Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 44. Hukuk Dairesi 2020/84 E. 2020/270 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
44. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F M A H K E M E S İ K A R A R I
DOSYA NO: 2020/84 Esas
KARAR NO: 2020/270
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/04/2017
NUMARASI: 2015/1048 2017/333
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 05/11/2020
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararına karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı banka ile dava dışı kredi borçlusu/lehtarı … Ltd. Şti. arasında 28.04.2014 tarihinde Genel Kredi Sözleşmesi akdedildiğini, iş bu sözleşmeyi diğer davalı kefillerinde sözleşmenin 3/5 m. göre müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış olduklarını, bu sözleşmeye atfen verilen kredinin sözleşme hükümlerine aykırı kullanılması nedeniyle, Genel Kredi Sözleşmesinin verdiği yetkiye istinaden Beyoğlu … Noterliği’nin 07.05.2015 tarih ve … yevmiye no.lu ihtarnamesi ile hesabın kat edildiğini, akabinde İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile ilamsız icra takibine geçildiğini, davalıların takibe ve fer’ilerine itirazları üzerine takibin durduğu, dolayısıyla 188.049,33 TL alacak yönünden, itirazın iptaline, takibin devamına ve % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davalıların dava dışı … Ltd. Şti. kefaletleri sebebiyle haklarında icra takibi açıldığını, iş bu takibin haksız ve mesnetsiz olarak açıldığını, sözleşmenin ağır hükümler içerdiğini, davacının ekonomik anlamda baskı mekanizması altında sözleşmenin imzalandığını, sözleşmenin matbu olarak hazırlanıp davalılara imzalatıldığını, davalılara sözleşme içeriğine ilişkin herhangi bir müdahale etme olanağı tanınmadığını, sözleşme içeriğinin TBK’nun 20 m. göre genel işlem şartları dahilinde değerlendirilerek yok hükmünde sayılması gerektiğini belirtilerek, davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda; 6098 Sayılı TBK 583. maddede bir kefaletin geçerli olabilmesi için yazılı şekilde yapılması kefilin sorumlu olacağı belirli bir miktarın açıkça gösterilmesi, kefalet edilen borcun geçerli bir borç olması, kefilin medeni hakları kullanma ehliyetinin bulunması, kefalet tarihi, kefalet türü ve kefalet miktarının kendi el yazısı ile yazılması gerekir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin ve 11. Hukuk Dairesinin kararlarında da belirtildiği üzere kefalet akdinin geçerliliği için kefilin sorumlu olacağı muayyen miktarın açıkça gösterilmesi, sözleşmedeki kredi limitinin kefaleti de içerdiği kabul edilmekte olup, davalı kefillerin 800.000,00 TL kefalet limiti dahilinde müteselsil kefil sıfatıyla Genel Kredi Sözleşmesini imzalamış oldukları görüldüğünden ve 22/12/2016 günlü bilirkişi raporu hüküm kurmaya elverişli kabul edilerek davanın kısmen kabulüne, alacak likit olmayıp yargılamayı gerektirdiğinden icra inkar tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davaya konu sözleşmenin ağır hükümler içerdiğini, davacının ekonomik anlamda baskı mekanizması altında sözleşmenin imzalandığı, sözleşmenin matbu olarak hazırlanıp müvekkillere imzalatıldığı, davalılara sözleşme içeriğine herhangi bir müdahale etme olanağı tanınmadığı, sözleşme içeriğinin TBK’nın 20 m. göre genel işlem şartları dahilinde değerlendirilerek yok hükmünde sayılması gerektiğini, davanın reddine karar verilmesi gerektiği şeklindeki iddia ve taleplerinin hiçbir şekilde değerlendirilmediğini, -hükme esas alınan 22.12.2016 tarihli bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, taraflarınca bu bilirkişi raporuna itiraz edilmişse de Mahkemece bu itirazlarının da değerlendirilmediğini, Genel Kredi Sözleşmesinde davacı bankanın kurumsal ve ekonomik açıdan baskın olan ve karakteristik edimi ifa eden taraf olması sebebi ile baskı ve gabin hükümlerinin uygulanması gerektiği hususunun bilirkişi raporunda tartışma konusu dahi edilmediğini, -sözleşmeden sonra ilerleyen dönemde İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi, … Limited Şirketi 2015/545 Esas numaralı dosyasında 27/01/2016 tarih ve 2016/76 Karar numarası ile iflas ertelemesi kararı verildiğini, bu hususlar dikkate alındığında iş bu sözleşmenin zor şartlar altında yazıldığı ve davacı şirketin, davalıların zor durumundan aşırı yararlandığından şüpheye yer kalmadığını, -davalının, davacılar tarafından söz konusu sözleşmede kefalet maddesi hakkında bilgilendirilmediğini, zor durumda olan ve bu krediye ne kadar ihtiyaçları olduğu da yukarıda belirtilen bir anonim şirketin borçlarını şahsileştiren bir maddenin bilgi verilmeden, Genel İşlem Koşullarıyla düzenlenmesinin hakkaniyete aykırı olduğu gibi, TBK m.21 gereği yazılmamış sayılması gerektiğini, Yerel Mahkemece taraflarınca ileri sürülen iddia ve itirazlarının değerlendirilmemesinin adil yargılama hakkılarının ihlalini oluşturduğunu, hükme esas teşkil eden bilirkişi raporunun hakkaniyete ve yasal savunma hakkına gölge düşürmesi nedeniyle kararın istinaf incelemesi sonucu bozulmasını talep etmiştir, Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Bilirkişinin yaptığı incelemenin hatalı olduğunu, bilirkişinin davacı bankanın maddi hata sonucu fazla talepte bulunarak icra takibi başlattığını söylediğini ve fazla kısma ilişkin tutarı 18.025,47 TL olarak hesap ettiğini, ancak ödemenin bir kısmı ana paradan bir kısmı faizden düşülerek borçlu