Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/845 E. 2022/327 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/845
KARAR NO: 2022/327
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/04/2018
NUMARASI: 2015/1153 E. – 2018/219 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 03/03/2022
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket aleyhine yapılan İzmit … İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyadan bariz bir dolandırıcılık yapıldığını, müvekkili şirketin bu dosya konusu bono ile borçlandıran …’ın şirket yetkilisi olmadığını, yetkili olarak göründüğü tarihleri kapsayan yetki kararındaki diğer ortağın imzasının sahte olduğunu, iki ay gibi kısa bir sürede sürekli olarak şirketi borç altına sokan sahte senetler imzalayarak ve sözde alacaklıları da arkadaşları yaparak şirketi dolandırdığını, şirketi borç alına sokan senetlerdeki imzanın bu kişiye ait olduğunu, dava konusu dosyada da davalının alacaklı olarak gösterilen bonoda …’ın imzasının olduğunu, şirketin bu kişi ile hiçbir alışverişinin olmadığını, şirketin bu senet karşılığında davalıdan nakden para almış gibi gösterildiğini, şirketin tüm ticari işlerinin kayıt altında olduğunu, böyle bir paranında kayıtlarda olmadığını, yine benzer bir şekilde … alacaklı gösterilen başka bir bononunda icra dosyasında takip konusu olduğunu, bu senetteki imzanında … adlı kişiye ait olduğunu, bu kişinin iki ay gibi kısa bir süre görev yapmış olmasına rağmen bütün borçlanmaların bu kişi tarafından yapılmasının manidar olduğunu beyan ederek İzmit … İcra Müdürlüğü … esas sayılı takibin iptali ile müvekkili şirketin bono sebebiyle borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından açılan davanın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, senede dayalı borç alacak ilişkisinin olmadığını, kambiyo senetlerinde soyutluk ilkesinin geçerli olduğunu, müvekkilinin alacağının sürüncemede bırakmak ve borçtan kurtulmaya yönelik olduğunu, davacı tarafından müvekkilinin alacağını tahsil etmek için giriştiği icra takibini dolandırıcılık olarak nitelendirdiğini, müvekkilinin alacağını tahsil etmek için şirket yetkilileri ile defalarca görüştüğünü, şirket yetkilileri ile irtibatın kesildiğini, şirketin merkezinin ve yetkililerinin sürekli olarak değiştiğini, şirketin piyasaya çok miktarda borcu olduğunu, bu durumun bile piyasaya zarara uğratmaya yönelik bir hareket olduğunu, …’ın müdür olarak atanmasına ilişkin kararın ticaret sicil gazetesinde yayınlandığını, bundan sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, şirketin yüzlerce icra dosyası olduğunu, buna karşılık şirketin sadece 2 eski model araçtan oluşan malvarlığı olduğunu, bunlarında haczedildiğini, müvekkilinin alacağını alamaması sebebiyle mağdur olduğunu, bu mağduriyetin giderilmesinin gerektiğini beyan etmiştir. İlk derece mahkemesince; “Anlatılan tüm bu hukuki nedenler ile davacı şirkete ilişkin olguların birlikte değerlendirilmesinden; …’ın 02/05/2015-02/07/2015 tarihleri arasında iki aylık sürede şirketin müdürlüğünü yaptığı dönemde düzenlemiş olduğu bono, tüm unsurları tam ve geçerli bir senet olup, kambiyo hukuku kapsamında borçlusu olarak görülen davacı şirketi bağlayan ve sebepten soyut, borçlandırıcı bir belgedir. Düzenlenen bu senetle yapılmış olan hukuki işlem, limited şirketi temsile yetkili olan müdür olan …’ın, şirketin amacı ve işletme konusuna giren her türlü işleri ve hukuki işlemleri şirket adına yapabilme yetkisi kapsamında düzenlediği belge olmakla davacı şirketi bağlayıcı nitelikte olup, davacı şirketin belirtilen bu bono nedeniyle borçluluğu açıktır. Davacı tarafça …’a atfedilen iddialar, şirketin iç işleyişini ilgilendiren hususlara ilişkin olup, davalı tarafın lehtarı olduğu senedin tanziminde davalının kötü niyetli olduğu ispat edilebilmiş değildir.Tüm bu nedenlerle davacı iddialarının borçtan kurtulmaya yönelik, hukuken değer atfı mümkün olmayan iddialar olduğu sonuç ve kanaatine varılmakla davanın reddine, davacı açtığı davada ve iddialarında, yukarıda izah edildiği üzere çok kısa süre içerisinde sürekli şirket merkezini değiştirmesi, bunun yanında geçerli bir kambiyo senedi ile borçluluğu sabit iken borçtan kurtulma amacına yönelik olduğu açıkça anlaşılan iddialarıyla açtığı davada kötü niyetli görüldüğünden kötü niyet tazminatı ile mahkumiyetine” karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; -Müvekkili firmanın sahte imzalar ile alınan karar sonucu yetkili müdür olduğu döneme ilişkin … tarafından dolandırıldığını, …’ın müdürlüğüne ilişkin ortaklar kararında yer alan imzaların sahte olduğunu, …’ın yetkisiz olarak müdürlük görevini yürüttüğünü, yerel mahkeme tarafından bu iddialarının hiçbirisinin dikkate alınmadığını, şirketin yüklü miktarda bono borçlanmalarının da … döneminde gerçekleştiğini, davalının … hakkında hiçbir