ceza davası açıldıktan sonra müvekkili korkutularak yapıldığı için geçersiz olduğunu ve müvekkilinin sözleşme ile bağlı olmadığını iddia etmiştir. 6098 sayılı TBK 37/1.maddesi; Taraflardan biri, diğerinin veya üçüncü bir kişinin korkutması sonucu bir sözleme yapmışsa, sözleşmeyle bağlı değildir. TBK 38/2.maddesi; Bir hakkın veya kanundan doğan bir yetkinin kullanılacağı korkutmasıyla sözleşme yapıldığında, bu hakkı veya yetkiyi kullanacağını açıklayanın, diğer tarafın zor durumda kalmasından aşırı bir menfaat sağlamış olması hâlinde, korkutmanın varlığı kabul edilir. düzenlemelerine yer verilmiştir. Davacı meslek birliği, FSEK 42. maddesine göre kurulmuş, aynı yasanın 42/A-2 ve 3. maddesi uyarınca üyelerinin haklarını korumakla yükümlüdür. Bu kapsamda davalıya ait işyerlerinde üyelerine ait eserlerin izinsiz olarak yayınlanması sebebiyle yasadan doğan yetkilerini kullanarak şikayette bulunması, davacı tarafın iddiasının ciddi bulunarak dava açılması, davalı tarafın şikayet tarihini kapsar sözleşmesinin varlığını iddia ve ispat etmediği nazara alındığında, Anayasa ve yasalarla teminat altına alınmış şikayet hakkının kullanılması niteliğindedir. TBK 38/1.maddesine göre korkutmanın varlığının kabulü için, korkutulanın, içinde bulunduğu durum bakımından kendisinin veya yakınlarından birinin kişilik haklarına yada malvarlığına yönelik ağır ve yakın bir zarar tehlikesinin doğduğuna inanmakta haklı olması gerekip, dosya kapsamında davalı tarafça bu yönde yapılmış bir ispat bulunmamaktadır. TBK 38/2. maddesine göre korkutma olarak kabul edilebilmesi için, korkutmanın (tehdit) hukuka aykırı olması ve davacı birliğin sözleşme ile aşırı menfaat temin etmesi gerekip, taraflar arasındaki sözleşme hizmet bedelinin emsallerine göre fahiş olduğu iddia ve ispat edilmediğinden, korkutma koşullarının bulunmadığı anlaşıldığından, ayrıca mevcut davanın açılmasından önce sözleşmenin korkutma sebebine bağlı olarak geçersizliğinden dolayı dava açılarak iptal edildiği de kanıtlanmadığından istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Dosya içeriğine, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 17/10/2017 tarih ve 2015/265 E. 2017/262 K. sayılı kararına karşı davalı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Davalıdan alınması gerekli 255,82 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından davalı tarafından yatırılan 63,95 TL harcın mahsubu ile bakiye 191,87 TL harcın davalıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a ve 362/1-g maddeleri gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 17/03/2022