Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/859 E. 2022/330 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/859
KARAR NO: 2022/330
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/12/2017
NUMARASI: 2015/838 E. – 2017/1228 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalılar arasında imzalanan Finansal Kiralama Sözleşmesi ile dükkan kiraladığını, sözleşme kapsamında bina vergisi ve tabiat varlıklarını koruma payınında kiracı- borçlu şirket ve kefiller tarafından ödenmesinin gerektiğini, sözleşmeden doğan tüm bu masraflardan kiracı şirket … A.Ş ve kefillerin müteselsil olarak sorumlu olacağını müvekkili şirket tarafından binanın vergisi ödenerek kiracıdan ödeme talep edildiğinde ödeme yapılmadığından borçlu ve müteselsil kefillere rücu edilerek borçlular lehine İstanbul … İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibine başladıklarını, davalı borçlunun itirazı ile takibin durduğunu bu sebeple alacağın tahsili amacı ile mahkeme huzurundaki davanın açılarak yapılan itirazın iptaline takibin kaldığı yerden devamına karar verilerek davalılar aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. 1-2-3 nolu davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasında imzalanan finansal kiralama sözleşmesinin 12 puntodan küçük yazıldığını önemli noktaların kalın yazılmadığını, finansal kiralama sözleşmesi uyarınca faiz oranlarının serbestçe belirleme kuralı bulunduğunu davacı tarafından talep edilen %50 faiz oranının kabul edilmesinin mümkün olmayacağını müşterek ve müteselsil kefil olduğu el yazısı ile yazılmadığından kefalet sözleşmesi geçerlilik şartı taşımayacağını, kefil olarak gösterilen müvekkillerinin eşlerinin rızasının alınmadığını vergi borcunun mükellefi olmayan müvekkilleri tarafından ödenmesinin mümkün olmayacağını., bu sebeplerle davanın reddine karar verilmesini, davacı aleyhine %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında finansal kiralama sözleşmesinin mevcut olduğu, alacağın davalıya fatura edildiği ancak davalı tarafından davacı şirkete ödemede bulunulmadığı,bunun üzerine İstanbul … İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile takip yapıldığı, itiraz üzerine takibin durduğu, davanın İ.İ.K nun 67. Maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, davalıların yapılan bilirkişi incelemesinde borçlu olduğunun da belirlendiği ve mahkememizce aldırılan raporun uygulama ve mevzuata göre yerinde olup hükme esas alınmaya elverişli olduğu, bilirkişi ek raporunda da belirlendiği üzere takip talebinde talep edilen %50 oranında faiz uygulanacağına dair davacı tarafça sunulmuş bir evrak bulunmadığından %50 faize yönelik talebinin reddi ile bilirkişi tarafından hesaplanan 142,23 TL faiz işletilmiş ve davalıların asıl alacağa yönelik itirazında haksız olduğu kanaatine varıldığından, takibin raporda belirlenen miktarlar üzerinden devamı ile itirazın kısmen iptaline karar verilmiştir. İşbu davada davalı mahkememizce dosya kapsamı itibari ile haksız görüldüğünden ve talep olduğundan alacağın likit olması sebebiyle %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine” karar verilmiştir. Davalılar …, … ile … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Bilirkişi raporunun eksik tesis edildiğini, 13.10.2017 tarihinde sunulan bilirkişi ek raporunda kök rapora olan iki tarafın ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi yönündeki itirazları değerlendirilmeden salt müvekkilinin ticari defter ve kayıtları incelemeye tabi tutulmak suretiyle bir rapor tanzim edildiğini, -Sözleşmenin Türk Borçlar Kanunu’nun(m.20 vd.) açık hükümlerine göre genel işlem koşullarına aykırılık teşkil ettiğini, sözleşmede korunması gereken taraf olduğunu, -Müvekkilleri ile davacı arasında akdedilen finansal kiralama sözleşmesinin tapu kütüğüne şerh edilmiş olmasının, davacının kanunun açık hükümlerine rağmen, kendi mükellefiyetlerini, müvekkilleri ile imza altına almış olduğu sözleşme ile kaldıracağı anlamına gelmediğini, tapu kütüğüne verilen bir şerhin eşyaya bağlı borç etkisi yarattığını ve taşınmazı sonradan devir alacak kişilere karşı ileri sürülebileceğini, yani şerhin etkisinin 3. Kişilere karşı olup … Anonim Şirketi’nin mükellefiyetlerini yerine getirmemesi anlamına gelmediğini, -İhtarname keşide edilmediğinden anapara için muacceliyet gerçekleşmediği gibi muaccel olmayan anapara için temerrüt faizi de işlemeyeceğini, TTK M.18/3′ e göre davacının davalılara yönelik noter marifetiyle bir ihtarname göndermediğini ve buradan hareketle anapara