yasal işleme başvurmadığını, -Bono üzerinde … tarafından kullanılan kaşede mevcut adresin müvekkil şirketin Uşak adresi olduğunu, müvekkili şirketin bonoda belirtilen düzenlenme tarihinde Uşak adresinde mevcut olmadığını, bono üzerinde bononun düzenlenme tarihinde ise Uşak adresli kaşenin olmasının ise bononun sonradan düzenlendiğini açıkça ortaya koyduğunu, 2015 yılının 7. ayında müvekkili şirket Uşak adresinde şube bazında hizmet verdiğini ancak bononun düzenlenme tarihi 2015 yılının 6. Ayı olup 2015 yılının 6. ayında ise şirketin başka bir ilde hizmet verdiğini, bono üzerindeki kaşe değerlendirildiğinde bononun sonradan düzenlendiğinin açıkça anlaşıldığını, yetkisi bittiği dönemden sonra ve … tarafından kişisel menfaat amacıyla düzenlenen bono sebebiyle müvekkili şirketin borçlu kabul edilmesinin yasalara ve yerleşik içtihatlara açıkça aykırılık taşıyacağını, -Dosyada mevcut müvekkili şirket kayıtlarında iddia edilen para girişinin mevcut olmadığını, Davalı tarafın beyanlarında da söz konusu paranın ticari amaçla değil …’a borç olarak verildiğinin kabul edildiğini, …’ın ise geçersiz elde ettiği yetkisinin sona ermesine rağmen müvekkili şirketi borçlu göstererek bono düzenlediğini, davalı asilin … ile iş birliğinde olduğunun aşikar olduğunu, -Davalının 02.06.2015 düzenlenme tarihli bono ile icra takibini başlattığını, dava konusu bononun 220.000TL(İki Yüz Yirmi Bin Türk Lirası) değerinde olduğunu, Bono üzerinde bedelin nakden alındığının yazılmış olduğunu, ancak günümüz ve olağan ticari hayatında 220.000TL gibi bir bedeli nakden ve elden ödenmesinin yasalara, yerleşik yargıtay içtihatlarına ve hayatın olağan akışına açıkça aykırılık taşıdığını, böyle bir paranın müvekkil şirket uhdesine girmediğini, davalının … ile birlikte hareket ettiğinin açıkça ortaya koyduğunu, kararın kaldırılarak davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. İnceleme, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dava, senet lehtarı ile bononun keşidecisi olan şirket arasında ticari ilişki bulunmadığı, senedin şirket yetkilisi olan … tarafından şirketi zarara uğratmak ve menfaat elde etmek için düzenlendiği iddiasına dayalı olarak açılan menfi tespit davasıdır. İzmit … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyasında, davalı tarafından davacı aleyhine 02/06/2015 düzenleme, 26/10/2015 vade tarihli 220.000,00 TL bedelli bonodan dolayı kambiyo senetlerine mahsus icra takibi yapıldığı, bononun düzenlenme sebebi olarak “nakden” ibaresinin yer aldığı, Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtlarına göre senedin düzenlendiği tarih itibarıyla, …’ın şirket yetkilisi olduğu, mahkemece, Ticaret Sicil Gazetesi kayıtlarına göre, …’ın müdür atanmasına dair 02.05.015 tarihli ortaklar kurulu kararının 13.05.2015 tarih ve 8819 sayılı gazete ile ilan edildiği, davacı şirketin şirket merkezinin 2015 yılı içinde Uşak’tan Elazığ’a, Elazığ’dan Kars’a, Kars’tan Hatay’a nakledildiği görülmüştür. Kocaeli C.Başsavcılığı’nın 2015/23030 Sor. Sayılı dosyasında, davacının şikayeti üzerine …, …, … isimli şahıslar hakkında dolandırıcılık suçundan yapılan soruşturmada şüphelilerin …’a senet karşılığında borç para verdiklerini beyan ettikleri, şüpheli …’ın ifadesinin alınamadığı, şüphelilerin dolandırıcılık kastı ile hareket ettiklerine dair yeterli delil olmadığından takipsizlik kararı verilmiştir. Sonuç olarak, davalının senedin borç para verilmesine istinaden düzenlenip verildiği şeklindeki aksi ispat edilemeyen savunması, senette ihdas sebebi olarak “nakden” yazması, senet düzenleme tarihinde senedi imzalayan …’ın şirketi temsile yetkili olması, 13.05.2015 tarih ve 8819 Sayılı Ticaret Sicil Gazetesinde …’ın davacı şirketin müdürü olarak atanmasına ilişkin kararın yayınlanmış olması, …ın şirket müdürü olarak atanmasına ilişkin karardaki imzanın sahteliğine yönelik hukuki yollara başvurulduğuna dair dosyada delil bulunmamasının yanı sıra müdürlük yetkisinin Türk Ticaret Sicili Gazetesinin 27 Temmuz 2015 tarihli 8867 Sayılı sayısında usulüne ilişkin olarak alınan kararla iptal edilmiş olması, şirket müdürünün davalıdan aldığı parayı şirket kayıtlarına işletmemesinin borç alınmadığı anlamına gelmemesi, davalının şirket müdürü ile işbirliği halinde hareket ettiğinin ispat edilememesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, 6100 Sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda ilk derece mahkemesi kararında esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf talebinin, 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/04/2018 tarih ve 2015/1153 E., 2018/219 K. sayılı kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması sebebiyle taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 Sayılı Kanunun 31. maddesiyle değişik 6100 Sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi. 03/03/2022