lehine hesaplama yapıldığını ve ancak asıl alacak miktarı, ihtarda yazılan rakam olduğundan takip talebinde düşülmeden belirtildiğini, takip çıkışı 199.716,09 TL olması gerekir iken borçluların lehine taleple bağlı olmaları sebebiyle takip çıkışı olan 188.049,33 TL üzerinden takibin devamına karar verilmesi gerektiğini, bu sebeplerle hesaplamanın bir kez daha yapılarak hatanın düzeltilmesi gerektiğinden kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Taraflar arasında davacı banka ile dava dışı şirket arasında genel kredi sözleşmesi imzalandığı, davalıların anılan sözleşmede müteselsil kefil olarak imzasının yer aldığı hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, genel kredi sözleşmesi kapsamında bankaca kullandırılan kredi nedeniyle kefiller yönünden sözleşmede genel işlem koşullarına aykırılık bulunup bulunmadığı, baskı ve gabin hükümlerinin davalı hakkında uygulanmasının gerekip gerekmediği hususuna ilişkindir. İnceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. Maddesi hükmü uyarınca, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Emsal içtihatlar nazara alındığında, tarafların tacir olup 6102 sayılı TTK’nun 18/2 maddesi uyarınca, her tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli iş adamı gibi hareket etmesi gerektiği, her ne kadar 6098 sayılı TBK’nun 20 ila 25. maddeleri arasında düzenlenmiş olan genel işlem koşullarına ilişkin hükümler tacirler yönünden de uygulanabilirse de, TTK 18/2. maddesi hükmü karşısında tacirler bakımından genel işlem koşullarının uygulanıp değerlendirilmesinde her somut olayın özelliğine göre daha dikkatli davranılması gerektiği, davalıların imzalamış olduğu sözleşme ile kefilliği kabul etmiş olduğu anlaşılmaktadır. Dava konusu olayda, dava dışı şirketin kendi beyanı ve müzakereleri sonrası oluştuğu anlaşılan kredi sözleşmesi içeriğinin sözleşme serbestliği hükümleri içinde değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Davacının, dava dışı şirketin ve davalıların sözleşme serbestisi içerisinde müzakere ile imzaladığı sözleşme ile bağlı olduğu, sözleşme içeriğindeki maddelerin kamu düzenine aykırı olmadığı gibi genel ahlak kurallarına aykırılık oluşturacak şekilde de değerlendirilemeyeceği anlaşılmıştır. Davalıların, basiretli tacir sıfatı ile imzalanmış olan sözleşme hükümleri ile kefaleti kabul ettiği anlaşılmaktadır. Dava dışı şirketin sözleşmeden sonra iflas etmiş olduğu, bu nedenle davacıların yanıltıldığı, gabin hükümlerinin uygulanması gerektiği hususu ise Medeni kanun 2. maddesi gereğince hüsnüniyet kaidesine bağlı olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Sözleşme hükümleri tarafların iradeleri ile oluşturulmuştur. 6102 Sayılı TTK’nın 20 maddesi gereğince tacir olan veya olmayan bir kimseye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacir, kredi kullandırırken sözleşmede kefil isteyebilir. Davalı banka tacir olup dava konusu kredi dava dışı şirkete verilen ticari işletmesiyle ilgili işlemlerindendir. Dava konusu krediler de davacı ve dava dışı şirket arasında akdedilen ticari nitelikli kredi sözleşmelerinden kaynaklıdır. Bu nedenle kredi sözleşmesi hükümlerinin tacirin basiretli davranma yükümlülüğü ve sözleşme hürriyeti kapsamında ele alınması gereklidir. Davalıların bu kapsamda dava dışı şirketin sözleşmeden sonra iflas etmiş olduğu, bu sebeplerle davacıların yanıltıldığı, gabin hükümlerinin uygulanması gerektiği hususunun ispatının gerektiği tek başına iflas hususunun genel işlem koşullarına aykırılık teşkil etmeyeceği, davalıların, dava dışı şirketten ayrı düşünülemeyeceği, basiretli tacir davranışı ile aynı şekilde hareket etmeleri gerektiği, kefaletin geçersiz bir kefalet olmadığı gerekçeleri ile, bilirkişi raporunun denetime elverişli olması sebebiyle İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen ilamın esas ve usule uygunluğu ve kamu düzenine aykırılığı olmaması sebebi ile 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği, istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Usûl ve yasaya uygun İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/04/2017 tarih ve 2015/1048 E., 2017/333 K. sayılı kararına karşı davalılar vekili ve davacı vekili tarafından yapılan istinaf talebinin 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b/1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2- Davalılardan alınması gerekli 11.614,33 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından davalılar tarafından yatırılan 2.903,58 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 8.710,75 TL harcın davalılardan müteselsilen tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 3- Davacıdan alınması gerekli 54,40 TL maktu istinaf karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye kalan 23,00 TL harcın davacıdan tahsiliyle Hazineye gelir kaydedilmesine, 4- İncelemenin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle taraflar yararına avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5- Taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına, 6- Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde taraflara iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/07/2017 tarih ve 7035 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle değişik HMK. m. 361/1. hükmü gereğince, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz başvurusunda bulunma yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 05/11/2020