için temerrüt faizi işletilemeyeceğini, ihtarname keşide edilmediğinin bilirkişi raporuyla da sabit olduğunu kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; Davalı yanca vergi mükellefinin müvekkil şirket olduğunu, akdedilen finansal kiralama sözleşmesinin tapu kütüğüne şerh edilmiş olması vergi mükellefiyetini davalılara yükleyeceği anlamına gelmeyeceğini beyan etmiş ise de, taraflar arasında münakit finansal kiralama sözleşmesinde açıkça “…kira dönemi boyunca(4 yıl) çıkabilecek her ne nam altında olursa olsun yeni vergiler, resimler, harçlar ve masraflar Kiracı tarafından ödenecektir…” denildiğini, devamında bu bedellerin Kiralayan tarafından ödenmesi durumunda Kiracının talep üzerine derhal ödeme yapacağının belirtildiğini, bu suretle sözleşmeye konu gayrimenkulün icra takibine konu vergi borcundan sorumluluğun kiracıya ait olduğunu, Davalı yanca davalılara noter vasıtasıyla ihtarname gönderilmediğinden temerrüde düşülmediği ve bundan dolayı temerrüt faizi işletilemeyeceği belirtilmiş ise de, gerek taraflar arasında münakit finansal kiralama sözleşmesinde gerekse bilirkişi raporunda belirtildiği üzere “…Bina Vergi Borcu ve ferileri, binayı finansal kiralama yoluyla davacıdan (süre sonunda mülkiyetini devir almak üzere) kiralayan ve kiraladığı gayrimenkulün tüm sorumluluklarını yükümlenen davalının sorumluluğunda olmakla, bina vergisinin tahakkuk ve ödenme zamanı davalı tarafından biliniyor olmakla, davalının kendisi adına yapılan bu ödemeyi, ödemenin yapıldığı tarih itibariyle finansal kiralama şirketine derhal iadesi gerekmektedir. Ki davalı bu ödemeyi derhal yapmamış olmakla ödemenin yapılmış olduğu gün (16.12.2014) itibariyle temerrüde düşmüştür.” dendiğini bu sebeple davalının istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, finansal kiralama sözleşmesinde kefil sıfatı bulunan davalılar hakkında bina vergisi ödenmemesi sebebiyle başlatılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir. Dosyada mübrez bilirkişi raporunda, dava dışı kiracı şirketin bina vergisi borcu sebebiyle davalı şirkete borcunun bulunduğu ve finansal kiralama sözleşmesinin Kefalet Başlıklı maddeleri uyarınca kiracının ödemekle yükümlü olduğu her türlü masraf için müşterek borçlu müteselsil kefilin sorumlu olacağının bilirkişi tarafından da tespit edildiği, finansal kiralama sözleşmesine konu taşınmaz için davacı tarafından ödenen bina vergisi 07/09/2007 tarihli finansal kiralama sözleşmesinin 10. Maddesi uyarınca sözleşmeden kaynaklanan borç olup, sözleşmenin bulunduğu 2011 yılına ait vergi borçları olduğu, söz konusu borçların sözleşmeden kaynaklandığı, finansal kiralama sözleşmesi uyarınca kiracı ve kefillerin ödemekle yükümlü olduğu tek bedelin kira bedelleri olmadığı, finansal kiralama sözleşmesi ve kiralanan mal sebebiyle doğmuş ve doğacak her türlü resim, harç, vergi, ceza, tazminat, sigorta primi vb. bedellerden de kiracı ve kefillerin sorumlu oldukları, nitekim sözleşmenin 16. maddesi ile sözleşmeyi müşterek borçlu/müteselsil kefil sıfatı ile imzalayan kişilerin, söz konusu borçlardan kiracı ile birlikte müteselsilen sorumlu olduklarını açıkça kabul ve beyan ettikleri, incelenen bilirkişilerin raporunun yeterli, denetime ve hükme elverişli olduğu, davalının istinaf istemi olarak öne sürdüğü değerlendirilmemiş bir delilin bulunmadığı, davalı defterlerinin incelenmesini gerektirir bir husus bulunmadığı, alacağın vergi borcu olup, varsa sadece ödeme belgesinin sunulmasının gerektiği ancak davalılarca sunulmuş bir ödeme belgesi de olmadığı, bilirkişi raporunda dikkate alınmayan ödeme kalemi yönünden başkaca delil de sunulmadığı dikkate alınarak asıl alacak ve ferilerin hesaplanmasının yerinde olduğu, her iki taraf tacir olup genel işlem koşullarına aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dosyadaki tespitlere ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalılar …, … A.Ş. vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/12/2017 tarih ve 2015/838 E., 2017/1228 K. sayılı kararına karşı davalılar …, …, … A.Ş. vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 935,01 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 233,75 TL harcın mahsubu ile bakiye 701,26 TL harcın davalılar …, … ile … A.Ş.’den müteselsilen tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, 6- Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve 6100 Sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince, miktar itibariyle kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 03/03/2022